Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim 2002
Sayı: 54
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Seçim oyununu boşa çıkarmak için görev başına!
  Sermayenin çözümü seçimde, gençliğin çözümü devrimde!.
  Yeni dönem artan sorunlarla başladı
  ODTÜ'de alternatif açılış şenliği örgütledik!
  Yeni dönem çalışması; görev ve sorumluluklar
  Bir Amerikancı düzen partisi olarak CHP
  İÜ açılış şenliklerine kitlesel katılım
  Seçimler, reformist blok ve parlamentarist hayaller
  Geleceğimize sahip çıkalım!
  Emperyalist saldırganlığı ve savaşı durduralım!
  Kürt gençliğine çağrımızdır: Düzenin oyunlarını bozalım!
  ABD'nin savaş hazırlıkları ve Türk burjuvazisinin hesapları
  Ulucanlar: Görkemli bir direnişin adı
  Düzenin "yeni" kahramanları
  Hacıbektaş şenliğinde yoldaşça paylaşım
  Yaz dönemi çalışmamız
  Bu şehir ayağa kalkacak bir gün...
  Üniversitelerde polis, idare ve sivil faşist işbirliğine son!
  Bir emperyalist baskı ve sömürü birliği: AB
  Tüm Filistinli çocuklara...
  Üretime katılmanın önemi
  YTÜ'de dağıtılan bildiriden...
  Okur mektupları



 
 
Bir emperyalist baskı ve sömürü birliği: AB

Geçtiğimiz Temmuz ayında meclisten geçirilen AB uyum yasaları kapsamındaki “demokrasi paketi” ile yeni bir boyut kazanan AB tartışmaları, seçim ve savaş gündeminin güncelliği çerçevesinde ayrı bir önem taşıyor. AB’ye girmenin demokratikleşme, kalkınma, insanca yaşam için bir zorunluluk olduğu, sermaye örgütleri ve tekelci medya tarafından sürekli dillendiriliyor. Bu tartışmaların üzerindeki örtü kaldırıldığında, işin aslının hiç de böyle olmadığı, işçiler, emekçiler ve gençliğin daha fazla baskı ve terörle yüzyüze kalacağı, daha fazla açlığa, sefalete ve yıkıma sürükleneceği görülecektir.

“Demokrasinin beşiği” Avrupa’da neler oluyor?

Dünya Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (ICFTU) yaptığı bir araştırmaya göre Avrupa ülkelerinde kadın ve erkekler arasındaki ücret farkı %35'lere ulaşıyor. Pek çok AB ülkesinde kayıt dışı çalışma had safhada. Özellikle tarımda çocuk emeği sömürüsü sözkonusu. Portekiz’de turizm, tekstil ve inşaat sektörlerinde pek çok çocuk günde 10-14 saat çalışıyor. Bu çocuklardan bazılarının işverenleri tarafından kötü amaçlar için kullanıldığına ve çocukların ciddi düzeyde fiziksel ve psikolojik zarar gördüğüne ilişkin raporlar bulunuyor. İngiltere’de 13-15 yaş arasında çalışan çocukların %40’ı kayıt dışı sektörlerde çalışıyor. Ayrıca çocuk işçilerin %44 gibi büyük bir kısmı iş kazası geçirmiştir ve bu çocukların dörtte biri 13 aşın altındadır. Almanya’da bazı hapishanelerde mahkumlar özel sektör tarafından, rızaları olmaksızın piyasa ücretlerinin sadece % 5’ine çalıştırılıyor. Yunanistan hükümeti kısa bir süre önce denizcilerin başlattığı genel grevi bastırmak için olağanüstü hal ilan etti. Grevi bitirmeyenler para ve hapis cezalarına mahkum edildi.

Özelleştirmelere paralel olarak bütün AB ülkelerinde paralı eğitim adım adım hayata geçiriliyor. Diğer sosyal hizmetler özelleştiriliyor.

AB’ye üye ülkelerde özellikle 11 Eylül vesilesi ile peşpeşe çıkartılan yasalarla “azınlık hakları”, “göçmen hakları” gibi, insan hakları tanımının altında tanımlamalara gidildi. Bağımlı ülkelerden çalışmak için gelmiş olanlar insan hakları kapsamına alınmıyor.

Düzen muhalifi güçlere karşı baskı ve terör tırmandırılıyor. Polis devleti uygulamaları kurumlaştırılıyor. Küreselleşme karşıtı gösterilerde Cenova’da, Prag’da, Stockholm’de polisin estirdiği terör hala belleklerimizde.

AB ülkelerinde işsizliğe göçmen işçilerin sebep olduğu propaganda edilerek, yabancı düşmanlığı körükleniyor. Bu sayede işsiz gençlik arasında ırkçı-faşist eğilimler geliştiriliyor. Gençlik bir kez daha düzenin oyunlarına alet ediliyor.

AB’li emperyalistler ABD emperyalizminin Afganistan’a saldırısını desteklediler. İsrail’in Filistin’e yönelik katliamlarını ise sessizlikle geçiştiriyorlar.

Ülkemizdeki F tipi hücrelerin en büyük destekçisi de AB emperyalizmi.

AB uyum yasalarının gerçek yüzü

“AB’ye uyum” adı altında çıkarılan yasaların demokratikleşme yasaları olduğu propaganda ediliyor. Yeni iş yasası, YÖK yasa tasarısı vb. ülkemize demokrasinin gelişinin müjdelenmesi ve çağdaş dünya standartlarının yakalanması olarak sunuluyor. Oysa bu yasalar geçmiş yasaların da gerisinde. Yeni iş yasası esnek üretimi yasalaştırıyor. Ödünç işçi çalıştırma uygulaması istihdamı daraltıyor. Özel istihdam büroları ile ortaçağın amele pazarları diriltiliyor. AB’ye uyum adına meclisten geçirilecek olan yeni iş yasası işsizlik sorununu iyice derinleştiriyor.

YÖK yasa tasarısı işçi ve emekçi çocuklarına “paran varsa oku, yoksa çalış” diyor. Paralı eğitim dayatılıyor.

Gösteri yürüyüşlerinin artık serbest olduğunu ve 48 saat önceden haber vermek kaydı ile bu gösterilerin yapılabileceğini söylüyor sermaye devleti. Ama bugün hala en ufak bir basın açıklaması, en ufak bir hak arama mücadelesi gözaltına alınma sebebi olabiliyor. Bu ülkede miting başvurularının çoğu güvenlik gerekçesiyle zaten geri çevriliyor. 6 Kasım’da başımıza inen coplar, 18 Mayıs’ta karşımıza dikilen polis, yeni dönemde de devam edecek. İstanbul Üniversitesi’nin açılışında paralı eğitimi ve YÖK’ü protesto eden arkadaşlarımız yaka paça gözaltına alındılar.

İdamın kalkması bu ülkede faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar, katliamlar gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Kürtçe’nin özel kurslarda öğrenilecek olması da devletin vermek zorunda olduğu kırıntı bir haktır. Amaç, Kürt gençliğini demokratikleşme hayalleriyle denetim altına almaktır.

Son söz

Kapitalist sistem baskı ve zor yoluyla ayakta duruyor. Onu ayakta tutan güç işçileri, emekçileri ve gençliği kuşatma ve sersemletme politikasını çok iyi uyguluyor olmasıdır.

Gençlik, Avrupa Birliği’nin demokrasi ve refah getireceği hayalleri ile uyutulmaya, kendisine dayatılan geleceksizliğe karşı çıkmak zorundadır. Bu ise örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor.