İzmir Hücre Karşıtı Platform:
Hücre sistemi ölümdür, izin verme!
Bana ölümün gölgesinin vadisinden söz etme, ben orda yaşıyorum.
(19 yıldır hücrede kalan Mumia Abu-Jamal)
Öncelikle mahkumlar değil, insanlar diyoruz. Özgürlüğü belirli süre alınmış insanlar... İnsanlarla ilgiliyiz. Onun için cezaevleri ile ilgiliyiz. Özellikle 1980 darbesinden sonra ülkemizdeki yangının odaklarından biri olduğu için, bu yangını söndürmeye çabaladığımız için ilgiliyiz. İnsan hakları ihlallerinin en yaygın olduğu yerler olduğu ve buna karşın seçeneklerin çok sınırlı olduğu için ilgiliyiz. Bu eşitsizlikler dünyasında eşitsizliklerden en çok mağdur olanlar cezaevlerinde olduğu için ilgiliyiz. (Dr. Ata Soyer)
Ülkemizdeki cezaevleri için devletin en yetkili ağızlarından sokaktaki insana kadar herkes tarafından kullanılan kanayan yara tanımlanması, özellikle son dönem uygulamaları ve Ulucanlar katliamı ile mecazi anlamından çıkıp bir gerçekliğin ifadesine bürünmüştür (Av. Zeki Rüzgar). Bu gerçekliğin üzerine gidilmesi ve sorunların temel hak ve özgürlükler yönünde çözülmesi için adımlar atılması gerekirken, ülke yönetimi tarafından sorunların çözümü için F tipi cezaevi projesi kamuoyuna sunulmuştur.
Her ne kadar Türk tipi, oda tipi dense de dünya demokratik kamuoyu bu yüksek güvenlikli cezaevlerine ve ölü hücrelerine yabancı değildir. Bu cezaevlerinde belirleyici olan; konulan hücrenin boyutları değil, içine kapatılan kişinin dış dünya ile ilişkisinin kesilmesi- yani tecritidir. Kore savaşından sonra CİA tarafından deneyler sonucu ortaya çıkarılan bu tip cezaevlerinin amacı: Tecrit ve izolasyon yöntemi ile kendilerine karşı olan tutukluların yeni kalıba dökülmesi, tinsel, tarihsel, kültürel kişiliklerinin parçalanması, tüm özgünlüklerinin, orijinalliklerinin yokedilerek, dış dünyadan, tarihten, insanın bizzat kendisinden yalıtılmasıdır.
Bu cezaevlerinde uygulanan tecritin diğer işlevi de, muhalif olan herkesi baskı altına almak, sindirmek, boyun eğdirmek, parçalamak, yoketmektir. Bu nedenle tecrit, diğer işkence yöntemleri arasında beyaz terör olarak tanımlanmaktadır. Hücreyi ve tecriti savunanlar, bu modeli güvenlik gerekçesine dayandırmaktadırlar. Cezaevlerinde 1980 sonrası 500e yakın insan yaşama veda etmek zorunda kalmıştır. 1989 yılı Eskişehirden Aydın Cezaevine sevkte 259 kişi öldüresiye dövülmüştür. 1991 Eskişehir Cezaevine sevklerde 119 kişi dayak ve işkenceye maruz kalmıştır. 1995 yılında saldırı sonucu 11 kişi, 96nın ilk üç ayında 4 kişi cezaevinde yaşamını yitirmiştir, 1996 Eylülünde Diyarbakır Cezaevinde 10 tutuklu kafa bölgelerine aldıkları darp sonucu ölmüştür. Eylül 1999da Ulucanlarda 10 tutuklu silah ve işkence ile öldürülmüştür. Bu yaşam hakkı ihlalleri gözönünde bulundurulursa, güvenliği tehlikede olanlar Devlet Güvencesi altında olması gereken tutuklulardır.
Bugün en değerli varlık olarak kabul edilen insanın bilimsel veriler ışığında sahip olması gereken asgari koşullar belirlenmiş, bütün dünyada, vazgeçilmez hakları tespit edilmiş ve hiçbir şekilde bu haklarından mahrum bırakılmayacağı gerek ulusal kanunla, gerekse uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Ulusal hukukumuzda da, başta Anayasa olmak üzere çeşitli kanunlarla bu haklar sayılmıştır. Ayrıca bu konuda birçok uluslararası sözleşmeye ülkemiz tarafından imza atılmış ve sözleşmeler TBMM tarafından usulüne uygun olarak kabul edilerek onaylandığından ulusal normlar haline gelmiştir.
Bugün 42 cezaevinde onarımlar ile hazırlanan yaklaşık 4000 adet hücre ile 6 ilde yapımına başlanmış olup 2000 yılı ortalarında bitmesi planlanan ve birçok ilde yapılması için kaynak aranan F tipi -hücre cezaevleri, yasalarla güvence altına alınmış olan tüm bu insan haklarına yönelik bir saldırıdır (Av. Zeki Rüzgar). Yine ülke yöneticileri F tipi cezaevlerinin Avrupa standartlarında olduğunu söylemektedirler.
