ARSIVANA SAYFA
 
28 Ekim '00
SAYI: 40
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Zindanlardaki direnişe güç vermek için mücadeleyi her alanda yükseltelim!
Oyun bozuldu, katledilenler değil katiller yargılandı!
Ulucanlar katliamının ikinci perdesinde devlet terörüne karşı militan direniş
Ulucanlar davasına hazırlık çalışması
Ulucanlar’ın direniş geleneği yolunda yürüyoruz!
Yıldırım Doğan’ın Ulucanlar savunması
Adana’da SAG’a destek açıklaması
Sendikal ihanet nereye kadar?
Sınıf hareketinden kısa haberler
Cottarelli ve uşak takımını kovmak için sokağa, eyleme!
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
Direnişimizin nedenleri, anlamı ve talepleri
Bayrağımıza bir kez daha leke düşürmeyeceğiz!
Zindan direnişine yurtdışından güçlü bir destek örgütleyeceğiz!
Filistin İntifadası’nın ilk sonuçları
Ortadoğu’da anti-emperyalist mücadele dalgası
Seattle’ın izinde emperyalizme karşı yeni militan gösteriler!
Gençlik ateşi hücreleri yakacak!
YÖK’e karşı mücadeleye!
Bir anadan mektup
Basından seçmeler
Mücadele Postası
 



 
 
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!

Gemi azıya alan kapitalistler


İMF-TÜSİAD programı doğrultusunda süren topyekûn saldırı 1,5 yılını doldurdu. İşçi sınıfı ve diğer emekçi kesimlerin saldırıları püskürtme konusunda gösterdikleri zayıflık ve sendika bürokratlarının sınıfı oyalayıp dizginleyen tavırlarından aldığı güçle kapitalistler ve onların devleti azıttıkça azıtıyor.

Sınıfın ileri bölüklerinden belediye işçilerinin grevlerinin fiilen yasaklanması ve sendika ağalarının tabandan yükselen mücadele isteğinin önüne geçmeyi başarması sayesinde, işçi sınıfı cephesinde önemli bir fırsat kaçırılmış oldu. Faşist sermaye devleti, bir yandan hücre karşıtı mücadeleye azgınca saldırmakta, öte yandan hak arama, sendikalaşma mücadelesi veren işçiler üzerinde terör estirmektedir. Ulucanlar direnişi şehitlerinin birinci yıldönümü anmasına azgınca saldıranlar, 2000 Yılı Küresel Kadın Yürüyüşü’ne bile tahammül edemeyecek duruma gelmişlerdir. Sermayenin istikrarı için, sokağa taşan her eylem devletin faşist güçleri tarafından saldırıya uğramaktadır. “Uyumlu” hükümeti, sendika ağalarını, kontra medyayı ve devletin kolluk güçlerinin terörünü arkasına alan tekelci burjuvazi, yeni hak gaspları yapma hazırlığında.

Sermaye örgütleri “iş güvencesi” yasa tasarısıyla ilgili peşpeşe açıklamalar yapmaktadırlar. Hükümetse “sert” eleştiriler yöneltmektedir. Bu yasa tasarısının iş güvencesi sağlamadığını bizzat patronların kendileri söylemektedirler. O halde bir kaşık suda fırtına koparmak da ne oluyor? İMF-TÜSİAD uşağı bir hükümetin işçi-emekçilerin çıkarına uygun bir yasa çıkarması, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunu da en iyi bilenler kapitalistler olduğuna göre, bu orta oyununa neden ihtiyaç duyuluyor?


