6 Nisan 2007 Sayı: 2007/13(13)

  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalizme, faşizme, şovenizme ve kölece yaşam koşullarına karşı
1 Mayıs’ta alanlara!
  Liberal aydınların meclis düşleri
Sermaye oligarkları aylar sonra seçilecek hükümetin “yol haritasını” bugünden çizdi…
TÜİK’in 2006 yılına ait ekonomik verileri üzerine...
1 Mayıs tarihi ve “ruhu” üzerine... - Yüksel Akkaya...
 Sömürü ve kölelikten kurtulmak için
1 Mayıs’ta alanlara!
  1 Mayıs üzerine DİSK/Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar ile konuştuk….
  1 Mayıs ‘77 katliamını yaşayan devrimci bir işçi anlatıyor…
  İşçi-emekçi hareketinden...
  Büyükanıt’ın Harp Akademilerindeki konuşması ve düzenin dış politikası...
  ABD’nin desteklediği “barış”tan Ortadoğu’ya hayır gelmez
  ABD, İsrail ve İran - Abu Şehmuz Demir
  İran’a yönelik kuşatma halkları köleleştirme saldırısının devamıdır...
  Filipin devleti ve emperyalist suç ortakları Daimi Halk Mahkemesi’nde yargılandılar!
  Gençlik hareketinden...
  Kızıldere anmalarından...
  Traji-komik oyun, “yeni” perdelerle oynanmaya devam ediyor..- M. Can Yüce
  Sosyal yıkım saldırılarına karşı mücadeleye!
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Mart ayı rakamları...
  Demirel’in çağrısına yanıt:
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

1 Mayıs tarihi ve “ruhu” üzerine...

Yüksel Akkaya

Bugün yüzden fazla ülkede resmen tatil olarak kabul edilmiş olan 1 Mayıs, ne yazık ki Türkiye’de 12 Eylül faşizminden sonraki “yasaklı” halini sürdürmektedir. Kuşkusuz bu durumun sorumluluğu sadece 1980 sonrası bu yasağı sürdüren hükümetlerin değildir. Bu sorumluluk başta işçi sınıfı olmak üzere onun adına siyaset yapan herkese aittir. 12 Eylül’den sonra neredeyse yirmi yıldır 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenler nedense güçlü bir “tatil” isteği ile ortaya çıkmadılar. 1 Mayıs tartışmaları genellikle “nerede” kutlanacağı üzerine yapıldı. Yapılacak yer üzerinden devrimcilik düzeyleri sınıflandırılmaya çalışıldı. Marx’ın çok anlamlı ifadesi ile görüntü ile “uğraşılırken” öz gözden kaçırıldı. Bu nedenle bir kez daha öze bakmakta yarar var. Bunu görebilmek için de 1 Mayıs’ın tarihçesine ve tarihçedeki ruha kısaca göz atmak yararlı olacaktır.*

Pek çok ülkenin dinsel ya da ulusal tatil günlerine “alternatif” olmasa da 1 Mayıs’ın da bir tatil günü olarak “takvimlere” girmesinde, bu ulvi dinsel ve ulusal yanın dışında bir şey olarak, işçi sınıfının bir “müdahalesinin” önemli bir payı bulunmaktadır. Yüzü aşkın ülkede tek ortak bir tatil günü olmasının ise başka bir anlamı olsa gerek. Böyle olduğu için de 1 Mayıs’ın tatil günü olması başka anlamlar taşır. O, sadece bir tatil günü değil, işçi sınıfının dünyanın dört bir yanında aynı ruhu hissettiği gündür. Zira, emekçilerin uzun sürmüş mücadelesinin bir sonucudur, sömürüye karşı, emek cephesinin sermaye cephesine meydan okuduğu ve bir bayrak gibi zaferini dalgalandırdığı gündür 1 Mayıs. Bu nedenle de sınıf mücadelesinde emekçilerin bir “resmi” uğrağıdır. İşçi sınıfının, işçi hareketinin kutladığı uluslararası bir “bayramdır”, bir “şölendir”, bir “mücadeledir”. Yüz yıl sonra bile sermaye cephesini ürküten bir “gündür” 1 Mayıs. Öyle olduğu için de sadece Türkiye’deki egemenleri değil, İngiltere gibi yerlerdeki egemenleri de hala korkutur, ürkütür. Sermaye cephesi iliklerine kadar hissettiği bir huzursuzluğu her fırsatta dile getirir. Londra Üniversitesi’nde yönetici olan J. Hackett’in 1 Mayıs’ı bir Sovyet icadı olarak görüp, “bayram” olmaktan çıkarılması talebi, bu huzursuzluğun sermaye cephesi adına itirafından başka bir şey olmasa gerek.

J. Hackett, Sovyetler Birliği’nin çözülüp dağılmasından sonra sosyalizm tehlikesinin kalkmış olduğunu düşünüyor olmalı ki, böyle bir talepte bulundu. Zira, EkimDevrimi sonrasında, tarihin garip bir “cilvesi” olarak, emek karşıtı iktidarlar 1 Mayıs’ı resmi tatil günü olarak ilan etmeye başladılar. 1930’lu yıllarda, SSCB’den sonra Hitler Almanyası, 1 Mayıs’ı “Ulusal İşçi Günü” adı altında resmi tatil günü ilan etti. Onu Fransa izledi; Mareşal Petain’in işbirlikçi Vichy hükümeti Hitler’in yolundan yürüyerek 1 Mayıs’ı “Emek ve Bağdaşma Şenliği” olarak ilan etti. Franco İspanyası sıraya girmekte gecikmedi! Bu arada Türkiye’de 1935 yılında 1 Mayıs’ı tatil günü ilan etti!.. Kara Avrupası, Ekim Devrimi’nin SSCB’sinin 1 Mayıs’ını, emekçilerin 1 Mayıs’ını, kapitalizm adına onların elinden almaya kararlıydı, en faşist yönetimleri ile!... Yasaklayamıyorsan, içselleştir, kullan ve “çürüt”.

