ARSIVANA SAYFA
 
21 Ekim '00
SAYI: 39
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Teslim olmaktansa ölmeyi yeğleriz
Sefaletin koyulaştırılması nın resmi belgesi
Kamu çalışanları üretimden gelen güçlerini kullanmak zorundadır
Sınıf politikasından yoksunluk
POAŞ’ta toplu işten çıkarma sert tepti
Kazanmak için grev silahından başka yol yok!
“İş güvencesi” yasa taslağı ve sendikalar
Ordunun Kürdistan basın turu ve turdan yansıyanlar
Sezer’e rektörler muhtırası
SES Genel Kurulu’nda devrimci çıkış
Birleşik Metal-İş Kongresi
Gün ölümüne bir kararlılıkla harekete geçme günüdür!
Hücre saldırısı ve yeni zindan direnişi
Öleceğiz ama hücrelere girmeyeceğiz
“Her türlü bedeli ödemeye hazır ve kararlıyız!”
Hücre saldırısı ve devrimci sorumluluk
Ümraniye’de provokasyonlar ve saldırı hazırlığı
Habip ve Ümit’i andık
Emperyalist barış politikası Filistin halkının özgürlük tutkusunu yokedemedi
Barış süreci çifte standarttan ibaret
Kıbrıs’ta TC’nin yıkım programına karşı genel grev
Burjuva basından seçmeler
Bir kitap: “Benden selam söyle Anadolu’ya!”
25 yıl önceki Ulucanlar’da ki vahşetin öyküsü
Ulucanlar davasına çağrı
Mücadele Postası
 



 
 
TİKB, TKP/ML, MLKP, TKEP/Leninist, TDP, Direniş Hareketi, THKP-C/MLSPB ve Devrimci Yol davalarından tutsaklar:

“Her türlü bedeli ödemeye hazır ve kararlıyız!”


“F Tipi” olarak adlandırılan hücre tipi cezaevleri, biz devrimci siyasi tutsakları katı bir tecrit ve izolasyona tabi tutarak politik teslimiyet ve pişmanlığa zorlama amacıyla faşist devlet tarafından gündeme getirilmiştir.

Ancak, “F Tipi” cezaevlerinin gündeme getirilmesini, cezaevleriyle sınırlı, salt siyasi tutsaklara yönelik bir saldırı olarak görmek büyük bir yanılgı olur. Saldırı çok daha geniş kapsamlıdır ve tüm emekçi sınıflara yöneliktir. Sorunun temelinde, sistemin içinde debelendiği krizin derinleşmesi ile bu krizden çıkabilmek için işçi sınıfı ve emekçi halkın siyasal ve ekonomik haklarına gitgide daha fazla saldırma ihtiyacının büyümesi vardır. Emekçi sınıfların politik özgürlük mücadelesi ve kesin kurtuluş özlemi büyürken, daha fazla sömürü ve daha fazla soygun ihtiyacı içindeki sömürücü egemen sınıflar ve emperyalist sermayenin buna yanıtı daha fazla baskı, daha zorba bir saldırganlık olmaktadır. Cezaevlerinde hücre tipi saldırısının gündeme getirilişi, temeldeki bu yönelimin bir parçası olmakla kalmayıp, eğer önü zamanında kesilmezse önümüzdeki süreçte tüm topluma karşı girişilecek yeni hayasız saldırıların da habercisi ve öncüsüdür. Başbakan Ecevit’in, “Cezaevlerine hakim olmadan bu ekonomik programı uygulayamayız” sözü, bu gerçeğin açık bir itirafıdır.

