22 Haziran 2007 Sayı: 2007/24(24)

  Kızıl Bayrak'tan
   Halkları düşmanlaştırma
oyununu bozalım!
  Düzen güçlerinin dalaşında değişen bir şey yok…
Darbe ve savaş senaryoları
CHP’nin vaadleri ya da yalandan
kim ölmüş!
Seçim bürosu açılışlarından...
BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  İzmir’de seçim faaliyetlerinden...
  Adana’da seçim çalışmalarından...
  Ankara seçim çalışmalarından...
  22 Temmuz seçimleri üzerine BDSP temsilcisi İstanbul 1. Bölge Bağımsız Sosyalist Milletvekili adayı N. Şafak Özdoğan ile konuştuk...
  15-16 Haziran etkinliklerinden...
  Ya istikrar ya ölüm (mü?)- Yüksel Akkaya
  Özgürlükler için devrimci mücadele!
  BMİS 1 No’lu Şube Genel Kurulu gerçekleşti...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  23 Temmuz Tüsiap-c’nin zaferinin tescili veya
devrimi/sosyalizmi yeniden düşünmek
Yüksel Akkaya
  Mercan’da katledilenler anıldı...
  Direnen Filistin halkı er geç kazanacak!
  İsrail’in 16 yıllık planı ve 80 dakikalık kararı
Abu Şehmuz Demir
  Komünist kadın önder
Clara Zetkin!
  Fikret Başkaya ile konuştuk...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Polisin yetkilerini artıran yasa değişikliği onaylandı... Polis devleti uygulamaları yaygınlaştırılıyor!

Özgürlükler için devrimci mücadele!

Son zamanlarda hükümetin gönderdiği hemen her yasayı yeniden görüşülmek üzere meclise iade eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, işin içine sermayenin güvenlik kaygısı girince bu alışkanlığını bir kenara bıraktı. Ahmet Necdet Sezer, hükümetin gönderdiği polisin yetkilerini artırmayı öngören yasal düzenlemeyi en küçük bir itirazda dahi bulunmadan onayladı. Böylece Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda yapılan değişiklikler resmen yasalaşmış oldu.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı’nın onayladığı yeni yasal düzenleme polise geniş yetkiler tanıyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın yasa henüz meclisteyken yaptığı bir açıklamada bu yetkiler şu şekilde sıralanıyordu;

Suçun önlenmesi amacıyla kişileri, araçları durdurma, kimlik sorma ve bu sırada soru sorma, sorgulama.

Parmak izi alma yetkilerinin yanında fotoğraf yoluyla kişisel kayıtların tutulması ve saklanması.

Kişilerin üstlerini, araçlarını, özel eşyalarını ve belgelerini arama.

Her türlü cop, kelepçe, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz veya toz, fiziksel engel gibi araçlarla zor yöntemine başvurma.

Silah kullanma ve meşru savunma hakkı kapsamında duraksamadan ateş etme.

Adli görevleri sırasında teşhis yaptırma.

TİHV, aynı açıklamasında bu yetkilerin yasalaşması halinde “suçun önlenmesi adı altında herkesin potansiyel suçlu olarak görüldüğü bir ortam yaratılacağını, her sokağın kişilerin özgürlüklerinden alıkonulduğu bir gözaltı yeri haline dönüştürüleceğini” vurgulamıştı.

İşte şimdi yasanın Cumhurbaşkanı onayından geçmesinin ardından olan tam da budur. Sermaye devleti açık bir polis devleti olmaya doğru yeni bir adım daha atmış bulunmaktadır. Bundan böyle bütün işçi ve emekçiler, Kürtler, gençler, kadınlar kısacası burjuva sınıfından olanların dışında kalan herkes devletin gözünde potansiyel birer suçlu sayılacaklardır. Polis bu potansiyel suçluların üstlerini dilediği zaman arayabilecek, herhangi bir anda ve yerde durdurup kimlik sorabilecektir. İstediği kişiyi parmak izlerini alarak, fotoğraflarını çekerek fişleyebilecektir. Cop, kelepçe, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz veya toz gibi malzemeleri kullanması için herhangi bir izine ya da şarta bağlı olması gerekmeyecektir. En önemlisi de polis artık “meşru savunma hakkı” bahanesiyle silahını dilediği kişiye doğrultabilecek ve ateşleyebilecektir.

