6 Nisan 2007 Sayı: 2007/13(13)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme, faşizme, şovenizme ve kölece yaşam koşullarına karşı
1 Mayıs’ta alanlara!
  Liberal aydınların meclis düşleri
Sermaye oligarkları aylar sonra seçilecek hükümetin “yol haritasını” bugünden çizdi…
TÜİK’in 2006 yılına ait ekonomik verileri üzerine...
1 Mayıs tarihi ve “ruhu” üzerine... - Yüksel Akkaya...
 Sömürü ve kölelikten kurtulmak için
1 Mayıs’ta alanlara!
  1 Mayıs üzerine DİSK/Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar ile konuştuk….
  1 Mayıs ‘77 katliamını yaşayan devrimci bir işçi anlatıyor…
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Büyükanıt’ın Harp Akademilerindeki konuşması ve düzenin dış politikası...
  ABD’nin desteklediği “barış”tan Ortadoğu’ya hayır gelmez
  ABD, İsrail ve İran - Abu Şehmuz Demir
  İran’a yönelik kuşatma halkları köleleştirme saldırısının devamıdır...
  Filipin devleti ve emperyalist suç ortakları Daimi Halk Mahkemesi’nde yargılandılar!
  Gençlik hareketinden...
  Kızıldere anmalarından...
  Traji-komik oyun, “yeni” perdelerle oynanmaya devam ediyor..- M. Can Yüce
  Sosyal yıkım saldırılarına karşı mücadeleye!
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Mart ayı rakamları...
  Demirel’in çağrısına yanıt:
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İran’a yönelik kuşatma halkları köleleştirme saldırısının devamıdır...

Emperyalist saldırganlığa ve savaşa hayır!

Dicle-Fırat nehirlerinin birleşmesiyle oluşan Şat-ül Arap’ta devriye gezerken İran sınırını ihlal eden 15 İngiliz askerinin “Devrim Muhafızları” tarafından esir alınması, özelde İran’a genelde Ortadoğu halklarına karşı düşmanca bir kampanyanın başlatılmasına vesile edildi. Binlerce kilometre öteden gelip İran sınırını ihlal etme fütursuzluğunda bulunan İngiliz askerlerinin Basra körfezinde ne aradığını sorma gereği duymayan “uluslararası toplum”, 15 işgalci askeri kurtarmak adına seferber olarak, riyakârlığını bir kez daha dünya önünde sergilemiştir.

Sömürgecilik geleneğinin savunucusu gerici medyanın “militan” katkıları eşliğinde AB, ABD, BM tarafından yürütülen kampanya ile İran’ın “şeytanlaştırılması” faaliyeti hızlandırıldı. Haydutbaşı Bush’tan Pentagon sözcülerine, Tony Blair’den AB temsilcilerine, Almanya Başbakanı’ndan BM Güvenlik Konseyi’ne kadar uzanan geniş bir yelpazede yürütülen İran karşıtı kampanya, emperyalist sömürgeciliğin hezeyanını gözler önüne seriyor. “Uluslararası toplum”un, aynı anlama gelmek üzere ABD ile diğer emperyalist güçlerin kibirli temsilcilerine göre, “İngiliz askerlerini esir alan İran, uluslararası hukuk kurallarını çiğniyor.”

ABD ile müttefikleri bir kaşık suda fırtına koparırken, İran ihlalden dolayı İngiliz devletinin özür dilemesini istiyor. İranlı yetkililer özür dilenmesi halinde “esir asker krizi”nin büyük ölçüde aşılabileceğini söylüyor. Buna karşın başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere, “uluslararası toplum” temsilcileri tarafından yapılan açıklamalarda İran’a karşı tehditkâr tutumlarda herhangi bir değişiklik yok.

Avrupa Birliği dışişleri bakanları İran’ı kınayan ve bir an önce askerleri serbest bırakmasını isteyen kararı onaylarken, BM Güvenlik Konseyi “durumdan endişeli” olduğunu bildiren bir karar tasarısını kabul etti. İngiliz askerlerini savunan haydutbaşı Bush, İran’ı devletlerarası yasaları ihlal etmekle suçluyor. Daha da ileri giden Pentagon sözcüleri ise, İran’ın “el Kaide’den daha tehlikeli” hale geldiğini ilan ediyor.

Esir alınan askerlerin durumunun iyi olduğu bizzat kendileri tarafından kamuoyuna açıklanmışken, üstelik askerler İran kara surlarını ihlal ettiklerini kabul ederken, emperyalist güçlerin sergilediği histerik tutum, meselenin askerlerden ibaret olmadığını göstermektedir. Görünen o ki, Bush-Blair ikilisi, İran’a karşı olası bir saldırı için hazırlıklara devam ederken yaşanan bu sorunu, saldırgan politikalarına kamuoyu desteği sağlamanın bir aracına dönüştürme derdindeler.

