ARSIVANA SAYFA
 
06 Ocak '01
SAYI: 01
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Tüm güç ve olanaklar seferber edilmelidir!...
Direniş sürüyor, zafer bizimdir!
20 yıldır teslim alamadılar asla teslim alamayacaklar!
Zindan katliamı: Bir kontr-gerilla operasyonu
Devrim yürüyüşümüz daha da güçlenecek!..
2001 kavga yılı olacak!
2001 yıkım programına karşı direnişi örelim!
2000'de sınıf hareketi...
"Hakkımızı ancak mücadele ederek alabiliriz"
Ücret asgari, sefalet azami!
Kontra devlet katliamda kirli medya psikolojik savaşta
Faşizmin zindanlarında katledildiler!
Katliam ve direniş/1
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
Katliamı protesto gösterileri
Zindanlardaki direniş, sokaklarda büyütülüyor!
Yurtdışında katliamı protesto gösterileri
Zindan direnişine uluslararası destek
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler
PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları: Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!
Zindan direnişiyle uluslararası dayanışma
Vahşi işkenceler, kırılamayan devrimci irade!
Bu vahşet zulüm düseninin çöküşünün de habercisidir!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 


Ücret asgari, sefalet azami!

Hükümet, TİSK ve Türk-İş temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu (AÜTK) nihayet kararını açıkladı. Komisyonun toplantıları ve Türk-İş temsilcilerinin “itirazları”, bir mizansenden öte bir anlam taşımamaktadır.

Bu komisyon her yılın sonlarına doğru göstermelik toplantılar yapar. Bu toplantılarda, güya bir işçinin gıda, barınma, giyim, ulaşım, sağlık, sosyal ve kültürel ihtiyaçları asgari düzeyde belirlenip, bu ihtiyaçlarını karşılayacak asgari ücreti tespit eder. Devlet ve patronlar ücretin, bir kişinin ihtiyaçlarına göre belirlenmesini, Türk-İş ise 4 kişilik bir ailenin ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlenmesini talep eder. Tarafların bu talepleri yıllardır değişmemiştir. Asgari ücret yine her yıl sermayenin belirlediği rakamlar üzerinden tespit edilir.

Sözkonusu toplantıların, kitleleri aldatmak amacıyla yapılan bir mizansenden ibaret olduğu, ücretin miktarından anlaşılmaktadır. Yukarıda sıralanan asgari ihtiyaçların (1 kişinin dahi olsa) bu ücretle karşılanamayacağı açıktır. İşçi düşmanı üçlünün kapitalistlerin çıkarını savunmakla yükümlü olduğu ise aldıkları kararlarla defalarca tespit edilmiştir. Dolayısıyla, asgari ücret doğrudan işverenler tarafından belirlenmektedir. Gözünü kâr hırsı bürümüş patronlardan işçilerin asgari ihtiyaçlarını düşünüp hesaba katmalarını beklemek abesle iştigaldir. Zira, 4 kişilik bir ailenin aylık gideri (yoksulluk sınırı) 600 milyon TL’yi geçmiştir. 2001 yılının ilk altı ayı için 102.000.000 TL. olarak tespit edilen asgari ücret bir kişinin giderlerini bile karşılamaktan uzaktır. Oysa bu ücretle çalışan milyonlarca işçi ailesine bakmakla yükümlüdür. Buna rağmen asgari ücret bu kadar düşük belirlenebiliyorsa, demek ki kıstas işçinin yaşamını insanca devam ettirebilmesi değildir. O halde kıstas nedir?

İşçi sınıfı en küçük kazanımı bile mücadeleyle elde edebilir

Sadece asgari ücret değil, işçi sınıfı ve kamu emekçilerinin ücretlerinin belirlenmesindeki temel kıstas, sınıf mücadelesinin içinde bulunduğu durumdur. Sınıf çelişkileri yaşamın her alanında cereyan etmekle beraber,

iki sınıf (işçi sınıfı ve burjuvazi) ekonomik çıkar çatışmasında karşı karşıya gelirler. İşçi sınıfı çatışmaya hazırlıklı ve donanımlı (örgütlü ve kararlı) girebildiği oranda, sınırlı da olsa yaşamında belki bir düzelme olabilmektedir. Bu kazanımlar doğal olarak örgütlü işçilerin mücadelesiyle söke söke alınmaktadır. Örgütlü işçilerin kazanımları aynı zamanda örgütsüz olan asgari ücretle çalışan işçilere de olumlu yönde yansımaktadır. Nitekim, sınıfın hak alma mücadelesinin militanca yükseldiği dönemler (‘70’li yılların sonu ve ‘89-91 eylemleri) aynı zamanda asgari ücrette nispi bir iyileşme sağlanabilmiştir.

