8 Aralık 2006 Sayı: 2006/48 (48)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emekçilerin ve halkların direnişini zorbalıkla bastıramazsınız!
  Demokrat” maskeli Ağar’ın yayılmacı emelleri
  Asgari ücretin belirlenmesinde bildik oyun bir kez daha sahneleniyor...
  Sermayenin sinsi tuzağı...
Sömürü ve soygun bütçesine karşı kamu emekçileri 14 Aralık’ta iş bırakıyor…
Yapı Yol-Sen Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Halil Tümtürk ile iş yavaşlatma eylemi üzerine konuştuk...
Asgari ücret üzerine işçilerle konuştuk...
 Gençlik faşist saldırganlığa boyun eğmeyecek!
  Trabzon’da çalışmalarımız sürüyor...
  Ortadoğu'yu Balkanlaştırma planı!..
  İşçilerin ve devrimci öncü işçilerin birliği sorunu
  Sınıf çalışmamızın ulaştığı yeni aşamanın özlü bir ifadesi!
  Volkan Yaraşır’ın İstanbul İşçi Kurultayı’nda yaptığı konuşma...
  Komanteks'te sendikasızlaştırma saldırısı
  MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/3 - Yüksel Akkaya
  Zaferi üçüncü kez Hugo Chavez’in!
  Seçimlerin kıskacında ümitsiz aşk: Avrupa Birliği üyeliği - Yüksel Akkaya
  Lübnan karanlık bir sürece çekiliyor - Abu Şehmuz Demir
  “Beterin beteri var” tesellisi ve tecrit güzellemesi…
  Proletaryanın ilk isyan çığlığı... “Çalışarak yaşamak ya da savaşarak ölmek!”
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Trabzon’da çalışmalarımız sürüyor...

Israr, cüret ve iddia ile geleceği kazanacağız!

Trabzon Ekim Gençliği olarak, bir dönemlik çalışma planımızı tartışırken gençlik hareketinin nesnel durumuna veya bulunduğumuz şehrin sorunlarına takılmadan, tartışmalarımızın merkezine kendi eksiklik ve zaaflarımızı koyduk. Bu çerçevede çok yönlü bir faaliyet örgütleyebilme kapasitemizi artırmak zorunda olduğumuz sonucuna vardık. Bununla beraber bulunduğumuz ilde üniversitenin sınırlarını aşmalı, halkla bağlar kurabilmeli, dahası kurumsal bir takım mekanizmalara sahip olabilmeliydik. Henüz dönemin başında bu hedefler doğrultusunda sonuç üretemediğimiz bir çalışmanın başarılı olamayacağı konusunda hem fikirdik.

Bugün neredeyse bir dönemi kapatmak üzereyiz. Bugün anlamlı adımlar attığımızı görüyoruz. Bugüne kadar yerelimizde gerçekleşen eylem ve etkinlikleri basınımıza sistematik olarak taşımaya çalıştık. Ancak gelinen yerde daha kapsamlı ve hedeflerimizi tanımlayan bir değerlendirmenin ihtiyaca dönüştüğünü düşünüyoruz.

İlk elden bugüne kadar yaptıklarımızı tanımlamaya ve değerlendirmeye çalışacağız. Kurum faaliyetimizden yayın faaliyetimize, üniversite çalışmalarımıza kadar tüm çalışmamızı bu gözle irdeleyeceğiz. Ancak 6 Kasım gündemi bu tartışmalar içerisinde özel bir önem taşıyor.

Gençlik Kültür ve Sanat Evi

Gençlik Kültür ve Sanat Evi’nin kendisini tekrar gerekçelendirmeyeceğiz. Ancak bugüne kadar kurum faaliyetinde neden anlamlı sonuçlar üretemediğimize değinmekle yetineceğiz. Bugüne dek, kurumumuzu üniversite çevremizi taşıdığımız, bir takım etkinliklerin yapıldığı bir yer sınırında algılamış, tartışmalarımızla bunu aşmayı hedeflesek dahi bir türlü sistematik adımlar atamamıştık. Bu sorun kimi zaman öylesine derinleşmişti ki, ara müdahalelerle aşmaya çalışsak da planladığımız etkinlikleri kendi çevremize haber vermenin ötesine geçemedik.

