Newrozun gösterdikleri
2001 Newrozu yüzbinlerin alanlara çıktığı, görkemli kutlamaların yapıldığı bir gün oldu. Kimi yerde balonlar uçurulup halaylar çekildi, kimi yerde devletin kolluk güçleriyle taşlı sopalı çatışmalar yaşandı. Kimi yerde ise bu ikisi bir aradaydı.
Her Newroz, Kürt ulusal mücadelesinin durumu ve eğilimleri konusunda gerçek bir aynadır. Aynı zamanda mücadelenin gelecekteki seyri konusunda da temel önemdedir. 2001 Newrozu da bu açıdan hem bir ayna işlevi görmüş, hem de önümüzdeki sürecin seyri konusunda önemli işaretler vermiştir.
Her sınıf ve onun siyasal temsilcilerinin Newroza yaklaşımı ve beklentileri farklı olmuştur. Newroza kendi ihtiyaçları ve yönelimleri üzerinden yaklaşmış, bu çerçevede şekillendirmeye çalışmışlardır.
Dünü ve bugünüyle Newroz
92ye kadar Newrozlar, sömürgeciliğe karşı Kürt halkının ulusal özgürlük talepleriyle, devrimci bir tarzda alanlara çıktığı gün oldu. Bu döneme kadar Newrozlarda iki taraf vardı. Bir tarafta Kürt halkını inkar ve imha politikalarıyla esareti altında tutmaya çalışan sömürgeci sermaye devleti, diğer yanda ise bu esarete karşı PKK önderliğinde sürdürülen ulusal özgürlük mücadelesi. İki karşıt taraf Newrozlarda karşı karşıya geliyor, bu gün köleliğe karşı gerçek anlamıyla birer başkaldırı günü oluyordu.
92 Newrozu PKK açısından bir yol ayrımını işaretliyordu. Ya özgürlük mücadelesi derinleştirilecek, ya da o ana kadar verilmiş mücadeleye dayanılarak bir takım reformların kazanılmasıyla yetinilecekti. PKK 92 Newrozu ile beraber ikinci yolu seçti. İkinci yol, devrim mücadelesinden uzaklaşmayı, Kürt orta sınıflarının etkinliğindeki bir artışı işaretliyordu. Bundan sonra Kürt halkının enerjisi ve ödediği bedeller sömürgeci Türk devletini siyasal çözüm için masaya oturtmak için kullanıldı. 92 sonrasındaki Newrozlara genel olarak bu çizgi damgasını vurdu. Her ne kadar Kürt halkı mücadelenin gerektirdiği özveri ve bedeli ortaya koymakta sakınmamış, bundan dolayı yer yer Newrozlar militan gösterilere sahne olmuş olsa da, esasta bu çerçevenin dışına çıkamamıştır.
Aynı dönemde sömürgeci sermaye devletinin bu değişime yanıtı esasta inkar ve imhanın devamı olmakla beraber, bir ehlileştirme süreci de inceden inceye örülmeye başlandı. Düzenin akıl üreticileri tarafından, Kürtlere bir takım haklar verilebilir, ama silahlar bırakılmadan bunun olması mümkün değil şeklinde, inkar ve imha ile beraber PKKnin reformist eğilimlerinin önünü düzleyen sistemli bir politika yürütüldü. Bu politikanın Newroza dönük kısmında ise, Newrozu Nevruzlaştırma girişimleri vardı. Böylelikle Newroz, özü boşaltılarak ehlileştirilmeye çalışıldı.
Siyasal çözümde ifadesini bulan reformist yönelim derinleşerek sonunda teslimiyete vardı. Teslimiyet, artık hiçbir reform talebini dahi şart koşmaksızın, mücadelenin tüm değer ve birikimlerinin tasfiyesini ve düzene teslimini içeriyordu. Dolayısıyla artık Newrozlar da bu çizginin gereklerine uygun biçimde kutlanıyordu. Artık devletin Newrozu Nevruzlaştırma çabaları, bizzat PKK tarafından izlenen sistemli bir teslimiyetçi çizgiyle tamamlanıyordu. Geçen yılın Newrozu bu durumun yalın bir ifadesiydi. Onbinlerce kişilik Newroz kutlamaları tam bir şölen ve bayram havasında gerçekleştirildi. Bazı Newroz kutlamalarına devlet temsilcileri de katılarak, ateşlerin üzerinden atladılar. Böylece geçen yılın Newrozu bir barış ve kardeşlik tablosu olarak sunuldu. Bu barış ve kardeşlikin ne anlama geldiği ise, teslimiyet pla
tformunun son iki yıldır attığı adımlar ve karşılığında bulduklarıyla yeterince açık.
Sermaye devleti Kürt halkının tüm mücadele değer ve birikimlerinin tasfiyesini hedefliyor, faşist baskı ve zoru tamamlayan boş barış ve kardeşlik masallarıyla teslimiyet sürecini derinleştirmeye çabalıyordu. Bu gerçek son iki yılın pratiği içerisinde Kürt halkı tarafından da görülmeye başlandı. Gerçeğin görülmesi, dipten dibe mücadeleci dinamiklerin güçlenmesi ve bu zeminde bir sorgulama sürecinin başlaması tehlikesinin artması ve devletin PKKyi tümüyle bitirme çabalarının yoğunlaşması üzerine, teslimiyet çizgisinde hızla ilerleyenler daha temkinli yol almaya başladılar. Teslimiyet mücadele söylemleriyle bezenerek, yanısıra sermaye devletine basınç uygulamak amacıyla, bir takım adımlar atıldı. Siyasal serhıldan bu yönelimin bir ürünü oldu. Teslimiyet platformunun yol alabilmesi için K&uul;rt halkının mücadele dinamikleri harekete geçirilmeliydi. Bunun için her türlü kitle eylemi yapılmalıydı; grev, boykot, gösteri vb... PKK bu yönelimini, Ya özgürlük, ya serhıldan! şiarıyla formülleştirdi.