1 Mayıs’ın tatil olma “kara talihi” böyle başlasa da izleyen yıllarda emekçilerin has tatili olacaktı. Ancak, işçi sınıfının tüm tarihi gibi sancılı olarak. Tıpkı 1933 yılında Hitler Almanyası’nın görkemli “kutladığı” 1 Mayıs’ı izleyen günde sendikacıların ve işçilerin tutuklanmasında; işçilerin Hitler iktidarında adeta esir kamplarında çalıştırılır gibi çalıştırılmasında olduğu gibi.

II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda 1 Mayıs, “resmi” tatil günü kabul edilmede hızlı bir mesafe katetse de 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki “kararlılık” ve “coşkusunu” da yitirmeğe başladı. 20. yüzyılın sonuna doğru, kapitalist ülkelerde “cılız” kalabalıkların mitinglerde boy gösterdiği, 1 Mayıs ruhunun kaybedildiği bir gün olmaya başladı. Emek sömürüsünün yoğun olduğu, çalışma koşullarının ağır olduğu yerlerde 1 Mayıs ruhuna yakışır çıkışlar ve gösteriler yapılsa da, dünya genelindeki coşku yüz yıl öncesine hiç yaklaşamadı. Bu ruhun kaybı, bu özün yitirilişi en güzel kendisini 1 Mayıs afişlerinde, flamalarında göstermeye başladı. Kızıl bayrakların yerini, çiçekler almaya başladı. Dünyanın ve Türkiye’nin 1 Mayıs tarihini afişleri izleyerek “okumak” mümkün. Zira, her afiş, flama döneminin ruhunu göstermektedir; bir bakıma mücadele isteği ve azmini…

Kızıl bayrakların çoğaldığı, çiçeklerin azaldığı afişlerin, flamaların dalgalandığı hem radikal hem devrimci ruhunu yitirmemiş 1 Mayıslarda buluşmak dileği ile…

* ) 1 Mayıs tarihi pek çok araştırmacıyı ilgilendirmişken, ne yazık ki Türkiye’de henüz 1 Mayıs tarihi üzerine bir kitap yazılmamıştır!.. M. Dommanget, Histoire du Premier Mai, Marseille, 2006; A. Panaccione, Un giorno perche. Cent’anni di storia internazionale del 1 maggio, Roma,1990; A. Panaccione (ed.), The Memory of May Day: An Iconographic History of teh Origin and Implanting of a Workers’ Holdiday, Venedik, 1989; A. Riosa (ed.), Le metamorfosi del 1 maggio, Venedik, 1990; D. Fricke, Kleine Geschichte des Ersten Mai, Frankfurt, 1980.


 

İzmir: Sınıf hareketinin sorunları tartışıldı

İzmir BDSP tarafından 1 Mayıs çalışmasının ilk adımı olarak “Sınıf hareketinin önündeki engeller ve çözüm yolları” konulu bir sempozyum düzenlendi.

Öncesinde işçi ve emekçi mahallelerinde, ana caddelerde, servis güzergahlarında ve kentin merkezi noktalarında sempozyuma çağrı amaçlı afişler yapıldı, el ilanları dağıtıldı.

1 Nisan tarihinde Konak’taki TÜMTİS salonunda düzenlenen sempozyum saat 13:30’da başladı. Salona “Birleşik, siyasal bir sınıf hareketi yaratmak için ileri!/BDSP” ve “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!/Çiğli İşçi Platformu” imzalı pankartlar asıldı. Sempozyum ilk olarak Nazım’ın “Türkiye işçi sınıfına selam” şiirinin okunmasıyla başladı. BDSP tarafından hazırlanan “Geçmişi aşarak geleceği kazanacağız” isimli sinevizyon gösterimiyle devam etti. Ardından BDSP adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada işçi ve emekçilere yönelik saldırılara dikkat çekildi ve birleşik, siyasal, militan bir sınıf hareketinin yaratılmasının zorunluluğuna işaret edildi. Daha sonra konuşmacılar sırasıyla kürsüye davet edildi.

İlk sözü Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İbrahim Doğangül aldı. Özelleştirme saldırısına vurgu yapan Doğangül, saldırılara karşı alternatifler üretilmesi gerektiğini dile getirdi. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu söyledi. Ardından Birleşik Metal-İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek metal işkolundaki sorunlara değindi. BMİS’in yapmış olduğu çalışmalardan bahsetti ve serbest sanayi bölgelerinde örgütlenmenin zorluklarını anlattı. Bu ilk bölümün son konuşmasını DİSK Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla yaptı. Konuşmasında DİSK’e değindi ve kişisel hassasiyetlerine dair bir konuşma yaptı. Taşeronlaştırma konusuna kısaca değinerek zor bir alan olduğunu ifade etti.

Aranın ardından akademisyenlere ayrılan bölüme geçildi. Bu bölümde söz alan Tez Koop-İş Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır ve Prof. Dr. Yüksel Akkaya sınıf hareketinin sorunlarına dair anlamlı konuşmalar yaptılar. Taban örgütlülüğünün öneminin vurgulandığı konuşmalarda sınıfın birliğine işaret edildi. Siyasal bir sınıf hareketinin nasıl yaratılabileceğinin anlatıldığı konuşmaların yapıldığı bu bölümden sonra serbest kürsüye geçildi. Fakat zamanın sınırlı olmasından kaynaklı bu bölüm kısa sürdü.

Etkinliğe ağırlığı işçi olmak üzere 150 kişi katıldı.

İzmir BDSP