Bu senenin başında kurum faaliyetine yönelik tartışma yürüttük. Kurum üniversite faaliyetimizin sonuçlarının taşındığı bir alan olmalıydı. Ancak bundan daha önemli olan, kurum faaliyetimiz şehirle, şehirdeki ilerici kesimlerle bağ kurabilmeli, onlara da kendini adres olarak gösterebilmeliydi. Bu noktada ilk aldığımız karar düzenli bir takım etkinlikler planlamak ve bu etkinliklere katılım için sistematik bir çağrı yapmak oldu. Yanı sıra bir takım kurslar düzenleyerek şehirde duyurusunu yaptık.

Dönemin başında üniversitede yürüttüğümüz emperyalist işgal karşıtı çalışmayı kurumda gerçekleştirdiğimiz bir etkinlikle sonlandırdık. Ayrıca her hafta Pazar günleri Gençlik Evi’nde film gösterimleri gerçekleştiriyoruz. Bugüne kadar “Geçemeyeceksiniz!”, “Dejavu”, “Bulutları Beklerken”, “Truman Show” filmlerinin gösterimini gerçekleştirdik. Ayrıca lise önlerinde yaygın bir biçimde çağrısını yaptıktan sonra gelen talepler üzerine kurumumuzda gitar atölyesi açtık. 16 Aralık günü saat 15.00’te Erdal Eren ile ilgili bir anma etkinliği gerçekleştireceğiz.

Artık kurumumuz düzenli olarak açık tutuluyor. Gösterdiğimiz yoğun çaba sonucu geçmişin aşan genişlikte bir sahiplenme ile karşılaşıyoruz.

Üniversitede yürüttüğümüz emperyalist işgal karşıtı çalışma

Dönemin açıldığı ilk hafta “Savaşa değil, eğitime bütçe” şiarıyla örgütlediğimiz faaliyetin temel hedefi, emperyalist işgalin teşhirini gerçekleştirmek ve bu çerçevede bir duyarlılık yaratabilmekti.

İlk önce anket çalışmasıyla başladık. Anket sorularına verilen cevaplar doğrultusunda gençliğin emperyalistlerin Büyük Ortadoğu Projesi hakkında bir fikri olmadığını gördük. Ancak 5 Eylül tezkeresine tepki büyüktü. Filistin’e bombalar yağdıran emperyalizmin aslında üniversiteleri YÖK ile elinde tutan sistem olduğunun farkındaydılar. Buna rağmen yılgın, umutsuz ve gücünün farkında olmayan bir gençlik tablosuyla karşılaştık.

Anket çalışmasıyla savaşı üniversite içerisinde gündemleştirdikten sonra Gençlik Evi’nde savaş karşıtı bir etkinlik düzenledik. Etkinliğin çağrısını üniversitede el ilanlarıyla ve sözlü olarak yaptık. Beklediğimiz katılım gerçekleşmedi. Savaşa karşı toplumsal muhalefetin oluşmadığı bir dönemde gençliğin de suskunluğu şaşırtıcı olmadı. Sınırlı sayıda öğrencinin katıldığı etkinliğimizde savaş karşıtı konuşmalar, şiirler, müzik grubu yer aldı. Savaş gündemini gündemde tutmak için Gençlik Evi’nde “Dejavu” ve “Geçemeyeceksiniz” adlı savaş belgesellerini izlettik. Bu çalışmalarımızla üniversitede savaşı gündemleştirdik.

Karadeniz’de Martı Olmak Bülteni

3. yılına giren bültenimizi bu yıl da düzenli bir biçimde çıkartıyoruz. Çıktığı günden bu yana bir dizi yapıcı eleştiri alan bültenimizi yerel bir yayına dönüştürmek çabasını harcıyoruz.

