08 Eylül '01
Sayı: 25


  Kızıl Bayrak'tan
 "Küçülen Türkiye" ya da düzenin iflası

  5 Eylül ihanetine geçit yok!

  5 Eylül toplantısı aynasından...

  Türk Lirası'na iade-i itibar komedisi

  Yolsuzluk düzeni ve faşist parti
  Tersane işçilerinin eylemine azgın polis saldırısı
  Emekçilerin hak arama mücadelesi de "terörle mücadele" kapsamında!
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Bülteni'nden...
  Hülya Şimşek Ölüm Orucu'nun 286. gününde ölümsüzleşti

  1 Eylül'ün gösterdikleri ve Kürt sorunu

  "Dünya Barış Günü" eylemlerinin anlattıkları...
  Küresel ısınma/4
  İşkenceci devlet gerçeği
  Emperyalizmin "balkanlaştırma" politikası sürüyor

  Güney Afrika'da genel grev

  Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı ve emperyalizmin ikiyüzlülüğü
  Tehditler devrimci yürüyüşümüzü engelleyemez!
  Ölüm Orucu Direnişi 324. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

5 Eylül toplantısı aynasından...

Alınan tutumlar, netleşen konumlar

5 Eylül günü Dedeman Oteli'nde TİSK in çağrısıyla işçi ve işveren sendikaları biraraya geldiler. 22 Şubat'tan bu yana işverenler tarafından dile getirilen (ve sendika bürokratlarının şöyle veya böyle destek verdiği) birlik ve beraberlik içinde krizden çıkma edebiyatı somut bir yönteme bağlanmış oldu. Toplantının sonuç bildirgesi gösterdi ki, mesele krizden çıkmak değil patron-sendika bürokratı işbirliğini bir kez daha kurumsal bir zemine kavuşturup krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmekti. TİSK'in kendi istem ve özlemlerini sendika bürokratlarına tescil ettirmek için böyle bir toplantı yapması da, sendika bürokratlarının bu istekleri karşılamak için çok hevesli olmaları da son derece doğal. Çünkü TİSK sermayenin kendisi, sendikal bürokrasi ise onun sınıf içerisindeki işbirlikçisidir. İşçi ve emekçilere yönelik saldırının püskürtülmesi ise ancak ikisine karşı ortak mücadele ederek mümkündür.

İşçi ve emekçilerin bugün sermayenin istemlerinin ne olduğu noktasında kafası açıktır. Zira bunu hayatın her alanında bizzat yaşayarak görmektedirler. Krizi bahane ederek her gün yüzlerce işçiyi işten çıkaranlar bu patronlardır. Aynı şekilde, yabancı sermaye bulmak için can atanların, emperyalist şirketlerin mallarını ülkeye pazarlayanların yaptığı yerli malları kullanın çağrısının samimiyesizliği de ortadadır. Toplantının diğer bir gündemi olan istihdam sorununun bizzat kaynağının patronlar olduğu gerçeğini gizlemek de artık pek mümkün görünmemektedir.

Bu noktada sendikaların oynayacağı rol önem kazanmaktadır. Sendikalar nezdinde işçi ve emekçiler sermayenin sorunlarına çözüm bulmaya ve bunun için fedakarlık yapmaya yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Krizin yarattığı faturanın her geçen gün katmerleşerek işçi ve emekçilere ödetildiği ve sendikaların buna sessiz kaldığı bir ortamda, sendikaların bu rolü ne kadar oynayacağından bağımsız olarak, sermaye buna ciddi bir ihtiyaç duymaktadır.

Toplantıdan çıkan karar doğrultusunda fon oluşturmak, 365 güne yayılan yerli malları haftası yapmak, Türk parasına itibar kazandırmak kampanyası gibi, tümü de sermayenin ihtiyaçları için alınan kararlardan öte, saldırının asıl kapsamı ideolojiktir. Kuşkusuz bunları söylemek için 5 Eylül toplantısının sonuçlarına ihtiyaç yoktur. Ancak sınıf hareketinin içinde bulunduğu parçalı ve örgütsüz tablo 5 Eylül cephesini ciddi bir tehlike haline sokmaktadır. Bugün sınıf mücadelesinde bir iddia taşıyan herkesin önüne bu cepheyi dağıtmak, işlevsiz hale getirmek görevini koyması zorunludur. Ancak bu iddiayı taşıyanların tutumları bu açıdan pek de iç açıcı değildir. 5 Eylül cephesinin aşılabilmesi için öncelikle bu tutumların ortaya konulması gereklidir.

5 Eylül ve sendikal muhalefet
platformlarının gündemsizliği

Kendini sendikal bürokrasinin alternatifi olarak gören sendikal muhalefet platformları sürece gereken ilgiyi göstermemiştir. Toplantı çağrısının yapılmasından sonra 5 Eylül toplantısı, ne bu platformların kendilerinde ne de bunları oluşturan sendika şubelerinde gündeme gelmiştir. Toplantılara katılmamak üzerinden konfederasyon merkezlerine bir çağrı dahi yapamamışlardır.

Komünistler dışında konuya doğru dürüst ilgi gösteren tek siyasal çizgi EMEP'tir. Evrensel'de konuya ilişkin yapılan röportajlara bakıldığında, toplantıya katılıp-katılmama noktasında, öz itibarıyla, bu reformistlerle bürokratların bakışları arasında belirgin bir farklılık yoktur. Bürokratların kullandığı "biz oraya taleplerimizi dillendirmeye gidiyoruz" söylemi onlar tarafından da kullanılmıştır.

