6 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/43

  Kızıl Bayrak'tan
  İşbirlikçi iktidar
“aktif taşeron”luğa hazırlanıyor
  "Açılım süreci”nin tasfiyeci
karakteri netleşiyor!
“Kağıt parçaları”ndan yansıyan
kokuşmuş düzen gerçeği
Sermaye hükümeti yönetmelikle genetiği değiştirilmiş tarım üretimini yasal bir statüye kavuşturdu...
Asgari ücrete sefalet zammı!
  6 milyonla işsizler ordusu büyüyor..
  Metal İşçileri Kurultayı 22 Kasım’da
Su Gösteri Sanatları Sahnesi’nde!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıkları
  25 Kasım uyarı greviyle ilgili kamu emekçileriyle konuştuk
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Büyük devrimin aynasında
parti davası - H. Fırat
  Kapitalist üretim
tarzının doğası - Volkan Yaraşır
  Sağlıkta ticaret ölüm demektir
  Gençlikten
  Hillary Clinton ırkçı-siyonistlere kalkan oluyor!
  Pentagon’un savaş baronlarının
yıllık bütçesi 680 milyar dolar!
  Dünyanın dört bir yanında grevler...
  Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve
Şehir Plancıları Kurultayı
  “Demokratik Türkiye ulusu” hakkında
birkaç söz -2- M. Can Yüce-
  Sincan F Fipi
Cezaevi’nden mektup...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kağıt parçaları”ndan yansıyan kokuşmuş düzen gerçeği

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ortaya çıktığı gün “kağıt parçası” dediği, kısaca darbeye hazırlık veya olası bir darbe için eylem planı olarak da adlandırılabilecek belgeyle ilgili mektubun ayrıntıları ortaya çıktı. Artık herkes biliyor ki, “kağıt parçası” Genelkurmay’ın resmi belgesidir. Anlaşılıyor ki, bu belgenin fotokopisi Haziran ayında ilk kez ortaya çıktığında, kapsamlı bir delil karartma operasyonuna girişilmiş, belgenin fotokopisi ortaya çıktığında buna “kağıt parçası” diyen Genelkurmay Başkanı halka yalan söylemiştir!

Adli Tıp, ordu içinde hazırlandığı belirtilen “AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı”nın orijinalinde yer alan imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunu söyledi. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gelen bir ihbarda yer alan ve tartışma konusu belgenin orijinali olduğu iddia edilen metni Adli Tıp’a gönderdi. Adli Tıp Kurumu, 19 Ekim’de verdiği raporda, Çiçek’in imzasının belgedeki imzayla uyuştuğunu belirledi.

Bilindiği üzere, söz konusu plan Ergenekon davasında yargılanan eski subay Avukat Serdar Öztürk’ün ofisinde yapılan aramada ele geçirilmişti. TSK’nın sözkonusu bu “psikolojik harp planı”nda, AKP içindeki ajanların harekete geçirilmesinden Ergenekon sanığı subayların savunulmasına, “milliyetçi partiler”in tabanlarının genişletilebilmesi için Yunanistan ve Ermenistan’la ilgili “tepki” uyandıracak haberlerin hazırlanmasına kadar bir dizi “kara propaganda”dan söz ediliyordu. Planın ilgi çeken yanlarından birisini de hedefteki kişilere nasıl suç yüklenebileceğiyle ilgili bazı “komplo” planlarının hazırlanması oluşturuyor, icra edilecek faaliyetlerin “dost” ve “düşman” kavramları üzerinden yerine getirilmesi öngörülüyordu.

“İrtica İle Mücadele Eylem Planı”nın “ıslak imzalı” orijinal belgesini Ergenekon savcılarına gönderen muvazzaf subayın, 5 sayfalık mektubunda “cunta”yı da ihbar ettiği, belgenin kamuoyuna yansımasının ardından, üst rütbeli askerler ve uzmanlar gözetiminde belge ve bilgilerin nasıl temizlendiğini anlattığı söyleniyor.

Belgenin basına sızmasının ardından Genelkurmay’daki imha operasyonu da ihbar mektubunda şöyle ifade ediliyor: “Eylem planının basında çıkacağı bilgisi Genelkurmay’a aynı gün sabaha karşı 04.30’da ulaştı. Önce planı hazırlayan Bilgi Destek Dairesi temizlendi. Kullanılan 6 bilgisayar silindi. Sonra 34 bilgisayar da özel programlarla tam 35 kez silindi. Bilgisayar temizliğine Org. Ergin Saygun’un özel sekreteri Kurmay Albay Uğur Berksun nezaret etti. Temizliği gerçekleştirenlerin adları ve silinen bilgisayarların numaraları mevcut.”

Mektupta, “İrtica İle Mücadele Eylem Planı”nın emir komuta zinciri içerisinde nasıl hazırlandığından ordu içerisindeki cuntanın halen devam eden faaliyetlerine kadar birçok konuda önemli bilgilere yer veriliyor. İhbar mektubunda, TSK içindeki cunta ve etkinlikleri şöyle anlatılıyor: “Gayri hukuki çalışmalar, TSK içindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay 2. başkanlığında hız kazanarak devam etti. Iğsız, doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanmasını emretti.” Iğsız’ın emriyle, İrtica Eylem Planı’nın, Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı’nın katkılarıyla, Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı mektupta yer alıyor.

Belge basında yer alır almaz aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldığını iddia eden ihbarcı, “Belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin ele geçirilmesinden korkan biri tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Nitekim İlker Başbuğ belgenin aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra açıklama yaptı” dedi.

