1 Haziran 2007 Sayı: 2007/21(21)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim aldatmacasına, gerici-saldırgan politikalara karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  Ordu savaş çığırtkanlığı ile düzen içi çatışmada yol almaya çalışıyor!
Komünistler seçimlere sınıfının bağımsız devrimci adayları ile katılıyor!
Düzen cephesi, “üçüncü cephe” ve devrim cephesi
Çamurdan“orta direk/sınıf” ve siyaseti üzerine... Yüksel Akkaya
Ülkeyi sınırsızca ABD emperyalizminin kullanımına açanların ikiyüzlülüğü
  Mitinglerde kadın rengi!
  İşçi-emekçi hareketinden.
  Sendikal anlayış tartışmaları ve Birleşik Metal seçimleri üzerine
  Seçimler, sol hareket ve devrimci sınıf çizgisi
  BDSP’nin seçim çalışmalarından.
  “Öğrenci Sömürü Sınavı Kaldırılsın!”
  Sendikal hakları için işten atılan ve direnişe geçen Esen Plastik işçilerine…
  Gençlik hareketinden...
  Dünya işçi-emekçi hareketinden...
  Seçimler ve devrimci yurtsever tavır / II - M. Can Yüce
  Sermayenin seçim oyununu bozalım
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sendikal hakları için işten atılan ve direnişe geçen Esen Plastik işçilerine…

İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!

Çocuklarının geleceği, onurları, sosyal hakları ve köle gibi boyun eğmemek için mücadele ateşini yakan Esen Plastik işçileri kardeşlerim, merhaba!

Öncelikle hepinizi mücadelenizden ve kararlılığınızdan dolayı sevgiyle kucaklıyor ve kutluyorum. Fabrika önünde direnişe başlamanızın üzerinden iki ay geçti. Sosyalist basında sizinle ilgili çıkan haberleri okuduğumda ne kadar sevindiğimi anlatamam. Ben Esen Şirketler topluluğunun eski bir çalışanıyım. Esen Plastik’in eski bir çalışanı olarak sizlere dayanışma duygularımı iletmek, Çiğli Organize işçileri şahsında bütün işçilerin yüreğinin sizlerle birlikte attığını belirtmek için bu mektubu kaleme aldım.

İşçinin kanı ve canı üzerinden büyüyen 31 yaşındaki fabrika

Patronların tüm saldırılarına rağmen Esen Plastik işçilerinin mücadelesi hiç bitmedi. Esen işçileri şahsında tüm işçi sınıfının mücadele azmi, gelecek güzel günlere olan inancı ve mücadelesi bu köhne düzen yıkılana kadar devam edecektir.

Ağır ve uzun çalışma saatleriyle, kölece çalışma koşullarıyla Esen Plastik Şirketler topluluğunun büyüme serüveni, aslında sermaye düzeninin aynası gibidir.

Esen Plastik, 1976’da Karabağlar’da 150 metrekarelik bir yerde ikinci el iki makineyle üretime başladı. 1978’de Bornova’da 550 metrekarelik yeni yere geçti. 1982 yılında Pınarbaşı’nda bin 550 metrekarelik bir yerde üretime devam etti. Pınarbaşı’ndaki yere de artık sığmayınca 1990’larda şimdiki yerine taşındı. Önce 5 bin metrekarelik bir yerle başlandı, ardından 10 bin, sonra da 20 bin metrekarelik bir arsa... Sonra da hemen yanındaki 25 bin metrekarelik arsa satın alındı ve 45 bin metrekarelik Esen Şirketler topluluğu “karargâhını” kurdu.

Ancak büyüme burada da durmadı. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafına üretim ve ihracat yapan Esen Şirketler Topluluğu “2007’de 110 milyon dolarlık ciro ile üretimlerini 50 bin tona yükseltmek, Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasına girmek, 10 yıl sonra girilen her sektörde Türkiye’nin önde gelen ilk üç firmasından biri olmak ve dünyaca ünlü markalar yaratmak” hedefinde olduğunu belirtiyor!