Bu noktada yayın çalışmamız, kendi çalışmamızın politik ve pratik planda gelişmesiyle paralel bir gelişim süreci yaşadı. İlk başlarda yerel yayın çıkartmanın politik bir takım söylemleri tırpanlama olduğu gibi bir algıyla hareket ediyorduk. Bunun yanlışlığını çok hızlı kavradık. Ancak bu hatadan çıkalım derken, yerel yayınımızı özgünlükten uzak, sanki küçük bir Ekim Gençliği gibi çıkartmaya başladık. Bu sene başından itibaren bir format değişikliği içersindeyiz. Artık yerelle daha güçlü bağlar kurabilen, şehrin ve bulunduğumuz üniversitenin gündemlerini tutan bir yayın çıkartmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar Trabzon Şehir Tiyatrosu yönetmeni, Trabzon Karikatürcüler Derneği Başkanı, Trabzon Eğitim-Sen Başkanı ile röportaj yaptık. Karadeniz’de Martı Olmak yayınının bizi aşan bir mekanizmaya kavuşması sorununda da nihayet adım attık. Ancak bu adımlar henüz yeni ve olgunlaşmış değil!

6 Kasım çalışması ve önümüzdeki dönemin görevleri

6 Kasım süreci KTÜ’nün ihtiyaçları gözetildiğinde önemli bir yerde duruyordu. Birleşik bir zeminin yaratılabilmesi, ortak bir kitle çalışması yürütülmesi, kitle ile bağların güçlendirilmesi, güçlü bir eylemli süreç örülebilmesi… Bütün bunlar bu 6 Kasım açısından yapılması gereken hatta işaret ediyordu. Bizim 6 Kasım’a yaklaşımımız açık ve netti. Biz üniversitede ticari eğitim gündemi etrafında ortak bir çalışma örülmesinden yanaydık. Bunun adı geçen sene KTÜ Öğrenci Platformu’ydu. Ticari eğitim karşısında örülecek çalışma üniversitedeki egemen apolitik atmosferin kırılmasına vesile olacak ve geçen senenin oldukça sınırlı çabalarıyla ortaya çıkan ilerici güçleri biraraya getirebilecekti.

Bu çerçevede birkaç siyasetle birlikte siyasal gençlik gruplarına toplantı çağrısında bulunduk. Toplantıların tablosu yerelimizdeki gençlik hareketinin tablosunu yeter düzeyde ifade etmektedir. İlk önce gündemler tartışıldı. Bu konuda bir fikir birliği varıldı. Ancak zaman içerisinde şaşırtıcı ölçüde apolitik gerekçelerle ayrışmalar yaşandı. Bu, 6 Kasım süreci çerçevesinde kendimizi eleştirdiğimiz noktalardan birini oluşturuyor. Zira biz de bu gündem tartışmaları içerisinde, ısrarla sözkonusu gündemlerin yaygın ve ortak bir kitle çalışmasına konu edilmesi gerektiğini vurguladık. Ancak pratik adımlar dışında somut bir şiar ve hat önermekten uzak durduk. Politik gündemler üzerine hızlı yürüyen tartışmaların ardından, kitle ile bağ kurma sorunu sanki salt bir yöntem sorunuymuş gibi uzun uzun tartışıldı. Ancak masa başı tartışmaların ardından zamanın kısalmasından dolayı, “eylemde megafon olup olmayacağına” varan biçimsel tartışmalar içerisine sıkışıldı.

6 Kasım sürecinden ilk ayrışan Öğrenci Kolektifi oldu. “Ortak çalışma kültürünün ahlaksızca zedelendiği” gerekçesiyle ayrışan bu öğrenci grubunun “ahlaksız” olarak nitelendirdiği şey, bir siyasetin 6 Kasım’a dönük kendi bağımsız materyallerini kullanmasıydı. Bu konuda aldığımız tutumu yinelemeye gerek duymuyoruz. Ajitasyon, propaganda serbestliğinin bir ilke olduğunu ve biçimsel bir takım tartışmalara konu edilemeyeceğini ifade ettikten sonra, her siyasal gençlik grubunun ortaklaşılmış herhangi bir gündem hakkında kendi bağımsız çalışmasını örgütleyebileceğini vurguladık. Öğrenci Kolektifi’ni takiben ÖDP Gençliği, birleşikliğin bozulduğunu ifade ederek 6 Kasım’a katılmayacağını deklare etti.