Bize gerekli olan kapitalistlerin insafı değil,

sınıf dayanışmasıdır

Deneyimlerin de gösterdiği gibi, işçi sınıfının bir bölümünün kazanımı, aynı zamanda bütün işçi ve emekçilerin kazanımıdır. Bu gerçek, sınıf dayanışmasının yakıcı öneminin göstergesidir. Buna rağmen (kimi olumlu örnekler dışında) sınıf dayanışmasının yetersiz kaldığı, bunun grev ve direnişlere çıkan işçilerin en çok eksikliğini hissettiği olgu olduğu bilinmektedir. Bu eksikliğin giderilememesinde sendika bürokrasisinin önemli bir rolü olmakla birlikte, temel eksiklik işçilerin fabrikalarında taban inisiyatifine dayalı komiteleşmelerden yoksun olmalarıdır. Dahası asgari ücretle çalışan işçiler, kimi zaman sınıfın ileri kesimlerinin mücadelesine mesafeli yaklaşabilmekte ve kendi aldığı ücrete bakarak sendikalı işçilerin ücretlerinin yeterli olduğunu ve greve gerek olmadığını düşünebilmektedirler. Eğer sendikalı işçilerin ücretlerini ortalama yaşam standardına göre değerlendirebilselerdi, kuşkusuz o ücretlerin de sefalet ücretleri olduğunu görebilirlerdi. Bu dayanışma eksikliği sorununun aşılmasında sınıf devrimcilerine ve öncü işçilere görevler düşmektedir. Özellikle sendikalı işyerlerinde çalışan işçilere daha özel görevler düşmektedir. Sınıfın farklı kısımları arasında sağlam dayanışma bağları kurulabildiğinde, saldırıları püskürtmek ve karşı saldırıya geçmek mümkün olabilecektir.

Sınıf çatışmasında güçler dengesinin işçi sınıfı lehine olduğu dönemlerde elde edilen kazanımlar, sınıf hareketinin zayıfladığı andan itibaren sermaye tarafından tekrar gaspedilmektedir. (Mezarda emeklilik, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, tahkim vs.) Bu somut olgu kapitalist düzenden kimi kazanımlar elde edilse bile bunların kalıcı olmadığı ve ilk fırsatta sermaye tarafından tekrar gaspedilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Kalıcı kazanımlar, ancak sömürücü sınıfların egemenliği yıkıldığı zaman güvence altına alınabilir. Ama bu gerçeklik, sermaye egemenliği altında daha insana yaraşır bir yaşam için mücadele etmenin gereksizliğini değil tersine gerekliliğini gösterir. Zira mevzi direniş ve çatışmalarda karşı karşıya gelmeden, onu tanıma ve altetme deneyimine sahip olamayız. Ayrıca emeğin kapitalizmin kirli ve sefil ortamında fiziki ve moral yozlaşmasına karşı korumanın yegane yolu bu mücadeleden geçmektedir. Düzenin bize dayattığı sefalete karşı kendi taleplerimizle dikilmesini bilmek zorundayız.

İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
Herkesi iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!





Asgari ücret sefalet ücreti olarak belirlendi...

Asgari ücretsaldırısına karşı
birleşik mücadeleye!

Asgari ücret tespit komisyonu 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni asgari ücreti belirledi. Belirlenen yeni asgari ücret bir kez daha sefalet ücreti olmanın ötesine geçemedi. Sermaye temsilcileri ve sendika ağalarının kapalı kapılar ardında belirlediği asgari ücret işçi sınıfına karşı saldırı aracı haline getiriliyor.

Asgari Ücret Komisyonu’nda aylar öncesinden bir anlaşmazlık olduğu açıklanmıştı. Türk-İş ve TİSK arasında çıkan anlaşmazlığın her zamanki gibi bir oyun olduğu anlaşıldı.

2001 yılının ilk altı ayı için belirlenen asgari ücret brüt 139.950.000 TL, işçinin eline geçecek olan ise sadece 102 milyon TL. Bu ücret, işçinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçları karşılaması için belirlenmiş, hesaplar yapılmış ve işçiye insanca yaşamasını sürdürebilmesi için 102 milyon “yeterli” görülmüştür. Asgari ücret, sömürüyü sınırlandırmak için bizzat işçi sınıfının mücadelesiyle kazanılmış bir hak iken, işçi sınıfının emeğini azgınca sömürmenin ve dipsiz sefalete mahkum etmenin adı olmuştur.

