ARSIVANA SAYFA
 
8 Temmuz '00
SAYI: 25
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan...
Saldırıları püskürtmek için mücadelenin önündeki hain...
Büyük bir siyasal sınıf çatışmasına doğru
Sermayenin siyasal başarısının dayanakları...
ESK toplantısı ve Koç'ların şansı
Türkiye'de ve dünyada yoksullaşma
Belediye işçileri İstanbul'da üç belediyede grev ilanı astı
Çayırhan Termik Santrali 23 Haziran'da özelleştirildi
SES'e yönelik saldırılar sürüyor
2 Temmuz Ankara mitingi sonrasında yüzlerce kişi...
Asım Bezirci mezarı başında 2 Temmuz anması
ÇEAŞ soygunu
Bir dağıtımdan gözlemler
Programda tarım ve köylü sorunu/2
Murat Dil ölümsüzdür!
Burdur Cezaevi'nde katliam girişimi
ÇHD'nin Ankara yürüyüşü
Hiçbir güç devrimci iradeyi kırmaya yetmeyecektir
Hücre sistemi ölümdür, izin vermeyelim!
Otomobil İşçileri Danışma Konferansı Sonuç Bildirgesi
Rusya'da iktidarın manevra alanı daralıyor!
Exsa işçilerine mektup
Komünist militanlardan parti programı üzerine
Mücadele tarihimizden
Bir roman: O bir militandı
Mücadele postası
Tüm başlıklar



 
 
Türkiye ve dünyada yoksullaşma


Deniz Gökçe


Yıllardan beri işçi sınıfı ve emekçi kesime, eşitlik, adalet, sosyal devlet vaazları verildi. Her söylemin tam tersi gerçekleşti. Artık sermaye devletinin kullanacağı malzeme tükendi. Devletin bütün kirli işlerinden soygunculuğa kadar, işçi ve emekçilerin güvenleri her alanda yitirilmiştir.
Sermayenin artan kârlarıyla servet-sefalet arasındaki kutuplaşma arttı. Türkiye’de nüfusun yaklaşık %20’si işsiz. İşsizlik İMF’nin boyunduruğu altındaki ülkelerde çığ gibi büyüyor. Aşağıdaki tabloda birkaç ülkeden örnek yer alıyor.

Ülke Kişi başına
gelir (dolar)
En yoksul
%20
En zengin
%20
Eşitsizlik
göstergesi
Brezilya 4720 2.5 64.2 60.1
G. Afrika 3400 3.3 63.3 58.4
Şili 5020 3.5 61.0 56.5
Meksika 3680 4.1 55.3 50.3
Türkiye 3130 4.7 54.9 49.0


İstanbul gibi büyük bir sanayi kentinde, en yoksul ile en zengin arasındaki fark 1447 kattır.

UNİCEF’in Türkiye’de Bölgelerin Gelişimi 2000 raporuna göre, %14.2’lik nüfus yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kentlerin sokaklarında binlerce evsiz, yarın karnını nasıl doyurabileceğinin kaygısıyla yaşıyor. Çöplerden yiyecek toplayan, binbir türlü hastalığa mahkum edilen yoksullar ordusu günden güne büyüyor.

Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’ndeki yıkılışın ardından, sosyal yıkım ve savaşlar geldi. Yugoslavya’da resmi rakamlara göre %20 işsizlik var. Polonya’da halkın %50’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Rusya’da ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde tam bir sosyal-kültürel jenosid yaşanıyor. Avrupa ülkelerindeki göçmen işçiler de bu yoksulluğu paylaşıyor.

Dünyada zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki gelir eşitsizliği de büyümüştür. Emperyalistlerin yıllarca kendi ülkelerindeki işçi ve emekçilere sus payı olarak tanıdığı haklar, bağımlı ülkelerin sömürülmesiyle edinilen kaynaklardan oluştu. Yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin talan edilmesinin yanında, bu ülke halkları da alabildiğine yoksullaştı, köleleşti.

Sadece Güney Asya’nın %59’u, günde bir doların altında yaşamaya mahkum ediliyor. Fakat bu ülkelerdeki savaşa milyarlarca dolarlık harcama yapılmaktadır. Dünyanın en zengin 225 kişisinin serveti 2.5 milyar yoksul dünya insanının, yani insanlığın neredeyse yarısının gelirine eşit. Emperyalist ülkelerde kozmetik endüstrisinde tüketime harcanan para 12 milyar dolar iken, dünyada açlık çeken çocuklar için yapılması gereken harcama 13 milyar dolardır. Avrupa ve ABD’de kedi-köpek mamaları için 17 milyar dolar harcama yapılabiliyor.

Dünya üzerinde yaşayan halklar doğal zengin kaynakların içinde görülmemiş bir yoksulluğa itiliyor. Emperyalizmin tam desteğine sahip faşist diktatörler, kendi halklarına karşı kitlesel katliamlar gerçekleştiriyor.

Türkiye’nin sanayi kentleri, İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir ve Ankara vb., gelir dağılımında en büyük uçurumu yaşayan kentler. Yoğun göçlerle işsizlik, çalışma yaşamında rekabet, düşük ücretle çalışma... Bazı işkollarında asgari ücret bile fazla görülüyor. Üretimin parçalara ayrılmasında fason üretim yapan orta ölçekli yerlerde, çocuk işçi çalıştırılarak, böylece işçilik maliyetleri daha da düşürülmektedir. Çocuk işçi çalıştırma uygulaması, özellikle orta burjuvaziye ait orta ölçekli atölyelerde sözkonusudur.

İstanbul, Türkiye sanayisinin kalbinin attığı yer. Bu ilimiz ülke gelirinin %27,5’ini almaktadır. Ve İstanbul’da (8 milyonluk şehir), nüfusun %1’i İstanbul gelirinin %30’una el koymaktadır.

İstanbul’da en yoksul ailenin yıllık geliri 700 dolarken, en zengin ailenin ise 1 milyon 600 bin dolardır.

Kapitalizm ölümdür!.. Yoksulluk ve barbarlıktır!..