01 Aralık '01
Sayı: 37


  Kızıl Bayrak'tan
  Reformist solda son durum
  Kurtlar sofrasında bir ada: Kıbrıs
  Taban inisiyatifini güçlendirelim!
  Medyadan yıkım programına boyun eğin çağrısı
  Ordu ve kriz yağmacısı OYAK
  Bir Aymasan direnişçisinin değerlendirmesi... "Her direniş bir okuldur"
  İşçi kültür evleri üzerine
  1 Aralık'a doğru sınıf hareketi: Sorunlar, imkanlar ve görevler
  Afganistan'ın ölüm tarlaları
  Emperyalizm gerici yüzünü ortaya seriyor... "Yeni dönem"de McCarthy'cilik diriltiliyor
  İHD İstanbul Şubesi'nin "2. 'hayata dönüş'" başlıklı açıklaması...
  Yeni YÖK yasası... "Zengin öğrenciden harç alıp, yoksulu okutacağız" yalanı
  Üniversitelerden eylem haberleri...
  27 Kasım, teslimiyet ve ihanete karşı Kürdistan emekçilerinin direniş bayrağıdır!
   Savaş meydanı kadınlar
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Devlet küçültülüyor!

Ekonomik-siyasal kriz içinde debelenen sermaye devleti İMF programlarına dört elle sarıldı. Bugüne kadar yeniden yapılanma ve krizden çıkışın tek yolu denilerek yürürlüğe konulan uygulamaların aslında sınıfa saldırı olduğu ortaya çıktı.

Sermaye devletinin yeni saldırısı “devletin küçültülmesi” adı altında uygulamaya konuluyor. Devletin küçültülmesine gerekçe olarak “kabarık kadrolar ve gider fazlalılığı” gösteriliyor. Oysa, örneğin sosyal hizmet alanında, kadrolar yetersiz olduğu ve kadrolara oranla giderin normalin çok altında olduğu görülmektedir. Devlet okullarında öğretmen başına düşen öğrenci ve SSK hastanelerinde doktor başına düşen hasta sayısının çokluğu bilinmektedir.

Bütçe açığını kapatmak amacıyla işçi ve memurun kazanılmış haklarını gaspedilmesinden, halkın yüksek rakamlı ek vergi yükünün altına sokulmasından sonra, şimdi de “devletin küçültülmesi gerekir” denilerek işçi ve memur kıyımına gidilecektir.

Sermaye devleti halka karşı getirmekle yükümlü olduğu birçok hizmeti gerçekleştirmemektedir. Devletin küçültülmesiyle de özelleşen alanlarda hizmet ya parayla gidecek ya da hiç gitmeyecektir.

Birçok kamu kuruluşu İMF direktifleri doğrultusunda özelleştirildi. Bugüne kadar İMF, Dünya Bankası ve sermaye tarafından sık sık “Türkiye’de yabancı sermayenin önünde çok engel var” sözü dile getirildi. Devletin küçültülmesi planı bu noktada sermaye devletinin amacını açığa vurmaktadır. Asıl amaç emperyalist tekellerin önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması, Bor madenleri türünden kamuoyunun baskısıyla özelleştirilemeyen kurumların da özelleştirilmesidir. Böylece ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının tümü yabancı sermayeye peşkeş çekilecektir.

Bu saldırılar karşısında yığınların büyüyen öfkesi kendini yer yer göstermektedir. Bu tepkiler sınıfın öncü kurmayı altında birleşip yığınsal tepkiye dönüşecek ve hedef sosyalizm olacaktır.

Ozan Demir
Sulakyurt Cezaevi 4. Koğuş /Kırıkkale



Yoldaşım Alaattin Karadağ’a...

IMerhaba!.. Yüreklerini avucunun içine almış yiğit yoldaşım, sana yazı yazdım ama eline geçti mi bilmiyorum. Dağlar gibi büyük yüreğinin yanına yüreğimi katarım sevgili yoldaşım. Sana bu yazım çok aceleye geldi, bunu sadece kısa bir selam say.

