1 Haziran 2007 Sayı: 2007/21(21)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim aldatmacasına, gerici-saldırgan politikalara karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  Ordu savaş çığırtkanlığı ile düzen içi çatışmada yol almaya çalışıyor!
Komünistler seçimlere sınıfının bağımsız devrimci adayları ile katılıyor!
Düzen cephesi, “üçüncü cephe” ve devrim cephesi
Çamurdan“orta direk/sınıf” ve siyaseti üzerine... Yüksel Akkaya
Ülkeyi sınırsızca ABD emperyalizminin kullanımına açanların ikiyüzlülüğü
  Mitinglerde kadın rengi!
  İşçi-emekçi hareketinden.
  Sendikal anlayış tartışmaları ve Birleşik Metal seçimleri üzerine
  Seçimler, sol hareket ve devrimci sınıf çizgisi
  BDSP’nin seçim çalışmalarından.
  “Öğrenci Sömürü Sınavı Kaldırılsın!”
  Sendikal hakları için işten atılan ve direnişe geçen Esen Plastik işçilerine…
  Gençlik hareketinden...
  Dünya işçi-emekçi hareketinden...
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır / II - M. Can Yüce
  Sermayenin seçim oyununu bozalım
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İzmir’de gözaltı terörü

Ege Üniversitesi’nde dönemin sonuna yaklaşırken seçim gündemli afişleri kampüse yaptık. Mühendislik fakültelerine yaptığımız afiş çalışmasının ardından Bornova metroda afiş yaptığımızı öne süren iki polis ekibi tarafından zorla gözaltına alındık. 15 polis, bizleri gözaltına alırken yüz bölgemize özellikle gözlere biber gazı sıkarak direnişimizi kırmaya çalıştı. Polisin terörüne karşı uzun bir süre direndik. Bu ardebe sırasında Metro civarında onlarca insan toplandı. Polis bizi ekip arabasına bindirebilmek için üst üste biber gazı sıktı.

Gözaltına alındıktan sonra iki saat Bornova Merkez Karakolu’nda bekletildik. Bir arkadaşımız üstünü aratmadığı bahanesiyle kaba kuvvete maruz kalınca, sloganlarımız ve müdahalelerimizle gereken yanıtı verdik. İki saatin sonunda para cezası kesilerek bırakıldık. Karşı karşıya kaldığımız baskılar ve gözaltılar bizleri yıldıramayacak.

Ekim Gençliği/İzmir


KESK: “Çözüm demokrasinin sınırlarının genişletilmesidir”

Polisin yetkilerini genişleten, keyfi uygulamalarını artıran, devlet terörünü yasallaştıran “Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu” ile ilgili açıklama yapan KESK, 1 Mayıs’ta yaşanan ölçüsüz polis şiddetinin hafızalarda canlılığını koruduğu bir süreçte, AKP’li bir grup milletvekilinin önerisiyle, polisin yetkilerinin arttırılması doğrultusunda yapılan yasal düzenlemenin emekçilere ve demokrasi güçlerine yönelik saldırının yeni bir hamlesi olduğunu ifade etti.

11 Eylül sonrasında ABD’nin tüm dünyada estirdiği türden bir baskı ve zor uygulamasının ülkemizde de türlü gerekçelerle uygulamaya konulmaya çalışıldığını; tüm insanlara potansiyel suçlu gözüyle yaklaşan bu anlayışın, toplumda güvensizliği ve zorbalığı hakim kılacağını dile getirdi. Sokakta sorgulama, kimlik tespiti yapılmaksızın tutuklama, herkesin parmak izini alarak fişleme, sınırsız arama yapma yetkisi, sendika ve kitle örgütlerini keyfi olarak basma ve ihtar yapmadan zor kullanma gibi demokrasiyle bağdaşmayan pek çok uygulamayı kapsayan bu değişikliğin asla yasallaşmaması gerektiğini vurgulayarak, “Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkan tüm toplumsal kesimleri, bu yasaya karşı durmaya” çağırdı.


