ARSIVANA SAYFA
 
28 Ekim '00
SAYI: 40
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Zindanlardaki direnişe güç vermek için mücadeleyi her alanda yükseltelim!
Oyun bozuldu, katledilenler değil katiller yargılandı!
Ulucanlar katliamının ikinci perdesinde devlet terörüne karşı militan direniş
Ulucanlar davasına hazırlık çalışması
Ulucanlar’ın direniş geleneği yolunda yürüyoruz!
Yıldırım Doğan’ın Ulucanlar savunması
Adana’da SAG’a destek açıklaması
Sendikal ihanet nereye kadar?
Sınıf hareketinden kısa haberler
Cottarelli ve uşak takımını kovmak için sokağa, eyleme!
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
Direnişimizin nedenleri, anlamı ve talepleri
Bayrağımıza bir kez daha leke düşürmeyeceğiz!
Zindan direnişine yurtdışından güçlü bir destek örgütleyeceğiz!
Filistin İntifadası’nın ilk sonuçları
Ortadoğu’da anti-emperyalist mücadele dalgası
Seattle’ın izinde emperyalizme karşı yeni militan gösteriler!
Gençlik ateşi hücreleri yakacak!
YÖK’e karşı mücadeleye!
Bir anadan mektup
Basından seçmeler
Mücadele Postası
 



 
 
Ulucanlar katliamının ikinci perdesinde
devlet terörüne karşı militan direniş



“Cellat uyandı yatağında bir gece
Tanrım dedi bu ne zor bilmece
Öldükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe”


26 Eylül ‘99 Ankara... Cellat, yani sermayenin kanlı iktidarı, Ulucanlar’da “görev” başındaydı. 10 yiğit devrimciyi katletti. Katledemediklerini de ağır biçimde yaraladı. Kanlı iktidar, katledemediği 86 tutsağı; yoldaşlarını, dostlarını öldürmek gibi iğrenç bir suçlamayla binlerce yıl hapis istemiyle yargılıyor. Ancak her duruşmanın sabahı cellat, “Ulucanlar’ın hesabını soracağız!” haykırışıyla uyanıyor. Bu korkuyla karşımıza dikiliyor ve bizlerden ne denli korktuğunu kanıtlıyor.

24 Ekim’de yapılan duruşma sabahı da, 500’ü aşkın tutsak yakını ve devrimci, Abdi İpekçi Parkı’nda “Katleden devlettir, yargılanan onurumuzdur, onuruna sahip çık!” şiarıyla toplandı.
Basına ve kamuoyuna

26 Eylül 1999 tarihinde Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi’nde tarihte eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirildi. Türkiye cezaevleri katliamlarına yabancı değildi ama bu kadar kapsamlı ve azgıncası da pek görülmemişti. Her türlü patlayıcı madde ve silahın kullanıldığı saldırıda 10 devrimci tutsak yapılan işkence ve kurşunlamalar sonucu yaşamını yitirirken 100’e yakını da ağır biçimde yaralandı.

BİZ KATİLLERİ TANIYORUZ!

Onları Buca’da, Ümraniye’de, Diyarbakır’da döverek beyinlerini dağıtmalarından, Burdur’da kol kopartmalarından tanıyoruz.

BİZ KATİLLERİ AFFETMEYECEĞİZ!

Aradan tam bir yıl geçti. Bu bir yıllık süre içinde meclis dahil çeşitli kuruluşlarca düzenlenen bütün araştırma ve inceleme raporlarında katliam belgelendiği halde, işkenceci katillere yönelik hiçbir ciddi soruşturma yürütülmediği gibi dava da açılmadı. Aksine katliamdan sağ kurtulanlara yönelik olarak “isyan” ve “cinayet” davası açıldı. Yani “güvenlik” güçlerinin saldırılarına maruz kalanlar sağ kalmış olmaktan dolayı sanık sandalyesine oturtulmakla “operasyon” tamamlanmak isteniyor.

BİZ BUNUN SEBEBİNİ BİLİYORUZ!

Ulucanlar katliamının esas anlamı, hücre (F) tipi cezaevlerine geçişin bir provasıdır. Tutsak alınan ama asla teslim alınamayan devrimci tutsakları teslim alabilmenin rüyasıdır. Tutsakları tek kişilik hücrelerde toplumdan ve yoldaşlarından izole ederek teslim alma çabalarıdır.

BİZLER BUNA İZİN VERMEYECEĞİZ!
BİZ KATİLLERDEN HESAP SORMAK İÇİN BURADAYIZ!

* Katillerin yerine sanık sandalyesine oturtulan çocuklarımıza, eşlerimize sahip çıkmak için buradayız.
* Katliamın hesabını sormak için buradayız.
* Hücrelere geçit vermemek için buradayız.

TUTUKLU YAKINLARI
(Eylem sırasında okunan basın açıklaması metni)

Ellerinde katledilen devrimcilerin fotoğrafları ve önlükleriyle tutsak anaları vardı en ön saflarda. “Yaşasın süresiz açlık grevi direnişimiz!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Yaşasın Ulucanlar direnişimiz!” sloganlarıyla kitle polis barikatına doğru yürüyüşe geçti. Panzerlerle kitlenin önünü kapatan devlet su sıkarak kitleyi dağıtmaya çalıştı. Panzerlerin insanların üstüne sürülmesi ve su sıkılmasına karşı, kararlı kitlenin yanıtı direnişti.