Geriye kalan bileşen, yani Ekim Gençliği, Gençlik Federasyonu Derneği, YDG, DPG, ÖEP ve Emek Gençliği olarak 6 Kasım’ı örgütleme tartışmalarına başladık. Bütün bu süre zarfında Emek Gençliği “megafon olursa biz çekiliriz” tutumuna varan geri tutumlar içerisine girdi. Nihayetinde 6 Kasım için şehirde eylemle bitirdiğimiz bir süreç olarak örgütleme kararı alındı. Ancak araya giren bayram vb. öznel sorunların sonucunda 6 Kasım eyleminin ön çalışması örgütlenen bir forumdan ibaret kaldı.

6 Kasım günü ise eylem olmayacak hatalara sahne oldu. Eylem öncesindeki tartışmalarda Ekim Gençliği olarak basın metnini okuyacağımız için eylem komitesinde yer almadık. Eylem komitesi, Gençlik Dernekleri Federasyonu, Kaldıraç ve DPG’den oluşuyordu. Jandarmanın ablukası altında toplandık. Ablukaya rağmen 30 kişiydik ve çevrede eylemi seyreden onlarca öğrenci vardı.

Jandarma başından sonuna saldırgan bir tutum içerisine girdi. Eylemin gerçekleşmesi engellenmek isteniyordu. Eylem komitesi aynı gün akşam şehirde 6 Kasım standı açılacağı gerekçesiyle saldırıya mahal vermemekten yanaydı. Bunun anlamı “eylemi yapmamaktı”. Gençlik Dernekleri Federasyonu farklı bir eğilimde olmasına rağmen bu eğilimi kıramadı. Biz ise “eylem yapılmadığı taktirde EK’yı tanımayacağımızı, bağımsız tutum alacağımızı” ifade ettik. Bizim dışımızda bileşen içerisinde en net (!) olan Emek Gençliği’ydi. “Tanımıyorsanız, çekilin gidin!” diyerek, saldırı karşısında duydukları yoğun endişeyi dışavurdular.

EK oturma eylemine karar verdi. Ancak sağlıklı bir bilgilendirme yapmadı. Biz dövizlerimizi açtık. Dövizlere müdahale olunca da doğal olarak dövizlerimizi savunduk. Ancak siyasetlerden bize “yapmayın”, “kapatın dövizleri” gibi müdahaleler, maalesef jandarmanın gözü önünde yapıldı.

Kendi adımıza, bizim ve Gençlik Derneği’nin bu eylemdeki temel hatası, EK’yı ve diğer siyasetleri bir kenara bırakarak, sloganlarla eylemi gerçekleştirmeyişimiz oldu. Ancak bu tutum jandarma önünde bize yapılan kaba müdahalelerin devamını yaratacaktı. Ve oldukça zayıf bir tutum ortaya çıkacaktı. Eyleme dair müdahalelerimizin sınırını da bu kaygılar çizdi.

Ancak 6 Kasım süreci alandaki güçleri yeniden değerlendirmemize de bir vesile oldu. Özellikle eylem alanındaki rahat ve lakayıt müdahaleleri, eylem öncesindeki gerileten tartışmalarından dolayı bundan sonra KTÜ’de Emek Gençliği ile hiçbir platformda ortaklaşmayacağız. GDF dışında kalan diğer bileşenlerle ise ortak bir takım işler ve eylemler örgütlendiği ölçüde eylem alanında EK’da olmadığımız taktirde sürecin dışında kalmayı tercih edeceğiz.

