6 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/43

  Kızıl Bayrak'tan
  İşbirlikçi iktidar
“aktif taşeron”luğa hazırlanıyor
  "Açılım süreci”nin tasfiyeci
karakteri netleşiyor!
“Kağıt parçaları”ndan yansıyan
kokuşmuş düzen gerçeği
Sermaye hükümeti yönetmelikle genetiği değiştirilmiş tarım üretimini yasal bir statüye kavuşturdu...
Asgari ücrete sefalet zammı!
  6 milyonla işsizler ordusu büyüyor..
  Metal İşçileri Kurultayı 22 Kasım’da
Su Gösteri Sanatları Sahnesi’nde!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıkları
  25 Kasım uyarı greviyle ilgili kamu emekçileriyle konuştuk
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Büyük devrimin aynasında
parti davası - H. Fırat
  Kapitalist üretim
tarzının doğası - Volkan Yaraşır
  Sağlıkta ticaret ölüm demektir
  Gençlikten
  Hillary Clinton ırkçı-siyonistlere kalkan oluyor!
  Pentagon’un savaş baronlarının
yıllık bütçesi 680 milyar dolar!
  Dünyanın dört bir yanında grevler...
  Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve
Şehir Plancıları Kurultayı
  “Demokratik Türkiye ulusu” hakkında
birkaç söz -2- M. Can Yüce-
  Sincan F Fipi
Cezaevi’nden mektup...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Aleviler taleplerini haykırmak için
8 Kasım’da alana çıkıyor!

Alevi Bektaşi Federasyonu 8 Kasım’da İstanbul’da büyük bir miting düzenlemeyi hedefliyor. “Ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı” talebiyle yapılacak miting 8 Kasım Pazar günü saat 13.00’te Kadıköy Meydanı’nda yapılacak. Miting vesilesiyle Aleviler’in talepleri bir kez daha gündeme geldi.

Aleviler ne istiyor?

Aleviler, ibadethaneleri olan cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasını, zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılmasını, Alevi köylerine cami yapımından vazgeçilmesini, Tekke ve Zaviyeler Kanunu’yla Aleviler’in elinden alınan Hacı Bektaş Dergahı’nın ve diğer Alevi mekanlarının sahiplerine iade edilmesini, Madımak Oteli’nin müze olmasını istiyorlar.

Alevi toplumu sermaye devletinin Alevi inancını tanımlama konusunda fikir yürütmekten vazgeçmesini ve Aleviliğin ne olduğunu o inancı yaşayanlara bırakmasını istiyor. Aleviler devletin tek kimlikli (Türk-Sünni) politikalardan vazgeçmesini talep ediyorlar. Devletin Alevi kimliğini kabul ederek hukuksal güvenceye kavuşturması talebini yükseltiyorlar. Cemevlerinin Aleviler’in ibadet merkezi olarak tanımlanmasını, bu tanımın anayasal güvenceye alınmasını, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, Diyanet İşleri Teşkilatı’nın lağvedilmesini, inanç ve ibadet hizmetlerinin inanç mensuplarına bırakılmasını istiyorlar.

Aleviler eşitlik istiyorlar. Aleviler gerçek laiklik istiyorlar. Aleviler, kendi kimlik tanımlamalarının kabul edilmesini, bunun gereği ve doğal sonucu olan haklarının teslim edilmesini talep ediyorlar. Aleviler, kendi inanç ya da öğretilerinin gereği olan etkinlikleri özgürce yerine getirmeyi ve buna saygı duyulmasını istiyorlar.

Aleviler, sermaye devletinin din dersi altında zorla çocuklarına Sünni inancının dayatılmasını istemiyorlar. Anayasasında “laik” ibaresi yazmasına rağmen “Sünni devlet” kimliğinin varlığını sürdürmesine karşı çıkıyorlar. Aleviler, laik olduğu iddiasındaki devletin, her kesimden topladığı vergilerle belli bir inanç grubunu finanse etmesini; laikliğin gereği olarak tüm inançlara eşit mesafede durmak yerine belli bir kesime din hizmeti vermesini kabul etmiyorlar. Aleviler, Osmanlı’daki Şeyhülislamlığın devamı olan bir fetva kurumu konumunda bulunan, 100 bini aşan kadrosu, birkaç bakanlığa eş bütçesi ile kullandığı kamu kaynaklarını toplumun sadece bir kesimine hizmet götürmede kullanan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını istiyorlar.

Aleviler, öğrencilere kendileri ve ailelerinin iradesine aykırı biçimde “zorunlu din dersi” dayatmasını, kamu görevlerinde yükselmede liyakata aykırı biçimde Alevi kökenlilerin önünün kesilmesini, Alevilere yönelik negatif ayrımcılığa dayalı uygulamaları istemiyorlar. Aleviler, Ramazan orucu, namaz kılma gibi kendi inanç ya da öğretilerinde olmayan ritüellere zorlanmak, oruç tutmadığı için fiziki şiddete uğramak istemiyorlar. Aleviler, kendilerine yönelik planlı ya da plansız, doğrudan ya da dolaylı asimilasyon faaliyetlerini istemiyorlar.

