Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim 2002
Sayı: 54
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Seçim oyununu boşa çıkarmak için görev başına!
  Sermayenin çözümü seçimde, gençliğin çözümü devrimde!.
  Yeni dönem artan sorunlarla başladı
  ODTÜ'de alternatif açılış şenliği örgütledik!
  Yeni dönem çalışması; görev ve sorumluluklar
  Bir Amerikancı düzen partisi olarak CHP
  İÜ açılış şenliklerine kitlesel katılım
  Seçimler, reformist blok ve parlamentarist hayaller
  Geleceğimize sahip çıkalım!
  Emperyalist saldırganlığı ve savaşı durduralım!
  Kürt gençliğine çağrımızdır: Düzenin oyunlarını bozalım!
  ABD'nin savaş hazırlıkları ve Türk burjuvazisinin hesapları
  Ulucanlar: Görkemli bir direnişin adı
  Düzenin "yeni" kahramanları
  Hacıbektaş şenliğinde yoldaşça paylaşım
  Yaz dönemi çalışmamız
  Bu şehir ayağa kalkacak bir gün...
  Üniversitelerde polis, idare ve sivil faşist işbirliğine son!
  Bir emperyalist baskı ve sömürü birliği: AB
  Tüm Filistinli çocuklara...
  Üretime katılmanın önemi
  YTÜ'de dağıtılan bildiriden...
  Okur mektupları



 
 
ABD’nin savaş hazırlıkları ve
Türk burjuvazisinin hesapları

ABD gerek dünya çapındaki egemenliğini korumak ve güçlendirmek, gerekse durgunluk içerisindeki ekonomisini canlandırıp çöküşten kurtulabilmek için dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip Ortadoğu’yu tam denetim altına almak zorunda. Irak Birleşik Arap Emirlikleri'nden sonra bölgedeki en zengin petrol kaynaklara sahip. Bu ABD'nin gözünde Irak'ı vazgeçilmez kılıyor. Ayrıca ABD'nin Irak üzerinde kuracağı egemenlik, bölgedeki egemenliğini güçlendirecek ve garanti altına alacaktır. Böylece İran, Suriye gibi ülkeler üzerinde denetimini kolaylaştıracak.

ABD düzenleyeceği bir operasyonla Saddam rejimini devirip kendisine bağlı kukla bir yönetim kurmak, bölge üzerindeki denetimini garantiye almak istiyor. Bu ise bölgede ABD taşeronluğuna soyunan Kürt aşiretlerini ve geleceklerini ABD müdahalesine bağlayan güçleri ön plana çıkarıyor. ABD'nin amacı Afganistan’da yaptığı gibi kukla bir yönetim kurabilmek.

Bu arada KDP ve KYB arada bağımsız devlet talebini dile getiriyorlar. Bunun tek yolunun emperyalistlere uşakça hizmet olduğunu bilen bu işbirlikçiler ABD'nin saldırısına uygun bir zemin hazırlamaya çalışıyorlar. Sık sık ABD'yi bölgeye davet edip “demokratik” Irak’ın kuruluşu için yardım istiyorlar.

Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması ihtimali, Türkiye’de son dönemin önemli gündemlerinden biri. Özellikle IKDP başkanı Mesut Barzani’nin bu konuda yaptığı açıklamalar MGK ve TÜSİAD tarafından oldukça sert karşılandı. MGK ve hükümet bir devlet kurulması girişiminin savaş nedeni sayılacağını açıkladı ve bu yönde hazırlıklar başlatıldı.

Kürt devleti konusunda Türkiye’nin korkularını bilen ABD böyle bir girişime karşı olduğunu belirtse de, bunu Türkiye’yi savaşa sokmak için bir koz olarak kullanıyor. ABD eğer Türkiye savaşa katılmazsa savaş sonrası Irak’ın şekillenmesinde söz sahibi olamayacağını belirtiyor. Bundan da kurulacak Kürt devletine seyirci olmak istemiyorsa Türkiye ABD yanında savaşa girmelidir sonucu çıkıyor. Ayrıca, ABD’ye kölece bağımlılık Türkiye’nin elini-kolunu bağlamış durumda. İMF eliyle rekor kredi açılarak Türkiye adeta satın alındı. Bu ABD basınında açıkça dile de getiriliyor.

