ARSIVANA SAYFA
 
18 Kasım '00
SAYI: 43
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Faşist rejim devrimci irade karşısında yenilmeye mahkumdur!
İMF-TÜSİAD bütçesine karşı işçi-emekçi barikatı!
Sermayeye kıyak, emekçiye koyu sefalet ve dayak
AB’ye bağlanan boş umutlar gene hüsran yarattı
KHK saldırısı püskürtülmelidir!
11 Kasım eylemi ve kamu emekçilerine yönelik güncel saldırı
Direne direne kazanacağız!
Kirli af oyunu değil, devrimci tutsaklara özgürlük!
Yaşamı yeniden varetmek mücadeleden geçiyor!
Kimya Teknik işçilerine mektup
Direnişteki EXSA işçilerine mektup
Fazla mesailer ve moral yozlaşma
Formasyon hakkını gaspettirmeyeceğiz
Teslim olmak onurlu bir yaşamdan sürülmektir
TAYAD’ın “Hapishaneler Gerçeği...” Kurultayı
Hücre saldırısı ve devrimci direniş
Hücrelere karşı sendikalardan ve DKÖ’lerden basın açıklaması
SAG’la dayanışma bildirileri
SAG direnişi, F tipi cezaevleri ve devlet provokasyonları
Her yerde SAG-ÖO direnişinin sesi olacağız!
Zindan direnişi kampanyamız devam ediyor!
Liberal işçi politikacılığı sendikal ihanete ortak oluyor
Almanya’da büyüyen anti-faşist duyarlılık
ABD seçimleri fiyaskosu
Ulucanlar Zindanı’nda Parti’mizin kuruluş yıldönümünü kutladık
“Kurtlar arasında çıplak”
PKK tutsaklarına açık mektup
Mücadele Postası
 



 
 
Kamu emekçilerini hedef alan KHK saldırısı
şimdi yasa tasarısı halinde gündemde...

Bu saldırı püskürtülmelidir!


11 Kasım’da onbinlerce kamu emekçisi “2001 bütçesinden insanca yaşanacak pay, zorunlu tasarruflarının hemen ödenmesi ve grevli-toplusözleşmeli sendika yasası” talebiyle Kızılay’daydı. Aynı gün sermaye devletinin zirvesinde bütçe görüşmeleri gerçekleştirilmesi bekleniyordu. Fakat bütçe görüşmeleri geriye çekilerek öncelikli olarak KHK genişletilmiş şekliyle Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü.

Kızılay’daki kamu emekçilerine devletin yanıtı, memurları hedef alan KHK’nın Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilmesi oldu. Sözkonusu KHK’nın yeniden düzenlenerek ve kapsamı genişletilerek yasa tasarısı halinde özellikle 11 Kasım’da görüşülmesi oldukça dikkat çekicidir. Genişletilmiş KHK’ya göre “(...) kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozan veya boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma, grev, toplu olarak göreve gelmemek gibi eylemlere katılan, bunları tahrik ve teşvik eden veya yardımda bulunan” kamu emekçileri işten atılabilecekler. İşten atılan kamu emekçileri bir daha kamu kurum ve kuruluşlarında çalışamayacaklar.

Sermayenin faşist devleti uzun zamandır memurları, daha somut olarak kamu emekçileri hareketini hedef alan KHK’yı hayata geçirebilmek için çaba gösteriyordu. Kamu emekçilerini manipüle etmek için de bu girişime ilk elden “şeriatçı ve bölücü” memurları hedef aldığı kılıfı giydirilmeye çalışılmıştı. Son şekliyle bu yasa tasarısının asıl hedefinin ve amacının, başından itibaren ısrarla işaret ettiğimiz gibi öncü kamu emekçilerini biçmek olduğu gelinen yerde emekçilerin kafasında daha da netleşmiş oldu.

Bu yasa tasarısıyla sermaye devleti tamamen “asker” kamu emekçileri yaratmayı hedeflemektedir. İMF ve DB’nin ekonomik saldırı paketlerine ses çıkarılmayacak, sefalet ücretlerine boyun eğilecek, grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı talebinde bulunulamayacaktır. Böylelikle yarattığı köle toplumla istediği gibi sömürü cennetini sürdürmeyi planlamaktadır. Aralık ayında iş bırakma kararı alan kamu emekçileri bu yasa tasarısıyla sindirilmek istenecektir. Yaşanacak iş bırakma eylemi cılızlaştırılıp öncü kesim işten atılacaktır .

Sermaye iktidarının kamu emekçilerinin 11 Kasım eylemine verdiği yanıt artık ortadadır. Kamu emekçilerinin moral ve motivasyonunun yüksek olduğu bu eyleme paralel olarak, 657 sayılı kanunun iş güvencesi bölümü fiili olarak kaldırılmış bulunmaktadır. Bu da kamu emekçilerine yapılan saldırının büyüklüğünü göstermektedir. Onbinlerce kamu emekçisi alanlardayken, saldırı yasa tasarısı halinde görüşülüp meclis komisyonlarında kabul edilmiştir. Emekçilerin taleplerini görmezden gelen sermaye iktidarı, yasa tasarısını görüşmeyi aynı ana denk getirerek saldırı politikasını hayata geçirmeye kararlı olduğunu adeta vurgulamak istemiştir.

Bu yeni bir davranış tarzı da değildir. Kamu emekçilerinin onyılı aşan sendikal mücadelesi boyunca saldırı amaçlı birçok başka yasa tasarısı sermaye iktidarları tarafından aynı amaçla gündeme getirilmiş, bununla kararlılık gösterileri sergilemiştir. Fakat devletin bu kararlılık gösterileri birçok durumda kamu emekçilerinin kararlı ve militan duruşlarıyla püskürtülmüştür. 4-5 Martlar’da sahte sendika yasası nasıl geri çektirilmişse, bugün de kamu emekçilerini, kendilerini cepheden hedef alan yeni yasa saldırısını püskürme görevi beklemektedir.

Yeniden yaratılacak ve yaşanacak 4-5 Martlar’la sermaye devletinin saldırılarına geçit verilmeyeceği gösterilmelidir. Yeni yasayla yapılmak istenen saldırının büyüklüğü ortadadır. Kamu emekçilerinin bu saldırıyı püskürtmek için militan duruşu da büyük olmak zorundadır.





Memur hareketini tasfiye yasası mecliste

KESK bu vebalin altından nasıl kalkmayı düşünüyor?


KESK’in 60 bin kamu emekçisini Ankara’ya döktüğü 11 Kasım Cumartesi gününü takibeden 13 Kasım Pazartesi günü, KHK’sı köşkten dönen memur hareketini tasfiye kararı, bu kez yasa tasarısı halinde meclis komisyonunun önündeydi. Aynı gün komisyonda kabul edilen tasarının en kısa zamanda meclisten geçirilmek istendiği ise biliniyor. Tıpkı tasarının bu tarihte komisyonda görüşüleceğinin önceden (11 Kasım mitingi öncesi) bilindiği gibi...

Böyle olmasına rağmen, 11 Kasım’da Ankara’da buluşan onbinlerce kamu emekçisi, “iş güvecesi” konusunu neredeyse hiç gündemine almadı denilebilir. Sadece iş güvecesi mi? Mitinge damgasını vuran ne güncel ve ne de stratejik tek bir hedef gösterilemez. Hareketin ortaya çıkış nedeni olan ve yakın sürece kadar “yüzdelik zam değil, toplusözleşme!” sloganında ifadesini bulan “grevli-toplusözleşmeli sendikal hak” talebi, artık zam yüzdesine itiraza indirgenmiştir, yani amaç bulanıklaştırılmış, hedef saptırılmış durumda. Kitlelerin kendiliğinden bilinciyle öne çıkardığı İMF karşıtlığı da olmasa, mitingde anlamlı tek politik şiar bulmak mümkün değil.

Oysa, kamuda istihdamın 300 binlere çekilmesi yönündeki İMF direktifine, “öncünün tasfiyesi” yöntemiyle hayat buldurmaya çalışan bir yasa tasarısının görüşüldüğü süreçte, yapılan mitingin temel istemlerinden ve ilk hedeflerinden birisi de, bu tasarının yasalaşmasını önlemek olmalıydı. Çünkü bu tasarının yasalaşması durumunda kamuda toplu tensikat kaçınılmazdır ve KESK’in ne gücü ne bakışı bunu önlemeye yeterli olmayacaktır.

Tasarının, hükümetin bilinçli saptırması ve burjuva basının özel çabasıyla “irticai faaliyete karşı” gibi gösterilmeye çalışılması ise tam bir sahtekarlıktır. “Yıkıcı-bölücü faaliyet” adı altında tüm devrimci-demokrat kadroların tasfiyesini, “işbırakma, yavaşlatma” adı altında sendikal faaliyete katılanların tasfiyesi izleyecektir. Devlet, önce devrimci önderliğini, bilahare sendikal önderliğini tasfiye ettiği kamu çalışanları hareketini rahatlıkla bitirebileceğini, yani yeniden “kapıkulu” memurluğu anlayışı hakim kılabileceğini düşünmektedir. Alınan bunca mesafeden sonra bu amaca tümüyle ulaşması kolay görünmemekle birlikte, eğer zorlu bir mücadelenin konusu yapılmaz ise, sözkonusu tasfiyelerle önemli mesafe katedeceğini de kabul etmek gerekir. Tabii ki, devletin atacağı her adım, kamu emekçileri hareketinin kaybı anlamına gelecektir. Bunun ana sorumlusu ise KESK’in başındaki reformist önderlik olacak ve bu sorumluluk, KESK bürokratlarının harekete karşı işlediği son ve en büyük suç olarak tarihe geçecektir.

Buna izin verilmemeli, saldırıya karşı mücadeleyi yükseltmek için her türlü çaba gösterilmelidir.