13 Nisan 2007 Sayı: 2007/14(14)

  Kızıl Bayrak'tan
   Burjuva gericiliği Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımıyor...
Şovenist kudurganlığa karşı Kürt halkıyla omuz omuza!
  Ordu-hükümet çatışması sertleşirken düzenin ipliği de pazara çıkıyor!
14 Nisan mitingi sadece cumhurbaşkanlığı için mi?
1 Mayıs çalışmalarından...
1 Mayıs 2007’yi kaybetmek herşeyi kaybetmek gibidir!.. - Yüksel Akkaya
 DİSK/Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Başkanı Veysel Demir ile 1 Mayıs üzerine konuştuk…
  Tekstilde ihanet sözleşmesine geçit vermeyelim!
  “Büyüyen ekonomi” canımız ve kanımız
üzerinde yükseliyor!
  “Sözleşmeli köle olmayacağız!”
  NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü - H. Fırat
  Gençlik hareketinden...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Türk ordusu bir kez daha Afganistan’daki işgal güçlerinin komutasını üstlendi!
  Siyonistlerin derdi barış değil yeni
toprak ilhakları!
  Dünyadan...
  GOP’ta cezalandırma!
  ÖSS’ye, paralı eğitime ve geleceksizliğe karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız!
  Bültenlerden...
  Ömer, Ramazan, Erdoğan ve Mehmet’in hikayesi
  13-14 Nisan’da gerçekleşecek “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” sempozyumuna çağrı!
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

14 Nisan mitingi sadece cumhurbaşkanlığı için mi?

Düzen içi kamplaşma ve çatışma kızışıyor!

Düzen içi kamplaşma ve çatışma, cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden bir kez daha kızışmış bulunuyor. Bugünkü kamplaşma -CHP ve 14 Nisancıları’na bakılırsa- dinci gericilikle laik cumhuriyetçilik arasındadır. Ve laik-cumhuriyetçiler 14 Nisan’da, güya, “cumhuriyetin son kalesi” Çankaya burçlarına laiklik bayrağını dikeceklerdir.

Muharebenin karşı cephesinde AKP ve hükümeti yalnız kalmış gibi görünüyor. Nerdeyse hükümet kurulalı beri süregiden, Danıştay’a saldırı sürecinde olduğu gibi, zaman zaman da kanlı bir tırmanışa geçirilen yıpratma kampanyası, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yaklaştığı günümüzde yeniden ve daha kapsamlı biçimde yürütülmeye başlandı. Üstelik bu kez kimi sözde “STK”lar da kampanyaya dahil edildi. Daha doğru bir ifadeyle, bu kez kampanya bu sözde “STK”lar üzerinden yürütülmeye çalışılıyor.

Mitingin organizatörü, başında bir emekli generalin bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneği. Destekçileri ise, CHP’den orduya tüm “ulusal” faşist kurumlar. Bu gericilik kampı, ADD’yi sisteme bu hizmetinde yalnız bırakmamak için tüm gerici-faşist dernek ve sendikaları da harekete geçmeye zorluyor. Mümkünse Türk-İş’i, en gerici sendika yönetimleri bazında, bu kamplaşmada saf tutmaya çağırıyorlar. Tabii asıl niyetleri, geçmişte de yaptıkları türden bir dinci-laik kamplaşması üzerinden işçi ve emekçileri yanıltmak, düzen saflarında konumlanmalarını sağlayarak kendi sınıf cephelerini unutturmaya çalışmaktır.

Ancak bu kez bunun için seçtikleri aktörler yanlış, yöntemler berbat. Gerici-faşist kimliklerini bütün açıklığıyla ortaya sermiş kişi ve kurumların peşinden gidecek işçi ve emekçi bulamayacaklar. 14 Nisan’da Ankara’da, sadece gerici-faşist çetelerin gövde gösterisini izleyeceğiz.

Bu çerçeveden bakıldığında, 14 Nisan mitingini, sadece düzen içi çatışma üzerinden yorumlamak doğru olmayacaktır. Evet, bu güruh bu mitingle, cumhurbaşkanlığı seçimi için elini güçlendirmeye çalışıyor. Hatta, kimi burjuva yorumculara göre, bu, bir tür “sivil” 28 Şubat’tır. O gün Sincan’da tankların yaptığını, bugün Tandoğan’da kitleler yapacaktır.

Çağrıcıların darbeci fikirleri, çizme yalayıcılıkları vb. gözönüne alındığında, bu, yabana atılacak bir yorum da sayılmaz. Fakat, tam da bu özellikleri nedeniyle, bu mitingçi kampın arkasındaki güçler, AKP ve dinci gericilikten çok fazla, işçi sınıfı ve emekçi halkların düşmanıdır. Daha ziyade, çünkü Türkiye’de dinci politikanın önünü açan da, ABD emperyalizminin “ılımlı islam” projesi kapsamında Türk-İslam Sentezi’ni uygulayan da, darbeci generallerin yönetimindeki ordudur. Bu ordunun gerçekleştirdiği darbe ve kurumsallaştırdığı 12 Eylül faşizmi sayesinde, devrimci gelişmelerin önünü alabilmek için, dinci örgütlenme ve politikanın önü açılmıştır.

