11 Ağustos '01
Sayı: 21


Kızıl Bayrak'tan
Katillerin el sıkışması

Deprem gerçeği ve devlet

Emperyalizmin yalanları

Ortadoğu
Sınıf ve kitle hareketi
ÇHD İstanbul Şubesi basın toplantısı
Ölüm Orucu Direnişi 296. gününde
Devrimci basın susturulamaz!
Direniş ve devletin son hamleleri
Türk dış politikasının güncel sorunları
Sınıf hareketinin sorunları
Hacı Bektaş şenlikleri
Uluslararasi hareket
PKK-DÇS: Teslimiyet ve Tasfiyeciliği teorileştirme çabaları
Zaferi direniş kazanacak!

Açılım Hukuk Bürosu açıklaması

Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alaattin Karadağ yoldaşa...

"Yarınlarda buluşmak dileğiyle..."

Sevgili yoldaşım,

Uzun bir süreden sonra, coşkun akan sel misali yoldaşça sevgilerimle merhaba canım dostum.

Senin tutuklanma haberini Kızıl Bayrak'ta yayınlanan direnişçi Sümerbank işçilerine yazdığın mektuptan öğrenebildim. 14 Temmuz Cumartesi günü iş çıkışı SY Kızıl Bayrak'ı elime aldıktan sonra, deyim yerindeyse, bir sürprizle karşılaştım. Genel olarak her birimiz için bu olağan bir durum olsa da, ben aradan geçen üç aya rağmen haberini alamayışımdan dolayı biraz şaşırmıştım. Sonradan öğrendim ki, sizin durumunuzdan dolayı öyle olması gerekti. 14 Nisan mitinginin bitiminde bir arkadaşla alınmışsınız. Sanırım aranızda temsilci arkadaş da var. Gazetede çıkan mektubunu bir solukta okudum. Coşku ve zafere olan sarsılmaz inançla yüklüydü. Ertesi gün bir işçi dostumla beraber okuduk.

Son aldığım kısa mektubun 8 Mart'ın hemen birkaç gün öncesiydi. Sonrasında Haziran'a doğru biraz geniş sayılabilecek bir mektup yazmıştım.

Şu an diğer iki arkadaşla yeni başlayan 6. ekiple beraber SAG'a başlamışsınız. Kırıklar'da açılan yeni F tipine nakillerin olduğunu yazmıştı gazeteler ve yanılmıyorsam Buca'nın hemen hepsini F tipine nakletmişler.

Sevgili yoldaşım, sana daha önce hiç söylememiştim sanırım, ama senden ayrıldıktan sonra bir şeylerin eksik kaldığını, paylaşımın, yoldaşlığın, dostluğun sende ne denli bitmez tükenmek olduğunu ve bunu benim gerektiği gibi yapamadığımı daha iyi anladım. Ben şimdiki ben olmamı senin şahsında partimize borçluyum. Senin bende bireysel emeğinin ne denli çok olduğunu söylememe gerek yok ve en zorlu anlarımızı birlikte göğüslediğimizi hatırlamak bile yeterli. Şunu bilmeni isterim ki, birlikteyken senden aldığım güç gibi şimdi de yazdığın mektup ve şiirindeki anlamlı anlatımlarından güç alıyorum yoldaşım. Bu yeni bir şey değil, daha en baştan beri öyleydi. Nasıl ki EKİM'i senin şahsında benimsediysem, mücadeleyi de senin şahsında EKİM'de benimsedim.

Benim bulunduğum ortamdan biraz bahsedeyim sana. Öncekine göre kendimi ifade etmede, tartışmalarda, neyi nasıl yapmam gerektiği konusunda daha rahatım ve ilerideyim. Doğal ilişki kurmada da zorlanmıyorum. Bunu da partimizin insanlarına güven duyan ve güven veren, ilkeleri ve gelecek idealiyle insan yetiştirme çabalarına borçluyum. Bunu genelde tüm yoldaşların emeğine ve çabalarına borçluyum ve borçluyuz.