Oysa bu konuda Avrupa ülkelerinin de sicili bozuktur. Örneğin: 1986 yılında, BM İnsan Hakları Komisyonu, Almanyanın RAF tutuklularına uyguladığı tecrit-izolasyon politikalarının uluslararası boyutta kabul edilen işkence tanımına uyduğunu ifade etmiştir. Yine Demokratik Hekimler Birliği de, Tutukluların en az 10-15 kişi olmak kaydıya gruplar halinde birarada tutulmamaları durumunda, fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkların oluşumunun engellenemeyeceğini belirtmiştir.
Adalet Bakanlığı F Tipi-Hücre cezaevlerine siyasi suçlular organize çetelerin konulacağını beyan etmektedir. Organize çete suçlaması ile cezaevinde kalanların durumları hepimizce bilinmektedir. Afyon Cezaevinde hücrede kalan iki kişiye silahla saldırılmıştır. Bayrampaşada 7 kişi silahlı saldırı ile öldürülmüştür. Yine Kartal F Tipi Cezaevinde hücrede(!) kalan Çakıcı 40 adamı ile rahatça görüşebilmekte ve hücresine misafir kabul etmektedir.
Tüm bunlar gelen hücre saldırısının siyasi mahkumları hedef aldığını göstermektedir. Dışarıda tahkim, mezarda emeklilik, sosyal güvenliğin tasfiyesi, zorunlu tasarrufların gaspı, özelleştirme, tarım reformu, paralı eğitim adı altında İMF paketleri ile tüm işçi-emekçilere-köylülere yönelik saldırının yaşandığı bu süreçte, F tipi cezaevleri toplumsal muhalefete de gözdağı işlevi görecektir.
İnsan onuruna aykırı olan F (hücre) tipi cezaevi insanlar için kör, karanlık ve dipsiz bir kuyudur, ikinci bir cezalandırmadır, güvenlik sorunu bulunmaktadır, birlikte yaşama alışkanlığını yokedicidir, işkenceyi zamana yayarak sistemleştirmektedir, insancıl ve demokratik değildir, psikolojik sorunların yaratıcısıdır. Yeni acılara ve toplumsal gerilime neden olacaktır, kamuoyuna ölümcül bir geleceğe razı olmanın utancını yaşatacaktır (Akın Birdal).
Bu gerçekler doğrultusunda biz İzmir Hücre Karşıtı Platformu: Toplumun tüm kesimlerine yönelik sindirme politikası olarak gördüğümüz hücre sistemine karşı olacak ve insan onuru-yaşamı için mücadele edeceğiz. Tüm kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
F tipi cezaevi yapımına son!
Hücre sistemi ölümdür, izin verme!
30 Haziran 2000
İzmir Hücre Karşıtı Platform
DİSK/Genel-İş 3 Nolu Şb., DİSK/Limter-İş, DİSK/Bank-Sen, DİSK/Emekli-Sen 3 Nolu Şb., DİSK/Nakliyat-İş, Türk-İş/Belediye-İş 1-2-4-6 Nolu Şubeler, Türk-İş/TÜMTİS, KESK/Tüm Bel-Sen 2 Nolu Şb.,
HADEP, ÖDP, SİP, DBP (İzmir İl Örgütleri),
TİHV İzmir Temsilciliği, İzmir İHD Şb., İzmir ÇHD, Pir Sultan Abdal Derneği İzmir Şb., Halkevleri 5. Bölge Temsilciliği, Ege TAYAD, Öğrenci Dernekleri,
Devrimci Demokrasi, Atılım, Odak, Kızıl Bayrak, Devrimci Mücadele, Özgür Gelecek, Alınterimiz, Yaşadığımız Vatan, Yaşamda Gençlik, Özgür Halk, D. İ. Mücadele Birliği
Hücre karşıtı platform alanlara çıktı
İzmirde otuzun üzerinde sendika, kurum ve devrimci çevreler tarafından oluşturulan İzmir Hücre Karşıtı Platform, kuruluşunu resmi olarak duyuruşundan yaklaşık bir hafta sonra (30 Haziranda) ilk kez Konak Meydanında bir basın açıklaması düzenledi.
Cuma akşamı saat 17:00de gerçekleşen eyleme yaklaşık 300 kişi katıldı. Eylemde Hücre ölümdür, izin verme!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!, Evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz! sloganları atıldı.
Hücre karşıtı platform adına basın metnini yazar Hacay Yılmaz okudu. Yılmaz, 96 ölüm orucu ve açlık grevinin, Ulucanlar katliamlarının bir daha yaşanmaması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz, yüreklerimizin yarısını onlara ayıracağız, dedi.
|