KESKin 11 Kasım Kızılay mitingi, kamu emekçileri hareketinde yıllardır görülmeyen bir kitlesellik, coşku ve kararlılığa sahne oldu.
Ülkenin dört bir yanından gelen emekçiler sabah saatlerinden itibaren Hipodromda toplanmaya başladılar. Saat 10:30da Kızılaya doğru yüşüyüşe geçildi. Kortejin bir ucu Kızılaya vardığı sırada, toplanma alanında halen binlerce emekçi çıkış için bekliyorlardı. Kitleselliği 17-18 Haziran eylemiyle karşılaştırılabilen mitinge 60 bine yakın emekçi katıldı.
Mitinge, KESKe bağlı sendikaların hemen hemen tüm şubelerinin yanısıra, TMMOB, İHD, Halkevleri, DİSK(temsili düzeyde), Nakliyat-İş, TÜMTİS, Türk Tabipler Birliği, ÖDP, SİP, EMEP, Kızıl Bayrak, Alınterimiz, Odak, Direniş, Kaldıraç, SSH ve MDB pankartlarıyla katıldılar. KESKe bağlı sendikalardan Eğitim-Sen, Enerji-Yapı Yol Sen ve SES en kitlesel katılımı gerçekleştiren sendikalardı. Reformist partilerin geçmiş merkezi mitinglere göre katılımı zayıf kalırken, Kızıl Bayrakın da içinde olduğu birkaç kortej dışında, devrimci grupların katılımındaki zayıflık dikkat çekiciydi.
Tutsak yakınları; Yaşasın süresiz açlık grevi direnişimiz! yazılı pankartları en önde olmak üzere, TİYAD ve TUYAB pankartlarıyla yürüyen kitleyle beraber düzenli ve coşkulu bir korteje sahipti. Tutsak yakınlarının arkasında, devrimci gruplar ve DTCF öğrencileri ile öğrenci dernekleri sıralanmıştı. Tutsak yakınları ile beraber tüm bu katılımcılar, şiar ve pankartlarının odağına hücre saldırısını ve SAG direnişini koymuşlardı. Hücre karşıtı muhalefet cephesinin temel güçlerini ifade eden bu kitlenin sayısı 2 bini aşıyordu. Kızıl bantlı, beyaz tülbentli ve ellerinde şehit tutsakların fotoğraflarıyla analar en önde yürüyor, arkasından hücre karşıtı ve SAG direnişçileriyle dayanışma içerikli döviz ve pankartlar ardarda sıralanıyordu. Kamu emekçileri kitlesi içerisinde de, hayli önemli bir ağırlığı yine hücre karşıtı şiar, döviz ve pankartlar oluşturuyordu. Tutsak yakınları ve diğer güçler kamu emekçileri kitlesi tarafından, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Hücrelere değil emekçiye bütçe! sloganlarıyla selamlanıyordu.
Tutsak yakınları pankartlarıyla beraber miting alanında, kürsünün en önüne giderek, kürsüden seslerini duyurmak istediklerini ifade ettiler. Bunun üzerine kürsüden KESKin F tiplerine karşı olduğu ifade edilerek, Devrimci tutsaklar onurumuzdur! sloganı attırıldı.
Mitingde en çok atılan sloganların başında; Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!, İşçi-memur elele genel greve!, İMFye değil emekçiye bütçe!, İMF uşağı hükümet istifa!, Zafer direnen emekçinin olacak!, Yılgınlık yok direniş var! ve Direne direne kazanacağız! sloganları geliyordu. İlk iki slogan kamu emekçilerinin birlik ve özelde işçi sınıfıyla birliktelik arayışını; sonraki iki slogan oklarını yönelttikleri hedefi; son üç slogan ise hakları kazanmak için tek yol olarak direnişi gördüklerini ve sonuna kadar direnme kararlılığını taşıdıklarını gösteriyor.
Son zamanlardaki mitinglerin alışıldık görüntülerden olan rehavet ve dağılma bu mitingte de kısmen yaşandı. Yürüyüş sırasındaki coşku ve kararlılık miting alanında yerini suskunluk ve umursamazlığa bıraktı. Elbette ki bu durum, mitinglerin arkasındaki belirsizlikten ve mitinglerin öfkeyi boşaltma amaçlı kullanılmasından kök almaktadır.
Miting; kürsüde yapılan, mücadele kararlılığını ifade eden ve mücadelenin bundan sonraki seyrinin (elbette kitlenin bu miting sonrasında daha farklı eylem biçimlerinin devreye sokulması yönlü basıncı nedeniyle) grevle devam edeceğini vurgulayan konuşmalarla noktalandı.
Sermaye devleti, arama noktasında sınırlı sayıdaki polis dışında görünürde herhangi bir önlem almadı. En yoğun önlemi ise meclis ve bakanlıkların bulunduğu güzergahta almışlardı. Bu, herşeyden önce Ecevitin mitinge dair yaptığı açıklama ile anlaşılır bir durumdur. Ecevitin, Demokratik sınırlar içerisinde bu eylemler doğaldır. Ancak biz programımızdan geri adım atmayız mealindeki sözleri, mitingin üzerlerindeki basınç düzeyini gösteriyordu.