Şimdi dinci gericiliğin önünü almaya çalışıyorlarmış! Mitingte de göreceğiz, devrime, demokrasiye, halkların kardeşliğine karşı biriktirdikleri tüm kinlerini kusacaklar. 1 Mayıs’a doğru, işçi sınıfının tüm devrimci değerlerini ayaklar altına almaya çalışacaklar. Hrant Dink’in İstanbul’da buluşturduğu onbinlerin “kardeşlik ve demokrasi” çıkarmasının rövanşını almak isteyecekler. İşçi ve emekçi kitlelerin kardeşlik duygularından rahatsızlıklarını haftalar boyu televizyon kanallarından yansıtanlar, bu mitingle, meydanlarda ve bir ağızdan halklara düşmanlıklarını kusacaklar.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleler, elbette bu halk düşmanlarından hangisinin, dinci olanın mı, faşist olanın mı, Çankaya’ya çıkması gerektiği üzerinden bir konumlanışı kabul edemezler. İşçi sınıfının tercihi ehven-i şer olamaz. Zaten bunlardan daha az kötü olanı da yoktur. İşçi sınıfı, düzen içi iktidar çatışmalarından, kendi iktidarına yürüme doğrultusunda yararlanmalıdır.


 

“Bağımsızlık” maskesi altında emperyalizme kölece bağımlılık!

“Ulusalcı” faşistlerle kol kola girenler!

TİT İntikam Tugayı (TİT) ile bağlantısı deşifre olan 14 Nisan’daki kontra mitingine YTÜ’den de otobüs kaldırılıyor. İnönü Üniversitesi’nden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi de 14 Nisan mitingine çalışanları ve öğrencileri götürmek için otobüs kaldıracağını duyurdu. Üniversitenin resmi internet sitesinden yapılan duyuruda otobüslerin kampüs içinden kaldırılacağı açıklandı. Sitede “14 Nisan’da Tandoğan Meydanı’ndayız” başlığı ile ilan edilen duyuruda şu çağrı yapılıyor:

“Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin de katılımıyla düzenlenen ‘Cumhuriyetine Sahip Çık’ yürüyüşüne katılmak isteyen çalışanlarımız ve öğrencilerimiz için 13 Nisan 2007 Cuma gecesi saat 01.00’de Yıldız Kampüsü’nden araç kaldırılacaktır. İlgilenenlerin 12 Nisan 2007 Perşembe gününe kadar Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü’ne (dahili 2960) isim ve telefon numarası yazdırmaları gerekmektedir.” İnternet sitesindeki duyuruya çağrı posteri ve el ilanları da eklenerek “ulusalcı”ların faşist söylemlerine yer veriliyor.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da TİT’e yönelik yapılan operasyonda TİT’in, YTÜ’nün internet sitesinden de çağrısı yapılan 14 Nisan mitingini örgütlediği duyuruldu. TİT’in kurucusu Semih Tufan Gülaltay’ın telefon kayıtlarından emekli paşalar (H.T. -muhtemelen Hurşit Tolon- ve İ.K.) ile telefon üzerinden mitingle ilgili planlar yaptığı, atılacak sloganları dahi kararlaştırdıkları saptanmış durumda.

Ulusalcı kontra örgütlerin “sivil darbe” girişimleri sonucu, AKP iktidarı tarafından söz konusu operasyon miting öncesine denk getirildi. Böylece, düzen içi pisliğin ne boyutta olduğu ve önemli “derin” gerçeklerin ancak düzen içi kısır tartışma ve çekişmeler sonucu açığa çıktığı/çıkartıldığı bir kez daha görülmüş oldu.

Miting için sınav ertelemesinin açığa çıkmasının ardından kontra mitingine tüm üniversitelerden otobüs kaldırılacağı, İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu tarafından zaten açıklanmıştı.

Üniversite içerisinde her türlü hak arama mücadelesinin, her türlü demokratik istemin önüne barikat kuranlar ve onların sözcüleri, şimdileri “vatan elden gidiyor” nidaları arasında “bağımsızlık” maskelerini takıp yollara düşme niyetindeler. Ancak biz bu mitingin neden yapıldığını da, o maskelerin altında nelerin olduğunu da çok iyi biliyoruz!

Bu maskelerin altında; yemekhaneye, okul servislerine bütçe ayırmayıp kontra mitingine öğrencilerin parasıyla bütçe ayıranlar, otobüs kaldıranlar vardır!

Bu maskelerin altında; emperyalist işgale ve tetikçiliğe hayır diyenlere, yemekhane zamlarına karşı çıkanlara, yaşasın halkların kardeşliği diye haykıranlara soruşturma açanlar, eğitim hakkını gasp ederek onları okuldan atanlar vardır!

Bu maskelerin altında; Hrant Dink’in cenazesine katılım için bildiri dağıtan öğrencilere “karşı görüşlü öğrencileri tahrik etmek” gerekçesiyle ceza yağdıranlar vardır!

Bu maskelerin altında; türkü söylemeyi, halay çekmeyi suç sayanlar, sivil faşist çete saldırılarının önünü açanlar, polisiyle- özel güvenliğiyle üniversiteleri karakola çevirmeye çalışanlar vardır!

Bu maskelerin altında; Dink’in tetikçilerini emniyet müdürlüklerinde kahraman gibi karşılayan faşist zihniyet vardır!

Bu maskelerin altında; 12 Martları, 12 Eylülleri yaratan darbeci generaller ve onların günümüz şakşakçıları vardır, yani ABD’nin “bizim çocukları” vardır!

Bu maskelerin altında; bağımsızlıktan dem vuran emperyalizme kölece bağımlı işbirlikçi uşaklar vardır!..

Ekim Gençliği/YTÜ