16 Haziran'01
Sayı: 13


  Kızıl Bayrak'tan
  Kızıl Bayrak 7 yaşında!..
  9 Haziran mitinginin gösterdikleri
  Yeni Ölüm Orucu ekipleriyle direnişi büyütüyoruz!
  ÖO Direnişi 240. gününde sürüyor
  KESK yönetiminin yasak savma çizgisi...
  Kamu emekçileri hareketi
  Meclisten geçen "ek bütçe" krizin faturasıdır!
  Sınıf ve emekçi hareketi
  Özelleştirme saldırısı ve TELEKOM işçilerinin mücadele platformu
  Aymasan işçileri işçi sınıfı adına direndikleri bilinciyle hareket etmelidir!
  Gençlik
  Krizi burjuvazi değil işçi sınıfı ve emekçiler yönetiyor
   Uluslararası hareket
  "Kararlıyız, kazanacağız"
  '84'ten '01'e bir gelenektir zindanlarda direniş!
  Süleyman Yeter davası sürüyor...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Meclisten geçen “ek bütçe” krizin faturasıdır!

Ödemeyi reddedelim!
Mücadeleyi yükseltelim!


Şubat krizinden sonra ekonominin başına Kemal Derviş’i atayan emperyalistler, verecekleri kredilerin karşılığında hükümetten yeni saldırı planını uygulamaya sokmasını istemişlerdi. Bu kapsamlı saldırı programı “15 günde 15 yasa”da ifadesini buldu.

Emperyalizme uşaklık ve sadakatte hiçbir sınır tanımayan hükümet, vakit yitirmeden kendisinden beklenen görevi yerine getirmeye soyundu. Belki hepsini 15 güne sığdıramadı, ama istenen saldırı yasalarının 9’unu meclisten geçirmeyi başardı. Bazı yasal düzenlemeler ise İMF’ye söz verildiği halde zamanında yapılamadı. Daha çok burjuva siyasetindeki çalkantı ve çatışmalar buna engel oldu.

Ancak bu kadarı emperyalistler için yeterli değildi. Türkiye masası şefi Kahkonen başkanlığındaki İMF heyeti geçen hafta Türkiye’ye geldi ve eksik kalan işler konusunda tüm kamuoyunun önünde hükümeti adeta azarladı. Yasaların hepsi çıkarılmadığı gibi kamu işçilerine verilen zamlarda ve hububat fiyatlarının belirlenmesinde de programın dışına çıkılmıştı. Bunlar büyük kusurlardı ve üzerinden atlanması mümkün değildi. Hükümet bir an önce önüne konulan işleri yapmalı, kalan saldırı yasalarını meclisten geçirmeliydi. Kamu işçilerine ve hububat üreticilerine verilen fazla para ise yeni vergi ve zamlarla telafi edilmeliydi. Aksi halde hükümet İMF’nin çok değerli desteğini yitirebilir, verilen krediler kesilebilirdi.

Bu açık tehdit ve aşağılama hükümet cephesinde en ufak bir tepkiye bile konu olmadı. Başka vesilelerle İMF’ye atıp tutan bakanlar da dahil hiç kimse dayatılan bu emrivakiye karşı, göstermelik de olsa, sesini yükseltemedi. Tersine, var güçleriyle İMF’nin istediklerini yerine getirmeye soyundular.

Kamu işçilerine ve hububat üreticilerine verildiği öne sürülen fazla paranın telafisi için sigara ve içki başta olmak üzere bir çok KİT ürününe anında zam yapıldı. Gene aynı bahaneyle otoyol ve köprü geçiş ücretlerine zam yapılacağı ise bizzat Kemal Derviş tarafından açıklandı.

Şimdi hükümetin önünde ay sonunda önce meclisten geçirmesi gereken 4 yasa taslağı var. Bunlardan öncelikli olanı “Ek Bütçe Yasası”dır. Onu “Tütün Yasası”, kamu bankalarının görev zararlarının ve bazı fonların tasfiyesiyle ilgili yasal düzenleme ve “Uluslararası tahkim”in uygulanmasını düzenleyen yasa taslağı izleyecektir.