Devrimci siyasi tutsaklar olarak siyasal kimliğimize ve kazanılmış demokratik insani haklarımıza yönelik bu faşist saldırıya asla boyun eğmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna karşı direnecek ve hücrelere girmeyeceğiz. Bizim bu direnişimiz, haklı ve meşru olanın ötesinde genel demokrasi ve emekçi sınıfların politik özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır. Bizim, hücre tipine karşı çıkışımız ve direnişimiz, onlarca yıllık sendikal kazanımları dahi gaspedilmek istenilen işçi sınıfının ve diğer emekçilerin politik özgürlük ve kurtuluş mücadelesinden ayrı değildir. Kürt ulusunun varlığını dahi tanımayan, kendi kaderini özgürce tayin etme hakkı başta olmak üzere en temel demokratik haklarını zorbalıkla gaspeden Türk şovenizmine ve faşizme karşı mücadelenin bir parçasıdır. Emekçi memur sendikalarını tanımaya bile yanaşmayan güçlerle cezaevlerindeki devrimci tutsakların yaşamı paylaşma temelindeki örgütlülüklerine dahi tahammül edemeyen saldırgan güçlerin adresi aynıdır... Üniversitelerde faşist YÖK düzeninin alçaltıcı boyunduruğuna karşı çıkan öğrenciler, öğretim üyeleri ve üniversite çalışanları, hücre tipine karşı mücadeleyi kendi dışlarında görmemelidir... İMF ve Dünya Bankası’nın sömürü ve soygun reçetelerine, MAİ ve MİGA’ya, “küresel” emperyalist haydutluğa ya da MGK saltanatına, vurgun ve talana, ahlaki çürümeye, kültürel yozlaşma ve yoksullaşmaya, kısacası sömürü düzenine, faşizme ve emperyalizme karşı içten ve tutarlı bir mücadele ile hücre tipine karşı mücadele bir ve aynıdır.

Politik özgürlük ve demokrasi mücadelesi, son tahlilde bir iktidar mücadelesidir. Sömürücü sınıfların her türlü egemenliğine son verilmediği sürece, işçi sınıfı ve emekçi halkın hakları ve özgürlükleri kalıcı ve gerçek olamaz. Onların egemenliği altında bu hak ve özgürlükler her zaman için sınırlı, sahte ve sürekli bir saldırı tehdidi altındadır. Fakat bu gerçek, iktidar mücadelesi yolunda bu hakların her biri uğruna dişe diş bir mücadele yürütmenin zorunluluğunu ve bu mücadelenin önemini ortadan kaldırmaz. Çünkü, işçi ve diğer emekçi sınıfları iktidara ve kurtuluşa yaklaştıracak mücadele budur. Bu nedenle bütün emekçi sınıfları, Kürt halkını, ilerici, devrimci güçleri şu hedef ve istemler temelinde birlikte mücadele vermeye çağırıyoruz:

1- F Tipi projesinden vazgeçilmeli, yapımı tamamlanan zindanlar kapatılmalı, süren inşaatlar durdurulmalıdır;

2- Zindanlar yıkılsın, bütün tutsaklara özgürlük;

3- Terörle Mücadele Yasası (TMY) bütünüyle ortadan kaldırılmalıdır;

4- DGM’ler kapatılmalı, yaptığı yargılamalar sonuçlarıyla birlikte iptal edilmelidir;

5- Savunm hakkımız başta olmak üzere, bütün saldırıların yasal temeli haline getirilen “Üçlü Protokol” iptal edilmelidir;

6- Başta Ulucanlar, Buca, Ümraniye, Diyarbakır ve Burdur zindanları olmak üzere zindanlardaki katliam ve işkencelere katılanlar ile onların sorumluları cezalandırılmalıdır.

Faşizmin hücre tipi saldırısına karşı mücadelemizin asgari talepsel çerçevesi budur. Genel demokrasi ve politik özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak ele alınacak tutarlı ve bütünlüklü bir hücre karşıtı mücadele de bu talepler temelinde yükselmelidir.

