Emperyalizm gerici yüzünü ortaya seriyor...
Yeni dönemde McCarthycilik diriltiliyor 11 Eylül saldırısı sonrasında emperyalistler ve işbirlikçileri, artık dünyada herşeyin değiştiğini, bundan böyle yeni bir dönemin başlayacağını söylediler. Bu yeni dönemin, sadece mazlum halklara karşı değil, emperyalist metropollerde de terör estirmek anlamına geldiği çok geçmeden açığa çıktı. Emperyalist merkezlerde faşist polis devleti uygulamaları birbiri ardına gündeme getirilmeye başlandı. Afganistana yönelik saldırı, dünya ölçüsünde estirilmeye başlanan terörün ilk adımı oldu. ABD ve İngilterede öncelikli olarak yabancıları hedef alan anti-terör yasaları ise, emperyalist ülkelerin kendi sınırları içindeki faşizan uygulamalarının ilk adımı durumundaydı. Sonraki adımlar da atılmaya başlanmış bulunuluyor. Sermaye basını McCarthyciliğin diriltilmesi biçiminde verdi ABDdeki son gelişmeleri. Eski ABD Başkanı Bill Clinton bile yeni dönem McCarthyciliğin hedefi haline gelebiliyor. Emperyalizm gerici yüzünü bir kez daha ortaya sererken, geçmişteki uygulamalara rahmet okutacak gibi görünüyor. Emperyalizmin yeni dönem McCarthyciliği: Saldırıların mutlak sorumluluğu bu ülkenin kapitalist yönetici sınıfındadır. Bu sözler New York Üniversitesinde görevli bir matematikçiye ait. Bu yerinde sözleri söyleyen matematikçi yeni McCarthyciliğin hedefi haline gelmiş durumda. Yeni McCarthycilik henüz yasal bir kimlik kazanmadı. Şimdilik Amerikan Veliler ve Öğrenciler Konseyinde ifadesini buluyor. Bu konseyin kurucuları arasında ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheneyin eşi de yeralıyor. Bu konseyin hazırladığı 117 maddelik raporun içeriği, gerçekte ABD yönetiminin düşünceleridir. Söz konusu raporda hakim olan McCarthycilik yine ABD yönetiminin yeni dönem politikasının esasını oluşturacaktır. Raporda hedef tahtasına çakılan matematikçi, yakında yasaların da hedefi haline gelecektir. İlk elde yabancılara yönelik çıkarılan anti-terör yasası McCarthyciliğin yalnızca bir ilk adımı. Bu yasaya göre, ABD başkanı kraldan farksız yetkilerle donatılıyor. Yasayla birlikte terörist olduğundan şüphe duyulan yabancılar askeri mahkemelerde gizlice yargılanabilecekler. Kimin mahkemeye çıkarılacağına ABD başkanı karar verecek. Yargılama Amerikan askeri gemilerinde ya da ıssız adalarda yapılacak. Kararı jüri değil yargıçlar kurulu üçte iki çoğunlukla verebilecek. Askeri mahkemelerde yargılanacakları suçlayan belgeler istihbarat servislerinden gelecek. Bunların kamuya açık mahkemelerde kullanılması uygun değildir deniyor. Zira bu tür belgelerin diğer mahkemelerde delil olarak kullanılabilmeleri hukuken tartışmalı. Yanısıra ABD yönetimi, mantıklı bir şüphenin olmadığı durumlarda, haklılığını kanıtlamak zorunda kalmayacak. Yasayla birlikte ABD#146;de yaşayan ve muhalif bir kimlik taşıyan her yabancı, sadece şüphe üzerine tutuklanıp yargılanabilecek, hatta idam edilebilecek. Bütün bunlar için ABD Başkanının onay vermesi yeterlidir. McCarthyciliğe karşı Rossenberglerin tavrıyla çıkmalı McCarthy anlayışı ABDde ikinci paylaşım savaşı sonrasında belli bir dönem açık bir saldırganlık biçiminde yaşanmıştır. Aynı dönem dünyada da McCarthyci anlayış hakim olmuş ve Nazizmin yerini almıştır. Rossenberglerin yargılanması McCarthy dönemine damgasını vurmuştur. İtirafçılığın, aynı zamanda kendi yakasını kurtarmak için rezil iftiracılığın yaygınlaştırıldığı bu dönemde, Rossenbergler itirafçıların ifadeleri sonucu yargılanıp mahkum edilmişlerdir. Atom bombasının formülünü SSCBye vermekle suçlanan Rossenberglere bu suçu itiraf etmeleri karşılığında idam edilmekten kurtulacakları söylenir. McCarthyciler için önemli olan Rossenberglerin böyle bir şey yapıp yapmamaları değil, bunu yaptıklarına ilişkin ifade vermeleridir. Yani devrimci oldukları için yargılanan Rossenberglerden teslim olmaları istenmektedir. Rossenbergler teslim olmazlar ve idam edilirler. Bugün McCarthycilik yalnızca ABDde değil, başta İngiltere olmak üzere tüm diğer emperyalist ülkelerde palazlandırılıyor. McCarthyciliği dirilten emperyalizme ve işbirlikçilerine diz çöktürmenin yolu Rossenbergler gibi direnmekten, onurlu bir tutum almaktan geçiyor.
