İMF-TÜSİAD hükümeti, işçi ve emekçiler için artarak sürecek olan sefaletin resmi belgesi niteliğindeki 2001 bütçesini açıkladı. Açıkladı diyoruz, çünkü bütçenin gerçek hazırlayıcısı sermaye hükümeti değil, onun efendisi olan İMFnin ta kendisiydi. Yaz sonlarında yapılan İMF teftişinde Cottarellinin yapacağımız çalışmaların ana hedefi 2001 bütçesinin hazırlanmasıdır yönlü açıklaması başka bir anlama gelmiyordu.
Görünen o ki, İMF son teftişinde oldukça verimli bir çalışma yürütmüş. Bu çalışma sonunda, uşağının önüne yapacakları soygunun (bütçenin) bütün ayrıntılarını tek tek koymuş ve zamanı geldiğinde açıklanacak olan bu soygunu ilan etme şerefini de hükümetin kendisine bırakarak ülkeden ayrılmış. Hemen eklenmelidir ki, bu kadar açık ve bu kadar pervasız bir saldırının bir o kadar kolay sürdürülmesinin gerisinde, saldırının muhataplarının, işçi sınıfı ve emekçilerin suskunluğu vardır. Bu suskunluk sürdüğü sürece, yeni ve daha büyük saldırılar birbirini izleyecektir.
Emperyalist-kapitalist sistemde bütçeler, toplumun ezilen ve sömürülen yığınlarının ihtiyaçları gözetilerek düzenlenmiyor. Tersine, emperyalist-kapitalist sistemin doğası gereği, bütçeler işçi sınıfı ve emekçi yığınların azami sömürüsünü olanaklı kılacak tarzda hazırlanıyor. İMF tarafından hazırlanan 2001 yılı bütçesinde ise işçi-emekçi yığınların soygunu daha da boyutlandırılıyor.
2001 yılı için hazırlanan ve 48.4 katrilyon lira büyüklüğünde olan yeni bütçeye yakından bakıldığında, emperyalist sermaye ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin çıkarları doğrultusunda hazırlandığı rahatlıkla görülecektir. Yeni bütçe, krizin faturasını işçi ve emekçilere, özelleştirmeler, işten atmalar, örgütsüzleştirmeler, sefalet ücretleri ve yeni vergilerle ödetmeyi hedeflemektedir.
2000 yılı bütçesinde emekçilerin sırtına yüklenen vergilerle elde edilen gelirler, emperyalist tekeller ile işbirlikçi tekelci sermayenin semirmesine yeterli görülmemiş olacak ki, 2001 bütçesinde bunu telafi etme yoluna gidilmiştir. Geçen yılki bütçede 24 katrilyon olan vergi gelirleri 2001 bütçesinde %33lük artışla 31.8 katrilyon liraya yükseltilmiştir. Böylece emperyalist tekeller ile yerli işbirlikçilerinin semirme ihtiyacına yanıt verilmeye çalışılmaktadır.
Bütçenin dikkat çeken bir diğer yanı, personel giderleriyle ilgili bölümüdür. Bu konuda geriye dönülüp bakıldığında, saldırının boyutu rahatlıkla görülecektir. 1980lerde bütçenin personel gideri için ayrılan miktarı %33 iken bugün %20lere gerilemiştir. Bu, kamu kesimi toplusözleşmeleri ile memur maaşlarına %16 civarında bir zam oranı demektir.
Bütçede yatırımların durumuna gelince. Büyük bölümü işçi ve emekçilerin soyulmasıyla oluşturulan bütçedeki 43.1 katrilyonluk gelirin yatırıma ayrılan bölümü sadece 3-3.5 katrilyon liradır. İMF-TÜSİAD hükümeti vergiyi işçi ve emekçilerin, eğitim ve sağlık başta olmak üzere diğer bir dizi kamu hizmetinin ihtiyacını karşılamaya ayırmıyor. Toplanan vergi dış borç faizlerinin ödenmesi ile tekelci sermayenin kasalarının doldurulması için kullanılıyor. Vergileri ödeyen biz işçi ve emekçilerken, kullananı asalak sermaye sınıfı oluyor.
