06 Ekim '01
Sayı: 29


  Kızıl Bayrak'tan
  Savaşa karşı mücadele

  Emperyalizme karşı mücadeleyi yükseltelim!

  Emperyalist saldırganlığa karşı öfke büyüyor...

  Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!

  Emperyalizmin hizmetinde daha aktif bir rola arayışı
  Emperyalizme karşı mücadelede geçmişin devrimci deneyimleri...
  Deri işkolunda çalışma ve meslek hastalıkları
  Tekel'de mevsimlik kadın işçiler eylemde

  Savaş, anti-emperyalist mücadele ve Parti Programı

  Gençlik hareketi
  Habip gül yoldaş şahsında ON'lar anıldı...
  Ölüm Orucu Direnişi 352. gününde sürüyor...
  Sahte umutlar, boş çırpınışlar

  Ortak açıklama: Emperyalist savaşa hayır!

  Belçika'da kitlesel işçi yürüyüşü
  Che; uluslararası devrime adanmış bir yaşam
  Açıklamalardan...
  Mücadele Postasi

 Tüm yazılar

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Emperyalist savaşa hayır!

11 Eylül günü gerçekleştirilen saldırıların hedefi dünya kapitalizminin simgeleri haline gelen iki kurumdu. Dünya Ticaret Örgütü ve Pentagon. Birincisi kapitalist ekonominin beyni olarak işlerken, ikincisi askeri gücünün merkezi durumunda. Eylemi gerçekleştiren güç hâlâ kesinlik kazanmadı. Kısa zamanda kesinleşecek gibi de görünmüyor. Eylemin yapılış biçimi ve yol açtığı can kaybı elbette tartışılabilir. Ama bundan sonra üzerinde durulması gereken yaratacağı siyasi sonuçlar olmalıdır. ABD, Yeni Dünya Düzeni (YDD)'ne ciddi bir meydan okuma anlamına gelen bu eylemi dayanak noktası yaparak "terörizmle savaş" adı altında tüm dünya halkları ve YDD'ne kayıtsız şartsız teslim olmayan tüm muhalif kesimler üzerinde terör estirmeye devam ediyor. Başlangıcı için gün sayılan bu emperyalist savaş sadece Afgan halkına büyük acılar yaşatmakla kalmayacak, tüm dünya emekçilerine ve demokrasi güçlerine karşı da saldırı dalgası haline gelecektir.

Saldırının ardından ABD'nin hızlandırdığı savaş hazırlıkları salt prestij tazeleme telaşı olarak değerlendirilemez. Savaş hazırlıklarının ardında ABD'nin uzun vadeli planları vardır. Emperyalizmin baskı aygıtlarını meşrulaştırmak için kullandığı "uluslararası terörizm" illizyonuna karşı kendini "özgürlük savaşçısı" ilan eden ABD, YDD'ni hedef alan her başkaldırıyı "terör" yaftası ile marjinalleştirmeyi amaçlıyor. Kimin "terörist" ilan edileceği ise emperyalizmin dönemsel ihtiyaçlarına göre değişir. (Mesela Bin Ladin Sovyetler Birliği'ne karşı savaşırken ABD'nin gözünde bir "mücahit"ti.) Artık kapitalist sistemi sorgulayan, adalet isteyen, hakkını arayan herkes "terörist" ilan edilmeye hazır olmalıdır. ABD Başkanı G.W. Bush, Holywood filmlerini aratmayacak bir ifadeyle, beklenen savaşı "iyilerin kötülere karşı savaşı" olarak ilan etti. Bu senaryoya göre iyi adam rolünde dünyanın beyaz zenginleri var; Siyahlar, Araplar, yoksullar ise kötü adam rolünde. Gerçekten de dünyanın temelde ikiye bölündüğü doğru. Ama bölünme iyilerle kötüler arasında değil, ezenlerle ezilenler, kapitalistlerle emekçiler, zenginlerle yoksullar arasında. Ağzından kaçırdığı "Haçlı Seferi" sözü ise emperyalizmin gerici-ırkçı yüzünün bir dışa vurumuydu.

Yaşadığı dehşetin sorumlusunu arayan ABD aynaya bakmalıdır. Şiddetin kaynağı kapitalist sistemin kendisidir. Emperyalizmin dünya çapında insanlığın onurunu hiçe sayarak yürüttüğü azgın sömürü ve tahakküm, halkların kolektif bilincinde derin bir öfke ve isyan duygusunu mayalamaktadır. İkinci dünya savaşında Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı atom bombalarıyla 100 binden fazla insanı katleden, Vietnam'a saldırarak yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan, Filistin halkını katleden İsrail'i silahlandıran, Latin Amerika ülkelerinde darbe tezgahlayan, Iraklı 300 bin insanın ölümünden sorumlu olan ABD önce kendi kanlı tarihinin hesabını vermelidir. "İslami terör" diye adlandırılan oluşumlara gelince, bunlar Sovyetler Birliği yıkılana dek ABD tarafından komünizme karşı silahlandırılan, eğitilen gruplardır. Ancak emperyalizmin Sovyet Blok'unu "yeşil kuşakla" çevreleme projesi ters teperek sahibini vurmaya başlamıştır. Eylemlerin sorumlusu ilan edilen Bin Ladin'in Afgan savaşı sırasında CİA tarafından eğitildiği ve maddi olarak desteklendiği bilinmektedir.

ABD günahlarının bedelini öderken, yeni "günahlara" hazırlanmaktan da geri durmuyor. Emperyalizm doğası gereği paylaşım savaşları üretmeye devam ediyor. Afganistan'a yapılacak olan saldırı için Bin Ladin yalnızca bir bahanedir. ABD gerçekte Orta Asya'da stratejik bir konumu olan Afganistan'a yerleşmenin hesabını yapmaktadır. Ayrıca savaş ABD hegemonyasına karşı direnen devletleri de "hizaya çekme"nin bir aracı olarak değerlendirilecektir.

Başta ABD olmak üzere dünya emperyalizminin çıkarları adına yürütülecek olan bu savaştan halkların kazanacağı bir şey yoktur. Savaş çığırtkanlığı yapan Türk medyasının "bir koyup on alma" hesaplarının nasıl fiyaskolara yolaçtığını Körfez Savaşı'nda görmüştük. İnsan canı üzerinde yapılan bu iğrenç propagandayı yürütenler emperyalizmin sadık uşaklarıdır. Halkları birbirine kırdırmak anlamına gelen emperyalist savaşlar sömürü ve tahakkümü daha da artırmaktan başka bir sonuç doğurmaz. Türkiye bir kez daha ABD çıkarları uğruna savaşa çekilmek isteniyor. Savaş Türkiye emekçileri açısından daha fazla yoksullaşma, açlık ve evlatlarını kaybetmek anlamına gelecektir. Hak ve özgürlükler ise son kırıntısına dek ortadan kaldırılacaktır.

Emekçiler ve yoksul halklar için tek meşru savaş, gerçek adalet ve özgürlük uğruna sömürüye son vermek için yürütülen savaştır. Dünyaya gerçek barışı getirecek olan da bu savaştır. Tüm devrimci ve demokratik kurumların önündeki acil görev emperyalist haydutluğun karşısında dünya halklarıyla dayanışma eylemlerini büyütmek ve emperyalist saldırganlığa geçit vermemektir.

ABD üsleri kapatılsın!
Askeri anlaşmalar iptal edilsin!
Yaşasın halkların kardeşliği!

Ö. Barikat, DHP, Z.K. Direniş, DMP, Hedef,
SY Kızıl Bayrak, Odak, ÖMP, Partizan