Özellikle örgütsüz olan işyerlerinde ücretler asgarinin de altına çekiliyor, sömürünün önündeki tüm engeller kaldırılıyor, çok düşük ücretlerle çalışma dayatılıyor. Bu en çok çocuk emeğini vahşice sömürmede kendini gösteriyor. Özellikle çocuk ve kadın emeğinin yaygın olduğu işyerlerinde ücretler asgarinin de altına çekilerek, tam bir kölelik dayatılıyor. Sigortasız, sendikasız, 12-13 saati bulan, iş güvencesinden ve sosyal haklardan yoksun çalışmanın önü açılıyor. Asgari ücret, sınıfın haklarını gasp etmeye ve yoksulluğu derinleştirmeye, kölece çalışma koşullarına mahkum etmeye yönelik kapsamlı bir saldırının olanağına çevriliyor.

Sermaye asgari ücret yoluyla kazanılmış olan birçok hakkı gasp etmeye çalışmaktadır. Asgari ücretin sefalet ücreti olarak belirlenmesinde ve işçi sınıfına yönelik kapsamlı bir saldırı aracı haline getirilmesinde sendika bürokratlarının payı büyüktür. İşçiler karşısında sermayeye karşı atıp tutan, işçinin hakkından bahseden bu hain ve işbirlikçi takımı, sermayeyle birlikte uzlaşma masalarında işçileri bir kalemde satmaktadır. Sermayeyle aralarında anlaşmazlık varmış gibi bir görüntü vermeye çalışırken, sermayeyle işbirliği içinde işçilerin emeğini ve haklarını gaspetmektedir.

Onlar, kapitalisti, hükümeti ve işbirlikçi sendikacısı, hep birlikte ve örgütlü olarak saldırıyorlar işçilere ve emekçilere. İşçi sınıfı da ancak örgütlü ve birleşik bir mücadeleyi yükselterek, talepleri etrafında birleşerek, bu saldırıları püskürtebilir.

Asgari ücret yoluyla yapılan saldırıları boşa çıkarmak ve kazanılmış hakları korumak için, bu çerçevede etrafında birleşeceğimiz taleplerden başlıcaları şunlardır:

İnsanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret!
Asgari ücrette 4 kişilik ailenin ihtiyaçları göz önüne alınsın!
Belirlenen asgari ücret iptal edilsin!
Asgari ücret tespit komisyonu kaldırılsın!
Asgari ücret toplusözleşme yoluyla belirlensin!






Seyhan Belediyesi’nde işten atmalar...

"İşçi kıyımına son!"

3 Ocak tarihinde 64 Seyhan Belediye işçisi işten çıkarıldı. Seyhan Belediye Başkanı, yılbaşı öncesinde yaptığı bir açıklamada fazla işçi olduğunu, işçilerin maaşlarının ödenmesinde zorlanıldığını ve yılbaşından sonra işçi çıkartmaya gideceklerini söylemişti. Bu açıklamanın ardından pek fazla zaman geçmeden, 9’u bayan 64 işçi işten çıkarıldı.

Aynı gün DİSK Genel-İş 2 No’lu şube, Seyhan Belediyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada; “Belediye yetkililerinin, çıkışların ekonomik ve maddi sorunlarından kaynaklandığını açıklamalarını gerçekçi bulmuyoruz. Çünkü, Seyhan ilçe belediyesi ekonomik sorunu olmayan, bilakis repoda 5 trilyon civarında nakit parası bulunan ender belediyelerden biridir. 5 Trilyon nakit para olan bir yerde, parasızlıktan bahsetmek ne kadar inandırıcıdır. Kamuoyunu aldatmak değil midir?” denilerek, belediye başkanının kararını tekrar gözden geçirmesi istendi. Açıklama, “Aksi takdirde bundan sonraki gelişmelerin sorumlusu biz olmayacağız.” sözleriyle bitirildi.

EXSA işçilerinin, şube başkanlarının, Emekli-Sen başkanının, Genel-İş 6 No’lu şube yöneticilerinin de katıldığı açıklamanın ardından, "Direne direne kazanacağız!", "İşçi kıyımına son!", "EXSA-Genel-İş omuz omuza!", "İnadına sendika inadına DİSK", "Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa!", "Arıkan şaşırma sabrımızı taşırma!" sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Adana