Egemenlerin Aleviler’i yok sayan tutumu sürüyor!

Elbette bu talepler sermaye devletini ve hükümetini rahatsız etti. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, öfkesini Alevi örgütlerine “saçmalamasınlar” diyerek gösterdi. Sermaye devleti kendine uygun bir Alevi toplumu yaratmayı ve bunu da Alevi emekçileri denetim altında tutmanın etkili bir aracı olarak kullanmayı istemektedir. Onyıllardır sermaye devleti tarafından baskı ve zorbalıkla yapılmak istenen bu kez AKP eliyle rüşvet ve devlet katında makam-mevki dağıtılarak hayata geçirilmek istenmektedir.

Ne sermaye devleti ne de hükümeti Alevi emekçilerin demokratik istemlerine yanıt vermek niyetinde değildir. Onlar Alevi emekçileri kontrol etmek istemektedirler. Son Alevi Çalıştayı’nda ortaya çıkan tablo devletin “Alevi açılımı” konusundaki samimiyetsizliğini ve ikiyüzlülüğünü tüm açıklığı ile gözler önüne sermiştir.

Sermaye düzeni, Sünni inancına mensup işçi ve emekçileri baskı ve denetim altında tutmak için dinsel gericilikten nasıl yararlanıyorsa, bu kez de Aleviliği dinsel gericiliğin bir kolu haline getirerek Alevi işçi ve emekçileri düzene yedeklemeyi hedeflemektedir. Alevileri denetim altına almanın önemli basamaklarından biri de, Aleviliğin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesine alınmasıdır. Bunun için Başbakanlığa bağlı, genel müdürlük statüsünde bir “Alevi kurumu” oluşturulması planlanıyor.

Alevi emekçiler sorunlarının kalıcı çözümü için sosyalizme sarılmalıdırlar!

Alevi burjuvazisi, sorunun çözümünü devletten kısmi tavizlerin koparılmasına indirgemektedir. Nitekim devletle tamamen bütünleşme eğilimindeki Alevi burjuvazisinin bu yönelimi, Alevi emekçileri kontrol altında tutmak isteyen sermaye devletinden de destek görmektedir. Alevi burjuvazisi, sınıfsal çıkarı gereği Alevi inancının dinsel gericiliğin bir aracı olarak kullanılması için çabalamaktadır.

Aleviler mücadele etmeden burjuvaziden demokratik haklar konusunda adım atmasını beklememelidir. Zira onların amacı hak ve özgürlükleri genişletmek değil sömürü düzenlerinin devamını sağlamaktır. Alevi emekçiler, sahte demokratların ve laiklik tüccarlarının yarattığı yanılsamaları bir kenara iterek devrimci işçi sınıfının saflarında mücadeleye katılmalıdır. Gerçek anlamda özgürleşmenin başka yolu yoktur.

Komünistler, din ve devlet işlerinin tam olarak birbirinden ayrılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dağıtılması, devletin dinsel kurumlara yönelik her türlü yardımına son verilmesi, gericilik yuvası tarikat ve cemaatlerin dağıtılması, mezhepsel ayrıcalıklara ve baskılara son verilmesi için, tüm bu yaşanan haksızlıkların kaynağı olan burjuva sınıf iktidarını yıkmak için savaşıyorlar. Komünistler, tüm sorunların ve Alevilerin sorunlarının gerçek çözüm yolu olan devrim ve sosyalizm için mücadele çağrısıyla 8 Kasım’da yerlerini alacaklar.

 

 


8 Kasım mitingine çağrı...

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Fevzi Gümüş, 3 Kasım günü gerçekleştirdiği açıklama ile İstanbul’da 8 Kasım tarihinde gerçekleştirecekleri mitingin “Aleviler’in Demokrasi Cemi” olacağını ve uğradıkları hak gaspları ile taleplerinin ifade edildiği kürsü işlevi göreceğini vurguladı.

PSAKD Genel Başkanı Fevzi Gümüş yaptığı açıklamada Aleviler’in sorunlarına işaret etti. Zorunlu din derslerinin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması, cemevlerinin yasallaşması, Madımak Oteli’nin utanç müzesi olması gibi taleplerinin olduğunu ifade eden Gümüş, AKP hükümetinin sorunları görmezden geldiğini belirtti.

Aleviler’in taleplerinin meşru ve insani olduğunu ifade eden Gümüş, 8 Kasım mitinginin Aleviler’in uğradıkları hak gasplarının ve her şeyden önemlisi de taleplerinin yankı bulduğu bir kürsü işlevi göreceğini belirtti.