2 Mayıs 2008 Sayı: SİKB 2008/18

  Kızıl Bayrak'tan
  2008 1 Mayıs’ı Taksim kararlılığıyla kazanıldı!..
   Kazanan direniş ruhu oldu!
Sendikal ihanete rağmen Taksim kazanıldı!
Adana’da kitlesel 1 Mayıs..
Kırşehir, Sivas, Tokat, Varto ve öteki kentler...
Kürdistan’da 1 Mayıs kutlamaları...
  Faşist ablukaya ve teröre karşı sokak sokak
1 Mayıs direnişi!..
  Taksim 1 Mayıs gözlemleri...
  İstanbul Ekim Gençliği Taksim 1 Mayıs gözlemleri...
  1 Mayıs’a ODTÜ’den kitlesel ve coşkulu katılım!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Dünyada 1 Mayıs gösterilerinden...
  Almanya’da 1 Mayıs gösterilerinden...
  Anti-kapitalist bir kitle hareketi:
Anti-Poll Tax mücadelesi
Volkan Yaraşır
  Avrupa’da 1 Mayıs gösterilerinden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

1 Mayıs 2008 İstanbul...

Kazanan direniş ruhu oldu!

Sermayenin saldırılarının her geçen gün yoğunlaştığı, önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaşacağı, buna karşılık işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi yükseltmesinin bir varlık yokluk sorunu haline geldiği koşullar altındayız. Sermaye, saldırı politikalarını kolaylıkla hayata geçirebilmek için örgütsüz, dağınık, eli kolu bağlanmış bir sınıf tablosu görmek istiyor. İşçi ve emekçiler tersinden saldırıları püskürtebilmek için daha fazla örgütlenmeye, daha fazla bilinçlenmeye ve hepsinden önemlisi daha fazla özgüvene ihtiyaç duyuyorlar.

Böylesi dönemlerde 1 Mayıs’lar emek ile sermayenin karşılıklı olarak birbirlerinin güçlerini sınadıkları, kendi güçlerini ortaya koydukları ve sonraki dönem için avantaj kazanmaya çalıştıkları anlamını kazanır. Bu temel gerçekler açısından bakıldığında, 2008 1 Mayıs’ının emek ile sermaye arasındaki mücadelede her bakımdan önemli olduğu açıktı. 1 Mayıs ya sermayenin istediği biçimde yaşanacaktı ya da işçi ve emekçilerin... Ve 1 Mayıs’ı kazanan büyük ölçüde takip eden dönemi de kazanmış olacaktı. Asıl kararlılık ve irade savaşı bilindiği gibi Taksim üzerinden yaşandı.

1 Mayıs’ın bu kritik önemini bilen sermaye sürece çok yönlü bir şekilde hazırlandı. Bir yandan 1 Mayıs’ın içini boşaltarak ehlileştirmeye, sınıfsal özünden arındırmaya dönük bazı adımlar attı. 1 Mayıs’la ilgili övücü, sahiplenici açıklamalar yapıldı ve “emek ve dayanışma günü” ilan edilmesi için Bakanlar Kurulu’nda karar alındı.

Diğer yandan ise işçi ve emekçileri Taksim kararlılığından vazgeçirmek için her türlü baskı ve yıldırma politikası devreye sokuldu. Katılımı düşürmek için üst üste tehdit açıklamaları yapıldı, provokasyon teorileri devreye sokuldu. Devletin kolluk güçleri tam bir seferberlik havası içinde emekçileri Taksim’e sokmamak için hazırlık yaptılar.

İşçi ve emekçiler ise 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkma konusunda önemli bir kararlılık içerisindeydiler. Konumunu yitirmek istemeyen sendika bürokratları da tabandan yükselen iradeye bir biçimde uyum gösterdiler ve bazı yalpalamalara rağmen Taksim’de 1 Mayıs kararlılığına iyi-kötü sahip çıktılar. Ancak gene de işçi sınıfının bu büyük mücadeleye hazırlanırken en büyük dezavantajı örgüt ve önderlik planında yaşanan eksikliklerdi ve sendikaların her an çark edebileceği beklentisi içinde 1 Mayıs’a kadar gelinmiş oldu.

