16 Haziran'01
Sayı: 13


  Kızıl Bayrak'tan
  Kızıl Bayrak 7 yaşında!..
  9 Haziran mitinginin gösterdikleri
  Yeni Ölüm Orucu ekipleriyle direnişi büyütüyoruz!
  ÖO Direnişi 240. gününde sürüyor
  KESK yönetiminin yasak savma çizgisi...
  Kamu emekçileri hareketi
  Meclisten geçen "ek bütçe" krizin faturasıdır!
  Sınıf ve emekçi hareketi
  Özelleştirme saldırısı ve TELEKOM işçilerinin mücadele platformu
  Aymasan işçileri işçi sınıfı adına direndikleri bilinciyle hareket etmelidir!
  Gençlik
  Krizi burjuvazi değil işçi sınıfı ve emekçiler yönetiyor
   Uluslararası hareket
  "Kararlıyız, kazanacağız"
  '84'ten '01'e bir gelenektir zindanlarda direniş!
  Süleyman Yeter davası sürüyor...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Özelleştirmeye Karşı Anadolu Yakası Telekom İşçi Komitesi”nin hazırladığı broşür:

Aymasan işçileri işçi sınıfı adına direndikleri bilinciyle hareket etmelidir!


Türkiye kapitalizminin yaşadığı kriz işçi ve emekçilere acı reçeteler çıkarmaya devam ediyor. Geçen her gün emekçiler için daha fazla yıkım ve daha fazla yoksullaşma anlamına geliyor. 22 Şubat’tan bu yana zamlar birbirini izliyor. Tarımda yıkım büyüyor. Şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Telekom’un özelleştirilmesi için gereken hazırlıklar yapıldı. Binlerce Telekom emekçisi kapının önüne konulmayı bekliyor. Bunlar yaşanan krizin ilk elden emekçilere çıkarılan faturası.

Sermaye krizi bahane ederek yüzbinlerce işçiyi işten çıkardı. Anadolu yakasındaki sanayi bölgesinden örnekleyelim. Aksan Alüminyum Demir Profil’de 30 işçi, Üstün Makina’da 40 işçi, 2000 Litre’de 60’a yakın işçi, Arılı Plastik’te 50 işçi işten çıkarıldı. Ve Aymasan’dan 246 işçi işten atıldı. Ayrıca kapanan yüzlerce atölye var. Packart gibi fabrikalarda ise sürekli sirkülasyon yaşanıyor.

Sermayenin saldırılarına uğrayan bu işçi bölüklerinden Aymasan işçileri dışında herhangi bir tepki ortaya konulamadı. Bunda, atılan işçilerin büyük bölümünün sendikadan, dolayısıyla örgütlülükten yoksun oluşlarının, sendikalı olan yerlerde ise kastlaşmış bürokratların oynadığı uğursuz rolün payı var. Bunların yanısıra, krizin yaşandığı bir ortamda işsiz kalma korkusu çalışan işçileri fazlasıyla sınırlayan bir etken.

Anadolu yakasında yaşanan yıkıma ve sermayenin saldırılarına ilk tepki 31 Mayıs günü işten atılan 246 Aymasan işçisinden geldi. İşten atılmalarını kabullenmeyerek direnişe geçtiler.

Aymasan’da işçilerin atılmasının gerekçesi fabrikanın kriz içinde olması! Kriz sermaye için adeta bir kalkan işlevi görüyor. Emekçilere ödettikleri her faturada krizin arkasına sığınarak bunun sorumluluğunu üstlerinden atmaya çalışıyorlar. İşte Aymasan işçileri bu oyunu boşa çıkararak sınıf kardeşlerine ilk ışığı yaktılar.

İşçi sınıfının bir dizi saldırıya uğramasına rağmen yeterli tepkiyi ortaya koyamadığı bu sessizlik ortamında Aymasan işçilerinin direnişe çıkması büyük önem taşıyor. Açıktır ki bu direniş diğer sınıf bölüklerine örnek olacak, onlara direnme gücü verecektir.

