ÖSS ile katmerleşen, AOBP ile keskinleşen
eşitsizliğe karşı mücadeleye!.. Parasız eğitim, sınavsız üniversite!..
ÖSS fırsat eşitsizliğinin aynasıdır Emekçi sınıflara mensup gençlik, Türkiyede paralı, ezberci, bilim
dışı, gerici, faşist bir eğitimle kuşatılmış durumdadır. Yaşanan sorunlar
dağlar kadar birikmiştir. Örneğin bu hafta yapılacak olan üniversite giriş
sınavları başlı başına bir sorun durumundadır. Liseyi bitirip üniversiteye girmek için başvuran gençlerin sayısı yaklaşık
1.5 milyondur. Fakat üniversitelerin toplam kontenjanı 300 bin kişi civarındadır.
Üniversiteye girmeye çalışan gençler, bunu başarabilmek için büyük bir
yarışa ve çılgıncasına bir rekabete zorlanmaktadır. ÖSS sınavları eğitimde
fırsat eşitsizliğinin her yıl tekrarlanan en büyük göstergesidir, bu ülkenin
eğitim sisteminde. Elbette ki böyle bir sınav sistemi uygulanmasındaki
asıl amaç, en iyilerin kazanması değil, üniversite kapılarının işçi ve
emekçi çocuklarına kapatılmak istenmesidir. Sermaye bu konudaki kapsamlı çabalarını tercih ettiği sınav sisteminde
somutlamaktadır. Sınav sistemindeki her yeni değişiklik, bu amaca biraz
daha yaklaşmak içindir. 2000de uygulamaya soktukları yeni sınav
sistemiyle, bunu büyük ölçüde başarmışlardır. Yeni sistem Ağırlıklı Ortaöğretim
Başarı Puanı(AOBP)na dayanmaktadır. Bu yeni sistem liseler arasındaki
dengesizliklerin giderileceği, dersane sektörüne darbe vurulacağı, sınava
girenlerin üniversiteli olma şanslarının artacağı yalanlarıyla uygulamaya
sokuldu. Fakat bu yalan geçen yılın sınav sonuçlarıyla gün yüzüne çıktı. Biz
bilgi değil, mantık, yorum istiyoruz diyerek ortaya attıkları yeni
sistem, emekçi çocuklarının kazanma şansını daha da azalttı. Puanlar arası
aralıklar sıklaştı. Ayrıca zorlaşan sınavlar nedeniyle, dersane sektörüne
trilyonluk rant kapıları açılmış oldu. Önümüzdeki yılın dersane ücretlerinin
milyarı aşacağından sözediliyor. Devlet okullarında verilen eğitim ise,
sınavda istenilenlerle çoğunlukla parallelik taşımıyor. Okullarda okutulan
müfredat, ÖSSde istenilen konu başlıklarına göre oldukça yüklü.
Bu da dersanelere daha lisenin ilk yıllarından itibaren gitme zorunluluğunu
yaratıyor. Fırsat eşitsizliği büyüdükçe büyüyor Bu sistemle fırsat eşitsizliğinin akıl almaz boyutlara ulaştığının bir
kanıtı da, ortalaması yüksek olan liselerden mezun olanlarla düşük olan
liselerden mezun olanlar arasında ortaya çıkan puan uçurumu. Ortalaması
yüksek olan liseler elbette özel okullar, fen ve Anadolu liseleri. Buralardan
düşük puanla mezun olan bir öğrenci, normal liselerdeki ortalaması düşük
fakat başarılı olan birine göre daha yüksek puan alıyor. Yani mantık sistemin
çıkarına göre çalıştırılıyor. Bu uygulamayla aynı ildeki farklı okullar
arasında, ülkenin doğusu ile batısı arasında vs. büyük uçurumlar yaratılmış
oluyor. Fırsat eşitsizliği büyüdükçe büyüyor. Sermayeye kalifiye ucuz işgücü, teknisyen yetiştiren meslek liselilere
ise, işçi olmaktan başka bir şans tanınmıyor. Çünkü üniversite sınavında
kendi alanı dışında bir yer yazdığında, bu öğrenci çok düşük bir orta
öğrenim başarı puanına mahkum ediliyor. Hükümet son günlerde bu okullardan
mezun olanların 2 yıllık meslek yüksek okullarına sınavsız girmesini sağlayacak
bir yasayı meclisten geçirmeyi planlıyor. Fakat bu bir şey değiştirmiyor.