İzmir Cezaevi İnisiyatifi’nden eylem

İzmir Cezaevi İnisiyatifi Tekirdağ ve Kandıra F tipi hapishanelerinde gerçekleşen saldırılarla ilgili bir basın açıklaması yaptı. 26 Mayıs günü Konak eski Sümerbank önünde yapılan açıklamada “İçerde, dışarıda hücreleri parçala!” şiarının yeraldığı pankart açıldı. “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı. Eylemde devrimci tutsaklara yönelik saldırılar protesto edildi.

Kızıl Bayrak/İzmir


“Kaybedenler açığa çıkarılsın!”

İHD İstanbul Şubesi, Kayıplarla Mücadele Haftası çerçevesinde Galatasaray Lisesi önünde 26 Mayıs günü sembolik beyaz eylem gerçekleştirdi. İHD üyeleri eylemde gözaltında kaybedilenlerin bulunmasını, sorumluların yargılanmasını talep ettiler. Eylemde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.

Gözaltında kaybedilenleri simgelemek için ayakkabılarını çıkaran İHD üyeleri “Kaybedenler kaybedecek!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”, “Kaybedenlerin listesini istiyoruz!” sloganları attılar. Eylemde konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Ankara’da yaşanan bombalamayı kınadı ve gözaltında kaybedilenlerin sorumlularının yargılanması gerektiğini belirtti. Ardından kayıp yakınları, Susurluk’tan Şemdinli’ye kaybedenlerin listesini istediklerini vurguladılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul


“Alınteri susmadı susmayacak!”

Alınteri gazetesinin Ankara çalışan ve okurlarının geçtiğimiz günlerde gözaltına alınıp tutuklanması İzmir’de yapılan bir eylemle protesto edildi.

27 Mayıs günü Konak Kemeraltı girişinde gerçekleştirilen eylemde “Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz! Alınteri okurları serbest bırakılsın!/Alınteri” imzalı pankart açıldı. Eyleme BDSP, Partizan, Kaldıraç, Mücadele Birliği ve Köz de katılarak destek verdi.

Son dönemlerde yaşanmakta olan gelişmelerin ve devletin uyguladığı baskı ve terörün dile getirildiği eylemde; “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!”, “Alınteri susmadı, susmayacak!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Tutuklular serbest bırakılsın!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir


Mamak İKE: “Baskılar bizi yıldıramaz!”

Mamak İşçi Kültür Evleri (MİKE) olarak bir dizi gündemi birarada işleyen yoğun bir faaliyet süreci örgütlüyoruz. Daha yoğun bir şekilde kitlelere yöneldiğimiz böylesi bir süreçte devletin faaliyetimize yönelik saldırıları da sistematik bir şekilde sürüyor.

Devletin baskı ve terörünün tırmandığı, burjuva gericiliğinin zincirlerinden boşaldığı böylesi bir süreçte, Mamak İşçi Kültür Evleri olarak işçi ve emekçileri bir kez daha faşizme, şovenizme ve emperyalizme karşı yanyana getirmeyi hedefliyoruz. 6. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği’nin ön çalışmasına güçlü bir şekilde başladık. Yaygın kullandığımız afişlerimiz ve el ilanlarımızda büyük bir kardeşlik sofrası daha kuracağımız pikniğimize Mamaklı işçi ve emekçileri davet ediyoruz.

Kurulduğumuz günden bu yana düzenin bekçilerini rahatsız eden devrimci faaliyetimiz sırasında bir dizi saldırıya maruz kaldık. Yakın dönemde 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kitlelere ulaşmaya çalıştığımız süreçlerde gözaltı terörü estiren devletin saldırıları her seferinde kararlılığımız karşısında boşa düşürüldü. Devletin azgın saldırılarına bir yenisi daha eklendi. Piknik gündemi ile yürüttüğümüz afiş faaliyetimiz sırasında bir kez daha sermayenin bekçi köpeklerinin engelleme girişimiyle karşı karşıya kaldık.