Türk devleti pazarlık payını arttırabilmek için bu sefer Türkmen kartını oynamaya başladı. Bir anda ortaya çıkan Türkmen partisi ve onun temsilcileri bölgede Türkmenler’in de temsil edilmesi gerektiğini, Musul ve Kerkük’ün Türkmen kentleri olduğunu ve bu konuda Türkiye’yi garantör olarak gördüklerini açıklayıverdiler. Türkiye ise Türkmenler’i koruma bahanesiyle daha fazla söz hakkına sahip olmak istiyor. Ancak Türk devleti önüne atılacak daha etli bir kemik istemek dışında bir şey yapamayacak durumda. Zaten talep şimdiden bir takım askeri borçların silinmesine ve zararın karşılanmasına indirgenmiş durumda. Bu aynı zamanda emperyalist tekellerin çıkarları uğruna ölmek ve kardeş bir halkı öldürmek için başka bir ülkeye yollanacak gençlerimizin kan parası.

Son dönemde Barzani’nin açıklamalarının medyada dillendiriliş tarzı ve MGK tarfından yönlendirilen medyanın konuya yaklaşımı, “bağımsız Kürt devleti” tartışmalarının kitleleri savaşın meşruluğuna inandırmak için bir bahane olduğunu gösteriyor. Türkiye’de geniş bir savaş karşıtı cephe var. Bu Afganistan savaşı sırasında açığa çıkmıştı. Savaşa doğrudan katılınması durumunda oluşacak tepki katbekat fazla olacaktır. Şimdiki çıkışlar, savaşa katılma nedeninin sadece ülkenin çıkarları olduğu yanılsamasını yaratma amacını taşıyor.

Iraklı muhalifler son toplantılarını Nevşehir’de düzenlediler. Bu toplantının Türkiye’de yapılmasından, efendinin uşağı hizmetlerinden dolayı ödellendirdiğini de çıkarabiliriz. ABD de Türkiye’yi sakinleştirmek ve kendi istediği şekilde davranırsa ödüllendirileceğini belirtrmek için toplantının burada yapılmasını sağladı. Toplantıya katılanlar bir devlet girişiminden bahsetmezken, şimdilik federatif bir devlet kurulması konusunda isteklerini dile getiriyorlar.

Yaşanan gelişmeler Türkiye’nin savaşa gireceğini kesinleştirmiş durumda. Gençlerimiz burjuvazinin sefil çıkarları için ölmeye ve öldürmeye gönderilirken, bu vahşetin faturası da işçi ve emekçilere ödetilecek. ABD’nin bölgenin yıkımı ve insanların ölümü pahasına başlatacağı savaş bölgenin tam anlamıyla bir kan gölüne dönmesine neden olacak.

Geleceğine sahip çıkan ve ABD askeri olmak istemeyen her genç savaşa karşı çıkmalıdır. Çocuklarının ölüme gönderilmesine karşı olan herkes savaşa karşı çıkmalıdır. Bizlerin tek savaşı sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için girişeceğimiz sınıf savaşımızdır.



Bolu’da yaşananlar...

Faşist katillerin eğitim anlayışı!

Sermaye iktidarı gerici faşist propagandasını toplumun tüm katmanlarında olduğu gibi gençlik üzerinde de bir silah olarak kullanmaya devam ediyor. Radikal gazetesinin 27 Eylül tarihli haberine göre, Bolu Emniyeti Bolu ilindeki liselerde verdiği terörle ilgili konferansta öğrencilere, terörist diye nitelendirdiği devrimcilerin parçalanmış ceset resimlerini gösterdi. Haberde öğrencilerin bu gösteriden sonra fenalaştıkları ve psikolojik çöküntüyle salonu terkettikleri belirtiliyor. Uzmanlara göre bu tür bir gösteri, maruz kalan öğrenciler üzerinde kalıcı ruhsal rahatsızlıklara neden olabiliyor.

“Ağaç yaşken eğilir” mantığıyla hareket eden düzen, gerçekleştirdiği katliamları örnek göstererek gençlere gözdağı vermek niyetinde. Yarattığı terör atmosferi ile gençliğin devrimci fikirlere yönelmesine ket vurmayı hedefliyor.

Oysa bizler biliyoruz ki, bu katliamların sorumluları, düzenin çürümüş kolluk güçlerinin söylediği gibi devrimciler değil, aksine devrimcilerin mücadelesini en azgın yöntemlerle boğmaya çalışan sermaye devletidir. Bu saldırılara karşı vereceğimiz en iyi yanıt ise, düzeni ve yıllardır yürüttüğü katliamları kitleler gözünde teşhir etmektir.