Son olarak sermaye devletinin bütçedeki değişmez saldırılarından biri olan özelleştirme saldırısına değinelim. Hükümet İMFye verdiği ana niyet mektubunda, 2001 yılında 6 milyar dolarlık bir özelleştirme gerçekleşeceğini söylüyor. Bu 6 milyar dolarlık özelleştirme hedefinin 3.6 katrilyon liralık bölümü Telekom ve enerjideki özelleştirmeleri kapsıyor. Ve bu miktarın bütçenin belirlediği 43.1 katrilyon liralık gelire şimdiden dahil edildiği söyleniyor. Bu da 2001 yılında öngörülen özelleştirmeler üzerinden işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsünün artarak devam edeceğini gösteriyor.
İMF-TÜSİAD hükümeti pervasızlıkta sınır tanımıyor. Biz işçi ve emekçilerin bu soygun ve sömürü düzenine karşı mücadeleyi yükseltmek dışında bir seçeneğimiz yok.
Ekonomide ince ayar:
Sermaye devletinin ekonomi bürokratları bugünlerde yeni saldırı politikalarını gündeme getiriyorlar. Bu çerçevede İMFnin ince ayar isteğinin gerçek niteliği de açığa çıkıyor.
Yaz döneminde denetime gelen İMFnin Türkiye valisi Cottarelli, hükümetin işçi sınıfı ve emekçileri sefalete mahkum eden ekonomik tedbirlerini olumlu karşılamış; fakat eksikleri olduğunu, bunların yapılacak bir ince ayarla giderilebileceğini açıklamıştı. Hükümet de, İMFnin talimatları doğrultusunda bir Ek Önlemler Paketi hazırlamıştı. Ancak bu paketin içeriğine bakıldığında, ayarın pek de ince olmadığı, hatta kapsamlı bir soygun hareketine girişildiği anlaşılıyor.
Bu pakete göre, daha önce çıkarılan geçici vergiler kalıcı hale getiriliyor. Örneğin, eğitime katkı payı adı altında taşıt alım-satım ve devir, tapu tescil, seyahat biletleri vb.den geçici olarak alındığı açıklanan vergilerde yüzde 250 ve yüzde 500 oranında bir artırıma gidiliyor. Yanısıra, deprem vergisi olarak, bir defaya mahsus alınacağı açıklanan vergiler de (telefon vb.) kalıcı hale getiriliyor.
Geçtiğimiz haftalarda Başbakan Bülent Ecevit başkanlığında toplanan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) 2001 yılı bütçesini ve bu ek önlemler paketini görüştü. Toplantı sonrası Ecevitin Enflasyonla uyumlu gelirler politikası uygulamasına 2001 yılında da devam edilecek açıklaması, aslında sermaye devletinin işçi sınıfı ve emekçilere yönelik yıkım saldırılarını yoğunlaştıracağını anlatıyor.
YPK toplantısında alınan kararlara göre; bütçe açığının aşağılara çekilmesi için gelirleri artırma, giderleri azaltma politikası uygulanacak. Gelirlerin kimler üzerinden artırılacağını bu ek önlemler paketi fazlasıyla açıklıyor. Giderlerin azaltılması için düşünülen ise, kamu çalışanlarına 2001 yılı içinde yüzde 15in üzerinde zam verilmemesi.
Geçtiğimiz yıl sonu ve bu yılın başında deprem vergisi adı altında toplanan ek vergilerin tutarı 3.2 milyar dolardı. Bunların ancak 800 milyon doları deprem bölgesinde konut inşaatı için kullanılmış. Geri kalan 2.4 milyar doların akıbeti ise açıklanamıyor. Hükümetin ek önlemler paketi aracılığıyla el koyacağı miktar bu kez 6 katrilyondur. Bu miktarın da deprem vergileri gibi batık bankaların kurtarılması vb. aracılığıyla sermayeye peşkeş çekileceği açıktır.
Sermaye hükümetinin attığı her adım işçi sınıfı ve emekçilerin yıkımının derinleşmesi anlamına geliyor. Deprem felaketinin yaralarını saracağız vaatlerinin nasıl bir yalan olduğu bu ek saldırı paketiyle daha açık görülüyor. Önümüzdeki ay içerisinde mecliste görüşülüp karara bağlanacak olan 2001 yılı bütçesi de, işçi ve emekçilerin sefaletinin derinleştirilmesine, sermayenin ise ihya edilmesine dayalı bir bütçe olacaktır.
Bu hükümet işçi sınıfı ve emekçilerin suskunluğundan ve örgütsüzlüğünden cesaret alarak bu kadar pervasızca saldırıyor. Saldırılara ve sefalete daha fazla izin vermeyelim! Partimizin etrafında birleşip örgütlenerek, sermaye iktidarına karşı mücadeleyi yükseltelim!