27 Mayıs Pazar günü Natoyolu Caddesi’nde pikniğe çağrı afişlerimizi yaygın bir şekilde kullanırken TEM ve bölge karakol polisleri tarafından durdurulduk. Bu keyfi müdahale karşısında karakola götürülmeyi reddederek yürümeye başladık. Bize saldırmaya başlayan düzenin kolluk kuvvetlerine “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarıyla yanıt verdik. Bizleri bir süre araçlara bindiremeyen polis, 2 arkadaşımızı kelepçeleyerek zorla araçlara bindirdi. Sloganlar ve fiili direnişimizle saldırıya yanıt vermeye devam ettik. Toplam 5 çalışanımız gözaltına alındı. Tuzluçayır Karakolu’na götürülen çalışanlarımız burada da sloganlarını haykırmaya devam ettiler.

Yaklaşık 5 saat keyfi olarak karakolda tutulan çalışanlarımız, “kimlik göstermemek ve kabahatler kanununa göre çevreyi kirletmek” gerekçesi ile para cezası kesildikten sonra serbest bırakıldılar.

Hiçbir güç sesimizin emekçilere ulaşmasına engel olamaz. Sesimizi boğmaya kimsenin gücü yetmez. Mamak İşçi Kültür Evleri olarak sınıfı devrime kazanmak için faaliyetimizi kesintisiz olarak sürdürmeye devam edeceğiz.

Mamak İşçi Kültür Evleri çalışanları


 

Kentsel dönüşüm paneli

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi TMMOB’un 13-14-15 Eylül tarihlerinde MSGÜ Oditoryumu’nda gerçekleştireceği İstanbul Kent Sempozyumu’na hazırlık çalışmaları kapsamında 26 Mayıs günü Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde bir panel-forum düzenledi.

Etkinliğe Prof. Dr. Fuat Ercan, TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi CED Danışma Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, MSGÜ Öğretim Üyesi Sosyolog Şükrü Aslan ile Harita ve Kadastro Mühendisleri Mustafa Demirdöven ve Celal Beşiktepe konuşmacı olarak katıldılar.

Panel-forumda ilk sözü Prof. Fuat Ercan aldı. Konuşmasını sermayenin birikim mantığı üzerine kuran Ercan; kentsel dönüşüm sorununun Türkiye’de gittikçe yasal prosüdür haline geldiğini söyledi. Ercan, ilk olarak Türkiye’de kapitalizmin 1950’lerden sonra gelişmeye başlamasıyla birlikte kentsel sorunun da kendisini gösterdiğini, bunun sebebinin sermayenin emek gücüne olan ihtiyacı olduğunu ifade etti. Bu dönemde ucuz barınma ihtiyacının ortaya çıktığını ve bu ihtiyacın emekçiler kamu arazilerine yerleştirilerek çözmeye çalıştığını söyleyen Ercan, Türkiye’de ‘90’ların ikinci yarısından itibaren büyük sermaye gruplarının yüzlerini kente neden döndüğü sorusunu Derbent deneyimi üzerinden örnekledi. Dönüşüm hakkında konuşmak için birikim üzerinden konuşmanın gerekli olduğunu belirten Ercan, bu birikimin dalga dalga yayılacağını vurguladı. Kentsel dönüşüm sorunuyla karşılaşmış olanlarla, karşılaşmamış olanları ortak bir platforma taşıma gerekliliğine işaret eden Ercan, buradaki mücadelenin mülkiyet hakkı değil “barınma hakkı” üzerinden yürütülmesi gerektiğini belirtti.

Mücella Yapıcı, İstanbul’da kentsel dönüşüm konusunda yaşanan gelişmelere ve bu konuda mimar ve mühendislerin düştüğü çelişkilere değindi. Kentsel dönüşümün sadece mahallelerde barınma hakkının elden alınarak yaşanmayacağını, bunun başka birçok alanla bağlantısı olduğunu belirtti. Burada yaşanan çelişkileri resmi belgelerle açıkladı. “Küresel kent yaratma” söyleminin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğini vurguladı.

