8 Aralık 2006 Sayı: 2006/48 (48)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emekçilerin ve halkların direnişini zorbalıkla bastıramazsınız!
  Demokrat” maskeli Ağar’ın yayılmacı emelleri
  Asgari ücretin belirlenmesinde bildik oyun bir kez daha sahneleniyor...
  Sermayenin sinsi tuzağı...
Sömürü ve soygun bütçesine karşı kamu emekçileri 14 Aralık’ta iş bırakıyor…
Yapı Yol-Sen Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Halil Tümtürk ile iş yavaşlatma eylemi üzerine konuştuk...
Asgari ücret üzerine işçilerle konuştuk...
 Gençlik faşist saldırganlığa boyun eğmeyecek!
  Trabzon’da çalışmalarımız sürüyor...
  Ortadoğu'yu Balkanlaştırma planı!..
  İşçilerin ve devrimci öncü işçilerin birliği sorunu
  Sınıf çalışmamızın ulaştığı yeni aşamanın özlü bir ifadesi!
  Volkan Yaraşır’ın İstanbul İşçi Kurultayı’nda yaptığı konuşma...
  Komanteks'te sendikasızlaştırma saldırısı
  MHP: Değişen ya da değişmeyen ne?/3 - Yüksel Akkaya
  Zaferi üçüncü kez Hugo Chavez’in!
  Seçimlerin kıskacında ümitsiz aşk: Avrupa Birliği üyeliği - Yüksel Akkaya
  Lübnan karanlık bir sürece çekiliyor - Abu Şehmuz Demir
  “Beterin beteri var” tesellisi ve tecrit güzellemesi…
  Proletaryanın ilk isyan çığlığı... “Çalışarak yaşamak ya da savaşarak ölmek!”
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

CİA ile Venezüella burjuvazisinin komploları bir kez daha boşa düşürüldü...

Zaferi üçüncü kez Hugo Chavez’in!

Beklendiği üzere Venezüella devlet başkanlığı seçimlerinden Chavez galip çıktı. 3 Aralık’ta yapılan başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 62,57’sini alan Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez bu görevi 6 yıl daha sürdürecek. Chavez, seçim zaferini Fidel Castro’ya adadığını söyledi.

Chavez, sonuçların açıklanmasından sonra sokaklara dökülen onbinlerce emekçiye, “Çok yaşa Venezüella! Çok yaşa Venezüella halkı! Çok yaşa sosyalist devrim!” diye seslendi. Chavez, Bush’u kastederek, “Zaferim, Bay Tehlike’nin imparatorluğu için yeni bozgun. Dünyaya hükmetmeye çalışan şeytan için bir başka yenilgidir” dedi.

Chavez’in önde gelen rakibi, petrol zengini bir eyaletin valisi Manuel Rosales ise yenilgiyi kabul etti. Karşı devrimcilerin adayı Rosales Bush yönetimi, burjuvazinin değişik kesimleri ve medyanın çok yönlü desteğine rağmen yüzde 37,18 oranında oy aldı.

Yüzbinlerce emekçinin katılımıyla seçim yürüyüşleri gerçekleştiren Chavez’in seçim zaferi kuşkusuz sürpriz olmadı. Emekçilerden yana düzenlemeler yapan, Küba ile dayanışma içinde olan, dünyadaki anti-Amerikancı yönetim ve güçlere destek veren Chavez, emekçilerin sempatisini kazanıyor.

Emekçilerin aktif desteği, karşı devrimcilerin CIA destekli tüm girişimlerini şimdiye kadar boşa düşürdü. Ancak ne Venezüella burjuvazi, ne de onun dış dayanağı ABD emperyalizmi Chavez’le ilerici yönetimini devirmekten vazgeçti. Tersine, ABD’nin finanse ettiği 100 milyon dolara yakın bir bütçe ile aylar öncesinden seçim hazırlığına başlayan karşı-devrimci cephe Chavez’e, sosyalizme ve Küba’ya açıktan saldırarak yürütmüştü kampanyasını. Kampanyaya bizzat Venezüella burjuvazisi ile birlikte “Kadife devrim” uzmanları, kontrgerilla şefleri, kaba ve çarpıtmaya dayalı pervasız bir seferberlik yürüten medya, Kolombiya’dan ithal edilen paramiliter katil çeteleri de dâhil olmuştur.

