26 Eylül 1999, Ankara Ulucanlar Hapishanesi
Saat 03-04 sıraları.......
Ağır silahlar, kesici aletler, zehirli ve bayıltıcı gazlar, köpük, tazyikli su kullanılarak operasyon başlatıldı. İlk anda, hedef gözetilerek tutukluların üzerine öldürücü ateş açıldı. Saatler süren bu ağır saldırı sonrasında tutuklular bir de 300 metrelik koridor boyunca vahşice dövülerek ve sürüklenerek cezaevinin hamamına götürüldüler. Burada sistemli işkence yapıldı. İşkencede dayak, haya burma, kesici aletle yaralama, yakıcı kimyasal sıvılarla vücudu yaralama, odun hızarı ile kesme provası, göze ve boğaza yabancı cisim sokma, bıyık yolma, pense ile vücudu sıkma, çıplak vaziyette ıslak vücutla kelepçeli olarak bekletme, arkadaşlarının cesetlerine bakmaya ve üzerlerine basmaya zorlama, küfür, hakaret, tehdit vb. tüm yöntemler kullanıldı. Yaralılara zorla marşlar söyletilmeye, jandarma lehine slogan attırılmaya çalışıldı. Hamamdaki işkencede bazı tutuklular özel olarak seçilerek sorgulandı ve burada öldürüldü. Yaralılar çırılçıplak soyularak işkence ve eziyetlerle çeşitli cezaevlerine sürüldüler.
Bu planlı katliam neticesinde 10 tutuklu öldürüldü, bir çoğu ağır olmak üzere 80in üzerinde tutuklu yaralandı. Sakat kalanlar oldu.
Yaralılar zamanında hastaneye götürülmedi, götürülenler de yeterli şekilde tedavi edilmedi. İşkence hastanede dahi devam etti. Tedaviler tamamlanmadan tüm yaralılar cezaevinde hücrelere atıldılar.
Tutukluların bütün kitapları ve giysileri, paraları, özel eşyaları tahrip edildi hepsine el konuldu.
Savcılar, delilleri operasyoncuların toplamasını/yok etmesini, değiştirmesini engellemediler. Yasal engel olmadığı halde avukatları otopsilere almadılar.
On gün boyunca cezaevine bağımsız gözlemciler alınmadı, her şey operasyoncuları aklayacak şekilde düzenlendikten sonra cezaevi kapıları basına açıldı.
Tutuklularda av tüfeği ve makineli tüfek de dahil olmak üzere çok sayıda silah bulunduğu ileri sürüldü. Fakat bu silahlarla yaralanan bir tek devlet görevlisi bile olmadığı görüldü.
Yapılan otopsiler sonucunda, öldürülenlerde ağır işkence izleri, kimyasal yanıklar, kesikler ve çok sayıda ateşli silah yarası tespit edildi. Tüm cesetlerde öldürücü bölgelerde ateşli silah yarası görüldü. Yapılan işkence o kadar ağırdı ki İsmet Kavaklıoğlunun cesedi resmi yetkililerce üç ayrı isim olarak açıklandı ve İsmet olduğu ancak 4. gün anlaşıldı.
Çok sayıda sendika, dernek, parti ve meslek örgütü olayı katliam olarak niteledi ve lanetledi.
Öldürme, yaralama, işkence, tehdit, hakaret, cinsel taciz, görevi kötüye kullanma, yağma, görevi ihmal gibi bir çok suç nedeni ile katledilenlerin aileleri ve yaralılar, avukatları aracılığı ile şikayette bulundular.
Bu kadar açıklığa karşın olayın sorumlularının yargılanması engellendi, haklarında dava açılmadı. Bizzat operasyon kararını verenlerden birisi olan Ankara Valisi hiç bir gerekçe göstermeden, birkaç cümle ile operasyonu yapan askerlerin yargılanmalarına gerek olmadığına karar verdi. Karara karşı avukatlar Bölge İdare Mahkemesine itiraz ettiler. İtiraz uzun bir süre sonra kabul edildi ancak savcılar bugün hala dava açmadılar.
Katliamdan yaralı kurtulan 85 tutukluya Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Kendi arkadaşlarından beşini öldürmekle ve isyan çıkarmakla suçlandılar. Davanın açıldığı Ankara 5. Ağır ceza mahkemesi, sanıkların cezaevinde örgüt kurarak anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalktıklarını ileri sürdü.
22 Şubat 2000 günü yapılan duruşmaya katledilenlerin yakınları alınmadı, gelen aileler Ankara girişinde ya da Ankarada gözaltına alındı. Avukatlar bile Ankara girişinde jandarma tarafında üç saat gözaltında tutuldu, bazıları ise giremedi. Duruşmaya katılabilen tutuksuz sanıklara bile söz verilmedi. Tutuklular da duruşmaya "asker olmadığı" bahanesi ile getirilmediler. Görevsizlik kararı veren ağır ceza mahkemesi dosyayı DGMye gönderdi.
Cezaevi idarecileri ve gardiyanlar hakkında ise savcılar hızla takipsizlik kararı verdi. Olaylar sırasında cezaevi personelinin dışarıda bekletildiğini kabul eden savcılar gardiyanların arama yapmak için güvenlik güçlerinin desteği ile kibarca koğuşlara gittikleri ama saldırıya uğramaları üzerine çatışmanın başladığı savını da bir başka kararlarına dayanak yaptılar. Verilen takipsizlik kararına karşı yapılan itiraz da sonuç vermedi.
Anayasayı değiştirmeye teşebbüs suçlaması DGM ve Yargıtay tarafından kabul edilmedi, dosya yeniden Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Yaralı kurtulan 85 tutuklu yeniden Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaya başlayacak. Duruşma 24 Ekim 2000 günü yapılacak.
Katliamın asıl sebebinin hücre tipi (F Tipi) cezaevlerini meşrulaştırmak amacıyla kamuoyu yaratmak ve genel bir gözdağı vermek olduğu biliniyor.
Ulucanlar operasyonunu yönetenlerden Ankara İl Jandarma alay komutan yardımcısı diyor ki: "En az zayiatla bu iş bu şekilde oldu. Bugün Türkiyenin başka bir cezaevine bir müdahale gündeme gelirse, çok daha vahim sonuçlar göreceğiz"
Bu vahim sonuçları engellemek hepimizin görevi.
Katliamlara dur demek, katillerin yargılanmasını sağlamak sadece bizim gücümüzle olacak. Bunun ilk adımı bu duruşma olmalıdır.
24 EKİM 2000 SALI günü
Ankara 5.Ağır Ceza Mahkemesindeki
Duruşmaya Katılmaya Çağırıyoruz
yargılanan senin geleceğindir
katliama karşı direnme geleneğidir