Aymasan işçileri ‘97 sonlarından bu yana ciddi sorunlarla yüzyüze kaldılar. ‘98’de Aymasan patronu o dönemin temsilcileriyle işbirliği yaparak sendikayı tasfiye girişiminde bulundu. İşçilerin birçoğu bir dizi oyunla sendikadan istifa ettirildi. 400’e yakın işçinin çalıştığı fabrikada sendikaya üye işçi sayısı 40’lara kadar düştü. ‘98’den bugüne uzanan süreçte sorunlar giderek büyüdü. Fabrikada çalışan az sayıda öncü işçinin çabalarıyla işçilerin tamamına yakını tekrar sendikaya üye yapıldı. Maaşların ödenmesi hep aksadı. Patron sürekli işçilerden fedakarlık istedi. Fakat işçilerin yaptığı fedakarlığın karşılığı işten atılmalar, düşük oranda maaş zamları, sosyal hak gaspları vb. olarak geri döndü.

Gelinen noktada 246 işçi kapının önüne konulmuş bulunuyor. Bu sefer Aymasan patronu geçen yıllarda olduğu gibi kendine yakın olanlarla olmayanlar arasında herhangi bir ayrım gözetmeksizin, çalışan işçilerin tümünü hedef tahtasına koydu. Bu ise, geçmiş süreçlerde işçilerin birlik, beraberlik ve örgütlülüklerini dağıtmaya yönelik oyunların gerçek yüzünün açığa çıkmasını sağladı.
Aymasan işçileri direnişleriyle, öncelikle kendi aralarındaki dayanışmanın önemini daha net bir şekilde görecekler. Sermaye işçiler arasında sağcı-solcu, Alevi-Sünni vb. yapay ayrımları, yıkım planlarını engelsizce hayata geçirmek için yapıyor. Tabanda örgütlü, haklarına sahip çıkan mücadeleci bir işçi bölüğüne yönelen saldırıların ise kolayından hayata geçme şansı yoktur. Aymasan işçileri zor ve sancılı bir sürecin ardından bu birlikteliği yakalamış görünüyorlar. Daha önce sendikadan istifa eden işçiler bugün sendika üyesidir ve direniştedir. Bu yakalanan birlikteliğin bir göstergesidir. Direnişteki işçilerin dağınıklığı ise, direnişin zayıflamasına yolaçma riski taşımaktadır.

Kendi içinde örgütlü olunmadığı, bu örgütlülüğün disipline edilemediği koşullarda, direnişin kazanılması bir hayli zor olacaktır. Aymasan işçileri yakaladıkları bu birlikteliği daha da geliştirmek ve güçlendirmek durumundadırlar. Bu, hem direnişin uzadığı koşullarda dökülmelerin engellenebilmesi, hem de işten atma saldırısına karşı Aymasan patronuna tek vücut halinde kararlı bir şekilde direndiklerinin hissettirilmesi açısından dikkat edilmesi gereken bir noktadır.

Siyasal ya da mezhepsel eğilimleri ne olursa olsun, işçilerin tamamı sömürülüyor. Sırtlarından milyarlarca lira kazandırıyorlar, beraber aç kalıyorlar, beraber direniyorlar. Saldırı ayrımsız olarak herkese yöneliyorsa, hep birlikte hareket etmek, hep birlikte direnişin kazanması için emek harcamak gerekiyor.

Aymasan mücadele potansiyelinin henüz zayıf olduğu bir bölgenin içinde. Çevresinde bir dizi örgütlü-örgütsüz fabrika ve işletme bulunuyor. Bu fabrikalar farklı sektörlerde olsalar da, bir kısmı sendikal örgütlülüğe sahip fabrikalar. Bunlardan bazıları Aksan, Simens, Singer, Arılı Plastik, Alümag, Mutlu Akü, Petlas ve Tuzla organize deri sanayide bulunan örgütlü fabrikalardır. Direnişin sesinin diğer işçi kesimlerine duyurulabilmesi, onların bu direnişe sahip çıkmalarının sağlanabilmesi için sınıf dayanışmasının örülmesi gerekmektedir. Direnişe destek ziyaretleri, işçilerin kendi aralarında toplayacakları para, gıda vb. ilk akla gelenler.