Sermayenin yeni saldırı hamlesi

TİSK üyelerinin Sabancı Center’da yaptıkları son toplantının ardından yapılan açıklama bu orta oyununun nedenini ortaya koymaktadır. İş güvencesi yasa tasarısının sakıncalarının sıralanması, Koç’un “Arçelik’i Çin’e taşırım” vb. tehditlerinin ardından, kapitalistler asıl niyetlerini ortaya seren “iş yasalarını çağdaşlaştırma” planlarını açıkladılar. Bu plana yakından baktığımızda, Türk tekelci burjuvazisinin “çağdaşlaştırma”da ne kadar mesafe katettiğine tanık oluyoruz. Gerici-faşist Ecevit hükümeti eliyle yürüyen topyekûn saldırının sonuçları, işçi sınıfı, kent ve kır emekçilerinin yaşamına dolaysız olarak yansımıştır. Ancak sermayenin, şu ana kadarki saldırılarla yetineceğini sanmak büyük bir yanılgı olur. TİSK toplantısının ardından kapitalistlerin iş yasalarında değişiklik istedikleri maddeler ve çıkarılmasını istedikleri yeni yasalar şöyle:

1- Esnek üretim yasal hale getirilmeli (Zaten işçilerin %90’ı fiili olarak esnek üretim uygulamalarına uygun koşullarda çalışmaktadır).

2- Kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli çalışma süresinin bir yıldan üç yıla çıkarılması.

3- Her yıl için ödenen 30 günlük ücret karşılığı tazminatın her yıl için 15 günlük ücrete düşürülmesi.

4- Ek mesailerde ödenen %50 ek ücretin %25’e düşürülmesi.

5- Günlük ve haftalık çalışma sürelerinin artırılması (Yine işçilerin %90’ı fiili olarak 8 saatten fazla çalışmaktadır).

6- Kadın işçilerin gece çalışması yasağının kaldırılması.

7- Sendika aidatlarının kaynaktan kesilmesine son verilmesi.

Bu listeye bakarak, önümüzdeki dönemde gündeme gelecek saldırıların ne olduğunu ve patronların neden iş güvencesi yasa tasarısıyla ilgili fırtına kopardıklarını anlamak mümkün. Böylece “AB’ye uyum süreci” ve “çağdaşlaşma”nın işçi sınıfı için ne anlama geldiği net olarak ortaya çıkmaktadır. AB’den ya da sermaye hükümetinden medet uman, yasa olumlu ama eksik diyen liberal-reformist kesimler, eğer bu temelsiz hayalleri farklı bir misyonla yaymıyorlarsa, başlarını kumdan çıkartmak zorundadırlar. Ne emperyalizmle bütünleşmenin ne de sahte yasaların işçi sınıfı ve emekçilere bir faydası olabilir.

Böylesi pervasız bir saldırıya karşı sendikaların sesini yükseltmesi beklenirdi. Ancak, (istisnalar dışında) misyonları sermayeye hizmet etme derekesine düşmüş sendika ağaları, bir yandan yasa tasarısının arkasında saf tutarken, diğer yandan TİSK’le ortak toplantı yapıp soruna “çözüm” arayacaklar. Böylesi bir süreçte, isminde devrimci ibaresi bulanan bir konfederasyonun başkanı olan Süleyman Çelebi, TİSK Başkanı Refik Baydur’la geçmişe dayanan bir dostluğu olduğunu özellikle belirtiyor. Elbette Refik Baydur gibi azılı bir kapitalistin dostu olan bir şahsiyetin işçi sınıfının çıkarlarını savunması beklenemez. Diğer konfederasyonların durumları ise zaten ortada.

Sermaye saldırılarına devam etme kararlılığındadır. Hem de en küçük bir hak kırıntısını gaspedinceye kadar. Elbette ki işçi sınıfı buna izin verdiği sürece... Gözlerini kâr hırsı bürümüş kapitalist asalakların saldırılarını engellemek, dahası yeni kazanımlar elde etmek ve bu kazanımları sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayla taçlandırmak, işçi sınıfı önderliğinde tüm ezilenlerin örgütlü militan eylemiyle mümkün olabilir. Bunun ortası yoktur artık. Süreç ya sınırsız köleliğe boyun eğmeyi ya da baş kaldırarak özgürleşmeyi dayatmaktadır.