Öte yandan Genelkurmay’ı kızdıran ve köşeye sıkıştıran “kağıt parçaları” çoğalıyor. Subayın yolladığı ihbar mektubunun elindeki ikinci bir plan yeni tartışma başlattı. “İrticayla mücadele eylem planı”nın orijinal belgesiyle birlikte Ergenekon savcılarına gönderilen eklerinde yer alan “Bilgi Destek Planı” da ortaya çıktı. Korgeneral Nusret Taşdeler’in adını taşıyan Eylül 2007 tarihli beş sayfalık belgede 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası Türkiye’nin durumuyla ilgili tespitler ve değerlendirmeler yer alıyor.

Son sayfasında ‘Genelkurmay Başkanı’nın emriyle ibaresi bulunan belgede 22 Temmuz seçimlerinin Türkiye’nin ılımlı İslam’a dönüştürülmesi gayretleri bakımından milat olduğu öne sürülürken TSK’ya duyulan güvenin de azaldığı belirtiliyor.

Belgede dikkat çekici bölümlerden bir diğeri ise, DTP’ye ayrılan bölüm. DTP’nin Meclis’e girmesinin talihsizlik olduğu belirtilerek, “DTP’nin sıkıntıları istismar edilmeli. Kamuoyu baskısı yaratılmalı” deniyor. DTP’nin bitirilmesi için madde madde “önerilere” yer veriliyor:

“(a) DTP’nin, TSK tarafından terörist olarak görüldüğünü ve herhangi bir şekilde muhatap kabul edilmeyeceğini üst düzey bir açıklama ile ilan etmek.

(b) Terörü bu şekilde destekledikleri müddetçe demokratik olarak herhangi bir ilerleme sağlayamayacaklarını ve bu suretle esas olarak temsil ettiklerini iddia ettikleri kişilere zarar verecekleri mesajını yaymak.

(c) Bu suretle ‘bugüne kadar ki kazanımlardan taviz vermeyin, yumuşamayın’ diyen Kandil ile ‘terörden bir fayda gelmez, teröristleri desteklemeyin vazgeçin’ diyen başta AB olmak üzere Kandil karşıtı çevrelerin arasında sıkışıp kalmalarına yol açmak,

(ç) Irak’ın kuzeyindeki desteği kesmek için bölge halkını terörle mücadele bağlamında ‘rahatsız etmek’, bu suretle de PKK’ya yardım ettikleri ve destek sağladıkları müddetçe bu rahatsızlığın devam edeceği mesajını vermek,

(d) PKK’nın eylemlerinin, işadamlarının bölgede yatırım yapmamalarına yol açması, iş makinelerini, yolları, köprüleri tahrip ederek bölgeye hizmet götürülmesine mani olması gibi sonuçları ile bölge halkına daha da zarar verdiği gibi söylemlerin yaygınlaştırılarak bölge halkının teröristlere sağladığı desteğin azaltılmasına çalışılabileceği düşünülmektedir.”

Belgelerin gün yüzüne çıkmasının ardından açıklama yapan Genelkurmay’ın hedefi ise belgeleri hazırlayanlar değil sızdıranlar ve yayınlayanlar oldu. Belgelere ilişkin soruşturma ise yasalara rağmen sivil değil askeri mahkemelerde yürütülüyor. Askeri savcılıklar ise gündemi alt üst eden belgelerle ilgi takipsizlik kararı veriyorlar.

Başbakan Erdoğan, Pakistan gezisinde “İrtica Eylem Planı”yla ilgili “Dönünce görüşeceğiz TSK bu lekeyi kaldıramaz” açıklaması yaptı. Görüşme gerçekleşti, fakat görüşme sonucu ortaya “uzlaşma” çıktı. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada eylem planına ilişkin soruşturma sürecinin “adlî ve askerî yargı makamları tarafından kendi görev ve yetki alanları kapsamında yürütüldüğü” belirtildi. “Süreç bitene kadar kişi ve kurumların hedef alınmaması” istendi. Ne belgede adı geçen Orgeneral Hasan Iğsız görevden alındı ne de Başbuğ’un görevden alınması gündeme geldi. Hatta AKP hükümetinin büyük bir gürültü eşliğinde çıkardığı askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması konusu bile gündeme gelmedi.

Düzen cephesinde, konuya ilişkin tarafların düzen içi saflaşmadaki konumlarına göre yorumları da değişmektedir. Belge kimilerine göre, tıkanan “Kürt açılımı” gündeminin üstünü örtme gayretleri, kimilerine göre ise orduyu yıpratma kampanyasının bir parçası vb.

Açıktır ki artık herhangi bir “kağıt parçası” olmadığı kesinleşen belge, kitabına uygun yazılmış psikolojik bir savaş planıdır. Bu, işçi sınıfı ve emekçi kitlelere, Kürt halkına ve devrimci harekete yönelik döne döne uygulamaya konulan onlarca psikolojik savaş planlarından biridir. Bunun öncekilerden farkı, hedefe konulanların bu kez düzen içi güçler olmasıdır. Amaç ise düzen içi egemenlik mücadelesinde daha uygun bir konum elde etmektir. Bunun için rakibine yönelik bir operasyona zemin hazırlamak veya onu yıpratmaktır. Fakat unutulmamalıdır ki, mevcut dalaşma burjuva sınıf düzeninin kendi iç dalaşmasıdır. Bu temelde, iktidarda etkin bir yer tutmak, bunu da sömürü ve yağmadan daha etkin pay elde etmek doğrultusunda kullanma kavgasıdır. Taraflar işçi sınıfı ve emekçilere karşı aynı cephededirler ve olayların her zaman açıkça gösterdiği gibi bu konuda tek bir kuvvet gibi hareket etmektedirler.