Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim 2002
Sayı: 54
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Seçim oyununu boşa çıkarmak için görev başına!
  Sermayenin çözümü seçimde, gençliğin çözümü devrimde!.
  Yeni dönem artan sorunlarla başladı
  ODTÜ'de alternatif açılış şenliği örgütledik!
  Yeni dönem çalışması; görev ve sorumluluklar
  Bir Amerikancı düzen partisi olarak CHP
  İÜ açılış şenliklerine kitlesel katılım
  Seçimler, reformist blok ve parlamentarist hayaller
  Geleceğimize sahip çıkalım!
  Emperyalist saldırganlığı ve savaşı durduralım!
  Kürt gençliğine çağrımızdır: Düzenin oyunlarını bozalım!
  ABD'nin savaş hazırlıkları ve Türk burjuvazisinin hesapları
   Ulucanlar: Görkemli bir direnişin adı
  Düzenin "yeni" kahramanları
  Hacıbektaş şenliğinde yoldaşça paylaşım
  Yaz dönemi çalışmamız
  Bu şehir ayağa kalkacak bir gün...
  Üniversitelerde polis, idare ve sivil faşist işbirliğine son!
  Bir emperyalist baskı ve sömürü birliği: AB
  Tüm Filistinli çocuklara...
  Üretime katılmanın önemi
  YTÜ'de dağıtılan bildiriden...
  Okur mektupları



 
 
Ulucanlar: Görkemli bir direnişin adı

1999’un Eylül’ü... Yer, sınıflar mücadelesinin en keskin yaşandığı alanlardan biri olan Ulucanlar Cezaevi. Gece sabaha karşı koğuş işgali gerekçesiyle saldırıya geçiyor Türk burjuvazisinin elikanlı katliam çeteleri. Kan, zulüm, işkence ve 10 devrim şehidi...

Zindanlarda vahşet boyutlarına ulaşan bu saldırıların elbette bir mantığı var. Devrimcileri işçi ve emekçilerden ayırıp zindanlara koyması yetmiyor sermaye devletine. O devrimciler şahsında işçi sınıfı ve emekçileri teslim almaya, boyun eğdirmeye ve örgütsüzleştirmeye çalışıyor. Ve her defasında devrimciler buna karşı direnişi seçiyorlar. Devrimci tutsakları teslim alamayan sermaye devleti daha da pervasızlaşıyor.

İşte yine böyle bir dönemde F tipi saldırıların ilk adımı olarak Ulucanlar Cezaevi’nde devrimci tutsaklara yönelik büyük bir katliam yapıldı. Aralarında işçi sınıfının iki önderinin de bulunduğu on devrimci işkenceyle katledildi. İşçi sınıfı ve emekçilerin davasına gönül vermiş bu devrimciler verdikleri sözü tuttular. Direndiler ve teslim olmadılar. Bedelini canlarıyla ödeme pahasına bu ülkede devrim mücadelesinin bitirilemeyeceğini ispatladılar.

“Bir civan yiğitti Habip
Yaşamın alnında uzayan
kalabalık bir çizgi
kararlı,
derin...”
“Tanıktır hücreler,
işkence tezgahları
Asla eğilmemişti başı
de ki, çelikten yoğrulmuştu gövdesi
Habip yoldaşın
Atıldı en öne
duvarlar
demir kapılar tanık
Kor çelikten bir ırmak gibi aktı
ateşinde kavganın”

Sınıf kinini kuşanarak zindanlarda da mücadelesini sürdüren, sürekli yazılar yazan, burjuvazinin zindanlarla neyi amaçladığını anlatan işçi sınıfı bir yiğit önderini kaybediyordu bu katliamın ardından. Direnişçi kimliğini her defasında ortaya koyan bu başeğmez devrimci yaşamının son anında da bu kimliğini korumuştur. Ulucanlar katliamında partili kimliğe uygun hareket ederek komünist kimliğine leke sürdürmeyen bu yiğit devrimci, öğrenci gençliğin ve işçi gençliğin elinde bayraklaştıracağı bir isim olarak Türkiye devrim tarihinde yerini almıştır.

“Genç önderiydi Parti’nin
Kavganın güleç yüzlü militanı”

Öğrenci gençlik mücadelesinden komünist partisi saflarına katılan Ümit yoldaş düzenin tüm baskı ve yıldırma politikalarına karşı koymuş, partinin düşünen ve savaşan militanı olarak öne çıkmış ve O da Ulucanlar cezaevinde bir direniş bayrağı olarak ölümsüzler kervanına katılmıştır. Komünist gençliğin önünde Ümit yoldaşın çizdiği zorlu bir yol var. Partili kimliği ve direnişçi yönü ile komünist gençliğin elinde bayraklaştıracağı bir diğer önder yoldaşımız da Ümit yoldaştır.

Burjuvazi dize getiremediği bu yiğit devrimcileri ve komünistleri ölümle ortadan kaldırabileceğini düşündü. Fakat geçen zaman bunun hiç de öyle olmadığını gösterdi, bundan sonra da göstermeye devam edecektir. Genç komünistler önder yoldaşlarından aldıkları bayrağa leke sürdürmeyecek ve zafere ulaşacaklardır.

Ulucanlar’da öne çıkartılması gereken katliamdan çok direnişin kendisidir. Evet, Ulucanlar’da büyük bir katliam gerçekleştirilmiştir. Bunu teşhir etmek önemlidir, ama bu katliam karşısındaki direniş ruhu her zaman anlatılacaktır. Tarihi bir kez daha direnenler yazacaktır.

Sermaye cephesinin işkence ve katliamdan başka yapabileceği bir şey yoktur. Çünkü devrimciler işçi sınıfına ve onun davasına bağlılıklarını ogöstermişler, onları ölümün bile teslim alamayacağını ispatlamışlardır. Ve yeri geldiğinde yine ispatlayacaklardır.

Sermaye devletinin katliamlarından çıkarılacak iki sonuç var. Birincisi bu düzenin kendini katliamlarla ayakta tutmasıdır. Diğeri ise yıkımına yaklaştıkça daha da pervasızlaşmasıdır.

“On’lar on yeni meşale ellerimizde
on yenilmez savaşçı
devrime adanmış on ömür
Yoldaşlarımız...
Adları;
Habip, Ümit
Adları;
Abuzer, Mahir, İsmet, Önder
Adları;
Halil, Aziz, Ahmet ve Zafer
Adlarını taşıyacak çocuklarımız”

Ulucanlar katliamının üçüncü yıldönümünde, fiziki olarak kaybettiğimiz, fakat mücadelemizin her anında, alanlarda kaldırdığımız her yumrukta, dağıttığımız her bildiride yanımızda olan ON’larımızın anısı önünde tekrar saygıyla eğiliyoruz. Tarihin direniş sayfalarında yerlerini alan bu yiğit devrimcileri ve önderlerimiz Ümit ve Habip yoldaşı mücadelemizde yaşatacağız. ON’ları asla unutmayacağız. ON’ları katledenlerden hesap soracağız.

Ulucanlar’da, 19 Aralık’ta yükseltilen direniş bayrağına omuz verelim. Üniversitelerde, fabrikalarda, hayatın her alanında önder yoldaşlarımızın açtığı yoldan ilerleyelim. Partili kimliği edinmeyi, bu uğurda mücadeleyi önümüze koyalım. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok! Kazanacağımız bir dünya var!