Seçimler öncesinde açığa çıkartılan girişim Chavez’e karşı darbe hazırlığıydı. Kolombiya’daki kirli savaş uzmanlarının da katılımıyla hazırlanan darbe girişimi engellendi. Ardından, Amerikancı başkan adayı Manuel Rosales’i öldürüp suçu Chavez’e atarak ülkede kaos yaratma planı açığa çıkartıldı. İki girişimin de fiyaskoyla sonuçlanması üzerine, elde sadece seçim sonuçlarına itiraz edip “kadife devrim” sürecini başlatma planı kaldı. Ancak aradaki 22 puanlık oy farkı böylesi bir girişime meydan vermedi. En azında bir kısmı olası “kadife devrim” girişimine zemin hazırlamaya gelen “uluslararası gözlemciler” de seçimin adil olduğunu ilan etmekten başka bir şeye yapamadı.

Bu tablo, karşı devrimci aday Manuel Rosales’i yenilgiyi kabule zorladı. Ancak yenilgi, “Chavez yönetimiyle mücadelemiz devam edecek” kaydı düşülerek kabul edildi. Açıkça CIA ile işbirliği yapan, neoliberalizmi savunan, sosyalizme veKüba’ya saldıran gerici bir kampanya ile seçime girdiği halde yüzde 38 oranında oy alan burjuvazinin, kayda değer bir gücü temsil ettiği ortada. Bu ise “Chavez ve yönetimiyle mücadeleye devam edeceğiz” iddiasının sağlam bir sınıfsal zemine dayandığını gösteriyor.

Seçim zaferini kutlayan Chavez’in sözünü ettiği sosyalist devrimin gerçekleşebilmesi için, saldırmak için pusuda yatan sömürücü sınıfları kısmen geriletmenin yeterli olmayacağı, burjuvazi ve onun sınıf çıkarlarını temsil eden ve kollayan tüm kurumlarla kararlı bir hesaplaşmanın şart olduğu ortada. Kapitalist sınıflarla belirleyici çatışmanın da esas olarak böylesi bir hesaplaşmayla yaşanacağına kuşku yoktur.


Bolivya’da kamulaştırma devam ediyor

Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) lideri Evo Morales, devlet başkanlığına seçilmesinden kısa süre sonra başlattığı kamulaştırma çalışmalarını sürdürüyor. Petrol sektörünü kamulaştıran Morales yönetimi, ardından toprak reformu ve doğalgazın kamulaştırılması sürecini de başlatmıştı.

Bolivya burjuvazisi, “verimsiz ve yasadışı” olarak ele geçirilmiş toprakların, toprak yoksullarına ve yerlilere dağıtılmasını sağlayacak olan toprak reformuna karşı çıkıyor. Kısmi toprak reformunu baltalamak için çeşitli girişimlerde bulunan gerici çevreler, yasanın senatodan geçmesini engellemek için grev çağrısında bulundular. Bazı bölgelerde belediye çalışanları greve giderken, bir kesim ise açlık grevi yaptı. Bolivya’nın zenginliklerini ABD’deki efendileriyle birlikte yağmalamaya alışan burjuvalar, senatodaki hizmetkârlarını da harekete geçirerek yasanın onaylanmasını engellemeye çalıştılar.

Gerici koalisyon engelini aşmada kararlı olduğu görülen Morales, muhalefetin teklife karşı çıkması gerekçesiyle Senato’nun toplanmaması halinde, toprak reformu planını devlet başkanlığı kararnamesiyle yasalaştıracağını açıkladı. Bu arada başkent La Paz’da toplanan onbinlerce emekçi de, yasa tasarısına destek vermek için eylemler yaptı.

Emekçilerin eylemli desteğinin de katkısıyla Morales, burjuva kesimlerle işbirlikçilerinin engellerini aşarak yasanın yürürlüğe girmesini sağladı. Yasanın imza töreninde başkanlık sarayını dolduran yerlilere hitap eden Morales, “Bu, atalarımızın güç ve toprak mücadelesi. Şimdi değişim ellerimizde” dedi. Toprak reformuyla ilgili yasanın kabulü, Bolivya’daki yoksul ve yerli çoğunluk tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.