Borç ve faiz ödemeleri ek bütçeyle işçi
ve emekçilerin sırtına yıkılıyor

Hükümetin meclise sunduğu ek bütçe, Plan ve Bütçe Komisyonun’nda 30 katrilyon 640 trilyon olarak kabul edildi. Önümüzdeki günlerde de genel kurulda görüşülecek. Ek bütçe, Türkiye kapitalizminin içinde debelendiği bataklığın ne kadar derin olduğunu ve krizin faturasının gerçekte kimin sırtına yıkılmak istendiğini, tüm açıklığıyla ortaya koyan çarpıcı rakamlarla dolu. 10 Haziran tarihli Radikal gazetesinin konuyla ilgili haberinde yer alan şu satırlar buna bir örnek:

“Hazine’nin 2001 yılında ödeyeceği iç ve dış borç faizlerinin toplamının 41.3 katrilyon lirayı bulacağı artık kesinleşti. Bu rakam, hem 2001 yılının diğer bütçe büyüklüklerine, hem de önceki yılların faiz ödemelerine göre bir rekor oluşturuyor. Buna göre, devlet bu yıl vergi gelirlerinin yüzde 111.1’i kadar faiz ödeyecek. Bu yıl 37.2 katrilyon lira olması beklenen vergi gelirlerinin tümü faiz ödemelerine gidecek. Ancak vergilerin tümü faiz ödemelerini karşılamaya yetmeyeceği için devlet vergi dışındaki gelirlerinin de 4.1 katrilyonluk kısmını faiz ödemelerinin finansmanı için kullanmak zorunda kalacak.”

30 katrilyonluk ek bütçenin ise 24.6 katrilyonunun sadece faiz ödemeleri için kullanılacağı açıklandı. Yani ek bütçe de tıpkı bundan öncekiler gibi bir faiz ve rant bütçesi. Bu bütçede istihdam arttırıcı yatırımlara, eğitim, sağlık gibi sosyal harcamalara, vb. yer yok. İşçi ve emekçilerden toplanan vergiler arttırılarak, maaş ve ücretler kısılarak, öğrencilerden alınan har(a)çlar katlanarak toplanan paralar, bir avuç sermayedarların cebine aktarılacak.

Her vesileyle kamu harcamalarında tasarruftan söz eden hükümet temsilcilerinin aklına sadece işçi ve emekçilerin ücretlerinden, sosyal haklarından tasarruf etmek geliyor. Ek bütçede işçi ve emekçilerle ilgili her harcama kılı kırk yarararak hesaplanıp en düşük düzeyde tutulmaya çalışılmış. Askere, polise, cezaevlerine, silahlanmaya, vb.’ne yapılan harcamalardan ise en ufak bir kesintiye gidilmemiş. Tersine arttırılanlar var. Bu da gösteriyor ki, sermaye devletinin bütçesi sadece faiz bütçesi değil aynı zamanda bir baskı ve terör bütçesi. Başka türlüsü de beklenemezdi zaten. Çünkü sömürü ve soygun çarkının işlemesi, işçi ve emekçilerin açlıktan ölseler bile sessiz kalmalarına bağlı. Bu ise ancak amansız bir devlet terörüyle mümkün.

Bütçe taslağındaki bir başka çarpıcı başlık ise kamu bankalarının görev zararlarının ödenmesine ilişkin. Bunun için ek bütçede 8.5 katrilyon lira ayrılmış. Yani burjuva siyasetçilerinin birer çiftliğe çevirdikleri, yandaşlarını memnun etmek için birer arpalık olarak kullandıkları kamu bankalarının bütçelerinde eksilen kaynaklar, batırılan krediler hazineden karşılanacak.

Zararları karşılanacak kamu bankalarının içerisinde içi boşaltıldıktan sonra devlete devredilen bankalar da var. Yani ek bütçe sayesinde onların da boşaltılan kasaları parayla doldurularak yeni soygun ve hortumlamalara hazır hale getirilecekler.

Ek bütçeyle ödetilmek istenen
fatura reddedilmelidir!

Ek bütçede öngörülen banka kurtarmaları, iç ve dış borç faiz ödemelerini gerçekleştirmek için, asker, polis ve cezaevleri için ihtiyaç duyulan ödeneklerin aksamaması için, işçi ve emekçilerden daha fazla fedakarlık yapmaları isteniyor.

