26 Mayıs'01
Sayı: 10


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıf hareketi ve sendikal ihanet çetesi
  Türk-İş'in başındaki hain çete işçileri her zamanki gibi yine sattı
  TÜSİAD oligarkları yine "demokrasi istedi!
  Kamu emekçileri hareketi
  Direniş bayrağı cam işçisinin elinde
  İzmir Sümerbank'ta özelleştirme saldırısına karşı direnişte
  Ölüme, zulme, işkenceye karşın Ölüm Orucu Direnişi sürüyor!..
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/5
  Devrimci yayın organlarının ortak açıklaması:
  Düzenin zindan politikaları ve devrimci direniş
  Uluslararası hareket
  20 yıldır tutsak devrimci Mamia Abu-Jamal'in davası yeni bir aşamaya girdi...
  Ekim Gençliği'nden
  Paris Komünü: "Toplumsal devrimin şafağı"
  "Gestapo devleti"
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Ölüme, zulme, işkenceye karşın sürüyor direniş!..

Zorla müdahale sonucu sakat bırakılan
tutsaklardan bazıları

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Haydar Baran: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı konuldu. Halen durumunda bir ilerleme yok.

Ramazan Çiçek: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Bilinci halen kapalı.

Yaşar Demircan: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Halen durumunda bir ilerleme yok.

Ankara Numune Hastanesi

Ayşe Baştimur: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti.

Atilla Selçuk: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı konuldu.

Atılcan Saday: Zorlam müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı konuldu. Acilde tutuluyor.

Barış Kaya: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı konuldu. 9 yaşından sonrasını hatırlamıyor.

Başak Otlu: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Bilinci gidip geliyor.

Fatime Akalın: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybı var. Ancak bazı şeyleri hatırlayabiliyor. Bilinci açıldıktan sonra tedaviyi reddedip ölüm orucuna devam ettiği için Ulucanlar Cezaevi’ne gönderildi

Mehmet Şahin: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Bilinci kapalı. Korsakoff tanısı konuldu.

Mahmut Mete: Zorla müdahale sonucu hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı konuldu. Gözleri görmüyor.

Sinan Gül: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Korsakoff tanısı konuldu. Bilinci gidip geliyor.

Savaş Kör: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. El ve ayaklarından yatağa kelepçeli olarak tutuluyor. bilinci kayıp, durumu ağır.

Yılmaz Karakaş: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Korsakoff tanısı konuldu.

Yeliz Türkmen: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Bilinci gidip geliyor.

Hatice Yazgan: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu ağır, hiçbir şey hatırlamıyor.

Eylem Yeşilbaş: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. En son yedi yaşında olduğunu hatırlıyor.

Hasan Çepe: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı.

Bayrampaşa Devlet Hastanesi

Erdal Doğan: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı.

Edirne Devlet Hastanesi

Nihat Göktaş: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Bilinci gidip geliyor.

İsmet Sınağ: El ve ayaklarından kelepçelenerek zorla müdahale edildi. hafızasını kaybetti. Korsakoff tanısı kondu. (Tekrar cezaevine götürüldü.)

Edirne Tıp Fakültesi

Erkan Erdem: Zorla müdahale sonucu hafızasını yitirdi. Son iki yılını hatırlamıyor.

Erdal Gökoğlu: Zorla müdahale sonucu hafızasını yitirdi. Bilinci kapalı. Davranışları çocukça, kimseyi tanımıyor.

Gebze SSK Hastanesi

Ayfer Açıl: Zorla müdahale edildi, bilinci halen kapalı.

Bedia Ergün: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Bilinci kapalı, korsakoff tanısı konuldu.

Gönül Karagöz: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Bilinci kapalı. Son beş yılı hatırlamıyor.

Hamit Vayiç: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Korsakoff tanısı konuldu. Son on yılını hatırlamıyor.

Kocaeli Devlet Hastanesi

Orhan Budak: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Genel durumu ağır.

İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi

Tamer Çadırcı: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Algılamada yetenek kaybına uğradı.

Ahmet Candemir Özdemir: TAYAD’lı Ölüm Orucu’nda olan aile. Zorla müdahale sonucu sakat bırakıldı. (Taburcu edildi.)

Kandıra F tipi Cezaevi

Mehmet Zincir: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüldü.

Serkan Aydoğan: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüldü. Ailesini dahi tanımıyor.

Eyüp Kendir: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüldü.

Ferhat Ertürk: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüdü.

Celal Gezer: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüdü.

Edirne F Tipi Cezaevi

Murat Acar: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüldü.

Sincan F tipi Cezaevi

Barış Kaya: Zorla müdahale sonucu hafıza kaybına uğradı ve felç oldu. Durumu düzelmediği halde cezaevine geri götürüldü.




Sendika ve kitle örgütlerinin Ankara yürüyüşü...

Tutsaklarla görüşülsün, talepler kabul edilsin!