1990’larla birlikte artan özelleştirme saldırısı, ekonomik ve sosyal yıkım politikaları, 5 Nisan paketlerinin ardından Esen Plastik patronları 30 kat büyüdü! Esen Şirketler Topluluğu dev adımlarla holdingleşmeye doğru büyüyedursun, Esen Plastik işçileri cephesinden süreç sürekli tersten yaşandı: Esen Plastik işçilerinin açlığı, sefaleti, yorgunluğu, sömürüsü büyüdü. Adım adım büyüyüp devleşen bu fabrikada Esen Plastik işçilerinin sadece teri değil, eti, kemiği, kanı ve canı da bulunuyor.

Peki Salih ve Önder Esen kardeşler hangi maddeye dayanarak sizlerin işine son veriyor? İş Kanunu’nun 25-2 maddesine! Bu madde ne anlama geliyor?

“İşçinin işverenin başka bir işçisine tacizde bulunması. İşçinin işyerinde içki ve uyuşturucu madde kullanması. İşçinin işyerinde hırsızlık yapması. İşverenden izinsiz ardı ardına iki iş günü veya bir ayda iki ya da üç iş günü işine devam etmemesi” vb. Yani ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri üzerinden suçlanarak tazminatsız, ihbarsız işçinin işine son verilmesi!

Esen patronlarının hangi “ahlak”ına sığıyor bu suçlama? Sen işçileri köle gibi çalıştırarak robottan farksız hale getir, kanlarını emerek sırtlarından devasa servetler kazan, ancak işçiler bu sömürüyü biraz azaltmak isteyince de “suçlu” ilan ederek, (üstelik en ahlaksız bir gerekçeyle ) işlerine son ver!

İşte Esen kardeşler şahsında bütün patronların “ahlak” anlayışının özü-özeti budur.

Geçmiş deneyimlerden ders çıkartmak

11 Mayıs tarihli Kızıl Bayrak gazetesinde yayınlanan röportajınızda bir işçi arkadaş “Ortalığı karıştıran kişi içeride vardiya amiri. İçerideki işçilere sürekli baskı yapıyor. Aleyhimize delil olarak kullanabileceği şeyler elde etmek için patron kapıda bir kameraman ve bir fotoğrafçı görevlendirmiş” diyor!

1990’lar Türkiye’sinde yaşanan sendikal örgütlenme ve genel olarak yaşanan hareketliliğin de etkisiyle fabrika işçileri sendikal süreç başlattılar. O dönemde Lastik-İş Sendikası’na üye olunmuştu. Ancak çoğunluk sağlanamadan patronun kulağına gitmişti. Daha doğrusu işçiler arasındaki hain ve yalaka bir tip olan “Ahmet Yarıcı” adındaki kişiliksiz patrona ispiyon etmişti. Patronun saldırıya geçmesiyle birkaç gün fabrika önünde süren direniş, ne yazık ki sessiz sedasız bitirildi.

Dahası var. Bu örgütlenme sürecinin kıyısından köşesinden yer alan “Mehmet Uyar” adındaki bir başka kişiliksiz de patronun saldırıya geçmesiyle karşı cephede yer aldı ve kraldan daha da kralcı oldu. Bu süreçten sonra vardiya amirliğine terfi eden bu işbirlikçi hain, patronlara uşaklıkta, işçilere düşmanlıkta sınır tanımadı. İşçiler arasında sürekli güvensizlik yaydı, istenen bilgileri sürekli patronlara rapor etti.

Her ne kadar örgütlenme başarısızlıkla sonuçlansa da, bu süreçte kazanılan erzak ve ikramiyeler de, ücretlere yansıtılacak denilerek, ‘99’un sonlarında gaspedildi.

“Belirsizlik ve kararsızlık” ruhhalinin direniş üzerindeki ölümcül etkisi

‘90’larla birlikte başarısızlıkla sonuçlanan deneyimin ardından, ‘98’de bir araya gelen bazı işçiler kıyımdan geçirildi. 2006’da başlatılan sendikal çalışmanın açığa çıkmasıyla patronlar tekrar saldırıya geçti. Tüm bu saldırılara, işçilerin birleşmesini önlemek için uygulanan tüm oyunlara, patron uşakları ve yalakalarına rağmen sizler mücadelenizi kararlıca yürüttünüz. Mücadeleniz açığa çıkınca da patronun saldırısına direnişle yanıt verdiniz. İşçilerin bu köhne düzene asla boyun eğmeyeceğini bir kez daha göstermiş oldunuz. Bu onur sizlerin ve Çiğli organize işçileri şahsında bütün Türkiye işçi sınıfınındır.