Sermaye gruplarının kentsel topluluklara göz dikmesini kapitalist gelişmenin doğal bir süreci olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Harita ve Kadastro Mühendisi Demirdöven, kentsel dönüşümün insanların barınma ve diğer kent sorunlarının halledilmesiyle ilgili problemlerle geliştiğini söyledi. Kentsel dönüşümün normal şartlarda isanların sağlıklı koşullarda yaşabileceği bir sistem olduğunu ancak bugün yapılanın bu çerçevede uygulanmadığını ifade etti.

Kentsel dönüşüm projesi kapsamında İstanbul’a dönük istatistiki bilgilerle konuşmasına başlayan Beşiktepe, İstanbul’un ekonomik olarak önemine dikkat çekti. Kentsel dönüşüm tartışmalarına yasal düzeyde bakmamaya çalıştığını kaydeden Beşiktepe, insanlığın gelecek projesi olması gerektiğini ileri sürerek insanlığın “ya yalıtılmış alanlarda yaşamaya devam etme ya da kapitalizmin merkezlerine göç etme ikilemiyle” karşı karşıya kaldığını belirtti.

Sosyolog Şükrü Aslan ise, sistem açısından yıkılmak istenen bölgelerin çeşitli sebeplerle yıkılmasının amaçlandığını ifade etti. Projelerin altında küresel ve yerel sermayenin beklentilerinin yattığını vurguladı. Bu projelerin önüne geçilmesinin tek yolunun yıkım saldırısıyla karşı karşıya kalan mahalle sakinlerinin örgütlü mücadelesi olduğunun altını çizdi.

Panelin ikinci bölümünde İstanbul’un çeşitli mahallelerinde kurulmuş ve Kentsel Dönüşüm Projesi’ne karşı mücadele veren derneklerin temsilcileri kürsüden yaşadıkları sorunları dile getirdiler. Bu bölümde Başıbüyük, Derbent başta olmak üzere yıkım tehdidiyle karşı karşıya kalan mahallelerin süreçlerine ilişkin bilgi verildi. Panel, konuşmacıların kendilerine yöneltilen soruları yanıtlamalarıyla devam etti.

Serbest kürsü ve soru cevapların ardından panel sona erdi. Panele yaklaşık 70 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul


“Halkın barınma hakkı var!”

Ankara’da kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde yıkım kararı alınan ve bir süredir farklı biçimlerde direnişlere sahne olan mahallelerin katılımıyla 27 Mayıs günü “Halkın barınma hakkı var!” mitingi gerçekleştirildi.

Öğlen Abdi İpekçi Parkı’nda toplanmaya başlayan kitle saat 14:00’te Kolej kavşağına doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca kentsel dönüşüm projelerine karşı sloganlar coşkuyla atıldı. Kortejin önünde “Halkın barınama hakkı var!” pankartı arkasında demokratik kitle örgütleri temsilcileri yürüdü. Ardından “Eğitim ve sağlığımızı satanlardan, kondumuzu başımıza yıkanlardan, toprağımıza zehir katanlardan hesap soracağız!” pankartıyla İstanbul Sarıyer Barınma Hakkı platformu, “Alınterimizle kurduk, rantçılara bırakmayacağız!” pankartıyla Dikmen halkı, “Söz, yetki, karar!” pankartıyla Mamak halkı yürüdü. Eylemde ayrıca Şirintepe, Eski Çöplük-Ege, Akşemsettin, Tepecik-Dostlar-Araplar-Derbent Yenimahalle ve Altındağ Halkı imzalı pankartlar taşındı.

Saygı duruşuyla başlayan mitingte tertip komitesi adına konuşmayı Av. Ender Büyükçulha konuşma yaptı. Kentsel dönüşüm projesinin yoksulları evinden atma, şehrin dışına sürme ve yoksulların yaşadığı mekanları rant alanına dönüştürme operasyonu olduğunun altı çizdi. Ardından Dikmen Yıkım İrtibat Bürosu, Dikmen’den yıkıma direnen bir kadın, Mamak Yıkım İrtibat Bürosu, Sarıyer Barınma Hakkı Platformu sözcüleri konuştular.