Kapitalist sınıfın “iş güvencesi” adı altında gündeme getirdiği son saldırı karşısında, işçi sınıfı bu aynı alanda bazılarını aşağıya aldığımız kendi en acil istemleri uğruna mücadeleyi yükseltmelidir.

- Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
- Tüm çalışanlara genel sigorta (işsizlik, sağlık, kaza, yaşlılık vb.)!
- Esnek üretim, prim, parça başı, akord vb. çalışma sistemleri ve taşeronlaştırma yasaklansın!
- Her türlü fazla mesai yasaklansın!
- 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası. Sağlığa zararlı ve tehlikeli işlerde azami 5 saatlik işgünü!
- Kesintisiz iki günlük hafta tatili, 6 haftalık yıllık ücretli izin!
- Kadın işçilerin kadın, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasağı. Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık ücretli izin, tıbbi bakım ve yardım. Kadınların çalıştığı tüm işyerlerinde kreş ve emzirme odaları!





Cottarelli 29 Ekim’de Türkiye’de...

Cottarelli ve uşak takımını kovmak için sokağa, eyleme!


İMF heyeti yeniden Türkiye’de. Türkiye masası şefi Cottarelli ise 29 Ekim’de geliyor. İMF heyeti, saldırı programının sonuçlarına dair ortaya çıkan verileri toplamak için, Cottarelli’den önce geldi. Çünkü saldırı programını hayata geçirmek için zaman kaybetmeye tahammülleri yok.

İMF heyeti saldırı programının gidişatını inceleyerek, sermayenin uşağı hükümeti teftiş edecek. Elbette her zaman olduğu gibi teftiş sonrasında yeni saldırı paketleri açıklanacak, yürüyen saldırılar hızlandırılacak.

İMF heyetinin açıklanan gündeminde; saldırı programının gözden geçirilmesinin yanısıra, 2001 bütçesinin son rötuşlarının yapılması ve yeni “ek niyet” mektubunun hazırlanması da yer alıyor. 2001 bütçesi ile işçi ve emekçilere ayrılan ücret harcamalarında önemli bir kısıntı öngörülürken, deprem vergisi adı altında yapılan soygun kalıcılaştırılıyor. Özelleştirme için hazırlanan yeni program ile kamu bankaları ve Telekom başta olmak üzere önemli KİT’lerin yağma ve talanı planlanırken, kitlesel işçi kıyımları gerçekleştirilecek. Bu yıl da, “hedeflenen enflasyon” masalıyla ücretlerin düşürülmesinin gelecek yılda da devamı için yeni bir hedef enflasyon açıklanacak. İlk açıklamalara göre bu hedef oran %15. İlk bakışta bu başlıklarla sayılabilecek olan İMF’nin yeni dönem saldırı programı netleştirilecek. Teftiş, saldırı hükümetinin kararlılığını göstermesi ile noktalanacak. Hükümet aldığı direktifler uyarınca yeni dönem saldırı programı için “ek niyet mektubu”nu hazırlayıp İMF’ye gönderecek.

Çantasında işçi ve emekçilerin boynunu sıkacak paketlerle Türkiye’ye gelecek olan Cotarelli’ye bir önceki ziyaretinde olduğu gibi militan bir karşılama töreni hazırlamak işçi-emekçiler için bir zorunluluktur. Cottarelli’nin elini kolunu sallayarak ve şov yaparak ülkeye girmesine izin verilmemelidir. 29 Ekim günü ve Cottarelli’nin Türkiye’de bulunduğu tüm süre boyunca, yıkım programına karşı öfkemizi alanlara taşıralım. Emperyalizmden ve yerli işbirlikçilerinden yaşamımıza kasteden saldırılarının hesabını soralım. Emperyalizme, onun mali polisi İMF’ye ve sermayeye teslim olmayalım.
Cottarelli defol!
Kahrolsun İMF!
Yaşasın bağımsız sosyalist Türkiye!