Ne olursa olsun, buralarda okuyanlar sistemin ihtiyaçları doğrultusunda
kalifiye işgücü olarak yetişecekler. Üniversite: herşey sermayenin ihtiyaçlarına göre Özel üniversitelerin sermaye için bilim ve teknoloji üretmesi planlanırken,
devlet üniversitelerine farklı bir misyon biçiliyor. Onların sermaye için
kalifiye eleman yetiştiren ticarethaneler yapılmasına dönük son noktalar
konuluyor, son rötuşlar yapılıyor. Mesleki eğitimin verildiği meslek yüksek
okulları da, her türlü alt yapıdan yoksun binalarda verilen kalitesiz
eğitimle üniversite olmaktan çok lisenin bir devamı olacak bir nitelik
taşıyor. Söylemeye gerek bile yok ki, hemen tüm taşra üniversiteleri de
aynı nitelikte eğitim veriyor. Ancak bu ülkenin milyonu aşan genci, üniversite kapılarında gelecek aramak
için ısrarla dirsek çürütüyorlar. Yılların emek ve çabasının meyvesini
birkaç saatte toplama zorunluluğunun genç beyin ve bedenlerde yarattığı
tahribat bir yana, kazanabilmenin yukarıda sıraladığımız güçlükleri bu
stresi daha da arttırıyor. Kapitalist düzen geleceğimizi karartıyor Türkiye kapitalizmi emekçi gençliği istediği biçimde yoğurabilmek için
elinden geleni yaparken, bir taraftan da giderek ağırlaşan sorunlarla
boğuşmak zorunda kalıyor. Bir yandan gençliği çelikten bir cendere içinde
sıkıştıranlar, diğer taraftan sonu gelmez kriz ve bunalımların pençesinde
debeleniyorlar. Kapitalist düzenin gençliğe vereceği hiçbir şeyinin olmadığı,
her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor. Kapitalizm ne bugün ne de gelecek
için gençlere hiçbir şey vaadedemiyor. Çünkü bu düzen tepeden tırnağa
bir eşitsizlikler tablosudur. Herşey bir avuç kapitalistin çıkarı içindir. Gençlik, ÖSS ile katmerleştirilen, AOBP ile keskinleştirilen eğitimdeki
fırsat eşitsizliğine karşı mücadeleyi düzenin kendisine karşı bir mücadeleyle
birleştirmek zorundadır. Parasız bilimsel eğitim için,
ÖSS kaldırılsın!
Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz, tüm yaşamımız bu sarsıntıların faturasını
ödemekle geçiyor. Kalitesiz, bilim-dışı, gerici, faşist ve her aşaması
paralı olan eğitim sistemi bize geleceksizlikten başka bir şey vermiyor.
Fırsat eşitsizliğinin diğer adı olan ÖSSye aşağı yukarı her yıl
giren 1,5 milyon gencin iyi bir gelecek hayali her geçen gün yok oluyor.
1,5 milyonun 300 bini üniversite kapılarından içeri girebilirken, sermaye
AOÖBP ile bu mutlu azınlığın içine işçi-emekçi çocuklarını sokmuyor. Bu
sistem meslek liseli olanlara kalifiye ucuz işgücü olmaktan başka bir
şans tanımıyor. AOÖBP ile devlet okullarında okuyan bizler kolej ve özel
okullarda okuyanlarla girdiğimiz bu eşitsiz yarışta baştan eleniyoruz.
Bu yarışta öne geçebilmek için dersanelere gitmek zorunda bırakılıyoruz. İşsizliğin milyonlarla ifade edildiği, yoksulluk sınırının 600 milyonun
üzerinde olduğu, asgari ücretin 100 küsur milyon olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Bize kim hangi iyi gelecekten bahsedebilir? Bizler devlet okullarından
aldığımız kuru, gereksiz bilgi yığınıyla 3 saatlik bir sınavla tüm geleceğimizi
şekillendirmeye çalışıyor, üniversite kapılarından içeri girmeyi başardıktan
sonra da diplomalı işsizler ordusuna dahil oluyoruz. Anne babamızın dişinden
tırnağından arttırdığı paralarla okuyan bizlerin de yaşamı Türkiye kapitalizminin
son yapısal kriziyle karartılmaya çalışılıyor. Harçlara yapılan zamlarla
bizler şimdiden nasıl okuyabileceğimizi kara kara düşünüyoruz? Çünkü bu
sistem, paran varsa okursun diyor. Bizler geleceğin işçi-emekçileriyiz. Bizler geleceğiz. Bizler, trilyonlarca
dolar F tipi cezaevine harcanırken, milyonların açlık sınırında yaşadığı,
sefalet koşullarına dur diyenlerin devlet terörüyle ezilip yok edilmeye
çalışıldığı bir ülkede yaşadığımızı biliyoruz. Bu yüzden işçilerin- emekçilerin
ve gençliğin sorunlarının kaynağının bu kapitalist sömürü düzeni olduğu
bilinciyle geleceğimizi kazanmaya çalışıyoruz! 17 Haziranda saat:18.00de Yükselde Okulların
kapıları işçi-emekçi çocuklarına kapatılamaz! diye haykıracağız.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! ANKARA LİSELİ GENÇLİK PLATFORMU
Eğitim hakkımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz!.. 17 Haziranda Yükseldeyiz!