Mitingde “Söz, yetki, karar gecekondu halkına!”, “Gün gelecek, devran dönecek, Gökçek halka hesap verecek!”, “Barınma hakkımızı söke söke alırız!”, “Barınma hakkımız engellenemez!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “İşgalci değil hak sahibiyiz!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganları atıldı. Eyleme 1500 emekçi katıldı. Konuşmaların ardından Grup Günyüzü’nün konseriyle miting sona erdi.

Kızıl Bayrak/Ankara

 

Deprem Hoca karanfillerle uğurlandı

Ankara Yenimahalle Mustafa Kemal Lisesi öğretmenlerinden, aynı zamanda Eğitim-Sen işyeri temsilcisi olan Deprem Sarıkaş’ın silahlı saldırı sonucu katledilmesi üzerine, Eğitim-Sen’in çağrısıyla 25 Mayıs günü, Mustafa Kemal Lisesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Saygı duruşunun ardından Eğitim-Sen adına bir konuşma yapıldı. Öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve ailelerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen açıklamada, öğrenciler ellerinde “Deprem hocayı unutturmayacağız!”, “Katiller bulunsun, hesabı sorulsun!” yazılı dövizler ve karanfiller taşıdılar. Açıklamanın ardından Karşıyaka Mezarlığı’na gidildi. Tabutuna Eğitim-Sen bayrağı sarılan Deprem Hoca öfke ve karanfillerle uğurlandı.

Kızıl Bayrak/Ankara

“Katiller bulunsun hesap sorulsun!”

Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri, katledilen Deprem Sarıkaş’ın faillerinin bulunması için 25 Mayıs günü İstanbul İl Mili Eğitim Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Deprem Sarıkaş’ın ölümünden iki gün önce de satırlı-bıçaklı saldırıya uğradığı; öğrencileri, arkadaşları ve çevresi tarafından sevilen ilerici, demokrat ve yurtsever birisi olduğu, bu özelliklerinden dolayı saldırıya uğrayabileceği dile getirildi. Faillerin yakalanması için yetkililer göreve çağırıldı. Eylem boyunca “Katiller bulunsun hesap sorulsun!”, “Gerici eğitime son!”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” ve “Ek ders genelgesi geri çekilsin!” sloganları atıldı. Eyleme 60 eğitim emekçisi katıldı

Kızıl Bayrak/İstanbul

İzmir’de Eğitim-Sen eylemi

Deprem Sarıkaş’ın öldürülmesi, ek ders ücretleri, AKP’nin kadrolaşmasına ilişkin olarak 25 Mayıs günü Konak eski Sümerbank önünde bir eylem gerçekleştirildi. Açıklamada “Bu saldırıyı nefretle kınıyor, ölümlere, şiddete artık yeter diyoruz. Konuya kayıtsız, sessiz kalmayacağımızın bilinmesini istiyoruz. Faailin yakalanması ve olayın aydınlatılması için yetkilileri göreve çağırıyoruz“ denildi. Ek ders ücreti konusunda da yeni bir gelişme olmaması ve atamalarda siyasi kadrolaşma yapılması eleştirildi.

Kızıl Bayrak/İzmir


İşçi olmak ya da “işçi” olmak!

Merhaba arkadaşlar. Ben 16 senedir çeşitli sektörlerde işçi olarak çalışmaktayım. Çalıştığım sektörler farklı olsa da sorunlar özünde hep aynı, ya ücretler ödenmiyor, ya mesailer, ya da uzun çalışma koşullarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Patronların keyfi uygulamaları da cabası.

Bu sorunlardan sonra, bir işçi olarak, benim kafama farklı şeyler takılmaya başladı. Biz bu yaşananları hakedecek ne yapıyoruz? Ya da haketmiyorsak buna ne için tepki göstermiyoruz? Aslında kimse bize bu haksızlıkları hak ettiğimizi söyleyemez. Ama işin özüne baktığımızda ses çıkarmamanın kabullenmek olduğunu görürüz. Bizler susarak bu haksızlıkları kabulleniyoruz. Böyle bakınca bütün saldırıları hakediyoruz diye de düşünüyorum. Çünkü biz işçinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bu soruyu aramızda kendisine soran pek azdır.