Sermaye devletinin, sonuç alıcı bir militanlık düzeyinden yoksun bu tür içi boş eylemleri ciddiye almadığı açık. İşçi ve emekçiler, böylesi merkezi mitinglerde şiarlarını haykırıp, öfkesini boşaltıp illerine geri dönüyorlar. Sermaye hükümeti ise elini kolunu sallayarak saldırı kararlarını bir bir hayata geçiriyor. Bu, kamu emekçileri kitlesi açısından da mücadele tarihlerinin canlı bir biçimde öğrettiği temel bir gerçektir. Zaten mitingdeki tüm kitlesellik, coşku ve kararlılığa karşın, kamu emekçileri kitlesinde geleceğe yönelik umutsuzluk ve belirsizlik dikkat çekiciydi. Pankart ve şiarlarda direnme zorunluluğunun yanısıra, bundan sonra ne yapılması gerektiği ifade ediliyordu. Örneğin pankartların bir bölümü aynı şiarı taşıyordu: 11 Kasımdan sonra grevdeyiz!
Kamu emekçileri bu tür merkezi mitinglerin sonuç alıcı bir işlev görmediğini çok iyi bilmelerine karşın, böylesi bir mitinge 60 bin civarında bir kitleyle, coşkulu ve kararlı bir biçimde katılabiliyorlar. Çünkü, sermayenin azgınlaşan saldırıları bir yandan mücadeleye ve mücadelenin yarattığı örgütlenmelere güvensizliği beslerken, bir yandan da mücadelenin kendisini koşulluyor, zorunlu hale getiriyor. Dolayısıyla bu mitingdeki kitlesellik, coşku ve kararlılık düzeyini; sermayenin bunaltıcı saldırılarına karşı, önlerine çıkan bir çıkış yolunun kullanılmasının ifadesi olarak görmek gerekiyor.
Kamu emekçileri 11 Kasım mitingiyle sonuç alıcı militan bir mücadeleye hazır olduğunun mesajını verdi. KESK yönetimi hareketin biriktirdiği ve bu eylemlilikle dışa vurduğu mücadele isteğini böylesi bir mitingle boşaltamayacağını gördü. KESK GYKsı miting sonrasında toplanarak, alanda mücadelenin sonuç alıncaya kadar sürdürülecek bir grevle taçlandırılması yönlü isteği, bir günlük iş bırakmayla yanıtlama yolunu seçti. Kamu emekçileri böylesi bir günlük grevlerin de sonuç almaktan uzak olduğunu deneyimlerinden biliyorlar. Dolayısıyla Kızılay eyleminin yapamadığı, bir günlük genel grevle yerine getirilmiş olacak. Ancak KESK yönetiminin böylesi bir karar alması dahi, 11 Kasım mitingiyle coşku ve kararlılığını ifade eden emekçilerin dolaysız etkisinin sonucudur.
Kamu emekçilerinde görülen mücadele isteği ve kararlılığa karşın, hareket hiçbir zaman olmadığı kadar devrimci önderlik alternatifinden yoksundur. Devrimci kamu emekçileri, KESK yönetimine karşı hareketin ihtiyacına yanıt verecek alternatif bir mücadele programıyla henüz ortaya çıkabilmiş değildir. Devrimci kamu emekçileri bugün, hiçbir zaman olmadığı kadar bir dağınıklık içerisindedirler.
Hareketin, bugün kendisini bir kez daha gösteren devrimci önderlik ihtiyacını karşılamak için, sürece ilişkin alternatif bir mücadele programının oluşturulması, bu mücadele programı etrafında ileri kamu emekçilerinin birleştirilerek, devrimci önderlik boşluğunu dolduracak bir pratiğin örgütlenmesi acil bir görevdir. Böyle olduğu kadar, hareketin geleceği için de olmazsa olmaz bir zorunluluktur.
KESKin düzenlediği, 2001 bütçesini protesto etmek için ülkenin birçok ilinden yola çıkan kamu emekçilerinin 11 Kasımda gerçekleşen eylemine, bizler de tutsak yakınları olarak katıldık. Zindanlarda süren Süresiz Açlık Grevinin taleplerini dile getirmek, devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek ve hücre tipi cezaevlerini protesto etmek için eylem alanındaydık. Eyleme, Yaşasın Süresiz Açlık Grevi Direnişimiz-Tutsak Yakınları imzalı pankartla katıldık.
Eylem öncesinde sendikalar gezilmiş ve KESK GYKsıyla görüşülmüştü. Eylem günü Hipodromda toplanarak yürüyüşe geçtik. Kortejimizde yaşanan bazı olumsuzluklara karşın emekçilerin olumlu tavırları bizleri sevindirdi. Eylemde Tutsak Yakınları pankartı önde, arkasında TAYAD ve TUYAB yer aldı. Eylem boyunca Yaşasın Süresiz Açlık Grevi Direnişimiz!, Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Hücrelere değil emekçiye bütçe!, Hücrelere değil sağlığa bütçe!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Katil devlet hesap verecek!, Aziz, İsmet, Ümit, Habip, ... , yaşıyor. sloganları oldukça sık atıldı.