Nükleer santral karşıtı çalışmamız

Nükleer karşıtı öğrenciler olarak başlattığımız kampanyayı uzun vadeli olarak ele aldık. Çalışmamızın hedeflerini, araçlarını, planlamalarını önümüzdeki haftalarda ayrı bir değerlendirme konusu yapacağız. Şu an kısa vadede hedefimiz şehri ve üniversiteyi bu konu hakkında duyarlı hale getirmek ve bir taraflaşma yaratmak.

Çalışmalara ilk olarak nükleer anketiyle başladık. Anket sonucunda öğrencilerin çoğunun nükleere karşı olduklarını, karşı olmayan az sayıda bir grubun ise ‘ülkenin kalkınması için gerekli olduğu ve nükleer teknolojiye sahip olmamız gerekir’ palavralarına inandıklarını gördük.

6 Kasım eyleminden sonra hem şehirde hem de üniversitede imza kampanyası başlattık. 2 hafta içinde 1500 imzaya ulaştık. Bu hafta Meydan Parkı’nda imza standı açacağız. İleriki günlerde nükleer santrallerle ilgili panel ve seminer düzenlemeyi hedefliyoruz. Bu dönemin sonunda Nükleer Karşıtı Öğrenciler olarak basın açıklaması yapıp imzalarımızı postahane önünden meclise göndereceğiz.

2. dönem referandumla insanlara nükleer santrali isteyip istemediklerini soracağız. Daha sonra yapacağımız büyük bir etkinlikle kampanyamızı sonlandıracağız.

Bütün bu metindeki başlıklar dışında alanımızda toplumcu mühendislik ve mimarlık öğrencileri çalışmasının merkezi adımlarını da atmaya çalışacağız.

Amacımız karşılaştığımız sorunları cüretle aşmasını bilmek ve geleceğe emin adımlarla yürümektir.

Trabzon Ekim Gençliği


YTÜ’de boykot devam ediyor!

4 Aralık günü başlattığımız ve yemekhane zammı geri çekilene kadar devam edeceğini söylediğimiz yemekhane boykotu öğrencilerin katılımı ve desteği ile devam ediyor. Öğrencilerin büyük çoğunluğu yemekhaneden yemek yemeyerek boykotu desteklediklerini gösteriyorlar. İçeriye yemek sokmakta her türlü zorluğu çıkaran YTÜ yönetimi ise boykotu provoke etmek için elinden gelen herşeyi yapıyor. Afişlerimize, pankartlarımıza saldıran yönetim, 6 Aralık günü de öğrencilere sunduğumuz alternatif yemeği içeriye sokmamak, boykotu baltalamak için uğraştı. Yemeği içeriye sokmamızı engellemek için okulun her tarafı Tepe Güvenlik’in elemanlarıyla çevrilmişti. Okula giren arabalar bagajlarına kadar aranıyordu. Bizler de yönetimin bu tavrını teşhir etmek için basını çağırdık. Gelen basınla beraber tekrar yemeği içeri sokmayı denedik. Tahmin ettiğimiz gibi içeri almadılar. Böylece hem basının hem de okuldaki öğrencilerin üniversitelerdeki anti-demokratik ve baskıcı uygulamaları daha net görmeleri sağlanmış oldu.

Bu sırada öğrencilerin fotoğrafını çekerek görüntü alan Tepe Güvenlik’in ve sivil polislerin kime hizmet ettiğini, öğrenciler dışarıda bırakılırken, onların ellerini kollarını sallayarak içeride gezdiklerini teşhir eden konuşmalar yaptık. Yaptığımız teşhir konuşmalarına civardaki öğrenciler büyük bir kısmı da alkışlarıyla destek verdiler. Tabii bu sırada görüntü almak isteyen basın emekçileri de okula sokulmadı ve konuşma talepleri yanıtsız kaldı. Gerçekleştirdikleri uygulama için hiçbir mantıklı gerekçe bulamayan “güvenlikten” sorumlu personeller, rektörlükten açıklama getireceklerini söylemelerine rağmen, getir(e)mediler. Bizler de alternatif yemeği okul önünde dağıtmaya başladık. Öğrenciler, okul girişinde aldıkları yemeklerle boykota destek verdiklerini bir kez daha göstermiş oldular.