Her şeye peşpeşe zam yapılırken, işçi ve emekçilerin ücretleri kriz bahanesiyle sürekli düşürülüyor. Sosyal haklar tırpanlanıyor. Vergiler arttırılıyor. Hakkını aramak isteyen işçilerin grevleri yasaklanıyor. Kamu işçilerinin üzerine panzerlerle, gaz bombalarıyla saldırılıyor.

Herşey tekelci sermaye ve emperyalistlere borçlarının aksamaması için! Herşey yağma ve sömürü çarkının kesintisiz dönmesi için! Uşaklıkta sınır tanımayan, her icraatıyla ne kadar onursuz olduğunu kanıtlayan hükümetin tek derdi de bu!

İşçi ve emekçiler artık “ülke elden gidiyor, herkesin fedakarlık yapması gerekir” masallarına kanmaz olmuştur. Vergi olarak ücretlerinden kesilen, zamlarla ceplerinden çalınan her kuruşun borç faizi olarak sermayedarların ceplerine aktığını bugün her zamankinden daha açık görmektedirler. Fakat görmek yeterli değildir. Bu çarkın kırılması için harekete geçmek, sınıfın ve emekçilerin birleşik mücadelesini örmek gerekmektedir. Bu nedenle işçi ve emekçiler ek bütçede ifadesini bulan krizin faturasını ödemeyi reddetmeli, kendi gerçek talepleriyle mücadeleyi yükseltmelidir.

Herkese iş, tüm çalışanlara işgüvencesi!
Asgari ücret vergi dışı bırakılsın!
Artan oranlı gelir ve servet vergisi!
İç ve dış borçlar iptal edilsin!
Krizin faturası kapitalistlere!




DİSK Tekstil, Teksa ve Bossa şube başkanlarını görevden alıyor..

Sınıfa ihanette birleşiyorlar!..


DİSK Genel Başkan Yardımcısı Kazım Doğan, Teksa ve Bossa Şube Başkanları’nın disiplin kuruluna verilerek görevden alınacağını açıkladı. Buna neden olarak da, sözkonusu şube başkanlarının Öz İplik-İş’e üye yapmaları gösterildi. Bu gelişme, yıllardır sınıfa ihanet çizgisinde birleşenlerin koltuk kavgası üzerinden birbirilerine girdiklerini göstermektedir.

Hala grevde olan Teksa Şubesi’ne bağlı Exsa’da işçilerin tamamına yakını şu an işbaşı yapmışlardır. Sendikanın tutarsızlığı ve kararsızlığı grevi çıkmaza sokmuştur. Faturayı Exsa işçisi ödemiştir. Nazmi İncesu, şube başkanı olarak maaşını fazlasıyla alırken, Exsa işçisi aylarca maaş alamamıştır. Sendika genel merkezi ve şubenin tutumu işçilerin güvenini sarsmış, bir çoğu bu süreçten sonra işbaşı yapmıştır. Sürekli üye kaybeden Teksa Şubesi yöneticileri ise, elbette geleceklerini güvenceye alabilmek için, işçileri bu kez bir başka sendikaya peşkeş çekmeye başlamışlardır.

Yine geçtiğimiz birkaç ay içerisinde yüzlerce işçinin çıkışını veren Bossa’da da özelleştirmeden dolayı bir çok ünite tasfiye edilerek, sürekli işçi çıkarmalar yaşanmaktadır. DİSK Tekstil’e bağlı Bossa Şubesi de sürekli üye kaybetmektedir. İşçilerin sırtından sülük gibi yaşamaya alışmış sendika ağaları, koltuklarını kaybedeceklerini hissettikleri andan itibaren kendilerini bir başka sendikaya yamamaktadırlar.

Gerek Bossa’daki işçi kıyımında, gerekse Exsa grevinde şube yönetimlerinin tutarsız tutumlarının yanında DİSK Genel Merkezi de aynı tutumu sergilemiştir. DİSK Genel Merkezi, şube başkanlarını görevden alırken kendisini aklamaya çalışmaktadır. Çukobirlik’teki ihanet sözleşmesinin altında genel merkezin sorumluluğu da en az en az şube yönetimi kadardır.

İşçiler şunu iyi bilmelidirler ki; sendika bürokratlarının koltuklarını kaybetmemek için yapmayacakları hiçbir şey yoktur. İhanet sözleşmelerinin arkasında sendika bürokratlarının kişisel çıkarları vardır.

SY Kızıl Bayrak/Adana