Aymasan işçilerinin direnişlerini kendi dışlarına taşımaları direnişin yalnız kalmaması için gereklidir. Zira direnişin, ilk tepki olması yönüyle, bundan sonraki süreçte özellikle Aymasan’ın yakın çevresinde bulunan ve işten atılma saldırısıyla karşı karşıya gelen işçi ve emekçilerde bırakacağı etki önemlidir. Direniş hiçbir koşulda kendi sınırları içinde düşünülmemelidir. Aymasan işçileri bugünden işçi sınıfı adına direndiklerini bilince çıkarmalı ve bunun sorumluluğuyla davranabilmelidirler.

Direnişin başarıya ulaşması için komitenin olması iyi bir avantajdır. Fakat önemli olan bu komitenin ne ölçüde işletilebileceğidir. Bu noktada direniş komitesi bir dizi etkinliğin içine girebilmelidir. Bu etkinlik iç örgütlülüğü güçlendirmeye ve direnişe dışarıdan destek sağlamaya yönelmelidir. İlk elden çıkarılacak bir bildiri ile çalışmaya başlanabilir. Yanısıra afişler, kalemler, dayanışma gecesi ve benzeri çalışmalara bugünden hazırlanmak gerekmektedir.

Direnişçi işçilerin ağırlıklı bölümü bayan. Bunun hem avantajları hem de dezavantajları var. İkinci sınıf insan konumuna reva görülmelerinin yanısıra yoğun bir emek sömürüsü yaşamalarının biriktirdiği bir öfke birikimi mevcut. Aynı zamanda birçoğu genç, işçilik yaşamı yeni, mücadelede deneyimsizler. Eğitim çalışmalarının yapılması, panel ve seminerlerinin düzenlenmesi eksiklerin giderilmesi yönünde kullanılabilir araçlardır. Başka bir araçsa, geçmiş grev ve direnişlerinden dersler çıkarmak ve olumsuzluklara karşı önceden tedbir almaktır.

Aymasan işçileri geçtiğimiz 8 Mart’ta Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğini yapabilme inisiyatifini gösterdiler. Bu yönüyle de diğer sınıf kardeşlerine, mücadele tarihlerine sahip çıkılması gerektiği noktasında örnek oldular. Yine geçtiğimiz 1 Mayıs’ta işgünü olmasına rağmen alana 100’ün üstünde bir kitleyle çıktılar. Bunlar gösteriyor ki, Aymasan işçisi küçümsenmeyecek bir mücadele birikimine sahip. Bu mücadele birikimi direnişin kolayından kırılmayacağının bir işareti sayılmalıdır. Aymasan işçilerinin bir başka avantajları, ileri ve direnişçi kimliğe sahip olan Deri-İş Sendikası’nda örgütlü olmalarıdır. Kuşkusuz ki bu direnişçi kimliği mücadelelerine ve sendikalarına sahip çıkmakla yarattılar. Deri-İş Sendikası’nı bu düzeye tirdiler. Bu başarının süreklileştirilebilmesi ve daha ileriye taşınabilmesi, yine işçilerin kendi sorunlarına, mücadelelerine ve sendikalarına sahip çıkmalarıyla mümkün olacaktır. Bunun yolu da direnmekten geçmektedir.

Sonuç olarak, grev ve direnişler işçi sınıfının mücadelesinde birer okuldur. Ancak grev ve direnişler kendiliğinden okul işlevini yerine getiremez. Oraları okul yapan işçi sınıfının mücadelesi, sermayeye karşı verdiği savaştır. Bu mücadelede bir dizi engellerle karşılaşmak olağandır. Bu engeller yeri gelir patronların direnişi kırmaya yönelik oyun ve manevraları, yeri gelir polis ve askerlerin grev çadırını yıkma ve direnişi dağıtma girişimi olur. Bütün bunlara hazırlıklı olunmalıdır. Ayrıca önden görülmeyen onlarca engeli de hesaba katmak gerekir.

Aymasan işçileri direnişlerini bir mücadele okulu yapma sorumluluğuyla yüzyüzedirler. Yapılan yanlışlıklar, eksiklikler, ileriki dönemlerde hem Aymasan işçilerine hem de sınıfa bir dizi deneyim ve ders çıkaracaktır. Aymasan işçisi direnişi kazanarak işçi sınıfına en iyi mirası bırakacaktır. Yeter ki kazanmak için kendine güvensin, tüm enerjisini, tüm mücadele birikimini ve deneyimini bu yolda kullanabilsin.
Güç örgütlülüktedir!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Krizin faturası kapitalistlere!
Herkese iş, tüm çalışanlara işgüvencesi!
Herkese grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı!




