18 Ağustos '01
Sayı: 22


  Kızıl Bayrak'tan
  İşbirlikçi düzen cephesinde iç dalaşma

  Ordu kim için kime karşı?

  Katil devletten hesap soralım!

  İki yılda deprem bölgesinde değişen hiçbir şey yok
  Grev yasaklamaları ve sendika bürokrasisinin ihaneti
  Devrimci tutsakların ortak açıklaması
  Yoldaşlarının kaleminden Osman Osmanağaoğlu
  Aymsan direnişine destek ve dayanışmayı büyütelim!
  Türk dış politikası üzerine/2
  Küresel ısınma/1
  Emperyalist-siyonist "barış süreci"nin dönülmez çöküşü
  Arjantin hükümetinin yeni tasarruf paketi
  "Filistinlilerin ayaklanması meşrudur"
  15 Ağustos, devrimci direnişin zirvesi...

  Açıklamalardan

  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ankara'da gazetemiz çalışanları üzerinde
tutuklama terörü sürüyor!

Mehmet Ali Tok derhal serbest bırakılsın!

Ankara'da 19 Aralık katliamıyla beraber gazetemiz çalışanları ve okurları üzerinde yoğunlaştırılan terör sürüyor. Bugüne kadar 9 arkadaşımız F tipi eylemliliklere katıldıkları, Ölüm Orucu Direnişi'ne destek eylemliliklerini örgütledikleri gerekçesiyle tutuklandı. Son olarak da "Haramilerin kirli ve kanlı saltanatını yıkalım!" başlıklı ÖO direnişine destek çağrısını içeren SY Kızıl Bayrak özel sayısının dağıtımı gerekçe gösterilerek arkadaşımız Mehmet Ali Tok gözaltına alınıp, işkenceli sorgulardan sonra tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'ne kapatılmıştır.

Zindanlardaki ÖO direnişi karşısında acizleşip zavallılaşan sermaye devleti, dışarıda terörünü azgınlaştırarak direnişin sesini susturmaya çalışıyor. Ancak, 19 Aralık sonrasında estirilen terör sesimizi kısamadığı gibi, bu son saldırı karşısında da boyun eğmeyeceğiz. İçeride dışarıda direnmeye devam edeceğiz. Nitekim faşist tutuklama terörü çalışmamızda en küçük bir gerileme yaratmadığı gibi, zindana kapatılan yoldaşımız da direnişin bir parçasıdır artık.

Bir kez daha yineliyoruz:

Haramilerin kirli ve kanlı saltanatını yıkacağız!
Hücreler yıkılacak, biz kazanacağız!

SY Kızıl Bayrak/Ankara

 


 

Hatice Yürekli Yoldaş'a...

Ödenen bedeller boşuna değil...

Geçen hafta yanıbaşındaydık. Kardeşlerin ve bir dostla... Resmini düşman hazmedemediği için çalmış. Sana su getirerek anılarımızı tazeledik.

Sevgili yoldaşım, seni partili kavga yoldaşı olarak anlayabilmek ve anlatabilmektir aslolan. Eğer bunu başarabiliyorsak ne mutlu bizlere... Bazı durumlarda geçmişe dalıp gidiyorum, ama geçmişe takılıp kalmak için değil. Geçmişte yaşanan deneyimlerden ne kadar ders çıkartıyoruz-çıkartıyorum? Bugünü anlamak, ona göre yaşam tarzını oluşturmak ve geleceğe emin adımlarla yürümek...Tüm bunları düşünürken, ödenen ve ödenmekte olan bedellerin ağırlığına da kafa yoruyorum. Bir biçimde varediyorum kendimi elimden geldiğince.

Şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunduk. Nazım'ın dizelerini dile getirdik: "Ölenler dövüşerek öldüler. Güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya. Akın var akın güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz güneşin zaptı yakın" Evet seni güneşe yolladık, fakat bizler yine yanındayız. Daha sonra 50 metre ilerideki siper yoldaşın S.Gürsel Akmaz'ın mezarına, onunda az ilerisinde M. Gökhan Özocak'ın mezarına uğradık. '96 Ölüm Orucu şehidi Müjdat Yanat'ın mezarı da aşağı tarafta idi. Onu da hafızamızda tazeledik. Yalnız değilsin, siper yoldaşların da seninle beraber.

Türkülerimizi söylüyorum yanıbaşında, sesim ta uzaklara gidiyor. Kimi zaman avazım çıktığınca haykırıyorum "Vardık, varız, varolacağız!" Islıkla selamlarımı gönderiyorum dünyanın her bir yanına. Enternasyonal bir ruhla çatışıyoruz Cenova sokaklarında, "Başka bir dünya mümkün!" diye.

Seni anlayabilmek, devrimi, devrimciliği anlamaktır. Seni anlayabilmek, proletarya partisini anlamaktır. Seni anlayabilmek, işçi sınıfının tarihsel mücadelesini ve bilimsel sosyalizmi anlamaktır. Seni anlayabilmek, dostluğun ve kavga yoldaşlığının ne demek olduğunu anlamaktır. Seni anlayabilmek, Habip ve Ümitler'in vurguladığı gibi "eğilip bükülmektense, ayakta ölmeyi yeğlemektir" İşte böyle bir şeydir Hatice Yürekli'yi anlamak ve anlatmak.

Çekilen bunca acılar ve ödenen bedeller boşuna değildir. Dört mevsimi devirerek süren Ölüm Orucu direnişi dünyada bir ilki gerçekleştirmiştir. Spartakistler'den, Paris Komünarları'ndan, Rosalar'dan Suphiler'e, Denizler'den günümüze kadar bu bayrak taşınmıştır, taşınacaktır.

Zafer bizimdir diyenler, sosyalizmin kızıl bayrağını dikecektir kapitalizmin burçlarına. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. En içten duygu ve devrimci selamlarımla kucaklıyorum seni devrim toprağında.

İzmir'den bir yoldaşın

 


 

İzmir Hücre Karşıtı Platform'un Cumartesi eylemi...

İzmir Hücre Karşıtı Platform tarafından 11 Ağustos günü Konak Sümerbank önünde Cumartesi eylemi yapıldı. Saygı duruşuyla başlayan eylemde, "Devrim şehitleri ölümsüzdür!", "Direne direne kazanacağız!", "İçerde dışarda hücreleri parçala!", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!", "Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!" "Hücreler yıkılsın tutsaklara özgürlük!" vb. sloganları atıldı. Eylem basın metninin okunmasının ardından sona erdi.

 


 

Dortmund'da meşaleli yürüyüş...

"Devrimci tutsaklar onurumuzdur!"

Almanya'nın Dortmund kentinde 15 Ağustos gecesi meşaleli bir yürüyüş yapıldı. Yürüyüş, mevsimleri devirerek süren açlık grevlerinin 300. günü olması nedeniyle gerçekleşti. Eylem ayrıca Köln kentinde yapılan 3 günlük dayanışma açlık grevine de çağrı niteliğindeydi.

Türkiyeli işçilerin oturdukları sokaklarda yürüyüş ilgiyle karşılandı. 100 kişinin katıldığı yürüyüşte "Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!", "Katil devlet hesap verecek!", "Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!" sloganlarının yanında Almanca "Hücre işkencedir, ölümdür!" sloganları atıldı ve enternasyonal dayanışma çağrısı yapıldı. Miting alanında saygı duruşunun ardından konuşmalar yapıldı ve halaylar çekildi.