Bu arada 1 Mayıs’ta başlayan doğalgazı kamulaştırma süreci, Morales’in sektörün kamulaştırılmasını öngören yasayı onaylamasıyla birlikte yeni bir aşamaya varmış oldu. Bu yasa ile ülkede doğalgaz sektöründe faaliyet gösteren yabancı firmalar üzerinde devlet kontrolü sağlandı ve bu firmaların kârının büyük bölümünün devlete aktarılmasının önü açıldı.

La Paz’da düzenlenen törende konuşan Evo Morales, bunun ülkesinin doğal kaynaklarına sahip çıkmak için verdiği mücadelenin bir parçası olduğunu ve tarihi bir olay anlamına geldiğini söyledi. Morales, “Şimdi ilk adımı tamamladık. Süreç, diğer doğal kaynakların Bolivya halkının yararına kullanılmasıyla gelecek yıl da devam edecek” diye konuştu.


VW tekeli saldırıda sınır tanımıyor!

Volkswagen (VW) Vorst yönetimi, 2009’da yeni Audi A1’in üretimi için ücret giderlerinin düşmesi gerektiğini bildirdi. Bunu ise, işçi sınıfının zorlu mücadelelerle kazandığı haftalık 35 saatlik işgününü 38 saatte yükselterek çözmek istiyor. Yani işçiler haftada üç saat daha fazla, hiçbir ücret almadan çalışacaklar.

VW yönetimi tarafından yapılan yazılı basın açıklamasında, “böyle bir önlem işletmemiz bakışaçısınca kaçınılmazdır” deniliyor. 2009 yılında yeni Audinin üretiminde bu şart olmazsa olmaz olacak.

Bir başka koşul ise “emeğin genel organizasyonunun da değiştirilmesi” gerekliliği. Ancak bu koşullarda en fazla 3 bin işçiyi çeşitli yan sanayilerde 2009 dönemine kadar çalıştırabileceklerini açıklıyorlar.

İşçiye düşmanlıklarını açıkça ortaya koyan VW yöneticileri, yapıcı bir diyalogdan yana olduklarını söylüyor, bu diyaloğun devamı için “bir an önce greve son verilmesi” şartını koşuyorlar, istemlerini tam bir arsızlıkla ileri sürüyorlar

Sendikalar bu yazılı istemleri hoşnutsuzlukla karşıladıklarını dile getirdiler. ACV- Metaal (hristiyan demokrat) ve ABBV-Metaal (sosyal demokrat) sendikaları, yapıcı kararlar alınana kadar greve devam edeceklerini açıkladılar.

BİR-KAR/Belçika


Brüksel’de 25 bin kişi VW işçileri için yürüdü!

Belçika dışından gelen delegasyonlar ve Belçika’daki çeşitli sektörlerden çalışanlar Volkswagen (VW) işçilerini yalnız bırakmadı, binlerce emekçi destek için alanlara çıktı.

2 Aralık günü 25 bin kişi “İş için dayanışmaya!” sloganıyla Brüksel sokaklarını doldurdu. VW Vorst’taki işçi kıyımını protesto etmek için düzenlenen yürüyüş, saat 11:00’de fabrika yakınlarında başladı. 5 bin Volkswagen işçisi kortejin en ön sıralarında yürüdü.

Avrupalı sendikalar tarafından düzenlenen destek yürüyüşüne ağırlıklı olarak Fransa, Almanya ve Portekiz’den işçiler katıldılar.

Belçika’da da çeşitli sektörlerden işçi ve emekçiler VW işçileriyle dayanışmak amacıyla yürüyüşe katıldılar. Özellikle gıda, inşaat ve otomobil sektöründeki işçilerin yürüyüşe katılımı hayli yüksekti. Eski Renault ve Ford işçileri de destek için flamalarıyla alandaki yürüyüşte yerlerini aldılar.

Sınıf dayanışması vurgusunun öne çıktığı yürüyüşte, işçilerin büyük çoğunluğunun eyleme aileleriyle katılmış olması dikkat çekti.

Eyleme uluslararası katılımın büyük bir bölümünü IG Metal kortejleri oluşturuyordu. Kitleye hitaben bir konuşma yapan IG Metal Wolfsburg temsilcisinin “kazanımlar ancak uluslararası sendikal dayanışmayı yükselttiğimizde elde edilebilir” sözleri işçiler tarafında coşkuyla karşılandı.

BİR-KAR/Belçika