Hatırlanacağı gibi, 1 Mayıs 2007’de İstanbul’da kolluk güçleri gün boyunca bütün kenti gözaltına almışlar, milyonlarca insana her türlü eziyeti çektirmişlerdi. Eylemci olsun ya da olmasın, Taksim’e yakın bölgelerde polis copundan, biber gazından nasibini almayan hemen hiç kimse kalmamıştı. Bu yaşananlar polisin aslında yetkisizlik gibi bir sorununun olmadığını, istediği her şeyi yapmakta sonuna kadar özgür olduğunu göstermişti.

Şimdi yetkilerin genişletilmesiyle 1 Mayıs’ta İstanbul’da yaşanan büyük gözaltı ve saldırı tüm ülkeye yaygınlaştırılmak ve süreklileştirilmek istenmektedir. Kuşkusuz ki bu yasal değişikliklerin bugünkü güncel hedefi Kürt halkıdır. Sermaye devleti Kürt halkına karşı saldırganlık politikasını tırmandırmaktadır. Kürdistan dağları “terörle mücadele” adı altında her gün bombalanırken, yüzbinlerce askerle operasyonlar düzenlenirken sermaye devletinin Kürt kentlerini göz ardı etmesi beklenemezdi. Dağları askerle, uçakla, tankla denetim altına almak isteyen devlet, Kürt kentlerini de dişinden tırnağına kadar silahlandırılmış, her türlü yetkiyle donatılmış kolluk güçleriyle kontrol altında tutmak istemektedir. Cumhurbaşkanı’nın söz konusu yasayı onayladığı günlerde batıdaki kentlerden yüzlerce özel harekat polisinin Kürt kentlerine kaydırıldığının açıklanması bir tesadüf değildir. Kaldı ki emniyetin yaptığı açıklamalar, birer suç makinesi olarak yetiştirilen özel harekat polislerinin sayısının önümüzdeki dönemde daha da arttırılacağı yönündedir. Bütün bunların sonucu, yakın bir gelecekte Kürt kentlerinde gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin, işkencenin katlanarak artması olacaktır.

Fakat tek hedefin Kürt halkı olacağını düşünmek büyük bir yanılgı olacaktır. Yasanın Cumhurbaşkanı onayından geçmesiyle birlikte, kolluk güçlerinin büyük kentlerin emekçi semtleri üzerinde abluka kurmak için harekete geçtikleri, kimi yerlerde arama noktaları oluşturdukları görülmektedir. Hiç kuşku duyulmamalıdır, bunu devrimci, ilerici kurum ve kişiler üzerindeki baskıların artırılması vb. adımlar izleyecektir.

Bugün büyük kentlerde polise yetki yasasının sonuçlarının şimdilik daha az hissedilmesi, toplumsal muhalefetin dönemsel zayıflığıyla ilgilidir. İşçi ve emekçilerin, devrimcilerin ve ilericilerin örgütlülüklerinin güçlendiği, hak ve özgürlükler mücadelesinin nispeten güçlenip kendini hissettirdiği koşullarda düzenin kolluk güçleri de yeni kuşandıkları yetkilerini sonuna kadar kullanmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Bugün Kürt halkının karşı karşıya olduğu işkence, yargısız infaz, faili meşhul cinayetler türünden uygulamalar, evlerin ve kurumların sudan bahanelerle basılıp talan edilmesi gibi saldırılar, mücadelenin sermayeye rahatsızlık verdiği durumlarda büyük kentlerde de hızla yaygınlaştırılacaktır.

Polis devleti uygulamalarını, baskı ve terörü boşa çıkarmanın yolu sinmek, bir kenara çekilmek, sermaye devletinin suyuna gitmeye çalışmak olamaz. Demokratik hak ve özgürlükler için devrimci mücadeleyi yükseltmeden, sermaye devletinin terör politikaları karşısında hak ve özgürlükleri kararlılıkla savunmadan bu saldırıyı püskürtebilmenin olanağı yoktur.



Meslek örgütlerinden kardeşlik çağrısı...