Yoldaş, yazdığım bu mektup biraz aceleye geldi. Şimdilik kısa bir selam say bunu ve kusura bakma. Başka zamana kalsaydı gecikecekti.
Senin şu an bulunduğun durum nasıl bilmiyorum. Kısa zaman içinde haberini ve diğer arkadaşların haberini yazarsan sevinirim. Bir dahaki mektupta görüşmek dileğiyle ve sloganımız "Yarınlarda buluşmak dileğiyle..."

Zaferle yüklü yarınlara olan sarsılmaz inancımla seni ve yoldaşları kucaklıyorum.

Bir yoldaşın

 


 

TUYAB'lı ailelerin pikniği:

"Çocuklarımızın haklı mücadelelerinin yanındayız!.."

Hücre tipi cezaevlerine ve her türlü zulme karşı mücadele eden aileler, devletin son manevrasıyla birlikte uzunca süreden beri hastanelerde çocuklarının başında kalarak sıcak mücadelenin de dışına düştüler. Aileleri yeniden toparlamak, kaynaştırmak, sürecin yakıcılığını ve direnişin büyüyerek sürdüğünü anlatmak amacıyla TUYAB çalışanları tarafından bir piknik gerçekleştirildi. Pikniğin diğer bir amacı da, F tiplerinde her geçen gün artan işkencelere karşı yapılacakları tartışmak ve ortaklaşmaktı.

Tutsak yakınları ve tahliye olan bazı direnişçilerin katıldığı piknikte yemekler yendikten sonra programa geçildi. Açılış konuşmasını yapan bir tutsak yakını; faşizmin F tipi hücrelerinde aylardan beri yaşandığını, fakat cezaevlerinde bulunan bu ülkenin yiğit evlatlarının direnişini hiçbir gücün ve manevranın kıramayacağını anlattı. Daha sonra tüm devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu,

Kutup Yıldızı'nın söylediği türkülerden sonra Tohum Kültür Merkezi Barbara Halk Sahnesi'nden bir arkadaş "Ben Ulrike Bağırıyorum" isimli tek kişilik bir oyun sergiledi. Bu gösterinin ardından Ölüm Orucu direnişçisi Diren Kırkoç'un annesi Semiha Kırkoç söz aldı. Hücrelere karşı devrimci tutsakların ayları bulan direnişi karşısında devletin acz içinde kalmasına işaret eden Kırkoç, tahliye saldırısının amaçlarını ortaya koydu. Diren Kırkoç'un da aynı şekilde sakat bırakılmış olarak tahliye edildiğini, bir ayı aşkındır hastanede yattığını, tüberküloz mikrobunun vücudu sardıktan sonra beyne sıçradığını, kızının açlıktan sonra şimdi de mikroplara karşı savaştığını anlattı. Ardından sözalan Hayriye Ana ise, Adalet Bakanlığı'nın ailelere gönderdiği mektup ve itirafçı Mustafa Duyar'ın eşinin yazdığı kitaba karşı öfkesini dile getirirken, daima çocuklarının yanında olacaklarını söyledi.

TUYAB'lı ailelerden İsmail Karagöz ise, tahliyelere ve varolan sessizliğe rağmen direnişin sürdüğünü, sorunların azalmadığını, tam tersine, F tiplerinde sorunların her geçen gün arttığını, bir an önce toparlanılıp, mücadeleye sarılmak ve TUYAB'a sahip çıkmak gerektiğinden bahsetti. Aileler adına söz alan Güzel Ana ise, tahliye olanları devletin rahat bırakmadığını, tacizlerde bulunduğunu anlattı. Her zaman çocuklarının haklı mücadelelerinin yanında olduğunu vurguladı.

Kutup Yıldızı'nın söylediği türkülerin ardından tahliye olan devrimci tutsaklar birer konuşma yaptılar. Sırayla söz alan devrimci dostlar, direnişin kararlılığını, tahliye manevrasının amacını anlattılar.

Bir TUYAB çalışanı