İstanbul’da 1 Mayıs sermayenin gözü dönmüş saldırılarıyla başladı. İşine geldiğinde demokrasi havarisi kesilen, mazlum rolüne soyunan AKP hükümeti tam anlamıyla gerçek kimliğine büründü; nasıl bir sermaye uşağı, nasıl bir işçi ve emekçi düşmanı olduğunu bütün açıklığıyla gösterdi. Sabahın erken saatlerinden itibaren devletin kolluk güçleri İstanbul sokaklarında, Taksim ve Şişli bölgesinde dizginsiz bir terör estirmeye başladı. Türban üzerinden demokrasi ve özgürlük nutukları atan hükümetin talimatıyla hareket eden kolluk güçleri, 1 Mayıs’ı kutlamak için toplanmaya çalışan işçi ve emekçilere akla gelebilecek her türlü araçla, en ölçüsüz biçimde saldırdılar. DİSK binası saatlerce abluka altında tutuldu. Bir çok kuruma zorbaca polis baskınları gerçekleştirildi. Her türlü toplanma ve yürüyüş girişimi anında polisin vahşi saldırısıyla, gaz bombalarıyla, boyalı sularla, dipçik ve cop darbeleriyle karşılık buldu. Yaralananlar polis tarafından kaderine terkedildi, düşenler tekmelendi. Kolluk güçlerinin gözü Şişli Etfal hastanesinin acil servisine gaz bombaları atacak denli kararmıştı. Sabah erken saatlerde başlayan bu faşist polis devleti uygulamaları akşam saatlerine kadar devam etti.

Neticede devlet çok abartılı bir polis, asker gücünü devreye sokarak ve buna dayanarak kitlelerin Taksim Meydanı’na girmesine engel olmuş oldu. Fakat bu hiç de 1 Mayıs muharebesinden devletin zaferle çıktığı anlamına gelmiyor. Rahatlıkla söylemek gerekiyor ki, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” korkusuyla hareket eden sermayenin bu gözü dönmüş saldırganlığı, sınır tanımayan bu devlet terörü, işçi ve emekçilerin, ilerici ve devrimcilerin kararlı direnişi karşısında yenilmiş durumdadır. Her türlü araç gereçle, silahla dişinden tırnağına kadar donatılmış abartılı bir polis gücü karşısında sabah saatlerinden itibaren Şişli’den Cihangir’e, Harbiye’den İstiklal’e kadar sokak sokak, bu direnişi saatlerce aynı kararlılıkla sürdürenler 1 Mayıs’ın asıl galibi durumundadır.

Azgın devlet terörüne rağmen saatlerce militanca direnen işçi ve emekçiler, devrimciler sınıf hareketinin taşıdığı mücadele potansiyelini bir kez daha dosta düşmana göstermiş bulunmaktadır. İstanbul üzerinden bakıldığında, 2008 1 Mayıs’ının şu an itibarıyla en büyük kazanımı direniş sayesinde hem sermaye devletinin, hem de AKP hükümetinin yüzündeki maskelerin sökülüp alınması olmuştur. Yırtılan demokrasi ve özgürlük maskelerinin altından sermayenin kanlı karanlık yüzü ortaya çıkmıştır.

1 Mayıs’ta işçi sınıfının ve emekçilerin direnme kararlılığı kazanmıştır. Direniş kazanmıştır, işçi sınıfı kazanmıştır. Sendika bürokratlarının yüzüstü bırakması nedeniyle Taksim’e planlandığı türden bir çıkışın gerçekleştirilememesi ancak ve ancak sınıf hareketinin sendikal örgütlülük ve önderlik planındaki zaafiyetinin bir göstergesi olabilir. Bu kadar abartılı baskı ve devlet terörü karşısında emekçiler tarafından sergilenen büyük direnme kapasitesi son derece anlamlıdır ve 2008 için umut vericidir.