Tutsak anaları ve bir grup devrimci, köprü üzerinde polis barikatı ve panzer arasına sıkışarak yara aldılar. Bu sırada parkın içerisinde devrimciler ellerine geçirdikleriyle, üzerlerine sürülen demir yığınlarına karşı koydu. Bir süre parkta böyle sürdü çatışma. Polisin bölünen kitlenin üzerine yürümeye başlamasıyla çatışma, sokaklara ve caddelere taştı. Kurtuluş Parkı’na doğru çekilen grup, pazar yerinde taşlarla polislerin üzerine yürüdü. Bu sırada taşlarla yaralanan polisler oldu. Ziya Gökalp Caddesi’ne çıkan yol, sloganlarla trafiğe kapatıldı. Ziya Gökalp’e kadar sloganla geri çekilen grup burada bölündü. Daha sonra Yüksel Caddesi’nde tekrar birleşildi. Bölünerek Cebeci tarafına giden gruptan gözaltılar oldu. Abdi İpekçi parkından Adakale Sokağına çıkan ara sokaktaki bir grup ise çeviklerle çatışarak Mithatpaşa Caddesi’ne sloganlarla çıktı. Burada belli bir sayıya ulaşan kitle sloganlarla önce Sakarya’ya, sonra Yüksel Caddesi’ne çıkarak diğer gruplarla birleşti. Bu sırada panzerler ve çeviklerle Ziya Gökalp’i trafiğe kapatan devlet, Güvenpark’ı ablukaya aldı.

Devletin Kızılay’da estirdiği terör, korkusundan kudurmuşluğunu yansıtıyordu. Yüksel Caddesi’nde sayısı 150’ye ulaşan grup;
Baskılar bizi yıldıramaz

Basına ve kamuoyuna;
26 Eylül 1999 tarihinde 10 devrimci tutsak Ulucanlar’da katledildi. 85 kişi ağır yaralandı. Katliamın ardından devlet katledenleri değil katliamda ağır yaralı kurtulan tutsaklara toplam 12 bin yılı bulan davalar açtı. Bugün Ulucanlar davasının ikinci duruşması yapıldı. Ankara ve Ankara dışından gelen tutsak yakınları devrimci tutsakların değil katillerin yargılanması için Abdi İpekçi parkındaydı. Tutsak yakınlarının davayı izlemek Ulucanlar katliamı ve hücre tipi cezaevlerini protesto etmek için yapmak istediği eyleme polis azgınca saldırdı. Yaklaşık 500 kişiye panzerlerle, coplarla, tazyikli suyla saldıran devlet birçok tutsak yakınını ağır şekilde yaraladı. Bu saldırının ardından Ankara sokaklarında protestolar devam etti. 50 civarında tutsak yakını dövülerek gözaltına alındı. Hücre tipi cezaevini yaşama geçirmekte kararlı olduğunu söyleyen devlet Ulucanlar ardından yeni katliam girişimine devam etmiştir. Burdur, Bergama ve Buca saldırılarıyla devlet katliamlarını devam ettirmekte kararlı olduğunu gösterdi. Biz de kararlıyız. Biz tutsak yakınları ve içerdeki evlatlarımız olan devrimci tutsaklar buradan bir kez daha haykırıyoruz. “Öleceğiz ama hücrelere girmeyeceğiz”. Tüm DKÖ’leri, işçileri, emekçileri kendisine insanım diyen her kesimi insanca bir yaşam ve özgürlükler için mücadele eden devrimci tutsaklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. Bugün hala gözaltında tutulan arkadaşlarımızın tutsak ailelerinin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.

F (Hücre) tipi cezaevlerine izin vermeyeceğiz!
Gözaltılar serbest bırakılsın!
Tutsaklar değil katiller yargılansın!
Yaşasın Ulucanlar direnişimiz!
Anaların öfkesi katilleri boğacak!


TUTSAK AİLELERİ
24.10.2000

(Akşam saatlerinde Yüksel Caddesi’nde yapılan eylemde okunan metin)

hiçbir şekilde yılmayacaklarını, bedel ödediklerini ancak bedel ödeteceklerini haykıran bir konuşmadan sonra, yine sloganlarla Meşrutiyet Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti ve 15 dakika yolu trafiğe kapattı. Burada Melek Altıntaş tutuklu yakınları adına bir basın açıklaması okuduktan sonra, İHD Ankara Şubesi’ne sloganlarla gidildi. Buraya gelindikten birkaç dakika sonra, çok sayıda panzer ve çevik kuvvet tarafından İHD abluka altına alındı.

46 gözaltının olduğu eylemin ardından tutsak yakınları, DKÖ’ler ve sendikalar gözaltıları protesto etmek için saat 18:00’de 1000’e yakın kitleyle Yüksel Caddesi’nde toplandı. Sabahki eyleme nazaran katılımda görülen bu artış, her şeyden önce sabahki polis saldırısına karşı konulan direngen, militan tutumdan kaynaklıydı.

“Gözaltılar serbest bırakılsın!”, “Tutsaklar değil katiller yargılansın!” talebiyle, İHD Ankara Şube Başkanı Lütfü Demirkapı’nın yaptığı basın açıklamasının ardından Güvenpark’a çıkmak için yürüyüşe geçen kitlenin önünü güvenlik güçleri ve panzerler kesti. Bir süre daha sloganlarla yürüyüşe devam edildikten sonra, tutuklu yakınları adına bir basın açıklaması yapılarak eylem bitirildi.

20 Ekim’de TKİP, DHKP-C ve TKP(ML) dava tutsaklarının başladığı süresiz açlık grevi ile daha sıcak mücadele günleriyle yüzyüzeyiz. Sermayenin kölelik zincirlerini ve hücre duvarlarını birlikte parçalamak için 24 Ekim’in deneyimlerinden ders çıkarmalı ve alanları düşmana dar etmeliyiz.
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Yaşasın Süresiz Açlık Grevi direnişimiz!

Kızıl Bayrak/Ankara