Son gün eski Şubeler Platformu bileşenlerince yapılan basın açıklaması ise, alt kademe sendika bürokrasisinin sınırlarını göstermektedir. Sendikal bürokrasiye alternatif olma iddiasında bulunan bu sendikal platformun yaptığı bir salon toplatısından öteye geçememiştir. Bu cephenin ancak dişe diş mücadeleyle dağıtılabilineceğini görmedikçe, ne sendikal bürokrasinin ne de işveren-sendikacı ittifakının yenilgiye uğratılması mümkün olabilir. Kuşkusuz ki bu sorunu görüp görememekten öte, iddia sahiplerinin gerçek durumuyla doğrudan ilişkilidir.

Aynı idddiayı taşıyan İEP konuyu gündemine bile almamıştır. KESK'teki yenilgi tartışmaları üzerinden yol alan ve çağdaş sendikacılık anlayışının bir tür türevi olan BSH ise, kendi "kadro hareketini yaratana kadar günlük mücadeleye boğulmamak" söylemiyle, 5 Eylül'e ilişkin bir tutum bile ortaya koymamıştır.

Bu sendikal platformların süreç karşısında şu ana kadar gösterdiği tutumlar hiçbir şekilde plalformların yaşadığı kendi iç sorunlarla açıklanamaz. Sorun bu bileşenlerin iddialarından bağımsız olarak, tabandan kopuk olmaları ve durumu ortadan kaldıracak bir iddiayı taşıyamamalarıdır. (Burada samimiyet noktasında bu platformların bazı bileşenleri şu veya bu ölçüde bu tablonun dışında bırakılabilir.)

5 Eylül ve EMEP çizgisi

EMEP çizgisindeki Evrensel gazetesi 5 Eylül toplantısını bir dizi röportajla gündeme getirdi. Akademisyenlerle başlayan röportajlar, sendika genel başkanları ve bir dizi şube başkanı ve temsilcilerle sürdü. Röportajlarda yönelttiği sorularla toplantıya karşı muhalif bir tutum sergileyen EMEP, tüm süreç boyunca bunu açık bir tutuma dönüştürmekten ısrarla uzak durdu. Toplatıya bir gün kala çağrısı yapılan Petrol-İş'teki alternatif toplantıya verdiği destek dışında, bir hafta boyunca işlediği konuyu somut bir bakışla ortaya koymadı. Kuşkusuz bu bir rastlantı değildi. Uzlaşmacı-reformistlerin tüm solculuk iddialarına ve bu tür bir uzlaşma toplantısının içeriği konusunda açıklığa sahip olmalarına rağmen, net bir tutuma sahip olmamaları doğaldır. Alt kademe sendika bürokrasisine oynayan ve tabana yönelik çalışmalarını bu amaca göre şekillendirenlerin, bundan ileri bir tutum almaları beklenemez.

5 Eylül toplantısı ve öncü işçi platformları

5 Eylül toplantısı komünistler tarafından işçi-emekçi platformları girişimleri üzerinden bir çalışmaya konu edildi. Tam bir politik açıklıkla sahip olunan "5 Eylül cephesi dağıtılmalıdır!" tutumuyla, sendika şubeleri, sendikal platformlar ve özellikle de işyeri temsilcileriyle görüşüldü. Öncü İşçi İnisiyatifi ve Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Platformu imzalı bildiri ve afiş çalışması yapıldı. Çalışma teknik aksaklıklar nedeniyle dar bir süreye şıkışsa da, sınıf hareketi içerisinde sınırlı da olsa anlamlı bir etki alanı yaratıldı. Çalışma sırasında dikkat çeken iki olgu, sendika şubelerinin konuyu gündemlerine almamasına rağmen işyeri temsilcileri ve öncü işçilerin konuya belli bir ilgilerinin olması idi. Dağıtılan bildiri ve bülten gibi materyallere gösterilen ilgi oldukça olumluydu.

Sahip oldukları politik açıklığa rağmen platform girişimcileri süreci yeterince değerlendiremediler. Yapılan kitle çalışmasıyla ulaşılan mevzilerde bir duyarlılık sağlansa da, bunun bir eylemliliğe dönüştürülememesi çalışmanın en zayıf yanı idi. Eylemli bir süreç başka güçlerle ortaklaşmaya endekslendiği içindir sürecin içine çekilebilecek güçler belirsizlik içinde kaldı. Hele hele Sümerbank ve Ersin Nakış işçilerinin Dedeman önüne çıktığı yerde, platformların yoğun çalışmasını yaptığı bu konuda eylemin dışında kalmaları ciddi bir zayıflıktır. Platformlar bu zayıflıklarını aşmak ve politik tutumlarını mevcut güçlere bakmaksızın ortaya koyma iradesi gösterebilmek durumundadırlar.

Bugün sendikal ihaneti boşa çıkarmak ve sermayenin saldırılarını püskürtmek, ancak sınıf inisiyatifi ve dinamizminin örgütlenmesinden geçmektedir. Varolan sendikal platformlar bu ihtiyaca yapıları gereği karşılık verememektedirler. Tüm eksikliklerine rağmen sınıfın enerji ve inisiyatifini örgütleyecek araçlar yerel işçi platformlarıdır. 5 Eylül bu gerçeği bir kez daha teyid etmiştir. Bunu sınıf kitleleri içinde bir güce dönüştürmek, sermayenin ve sendika ağalarının korkularını büyütmek için daha inisiyatifli ve cüretli davranılmalıdır. Bu yapılabildiği takdirde, işçi ve emekçiler artık savunmasız ve çaresiz kalmaktan kurtulacaklardır.