Ölüm Oruçları’nın geldiği evrede, tutsakların taleplerinin derhal kabul edilmesi ve aylardır süren işkenceli katliamın sonlanması için eylemler sürüyor.

23 Mayıs’ta aralarında İHD, ÇHD, TUYAB, ÖDP, HADEP, Halkevleri, Belediye-İş, Aydın-Sanatçılar ve kurum temsilcilerinin de bulunduğu bir heyet Ankara’ya uğurlandı.

Taksim-TÜYAP Kitap Fuarı önünde yapılan uğurlamaya 500 kişi katıldı. Saat: 21:00’de fuar önünde buluşan kitle “İçerde-dışarda hücreleri parçala!”, “Tutsakların talepleri kabul edilsin!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” sloganlarını gür bir şekilde haykırdı. İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin bir açıklama yaptı. Mum yakılarak yapılan açıklamada Yaşar Kemal’in “Zor bir iş için gidiyorsunuz, sizleri destekliyorum. Yolunuz açık olsun” mesajı coşkuyla karşılandı.

Keskin, her türlü engellemeye karşı Ankara’da Adalet Bakanı ve ilgili yerlerle görüşüleceğini, tutsakların bir an önce muhatap alınarak görüşme yapılması gerektiğini belirtti. Açıklamanın ardından “Katil devlet hesap verecek!”, “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!” “İçerde-dışarda hücreleri parçala!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganları atılarak yürüyüşe geçildi ve temsilciler otobüslere binerken alkış ve sloganlarla uğurlandı.

Devletin her türlü baskı ve gözaltı terörüne rağmen uzun süren suskunluk sonrası devrimci ve demokrat kitle örgütlerinin ortak bir eylemde buluşabilmesi, bundan sonrası için yol açıcıdır. Devrimciler, bu gücü de arkalarına almak ve şanlı direnişin zafere ulaşması için alanlara çıkışın önünü açmak durumundadırlar.

SY Kızıl Bayrak/İstanbul




17-31 Mayıs Kayıplar Haftası’nda
katillerden hesap soralım!


Gözaltında kayıplar Türkiye’de ‘80 sonrası süreçte önemli bir artış gösterdi. Bugüne kadar 573 kişi kaybedildi. Gözaltında kayıpların en yoğun yaşandığı dönem 1990-96 dönemidir. Kaybetme politikası Türkiye gibi ülkelerde sindirme ve susturma amacıyla kullanılıyor. 1990-96 arası süreçte kardeş Kürt halkına uygulanan kirli savaşla beraber toplu kayıplar Kürdistan’da olağan bir durumdu.

12 Mart’ta Gazi halkının direnişinden sonra Hasan Ocak gözaltına alınıp kaybedildi. Ailesinin ve arkadaşlarının günlerce aramasının ardından cesedi 17 Mayıs’ta Kimsesizler Mezarlığı’nda bulundu. Sonraki günlerde kaybedilen insanların ailelerinden oluşan bir grup 27 Mayıs’ta başlamak üzere her Cumartesi günü Galatasaray Lisesi’nin önünde kaybedilenleri andılar ve katilleri aradılar. Böylece 200 hafta sürecek olan Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi başlamış oldu.

Kayıplara karşı mücadele Hasan Ocak’ın cesedinin bulunduğu 17 Mayıs tarihinden bir yıl sonra yapılan Kayıplar Kurultayı’yla uluslararası bir boyut kazandı. Kurultayla 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası ilan edildi ve Gözaltında Kayıplara Karşı Komite’nin (ICAD) kurulması kararlaştırıldı.
Kaybetme politikası dünyanın pek çok yerinde uygulandı, uygulanıyor. Özellikle Latin Amerika ülkelerinde faşist askeri rejim dönemlerinde toplu kaybetmeler yaşandı. Arjantin’de Plaza De Mayo Anaları hala eylemleriyle hatırlanıyor.

27 Mayıs ‘95’te başlayan Galatasaray Lisesi önündeki Cumartesi eylemi mücadele tarihimize Cumartesi Anneleri eylemi olarak geçti. 200 hafta boyunca, yoğun olarak son 7 aylık süreçte, devletin sürekli tehdit, baskı ve gözaltı uygulamalarıyla yüzyüze kalan Cumartesi Anneleri devrimci kamuoyunun yoğun bir desteğini kazandı.

Kayıp olayları sermaye devletinin bütün kirli ve kanlı faşist politikaları gibi, toplumsal muhalefeti, devrimcileri, işçi-emekçileri sindirme ve susturma yöntemi olarak kullanılıyor. Bugün dayatılan F tipi hücreler de aynı hesabın ürünüdür.

Dünya Kayıplar Haftası’nda devrimci tutsakların gösterdiği kararlılıkla faşist katillerden hesap soralım.

Kayıpları unutmayalım ve unutturmayalım!