Tehdit ve kışkırtmalar karşısında gerilemeyi reddeden mollalar rejimi de, doğal olarak sorunu bölgesel politik çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Fakat herşeye rağmen İran’ın, binlerce kilometre öteden gelen işgalci askerlerin sınırlarını ihlal etmesine tepki göstermeye hakkı vardır.

Irak’taki diplomatları işgal orduları tarafından tutuklanır, bazı askeri yetkilileri kaçırılırken,15 askeri esir aldığı için İran’ın devletler hukukunu çiğnediğini öne süren “uluslararası toplum”, Irak işgalini sorgulama gereği bile duymamaktadır. “Batı Uygarlığı”nın bu en has temsilcilerine göre, Irak’ta en az çeyreği çocuklardan oluşan bir milyona yakın insanın katledilmesi de “devletler hukuku” açısından herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Tabii siyonist İsrail’in 3 milyonu aşkın Filistinli’yi hapis hayatına mahkum etmesine bir itirazı yok bu güçlerin. Hal böyleyken, işgale ve işgalcilere karşı direnenleri “terörist” ilan etmekte ise tereddüt etmiyorlar. Görüldüğü üzere “uluslararası toplum”, tiksinti verici bir riyakârlığın cisimleşmiş halinden başka bir şey değildir.

Bugün emperyalist güçlerin İran’a karşı yürüttüğü kuşatma kampanyası, ABD ile suç ortaklarının ezilen halkları hedef alan saldırısının temel ayaklarından biridir. Dolayısıyla emperyalist savaşa karşı mücadele eden güçler “işgal ordularının Basra Körfezi dahil tüm bölgeyi terketmesi” şiarını yükseltmelidir.


İsviçre’de ırkçılık karşıtı kampanya sürüyor!

Irkçılık karşıtı kampanyamız çerçevesinde faaliyetlerimize giderek hız kazandırıyoruz. İsviçre’nin belli başlı kentlerinde, Basel, Bern, Neuchatel, Fiborurg, Lozan’da bildirilerimizi yaygın olarak dağıtmaya başladık. Türkçe, Almanca, Fransızca olarak hazırladığımız bildirimizde şu vurgu öne çıkıyor:

“Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizm kapitalizmin bir ürünüdür. Bunun için ırkçılığa ve faşizme karşı mücadele kapitalizme karşı mücadele demektir. İnsanlık düşmanı olan bu ideoloji ve örgütlenmeleri püskürtmek ancak çeşitli ulustan işçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini yaratmak ölçüsünde mümkündür. Bugün buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. BİR-KAR aynı zamanda böylesi bir ihtiyacın ürünüdür. Bunun için, BİR-KAR saflarında birleşelim ve mücadele edelim!”

Kampanya hazırlık çalışmaları sırasında yaptığımız toplantılarda, kampanyamızın hedefleri, kullanılacak araçlar ve pratik faaliyetlerimizde yeni bir düzeye ulaşmak üzerine tartıştık. Alışılageldik günlük pratiğimizin ötesine geçmek gerektiği üzerinde anlaştık. Bölgelerdeki yoldaşlarımız, ırkçı saldırganlığın arka planını teorik olarak emekçilere anlatabilecek bir düzeye ulaşabilmek için harekete geçtiler.

İlk aşamada yaygın olarak dağıttığımız bildirileri bütün emekçilere ulaştırmaya başladık. Bildiri dağıtımı aynı zamanda sokaklarda karşılaştığımız insanlara sözlü propaganda yapmanın koşullarını sağlıyor. Değişik tepkiler almaya başladık. Bu faaliyetimizin boşuna bir çaba olduğunu söyleyen emekçilerden anlamlı destek verenlere kadar farklı tepkiler alıyoruz. Avrupa’da, işgücünü, insani varlığını tüketircesine burjuvazinin en ağır çalışma koşullarına terketmiş Türk ve Kürt emekçilerde genel bir durumu kabullenme duygusu ağır basıyor. Hatta ırkçı saldırganlığa karşı tavır almanın anlamsız ve gereksiz olduğunu söyleyenler çıkabiliyor. İzlenimlerimizi ve aldığımız tepkileri ayrı bir değerlendirmenin konusu yapmayı düşünüyoruz. Pratik çalışmalarımızı farklı araç ve biçimlerle zenginleştirerek büyütüyoruz.

Bir-Kar/İsviçre