Kazanabilen emekçi çocukları ise, özelleştirilen üniversiteler, satılan
yurtlar, yemekhaneler ve bu yıl da %54 artan haraçlarla ve üstüne son
krizin ard arda gelen faturalarıyla boğuşarak, üniversitede okumaya çalışacak.
Bu yıl da gecemizi gündüzümüze katarak verdiğimiz emekler 3 saatte ölçülecek.
Büyük bir boşluğa düşmüşcesine sınavdan çıktığımızda, gençliğimizin en
güzel yıllarını ezberleyerek, kitapları yutmaya çalışarak geçirdiğimizi
göreceğiz. Ya kazanırsak diye göle maya çalmışcasına yaz sonunu bekleyeceğiz.
IMFnin Dünya Bankasının yaşamlarımızı etiketlediği, krizin
faturasının daha da derinleştiği bu günlerin gençleri olarak bizler; Ankara
Liseli Gençlik Platformunu oluşturduk ve 17 Haziranda ÖSS
kaldırılsın diye haykırmak için sokağa çıkma, eylem yapma kararı aldık.
Sınavların yakınlaştığı bir zaman dilimi içinde çalışmalara başladık.
Ankaradaki devlet terörüne sınav stresinin kendisi de eklenince,
sınav öncesi değil de sonrası böylesi bir eylemi koymak bize daha mantıklı
geldi. 1 Mayıs sonrası toplantılarda aldığımız kararları tamamen uygulayamamamız,
Mayıs sonunda yaptığımız pikniğin 25 kişilik katılıma rağmen bu eylemin
ön çalışması sayılacak bir nitelik taşımaması, 17sindeki eylemin
hazırlığını da etkiledi. Ankaranın yoğun eylem takvimi ve bizim
hepsine kitlesel katılma çabamız, belli noktalarda ccedil;alışmayı aksatabildi.
Ancak tüm bunlara rağmen bizler kararlı ve ısrarlı bir çalışma sürdürüyoruz.
Eylem öncesi hazırlıklarımız şunlar oldu: Ankaradaki radyolara giderek
bizim eylemimizle ilgili program yapmalarını istedik, bu teklifimiz kabul
edilmedi. Diğer liseli öğrenci örgütlenmelerince de, ortak eylem yapma
teklifimiz, Ankaradaki yoğun devlet terörü gerekçe gösterilerek
reddedildi. Yapmayı planladığımız panel ise, bize yerini veren sendikanın
kısa bir süre kala sözünü geri çekmesiyle boşa düştü. Okullara son 3 haftadır
öğrencilerin gitmemesinden dolayı düşündüğümüz geniş çağrı bildirisinin
dağıtımını gerçekleştiremedik. Ancak gençlerin gittiği belli yerlere,
ayrıca sendika ve kitle örgütlerine afişlerimizi astık. Çevremizle son
haftalarda yoğun bir şekilde ilgileniyo, pek çok yerde konuşmalar yaparak
eyleme çağrı yapıyoruz. Şu an aldığımız olumlu tepkilerle çalışmaya daha
sıkı sarılıyoruz. Yukarıda saydığımız aksiliklere, deneyimsizliğimize karşın bizler tüm
toplumsal sorunlara, akedemik-demokratik mücadelemize sahip çıkmayı sürdüreceğiz.
Fırsat eşitsizliğine dur demek için 17 haziran saat 18.00de
Yükseldeyiz! ALGPli EG okurları
ÇÜde ÖO Direnişiyle dayanışma eylemi... Tecrit kaldırılsın, Ölümler durdurulsun!
Kütüphanenin önünde yapılan açıklamada TÖDEF, Kaldıraç okurları ve Ekim
Gençliğinin imzalarının bulunduğu bir metin okundu. Açıklamada;
8 aydır, dört mevsimdir devam eden Türkiye ve dünya tarihinde ilkleri
yaratan ÖO Direnişi 4. ve 5. ekiplerle devam ediyor. Öğrenciden işçiye,
memurdan esnafa kısaca herkese hakların kolay alınamayacağını, bunun için
bedel ödenmesi gerektiğini öğretiyorlar. Öğrencilere dayatılan %50nin
üzerinde har(a)ç zamlarıyla memurun sahte sendika yasasına karşı yaptığı
hak arama eylemlerine devletin gaz bombalarıyla karşılık vermesi mücadele
etmenin ve direnmenin zorunluluğunu bir kez daha gösterdi. denildi. Eylemde Zorla müdahale işkencedir. Tecrit kaldırılsın, Ölümler
durdurulsun! yazılı bir pankart açıldı ve Yaşasın ÖO Direnişimiz!,
İçerde, dışarda hücreleri parçala!, Tecriti kaldırın
ölümleri durdurun! sloganları atıldı. Kütüphaneden R1 kantinine
tekrar yürünerek pankart dışarıya asıldı. Açıklama sloganlarla sona erdi. Ekim Gençliği/Adana
Liselilerin ÖSS eylemine polis saldırısı
|
|||||