Faşist rejim saldırganlıkta sınır tanımıyor

Türk Tabipler Birliği’ne de dava açıldı


Sistemin devrimci tutsaklara yönelik vahşetine, Ölüm Oruçları karşısındaki katılığına karşı çıkan tüm kurum, kişi ve çevreler gibi, Türk Tabipler Birliği de devletin tehdit ve şantajına maruz kaldı. Birlik yönetimi hakkında “görevden alma” tehditi içeren bir dava açıldı. Bazı birlik üyesi hekimler hakkında da ayrıca kovuşturmalar sözkonusu.

Böyle bir saldırganlığın ilk hedeflerinden biri Tüm Yargı-Sen yönetici ve üyeleri olmuştu. Sürgün, gözaltı, tutuklamalar yeterli görülmemiş olmalı ki, şimdi bu sendikayı tümüyle tasfiye etmeye çalışıyorlar. Kamu çalışanları için hazırlanan sahte sendika yasası yargı emekçilerinin sendika hakkını ortadan kaldırıyor.

Türk Tabipler Birliği baştan itibaren Ölüm Oruçları karşısında tutumunu ortaya koydu. Devletin tüm saldırılarına rağmen, meslek onurunu zedeletmeyecek bir tutum içinde olmaya çaba gösterdi. “Hekim eliyle işkence” anlamına gelen zorla tedavi dayatmasına boyun eğmedi. Bu konudaki görüşlerini açıklamaktan da kaçınmadı. Sistemin düşmanlığını kazanmak, hışmını üzerine çekmek için bu kadarı bile yeterliydi. Dahası TTB’nin kimi il yönetimleri meslek etiği dışındaki konularla da ilgilendiler. Devrimci tutsakların taleplerini sahiplendiler. Devletin cezaevlerinde giriştiği katliama karşı çıktılar.

Kısacası, TTB şahsında hekimler devletle bütünleşmeyi kabul etmediler, suskun kalarak onaylama tutumuna yanaşmadılar, karşısına geçtiler ve bunu kamuoyuna açıkladılar. Devlet açısından en affedilmezi de bu oldu.

Tabiplere, avukatlara, yargı çalışanlarına yönelik bu saldırılar, devletin, sadece içerideki devrimci tutsakları değil, dışarıdaki devrimci-demokratik muhalefet odaklarını da “bitirme” çabasının ifadesi. Türk Tabipler Birliği, sistemin yargılama terörü karşısında yalnız bırakılmamalı, dayanışmanın her yol ve aracıyla desteklenmelidir.




“İzmir Hücre Karşıtı Platform”un eylemleri


18 Mayıs Cuma: İzmir Hücre Karşıtı Platform’u, 18 Mayıs Cuma günü, Ölüm Orucu direnişçilerinin bulunduğu Yeşilyurt Devlet Hastanesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Platform temsilcileri önce Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne yeni atanan başhekimi ziyaret etti. Ölüm Orucu’ndaki direnişçilerin sağlık durumları hakkında bilgi alındı. Bu ziyaretin ardından, saat 12:30’da tutsakların bulunduğu hastanenin mahkum koğuşunun yakınında basın açıklaması yapıldı. “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”, “Zorla tedavi işkencedir!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganları atıldı. Eylemin ardından hastanedeki Ölüm Orucu direnişçileri için getirilen karanfiller tutsak ailelerine verilerek, tutsaklara iletilmesi istendi.

19 Mayıs Cumartesi: Her hafta yapılan Cumartesi eylemine bu hafta 100’ü aşkın kişi katıldı. Konak Sümerbank önünde yarım saat süren eylem saygı duruşuyla başladı. “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Şehit namırın!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Gün gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap verecek!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” vb. sloganlar atıldı. Basın metnini Limter-İş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Barındık okudu ve eylem sloganlarla bitirildi.

SY Kızıl Bayrak/İzmir




Zindanlardan kısa kısa...


İHD İstanbul Şubesi İstiklal Caddesi’nde bildiri dağıttı

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi F tipi cezaevlerindeki yaşanan insanlık dışı uygulamaları oturma eylemi yaparak protesto etti. 22 Mayıs Çarşamba günü İstiklal Caddesi’nde “Ölümleri görün, çığlıkları duyun, susmayın!” başlıklı özel sayı dağıtarak, Ölüm Oruçları’nda 215. güne girildiğini belirttiler. Açıklamada “Yeni ölümler istemiyoruz. F tipi cezaevlerini kapatın” denildi.

Adem Kepeneklioğlu’na 3 yıl hücre cezası

Minerva Hukuk Bürosu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde bulunan müvekilleri Adem Kepeneklioğlu’nun 1988 yılında firar ve 1993 yılında da firara teşebbüs ettiği gerekçesiyle 3 yıl kesintisiz hücre cezasına çarptırıldığı belirtildi. Ve bu zaman zarfı içinde Kepenklioğlu’nun havalandırmaya çıkartılmayacağı ve ailesiyle 15 günde bir sadece 1 saat görüştürüleceği, mektuplarının da aynı aralıkla verileceği bildirildi.