Bu soruyu şimdi kendimize soralım ve cevabını bulmaya çalışalım. ‘İşçi nedir?’ İşçi sadece geçinmek için çalışmak zorunda olduğu için mi çalışır ve onu ilgilendiren sadece, aldığı ücret midir? Bir boyutu olsa da işçi sadece bu değildir. İşçiler yeryüzünde dili, dini, rengi ne olursa olsun hepsi aynı sınıfın bir parçasıdır. Bu sınıf aynı zamanda, yeryüzünde bütün güzellikleri yaratandır. Kendisi bu güzelliklerde faydalanamasa da bu böyledir. Yani işçi sınıfından bahsediyorum.

Bunun karşısında bir de patronlar sınıfı vardır. Bu sınıf ise sadece üretim araçlarını elinde bulunduran sınıftır. Yani kapitalistler. Ama bu sınıfla işçi sınıfının arasında en azından şimdilik temel bir fark var, o da patronların bir sınıf olmanın bilinciyle hareket ediyor olmasıdır. Ve onun içindir ki işçiler üzerinde istedikleri gibi baskı kurabiliyorlar. Bunun karşısında yapılması gereken asıl noktaya geliyoruz. Başlangıçta sorduğumuz sorunun cevabı olarak iki seçenek var. Birincisi; işçiyi sadece karnını doyurmak için çalışan bir zümre olarak mı göreceğiz (ki bu gidişle ileride karnını doyuramayacağı da kesin.) İkincisi ise işçiyi, işçi sınıfının bir parçası olarak görerek, bir sınıf olmanın bilinciyle mi hareket edeceğiz? Bizler sermayedarlara karşı örgütlenerek hakkımızı aramadığımız sürece, ezilmeye, sömürülmeye, ücretli köleler olarak yaşamaya devam ederiz. Yani işin özeti; sözde mi işçi olmak, ya da özde işçi olmak ve bunun bilinciyle hareket etmek.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Ümraniye’den sınıf bilinçli bir işçi


AvEG-KON 2. Konferansı gerçekleşti

Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AvEG-KON) 2. Kongresi 26-27 Mayıs tarihlerinde Hollanda’nın Den Haag kentinde gerçekleşti. Kongre öncesi hazırlanan dosya delegelere dağıtıldı. Kongreye 70 delege katıldı.

Kongre dünyada devrim, sosyalizm, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde şehit düşenler anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasının ardından Divan seçimi yapıldı. Daha sonra kongre çağrısı; kongre çalışma planı; emperyalist sermayenin sömürü, yayılma ve güvenliği için gericilik, işgal, savaş ve yeni “kanlı sınırlar”; görünen gelecek ve Avrupa’da göçmen kurumlarının birlikte çalışma sorunları; AvEG-KON’un mücadele perspektifi; AvEG-KON çalışma raporunun okunması; kadın komisyonu raporunun okunması; AvEG-KON tüzüğünün görüşülmesinden oluşan gündemler okundu.

Delegeler konuşmalarla ilgili lehte ve aleyhte düşüncelerini belirttiler. Gündem maddeleri üzerine yapılan konuşmaların ardından her madde oylamaya sunuldu.

İki gün süren kongre boyunca gündemler üzerine canlı tartışmalar yapıldı. İkinci günün sonunda yeni yönetim için adaylar belirlendi ve seçim yapıldı.

ATİK ve BİR-KAR temsilcileri de kongreyi izlediler ve mesajlarını ilettiler.

Bir-Kar/Hollanda


 

Ümraniye Tuncelililer Derneği’nde Kaypakkaya paneli

Ümraniye Tuncelililer Derneği’nde 27 Mayıs günü İbrahim Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümü vesilesiyle bir panel gerçekleştirildi.

Panel tüm devrim şehitleri adına gerçekleştirilen saygı duruşuyla başladı. Ardından TUDEF temsilcisi konuştu. Kaypakkaya’nın devrimci hareketin mihenk taşlarından biri olduğunu, halka yaklaşırken onları ikna etme gücünün çok güçlü olduğunu vurguladı. Daha sonra DHP temsilcisi, İbrahim’in Marksist-Leninist-Maoist ideolojinin Türkiye topraklarında hayat bulmasının sağladığını belirtti. Son sözü Ümraniye Tuncelililer Derneği temsilcisi aldı. İbrahim’den nasıl mücadele edileceğini öğrendiğini, yaşadığı bir örnekle anlattı.