Afganistanlı kadının özgürlüğü aldatmacası... Kadın, özgürlüğünü dişle tırnakla koparıp kazanacak! Emperyalistlerin Afganistanda başlattığı kanlı sefer ikinci ayını doldururken, Afgan halkı savaşın bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ediyor. Taliban ve Usame Bin Ladini ele geçirmek iddiasıyla ülkeyi bombalarla yerle bir etmelerine rağmen bir sonuç alamadılar. Bunun üzerine ABD ülkenin artık daha medeni bir yönetime ihtiyacı olduğunu gösterme çabasına girişti. Böylece, kendileri tarafından kurulacak yönetim ve yaşanacak değişikliklerle, savaşın asıl gerekçesi olan bölgede egemenlik kurma emelleri gerçekleşecek. Kabile giren ve kadınlara burkalarını çıkarma, eğitim ve çalışma hakkını geri verdiğini açıklayan Amerikan uşağı Kuzey İttifak lideri, böylece Afgan kadınını özgürlüğe kavuşturduklarını ilan ediyor. Bu gelişmeyle Raşid Dostum ve katil sürüleri burjuva medyada kahraman ilan ediliyor. Oysa bundan yıllar önce yine Kabilde binlerce kadının ırzına geçip göğüslerini kesen, çırılçıplak kilometrelerce sürükleyen, meydanlarda linç eden yine aynı şahıs ve katil sürüsü güruhtu. Kabil kadın yüzü gördü, sonunda ışıklar geldi, burka gitti özgürlük geldi demagojileriyle, Afgan kadınını özgürlüğe kavuşturacak yegane sorun burkasıymış gibi gösteriliyor. Böylece, yıllardır en büyük acıları çeken, insanlığından çıkarılan, bir ¸uvalın içine sokularak yaşamın dışına itilen, tek başına dışarı dahi çıkamayan, açlık ve yoksulluğa karşı dilenci kuyruklarında ömür tüketen Afganistanlı kadının tüm hakları geri veriliyor ve özgürlük sorunu bu kadar basite indirgenerek çözüldü deniliyor. Afgan kadınına makyaj, giyim ve sokağa çıkması üzerinden bahşedilen özgürlük gazete sütunlarına ve fotoğraf karelerine sıkışmış göstermelik bir özgürlüktür. Ve burjuvazinin kadına bakışını tüm çıplaklığıyla ortaya sermektedir. Yalnız Afganistanlı kadın değil, emperyalist ülkeler dahil olmak üzere dünyanın hiçbir yerinde kadınlar gerçek anlamda özgür değildir. Kapitalizm tüm özgürlüklerin düşmanıdır. Bu düzende kadınların ezici çoğunluğu baskı altına alınma, azgınca sömürülme, cinsel olarak istismar edilme, eve kapatılma özgürlüğüne sahiptir. En gelişmiş toplumlarda bile kadın ikinci sınıf statüsünü aşamamaktadır. Afgan kadınına burka, makyaj vb. üzerinden bahşedilen özgürlükle bütün birkadın cinsi aşağılanmaktadır. Afgan kadını başta olmak üzere tüm kadınların kurtuluşu ancak kendi mücadeleleri sonucu dişle tırnakla koparılıp kazanılacak bir savaşla mümkündür. Ve bu savaş aynı zamanda tüm insanlığı da bugün tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamlardan, yıkımlardan, emperyalist vahşetten kurtaracak olan devrim ve sosyalizm mücadelesinden başkası değildir. Kadın olmadan devrim olmaz, D. Gümüş |
|||||