Direnişimizin sarsıcı adımları yeri göğü inletiyor. Bundan aldığımız güçle ilerliyoruz şimdi Gaziemir işçilerinin yüreklerine. Sesime ses ver yoldaş, bugün kaçıncı gün? Kaç gündür yattı benim yüreğim ölüme, ben sensiz kaç gün yaşadım bu diyarlarda.

Sevgili yoldaşım, yüreğimi avcumun içine alıp yüreğinin yanına katarım. Şimdilik kısa bir selam say bunu. Kendine iyi bak. Yoldaşça selamlar...

Yaşasın direniş, yaşasın zafer!

A. Alkin/İzmir



Kapitalizm öldürür...

Açlık can alıyor!

Tarih 21 Kasım 2001... “Kapitalizm öldürür!” şiarı en yakıcı biçimiyle bir gerçeği gözler önüne serdi. Öyle ki satılık burjuva basını bile bu gerçeği gizleyemedi.

İçindeki kin ve nefret yüzüne vurmuş bir baba kucağında bebeğinin ölü bedenini taşıyor. Ardında bir ana ağıtlar yakıyor. Minik Merivan’ın ölüm haberini veriyor televizyonlar, açlıktan ölen bir bebenin ölüm haberini... Merivan’ın tek suçu böyle bir düzende iki yıl önce dünyaya gelmiş olması. Hiroşima’daki küçük kız çocuğunun ölümünden farklı onun ölümü. Bombayla parçalanmamış bedeni, cellat içten içe öldürmüş hergün daha da aç bırakarak, bir mikrop gibi kemirmiş etini zavallı ve savunmasız bir bebeğin... Cansız bedeni bile çektiği acıyı, açlığı gizleyememiş, yarı açık kalan gözlerinde umut yok, gülümseyiş hiç yok, o hiç gülmemiş doğduğu günden beri, gülmeyi öğrenemeden bedei yenik düşmüş açlığa...

Merivan ardında altı tane kardeş bırakmıştı, yarı çıplak ve aç! Kardeşimiz öldü, şimdi sıra bizde mi, biz de ölecekmiyiz der gibi bakıyor gözleri! O çocukların saf dünyalarına bilinçli olarak sokuluyor kan, nefret ve kin, onların rüyalarını bile geceleri cellatlar basıyor. Herşeye rağmen direniyor çocuklar, ucuz ekmek sıralarında. Yüzlerinde gülümseyişin izi bile yok, dudakları mor, soğuktan çatlamış elleri, canları acıyor besbelli.

Peki soruyorum, o çocuklar büyüyünce içindeki acıyı ne yapacaksınız, bugünlerini unutturabilecek misiniz onlara? Hayır dostlar hayır, hiç kimse açlıktan ölen bir bebeğin ölüm nedenini kardeşlerine farklı anlatamaz. Bu ölüme neden olan tek şey düzenin kendisidir. Katiller kadın, erkek, yaşlı, çocuk dinlemiyor, silah, bomba, savaş, açlık demiyor, ÖLDÜRÜYOR.

İşte o zamanlar açlıktan ölmemek için, okula gidebilmek için direnen çocuklar, şimdi zindanlarda katil devlete, ölüme, onursuzluğa karşı direniyorlar. Kararlılar... Kazanacaklar! Çünkü çocuklar ölmesin, insanlar sömürülmesin istiyorlar. Çünkü “başka bir dünya mümkün!”, bunu biliyorlar. Çünkü onurlu bir yaşam yaratmak istiyorlar.

Seni unutmayacağız, unutturmayacağız minik Merivan. Şimdi senin için daha da sıkı sarılacağız kavgaya, daha nice Merivanlar ölmesin diye... Bizim gibi binlerce, onbinlerce insana bu zor günleri yaşatanların sonu çok yakın, hesabını soracağız.

Gün gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap verecek!

SY Kızıl Bayrak okuru/İzmir