KESK, TTB, TDB, TMMOB ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği 20 Haziran günü saat 19.00’da Taksim Gezi Parkı’nda “Tek çare; eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye’de kardeşçe birarada yaşamdır!” şiarıyla biraraya geldiler. Kurum temsilcilerinin genel başkanlarının katıldığı açıklamayı KESK Genel Başkanı İ. Hakkı Tombul yaptı. Yaşanan farklı gelişmelerle beraber siyasette, ekonomide, toplumsal yaşamın her alanında, korku gerilim ve krizin giderek arttığını söyledi. 12 Eylül hukukunun yarattığı baskı ortamında e-muhtıra ve e-bildirilerle siyasetin savaş mantığına indirgendiğinin altını çizdi. Gerilimin derinleştirildiğini, sorunların şiddete dayalı politikalarla çözülemeyeceğini, tek çözümün demokrasi ve özgürlüklerin sınırının genişletilmesi olduğunu söyledi. Irak halkına karşı kullanılan İncirlik Üssü’nün kullanım süresinin bir yıllık kararname ile karar altına alındığını belirten Tombul, 90 nükleer başlık bulunan üssün kapatılmasını talep etti. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eylemde “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Silahlar sussun barış konuşsun!”, “Yaşasın bağımsız demokratik Türkiye!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


 

Genelkurmay’ın şovenizmi kışkırtan açıklamasına tepkiler...

“Irkçılığa, provokasyonlara, kışkırtmalara karşı yaşasın halkların kardeşliği!”

Baskılar bizi yıldıramaz!

BDSP, Devrimci Hareket, EHP, ESP, HKM, HÖC, Mücadele Birliği, ÖMP, SDP, TÖP, Ürün tarafından baskılara, devlet terörüne, linçlere, provokasyonlara, askeri operasyonlara karşı 16 Haziran günü İstanbul Taksim Tramvay Durağı’nda yapılmak istenen basın açıklamasına devletin kolluk güçleri azgınca saldırdı.

100’ü aşkın kitleyi çembere alan kolluk güçleri, “Kışkırtmalara, operasyonlara, linçlere, katliamlara son! Kürt halkına özgürlük!” yazılı pankartı ve “Kahrolsun MGK!”, “Biji bıratiya gelan!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın halkların mücadele birliği!” dövizlerini açan kitleye “sizler teröristleri mi savunuyorsunuz? Bu eylemi yapamazsınız” diyerek, kitlenin dağılmasını istedi. Kitlenin dağılmaması üzerine vahşice saldıran polis cop ve tekmelerle 35 kişiyi yerlerde sürükleyerek gözaltına aldı. Saldırı çevik kuvvet otobüsünde de devam etti. Saldırıya tepki gösteren çevrede bulunan birçok kişi de gözaltına alındı.

Gözaltı terörüne maruz kalan kitle “Baskılar bizi yıldıramaz!” ve “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganlarını haykırdı.

Devlet terörünü teşhir etmek amacıyla aynı gün İHD İstanbul Şubesi’nde açıklama yapıldı. Saldırı nedeniyle okunamayan basın metni okundu, açtırılmayan pankart asıldı.

Ortak açıklamada, Genelkurmay’ın yaptığı son açıklama ile Kürt halkına karşı topyekûn savaşın tırmandırılmak istendiği söylendi. 24 Haziran’da Çağlayan’da yapılmak istenen “sessiz miting”in de Kürt halkına karşı Türk halkını kışkırtma amacı taşıdığı ifade edildi.

Açıklamanın ardından kurum temsilcileri söz aldı. Kürt ve Türk halklarının karşı karşıya getirilmek istendiği ve yeni çıkarılan polis yasasıyla da devlet terörünün artacağı vurgulandı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Bursa’da Genelkurmay protestosu

Genelkurmay’ın yayınladığı, ‘kitlesel refleks’ adı altında halkları birbirine karşı kışkırtan, linç ve ırkçılığı körükleyen “e-muhtıraya” karşı, demokratik-devrimci kurumlar tarafından 18 Haziran günü bir basın açıklaması yapıldı. Eylem saat 19.00’da Setbaşı/Mahfel önünden başladı, Heykel/AVP önüne gelinerek basın metni okundu. Metinde şovenizme ve faşizme karşı mücadele çağrısı yapıldı. “Irkçılığa, provokasyona, kışkırtmalara karşı yaşasın halkların kardeşliği” pankartının açıldığı eylemde, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Linç değil kardeşlik kazanacak!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Eylemi İHD, ÇHD, EMEP, SDP, DTP, ÖDP, SODAP, BATİS, Tuncelililer Derneği, Partizan, ESP, DHP ve Gemlik Tuncelililer Derneği örgütledi.