Aymasan direnişi kararlılıkla sürüyor...

Sınıf dayanışmasını yükseltelim!


Aymasan’da geçen hafta başlayan direniş devam ediyor.

Yaklaşık beş aydır, Aymasan işçileri ücretlerini alamıyorlardı. Ücret sorunu ve sosyal hak ihlalleriyle ilgili olarak, sendika ile işveren arasında yapılan görüşmelerde Aymasan patronu, kriz içinde bulunduğunu, bu yüzden işçi çıkarması gerektiğini söylemiş, bu teklif işçiler ve sendika tarafından kabul edilmemişti. Buna karşın belli aralıklarla ücretsiz izin uygulaması yapıldı. 31 Mayıs günü ise 246 işçinin 13. madde kapsamında işten çıkarıldığı duyuruldu.

Daha önce de Aymasan işçileri işten çıkarma ve sendikasızlaştırma saldırılarıyla defalarca karşı karşıya kalmışlardı. Aymasan kapitalisti sendikalı işçi sayısını bir ara azınlık noktasına düşürse de, kalan sendikalı işçilerin ısrarlı mücadelesi sonucunda Deri-İş yeniden örgütlendi.

1 Mayıs’tan bu yana sendika ile işveren arasında yapılan iki görüşmede işveren, işçilerin tazminatlarını ödemek için para aradığını, en kısa zamanda tazminatları ödemeye çalışacağını söyledi. Temsilciler ise, ne olursa olsun işlerini geri istediklerini, tazminatlar için ödenecek olan paranın fabrikaya/üretime yatırılabileceğini, işe dönmeyi kapsamayan her türlü öneriye kapalı olduklarını belirttiler. Yapılan görüşmelerden sonra daha kararlı bir şekilde devam eden direniş, mahalle halkının ve sınıftan yana güçlerin desteğini alarak büyüyor.

İşçiler, işlerine geri dönünceye kadar direnişi sürdüreceklerini, Cuma günü yapılacak olan görüşmelerden de bir sonuç elde edilemezse, sonuç alacak eylemler yapacaklarını söylüyorlar.

Konu ile ilgili olarak Deri-İş Sendikası’nın yaptığı açıklamada; tensikatın sendikal örgütlülüğü dağıtmaya yönelik olduğu, “kriz”in bahane gösterildiği, işçilerin işlerine dönünceye dek direnişi sürdürecekleri belirtildi.

İlk andan itibaren kararlılıkla sürdürülen direniş sınıf dayanışması ile bütünleştiği ölçüde, bölgede uzun dönemdir yaşanan işten çıkarma saldırılarına karşı ciddi bir yanıt olabilecek bir potansiyeli içinde barındırmaktadır. Aymasan direnişinin kazanması, sadece Aymasan işçilerinin değil, bir bütün olarak sınıfın zaferi olacaktır. Bu nedenle, sınıf dayanışmasının örülmesi büyük bir önem taşımaktadır.

SY Kızıl Bayrak/Kartal




Aymasan işçileri direniş bayrağını büyük bir coşku ve kararlılıkla dalgalandırıyor...

Örgütlü güç yenilmezdir!


Patronun fabrikayı kapatma saldırısına karşı direniş bayrağını büyük bir coşku ve kararlılıkla dalgalandıran Aymasan işçileri, direnişi zaferle taçlandırana kadar mücadeleye devam etmelidir.

Sermayenin büyük mücadelelerle kazanılmış hakları gaspederek örgütsüzleştirme anlamına gelen sendikasızlaştırma saldırısına karşı en iyi cevap, mücadele etmek ve direnmektir. İşçilerin canı ve kanı pahasına bedeller ödenerek kazanılmış olan mevziler, örgütsüzleştirmek için bir bir yokedilmek istenmektedir. Aymasan işçilerinin direnişi, örgütsüzleştirme saldırısına ve hakların gaspına yönelik sermayeye verilen bir cevap olmuştur. Büyük emekler ve mücadelelerle yaratılan örgütlü güç, ne pahasına olursa olsun korunmak zorundadır. Bedelse, bedel de ödenecektir.