Bu temel perspektiften hareketle bugün hücre tipi saldırısına karşı mücadele ve direnişimizin merkezinde, “Hücre tipi saldırısından vazgeçilsin. F Tipi cezaevleri kapatılsın” güncel talebi vardır. Hiçbir gözboyama manevrası ve kısmi revizyon, hücre tipi cezaevlerini bizlere kabul ettiremez. Kamuoyunda doğan tepkileri yatıştırmak amacıyla devletin girişebileceği, örneğin TMY’nin 16. Maddesi’nin değiştirilmesi ile sınırlı vb. göz boyama manevraları kimseyi aldatamayacaktır. Çözüm, zindanların yıkılması ve tutsakların özgürleştirilmesi mücadelesinin bir parçası olarak bizleri siyasal düşünce ve idealleimizden vazgeçirmeye yönelik baskı ve yaptırımlara dayalı faşist “ıslah” amacını boşa çıkarmak ve bunun somut kanıtı olacak adımlarının atılmasıdır.

Siyasi varlığımıza, kazanılmış haklarımıza ve can güvenliğimize yönelik faşist bir saldırı olarak hücre tipi cezaevlerine karşı bütün benliğimiz, gücümüz ve olanaklarımızla direneceğimiz bilinmelidir. Bu süreçte yeri ve zamanı geldiğinde Süresiz Açlık Grevi-Ölüm Orucundan fiili eylemlere kadar her türlü eylem biçimine başvurmakta tereddüt etmeyeceğiz. Hücreleri ve hücre sistemini hiçbir koşul atında kabul etmeyeceğiz, buna karşı direnişimizi her durum ve koşulda sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu amaçla tek bir cezaevine yapılan bir saldırıyı bütün cezaevlerine ve hepimize yapılmış kabul edeceğiz. Aynı şekilde yeni yakalanan hiçbir devrimci tutsağın hücre tipi cezaevlerine kapatılmasına seyirci kalmayacağız.

Bizler, kendi cephemizden her türlü bedeli ödemeye hazır ve kararlıyız. Bu bedellerin asgariye indirilmesi, demokratik güçlerin ve emekçi sınıfların, bizim tamamen haklı ve meşru taleplerimizi sahiplenerek eylemli bir tarzda yanımızda yer almalarına bağlıdır. Bugün bu konuda bizler için çok değerli bir sahiplenme ve duyarlılık ortaya çıkmıştır. Her zaman yanımızda bulduğumuz ailelerimiz ve yakınlarımızın yanı sıra demokratik güçler, işçi ve memur sendikaları, Barolar, Tabip Odaları ve diğer meslek odaları, aydın ve sanatçı girişimleri, üniversiteler ve semtlerde gençlik tarafından verilen mücadele daha bugünden faşist devlete bu konuda belirgin geri adımlar attırmıştır. Fakat asıl hedeflenen sonuca ulaşılabilmesi için daha alınması gereken yol, yapılması gerekenler vardır. Bu gerçekten hareketle:

- Tüm işçi ve emekçi memur sendikalarını, öncü işçi ve emekçi platformlarını vb.

- Baroları, Tabip Odalarını, TMMO ve bağlı odaları,

- Bütün demokratik kitle örgütlerini ve yöre derneklerini,

- Faşizme ve sömürü düzenine karşı olan tüm aydın ve sanatçıları,

- Üniversiteli ve liseli gençliği,

- Gecekondu semtlerinin emekçilerini, kısacası, faşizme ve sömürü düzenine karşı politik özgürlük ve sınıfsal kurtuluş mücadelesi veren tüm güçleri, faşizmin hücre tipi saldırısına karşı kararlı bir tutum almaya, mevcut hareketi ve eylemleri büyütmeye ve yaymaya, salt açıklamalarla vb. yetinmeyerek kitlesel eylemler düzenlemeye, “F Tipi Cezaevleri Kapatılsın” talebini kendi sınıfsal talepleri ve genel demokrasi ve politik özgürlük talepleriyle birleştirerek güçlü ve birleşik bir emekçi kitle hareketinin kaldıracı haline getirmeye çağırıyoruz.