Kızıl Bayrak/Bursa


Adana’da Genelkurmay’ın açıklamasına tepki

Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay’ın “terör olaylarına” karşı “kitlesel refleks” gösterilmesi yönünde yaptığı açıklamasına karşı 18 Haziran günü Adana’da Alınteri, BDSP, ÇHKM, Devrimci Yaşam, DHP, ESP, HÖC, İşçi Mücadelesi, Partizan, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından İnönü Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

“Irkçılığa ve faşizme karşı yaşasın halkların kardeşliği!” pankartının açıldığı açıklamada “Bu çağrı ile bütün Kürt halkı, devrimci ve demokratlar hedef haline getirilmek istenmektedir” denildi. Eylemde “Yaşasın hakların kardeşliği!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Eşitlik kardeşlik Kürt ulusuna özgürlük!”, “Kahrolsun MGK, MİT, CİA, kontrgerilla!” sloganları atıldı.

Halkevleri’nin de destek verdiği eyleme yaklaşık 40 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/Adana


Antakya: “Şovenist kışkırtmaya son!”

Antakya’da 20 Haziran günü Ulus Meydanı’nda Genelkurmay’ın açıklamasını protesto eden bir eylem yapıldı. Eylemde “Şovenizmi kışkırtan, katliamları meşrulaştıran, provokasyonlara zemin hazırlayan politikalara son!” yazılı pankart açıldı.

Yapılan açıklamada egemenlerin işlerine geldiği için 12 Eylül faşist politikalardan vazgeçmedikleri ifade edildi. Oy çoğaltma uğruna kullanılan argümanların ve Genelkurmay Başkanı’nın “kitlesel refleks” çağrısının şoven-milliyetçi dalgayı sokaklara taşıdığı söylendi. Faşist linç girişimlerinin ve provokasyonların her gün biraz daha çoğaltıldığı dile getirildi.

Partizan, BDSP, Alınteri, EMEP, ESP, HÖC, DTP ve KESK’in örgütlediği basın açıklamasında sık sık “Faşizme geçit vermeyeceğiz!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Antakya


DurDe Girişimi’nden açıklama...

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi 14 Haziran günü akşam saat 19.00’da Galatasaray Lisesi önünde Genelkurmay’ın yayınladığı “Teröre karşı kitlesel reflex” açıklamasına karşı bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Herkes farklı herkes eşit!”, “Nefret değil kardeşlik!”, “Şiddet değil barış istiyoruz!”, “Kardeşlik için “kitlesel reflex” dövizlerini açan girişim üyeleri açıklamanın ardından birbirlerine sarılarak kardeşlik mesajları verdiler. Açıklama; “Şiddete, ırkçılığa, ayrımcılığa karşı duyarlı olan bizler “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beklentisi doğrultusunda terör olaylarına karşı yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini” gösteriyoruz. Verilecek en güzel kitlesel tepkiyi veriyor ve ırkçılığa, ayrımcılığa karşı koymak için, hep birlikte sarılıp öpüşüyoruz” sözleriyle son buldu.

Kızıl Bayrak/İstanbul


ESP’den kışkırtmalara karşı eylem

Ezilenlerin Sosyalist Platformu 14 Haziran günü Genelkurmay’ın “teröre karşı kitlesel refleks” başlığıyla yayınladığı bildirgeyi ve ESP İstanbul 1. Bölge Sosyalist Bağımsız Adayı Kamber Saygılı’nın Danışmanı Birsen Kaya’nın tutuklanmasını protesto etti.

“İç savaş kışkırtıcılığına ve linç girişimlerine karşı halkların kardeşliğini büyütelim!” pankartının açıldığı eylemde basın metni okunarak, halkların kardeşliği adı altında örgütlenmek istenen gerici ırkçı mitinglere katılmama çağrısı yapıldı. Açıklamaya 25 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


DTP’den ‘kitlesel refleks’ tepkisi

Demokratik Toplum Partisi, Genelkurmay’ın “terör eylemleri”ne karşı yaptığı ‘kitlesel refleks’ çağrısını eleştirdi. DTP, çağrıyı ‘’halkları birbirine düşman etmeye ve linç kültürünü meşrulaştırma dönük bir tutum’’ olarak değerlendirdi.

DTP Parti Meclisi Sonuç Bildirgesi’ni açıkladı. Bildirgede, sınır ötesi operasyon tartışmalarıyla ilgili olarak, “sorunun çözümü sınır ötesinde ya da başka güçlerle değil, sınırlarımız içinde ve kendi toplumsal dinamiklerimizle gerçekleştirilmeli” denildi. DTP, hükümeti de, “Kürt sorunu bizim sorunumuzdur sözüne sahip çıkmamış, demokratikleşme sürecini tamamıyla askıya almıştır’ sözleriyle eleştirdi.