Aymasan işçilerinin direnişi, emeğin hakkını korumanın ve çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmanın direnişi olmalıdır. Kavga alanlarında düşmanın kuşatmasına karşı örgütlü ve birlikte hareket edildiğinde, sermayenin oyunlarını bozguna uğratmamak için hiçbir neden yoktur. Kazanılacağına olan inanç ve kararlılıktan alınan güçle, direniş patronun yüreğine korku salacaktır. Direniş sırasında büyük bir moral ve coşkuyla atılan sloganlar patronun suratında bir kırbaç gibi şaklayacaktır. İşçiler bir sınıf olarak hareket ettiklerinde sermaye sınıfının güçsüzlüğünü görecek ve kendi güçleriyle kazanmanın yolunu arayacaklardır.

Direniş süresince her yeni gün bir önceki günü aşmalıdır. Her geçen gün, sloganlar daha bir gür, daha bir coşkuyla atılmalıdır. Her geçen gün el ele, kol kola daha bir sıkı kenetlenmelidir. O zaman kazanılacak zafer bir an önce kucaklanacaktır.

Sermayenin saldırılarının ardı arkası kesilmemektedir. Daha birkaç gün önce asgari ücrete 4,5 milyon zam yaparak işçileri bir kez daha yoksulluğun dipsiz kuyusuna ittiler. Bir yanda işten çıkarmalar devam ederken, bir yandan da örgütsüzleştirme, özelleştirme, düşük ücret, sosyal hakların gaspıyla işçiler sefalete mahkum ediliyorlar. Böylesi bir süreçte başlatılan direniş işçi sınıfına bir soluk aldırma, saldırılara geçit vermeme işlevi görmelidir. Atılan her adım, alınacak her karar ve yerine getirilecek tüm görevler direnişin sesinin duyurulmasına hizmet etmelidir. Direniş üzerinden sınıf kardeşlerimize seslenebilmeli, onları da harekete geçirebilmeliyiz.

Kavgamız sırasında göreceğiz ki, işçinin işçiden başka dostu yoktur. Örgütlü olarak ve hep birlikte hareket ettiğimizde, kendi kişisel çıkarlarımızı bir kenara bırakıp sınıf çıkarlarımız için el ele verdiğimizde, hakkımız olanı söke söke alacağız. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek güçtedir. Aymasan işçisi de bu birlikteliğin gücüne sahip olduğu içindir ki, er geç kazanacaktır. Geçmiş yıllarda verilen kararlı mücadelelerle örgütlülük kazanıldı. Şimdi de mücadele edilerek korunacaktır. Sermayeye hakettiği cevap verilecektir.

Gün 15-16 Haziran’ın direnişçi ruhunu kuşanarak birlik, mücadele ve dayanışmayı yükseltmenin günüdür! Gün sermayenin dur durak bilmeyen saldırılarına karşı örgütlü bir güç olarak ve kazanana kadar direnme günüdür!

Zafer direnen emekçinin olacak!
Örgütlü güç yenilmezdir!

Kartal’dan bir komünist




Aymasan işçileri direniş bayrağını büyük bir coşku ve kararlılıkla dalgalandırıyor...

Tuzla Deri işçileri ile Aymasan işçileri
kol kola mücadeleye!


TİS görüşmeleri tıkanan Tuzla Deri işçileri, direnişteki Aymasan işçilerini ziyaret ettiler. Sınıf dayanışmasının bilinciyle hareket eden Tuzla Deri işçilerinin Aymasan işçilerini pankartlarıyla, sloganlarıyla ve büyük bir coşkuyla topluca ziyaret etmeleri anlamlıdır.

TİS görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlandığı Tuzla’da işçilerin grev startı vermeleri, sermayenin yoğunlaşan saldırılarına, grev yasaklamalarına, satış sözleşmelerine anlamlı bir cevap olacaktır. Bu cevap direniş direniş, grev grev tüm fabrikalarda yankılanmalı, alanlar üretimden gelen güçle zaptedilmelidir. Her yer direniş, her yer mücadele alanı olarak kazanılmalıdır.

Yaşasın sınıf dayanışması!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!