Panel sohbet şeklinde devam etti. İzleyicilerin konuşmalarında İbrahim ve ‘68 kuşağı önderlerinin en önemli özelliklerinin reformizm ve parlementarizmden kopuş olduğu söylemi öne çıktı. Ayrıca Kaypakkaya’nın ulusal sorunda Türkiye devrimci hareketinde şovenizm kabuğunu ilk kıran önderlerden biri olduğu vurgulandı. İbrahim’in ser verip sır vermeme geleneğinin yaratıcısı olması ise diğer öne çıkan yandı.

Kızıl Bayrak/Ümraniye


 

Yaşasın devrimci dayanışma!

Merhaba dostlar...

Öncelikle bu demir parmaklar arkasında beni unutmayıp Kızıl Bayrak dergisini ulaştırdığınız için, devrimci duyarlılığınızdan dolayı tüm Kızıl Bayrak emekçilerini devrimci duygularımla selamlıyorum.

Emperyalizmi öncelikle tüm medya, basın, sinema ve televizyonla, kısacası hayatın her alanında görmek mümkün. İnsan beynine psikolojik baskı uyguluyorlar. Olguları, olayları kendi düzenlerinin ihtiyaçları doğrultusunda çarpıtarak sunuyorlar. Başta ABD emperyalizmi olmak üzere, diğer emperyalist haydutlar dünya halklarının gözlerinin içine bakarak Irak’taki işgali özgürlük olarak göstermeye çalışıyorlar. Bugün Irak’ta ölü sayısı yüzbinleri aşmış, milyonlarca yaralı ve yine milyonlarca insan açlık sınırında...

Bugün bu saldırılar zindan cephesinde daha kapsamlı bir şekilde uygulanıyor. Bu anlamda Fransa cezaevindeki tüm siyasi tutsaklar, terör kapsamında değerlendiriliyor ve tüm insani hakları gaspedilmiş. 11 Eylül’den sonra “terör” adı altında keyfi uygulamlar yapıyorlar ve yasalaştırıyorlar. Birkaç örnek verecek olursak;

1- Eğer politikseniz, dosyanız 3 yıl açık kalabilir ve bu süreç içinde ailenizle görüşme koşulu savcılığa verilmiş. En az bir yıl birinci derece akrabalarla görüşmeniz yasak.

2- Eğer hastaysanız, hastaneye gitmeniz gerektiğinde ellerinize kelepçe ayağınıza da pranga vurulur. Bu durumu kendilerine göre “güvenlik” olarak açıklıyorlar.

3- Tek kişilik hücrelerde kalma, izolasyon, yalnızlaştırma, bunların adı da güvenlik... Başkalarına zarar vermemek için. Bu tür örnekleri daha da çoğaltabilirz. Adli mahkumlar için geçerli değil. Hükümlülerin %92’si hırsızlık ve uyuşturucu vs. Türkiyeliler ve adli mahkumların eğitim durumları çok düşük.

Her türlü baskı ve yasaklara rağmen yönü bellidir pusulamızın. Bu karanlık hücremizde karanlığa inat cılız da olsa, o cılız ışıkla karanlığı aydınlata çabasını gösteriyorum. İsterdim ki dostlarımın koşulları ne olursa olsun yayın yollamak konusunda unutkan olmasaydılar. Ve unutmayalım ki belki bizler sınırsız, sömürüsüz o altınçağı görmeyebiliriz. Yalnız bizler bugün gelecekte açacak olan güzel çiceklerin tohumunu ekiyoruz. Ondandır, ister içerde ister dışarda hayatın her alanında bu güzel çiceklerin tohumunu ekmeliyiz ki, dünyamıza ölümün inmesine izin vermeyelim. Saygılar...

Yaşasın devrimci dayanışma!

Fransa Flori Hapishane’sinden Devrimci Demokrasi okuru Reşo