Rektörlük çeşitli eylem ve etkinlikleri bahane göstererek yaklaşık 30 kişiye soruşturma açtı. Soruşturma açılanların arasında okul yönetimi tarafından YÖK’ten çıkarılmış, bu öğretim yılında öğrenim görmeyen arkadaşalarımızın da olması soruşturmaların keyfiliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ortaya çıkacak etkinin, politik atmosferin önünü almaya çalışan yönetim yine de bunu başaramadı. Sonuç olarak boykot tüm engellemelere rağmen devam ediyor.

Yemekhane zammına karşı çıkan öğrenciler soruşturulamaz!

Ekim Gençliği/YTÜ


Beytepe öğrencileri ticarileştirme saldırısına karşı eylemde

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde kantinlerin kapatılmasına karşı çalışmalar devam ediyor. Bu yıl Çiğdem Kantini’nin de kapatılması üzerine karşı gösterilen tepki daha planlı ve sistematik bir çalışmaya konu edildi. Geçen yılki çalışmanın zayıf kalan yönleri üzerine bir tartışma yürütüldü ve belli sonuçlar çıkarıldı. Bugün çalışmanın geldiği aşama, çıkarılan sonuçların ve ortaya konulan hattın doğruluğunu gösteriyor.

Yıldız Amfi’de açılan kantin yoğun bir ilgi görüyor. Her gün onlarca öğrenci kantine gelerek çalışma üzerine yapılan tartışmalara katılıyor ve pratik işlere katkı sunuyor. Çalışma birçok sınıfta, derste ve ortamda tartışılıyor. İmza metnine birçok sınıftan topluca imza alınıyor. Sadece hazırlık binasından iki günde 300’e yakın imza toplandı.

Bu güçlü ön hazırlık çalışmanın ardından ilk yürüyüş bugün (6 Aralık) Edebiyat Fakültesi önünden gerçekleştirildi. “Kantinimizi istiyoruz!”, “Tüccar rektör istemiyoruz!”, “Müşteri değil öğrenciyiz!” şiarlarının yazılı olduğu dövizler açıldı. Edebiyat Fakültesi önünde saat 12:00’de toplanan yaklaşık 200 öğrenci yürüyüşe geçti. Eylem coşkulu geçti ve yürüyüş boyunca öğrencilere eyleme katılma çağrısı yapıldı. Çağrı üzerine eyleme katılanlarla birlikte kitlenin sayısı 300’e ulaştı. Beytepe’de uzun bir dönemin ardından böylesi bir eylemin gerçekleşmesi coşkuyu artırdı. Yürüyüşte okuldaki ticarileşmeyi teşhir eden ve okulu sahiplenen slogonlar atıldı.

Yürüyüşün ardından rektörlük önüne gelindi. Rektörle görüşmek için giden heyet beklenirken türkü ve marşlar söylendi, çeşitli konuşmalar yapıldı ve sloganlar haykırıldı.

Rektörle görüşmeye giden heyetle birlikte rektörlük genel sekreteri de geldi. Kantinlerin kapatılmasının hukuki sorumlusu da olan bu şahıs, tutarsız ve genel geçer bir takım açıklamalar yaptı. Kitle yapılan açıklamalara sık sık müdahale etti. Bu müdahalelerin ardından konuşma sona erdi. Bizler de son sözümüzü söyledik. Kantinler bizim öngördüğümüz koşullarda açılana dek çalışmamıza devam edeceğimizi açıkladık. Rektörlük genel sekreteri ile yaptığımız görüşmenin ardından basın açıklamasını gerçekleştirdik. Yapılan açıklamada yarın Beytepe Alışveriş Merkezi’nin boykot edilmesi ve gelecek hafta ise, rektörlüğün önüne tekrar daha güçlü bir şekilde gelinmesi yönünde çağrı yapıldı.

Beytepe’de gerçekleştirilen bu eylemle birlikte ısrarlı çalışmanın, planlı hareket etmenin yarattığı anlamlı sonuçlar ortaya çıktı.

Beytepe Ekim Gençliği