Ancak direnişin daha da ses getirmesi ve kazanımla sonuçlanması için geçmiş deneyimlere bakmakta fayda var. İşçiler bir hak arayışına girdiklerinde bütün patronlar buna karşı ortak hareket ederler. Geçmişte yaşanan birçok sendikal deneyimde bunu defalarca gördük. Saf Plastik, Altınyağ, birçok tekstil ve metal fabrikalarında bunu defalarca yaşadık. Bir fabrikada yürütülen sendikal mücadele başarıya ulaşırsa bütün işçiler kazanacak, kaybedilirse bütün işçiler kaybedecektir.

Bu deneyimler defalarca göstermiştir ki, “belirsizlik ve kararsızlık” ruhhali, direnişin ve işçilerin direnme gücünün üzerinde ölümcül bir etki yaratır. Somut “planlama ve hedeflerin” olmadığı, sürekliliği olan ve ses getiren eylem ve etkinliklerin yapılmadığı bir direniş mevzisi zamanla yerini belirsizlik, kararsızlık, uzağı görememe ruhhaline bırakır. Bu “belirsizlik” ruhhali işçilerin mücadele isteğini ve direnme gücünü öldüren en büyük etmendir.

Sınıf dayanışması, bir direnişin başarıya ulaşması için çok önemlidir. Direnişçi işçilerin soluklarına soluk, güçlerine güç katar. Ancak bu dayanışmanın büyütülmesi ve süreklileştirilmesi de, direnişçi işçilerin ortaya koyacağı direnme gücü ve eylemliliklerle yakından bağlantılıdır. Örneğin geçmişte İzmit-Seka işçileri, Seydişehir Alüminyum ya da hemen yanı başımızda yaşanan İZSU işçilerinin ortaya koyduğu direnme kararlılığı, haklı mücadelelerini tüm ülkede ve dünyanın birçok ülkesinde ilgi odağı haline getirdi. Dayanışmanın güçlenmesinde etkin bir rol oynadı. Bu deneyimlere dönüp daha iyi bakmamız gerekiyor.   

Aliağa şubesi Petrol-İş’in en ileri şubesidir. Bu zor dönemde yaptığı eylem ve etkinlikler çok önemlidir. Ancak direnişi başarıya götürmek için yapılan eylemlerin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Daha başka ne yapılabilir?

Örneğin, direniş komitesi var mı, yok mu? Yoksa bir direniş komitesinin kurulması, sürekli toplantılar yaparak önüne hedefler koyması, bu konuda görevleri tanımlaması ve iş bölümü yapması gerekmektedir. Vampir patronların sömürücü yüzlerini teşhir eden, direnişin haklılığını önplana çıkaran ve diğer işçileri dayanışmaya çağıran büyük boy afişler çıkarılarak, başta Çiğli Organize bölgesi olmak üzere İzmir’in dört bir tarafında asılmalıdır. Aynı içerikte bildiriler çıkartılıp başta sendikalı işyerleri olmak üzere çok yaygın bir şekilde sanayi bölgelerinde ve semtlerde dağıtılmalıdır. Geniş katılımlı ve değişik yerlerde (Çiğli Organize meydanı, organize girişi, şehrin merkezi meydanları) basın açıklamaları, yol kesme eylemleri gerçekleştirilmeli, yerel radyo ve basına sürekli demeçler verilmeli, sendika, parti ve devrimci kurumlar sürekli ziyaret edilmelidir. Dayanışma geceleri düzenlemek vb. birçok yol ve yöntem düşünülebilir.

Böylece hem işçilerin direnme kararlılığı hep yüksekte tutulmuş olacak, hem direniş birçok kesime ulaşıp ilgi odağı haline gelecektir, hem de taleplerin kabul edilmesinde asalak patronlar üzerinde daha çok basınç oluşturulmuş olacaktır.   

Mücadele kararlılığınızdan dolayı hepinizi tekrar kutluyor ve başarılar diliyorum. Zafer, direnen Esen Plastik işçilerinin, İzmir işçilerinin, Türkiye işçi sınıfının olacak.

Eski bir Esen Plastik işçisi