2001 Newrozunun gösterdikleri
2001 Newrozu da PKK açısından, Newroz öncesi yapılan açıklamalarda da görüleceği üzere, siyasal serhıldanın ete kemiğe bürüneceği bir gün olacaktı. Ancak geçmişin mücadeleci söylemleri Kürt halk kitlelerinde yeniden umut yaratmış olsa bile, PKKnin siyasal serhıldanla amaçladıkları ve neyi öngördüğü de açığa çıkmış oldu.
Newrozu önceleyen hafta içerisinde PKK Başkanlık Konseyi tarafından yapılan açıklamada, Kürt halkı Ya özgürlük, ya serhıldan! şiarıyla alanlara çağrıldı. PKKnin özgürlükten kastının ne olduğu açıktı. Teslimiyetçi platform için özgürlük, sermaye devleti cephesinden teslimiyet koşullarının yaratılması ve güdük de olsa bir takım kültürel hakların tanınması... Dolayısıyla geçmiş mücadele söylemleri sadece bir ambalaj işlevi görüyordu.
PKKyi yeniden geçmişin mücadeleci söylemlerine yönelten, Kürt halkının teslimiyet sürecine yönelik beklentilerinin kırılmayla başlaması ve devletin tümüyle tasfiye etme tutumudur. Siyasal serhıldan olarak ifade edilen yeni dönemin temel amacı, PKK ile Kürt halkı arasındaki bağları onarıp sağlamlaştırmak ve devlet üzerinde basınç oluşturmaktır. Dolayısıyla siyasal serhıldan, temelde sermaye devletinin Kürt halkının devrimci dinamiklerini teslim alma çizgisinin dışına düşmemektedir.
Newroz bu gerçeğin açık bir doğrulaması olmuştur. Bu öylesine bir serhıldandır ki, onbinlerin toplandığı alanlarda polis söylenen Kürtçe şarkılara müdahale etmiş, sarı-kırmızı-yeşil flamaları toplamıştır. HADEP yöneticileri ve görevliler ise polisin rahat bir biçimde çalışması için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu tutumları bazı alanlarda daha da ileri götürerek devrimcilerin pankart vb. materyallerine saldırmış, Ölüm Orucunda şehit düşen Cengiz Soydaş için yapılmak istenen saygı duruşunu engellemişlerdir.
Kürt halkı Newrozda alanlara çıkmıştır. Hem de yüzbinlerle ifade edilecek görkemli bir katılımla. Ki bu katılım birçok ilde yasaklar kırılarak gerçekleştirilmiştir. Bazı illerde sokaklarda serhıldanı andıran görüntüler yaşanmıştır. Bu kadarıyla PKKnin Newroza dönük hedefine ulaştığı söylenebilir. Genel planda yüzbinlerce insanın alanlara çıkması ve en çok Öcalan lehine sloganların atılması bunun açık göstergesi de sayılabilir.
Ancak, Newroz şahsında kendisini gösteren başka gerçekler de sözkonusudur. Örneğin İstanbuldaki gösterilerde yoğun olarak Öcalan lehine ve mücadele kararlılığını ifade eden sloganlar atılırken, Demokratik cumhuriyet içerikli sloganlar ya atılmamış ya da atıldığında katılım cılız kalmıştır. Onbinlerce kişinin katıldığı eylem, polisin de baskısı nedeniyle HADEP yöneticileri tarafından bitirilmeye çalışılmıştır. Ancak tüm bu çabalara karşın binlerce kişi tam bir serhıldan havası içerisinde yürüyüşe geçmiş ve kilometrelerce yüründükten sonra ancak polis müdahalesiyle dağıtılabilmiştir. Yürüyüşte herhangi bir örgütlülük yoktur. HADEP yöneticilerinin yürüyüşü engelleme yönünde yaptıkları müdahaleler dikkate alınmamıştır. Sonuçta herhangi bir politik yönleniriciliğe ve örgütlülüğe sahip olmayan yürüyüşçü kitle, tam da bu zayıflıktan dolayı dağıtılabilmiştir.
Tüm bu olgular, Kürt emekçi kitlelerindeki devrimci dinamiklerin varlığının göstergeleri olarak değerlendirilmelidir. Bu yönüyle, PKKnin teslimiyete bağlanmış siyasal serhıldan çağrılarının, tersinden teslimiyetin aşılması yönünde bir etkide bulunduğu söylenebilir. İstanbula ilişkin örneklere başka illerde de rastlamak mümkündür.
Tüm bunlardan hareketle şunu söyleyebiliriz. 2001 Newrozu teslimiyet platformu açısından bir zafer değil, tersine önümüzdeki sürecin oldukça sancılı geçeceğinin habercisi olmuştur. Teslimiyet platformu, sermaye devleti tarafından inkar ve imha politikalarının kesintisiz bir biçimde sürdüğü, yanısıra sosyal yıkım programıyla Kürt işçi ve emekçilerinin mücadele dinamiklerinin güçlendiği koşullarda, denetimini uzun süre devam ettirmenin olanaklarını yitirmektedir. Önümüzdeki günler tam da buradan kaynaklanan sıkıntı ve gerilimlerin artacağına tanıklık edecektir.
|