27 Ekim 2006 Sayı: 2006/42 (42)
  Kızıl Bayrak'tan
   Kimliksizleştirilme saldırısına karşı
“Sınıfa karşı sınıf!” çizgisi
  İMF yine bütçemizi belirledi ve kaçıp gitti!
  Beklenen oldu, Türk Metal satış sözleşmesini imzaladı... Sömürü ve
ihanete geçit vermemek için bu sözleşme
yırtılmalıdır!
  Kapitalist toplumu şiddet yönetiyor
6 Kasım tartışmaları ve İstanbul Ekim Gençliği’nin çağrısı
İLGP: “Ortadoğu’da işgalci, okulda müşteri olmayacağız!”
İÜ Rektörlüğü'nden “Parlak” soruşturmalar!
 Kapitalizmde özgürlük ve eşitlik üzerine/ Yüksel Akkaya
  Bütçe soygununa ve yeni hak gasplarına
karşı mücadeleyi yükseltelim! (Orta sayfa)
  Sınıf hareketinin sorunları ve İstanbul İşçi
Kurultayı üzerine işçilerle konuştuk
  Sendikalaştıkları için işten atılan AL-CO
Tencere işçileri ile direnişin deneyimleri
üzerine konuştuk
  Dünyadan
  Almanya'da güçlü ama yaptırımdan yoksun eylemler... Sosyal yıkım
saldırılarına karşı öfke büyüyor
  Leyla hasta, tabibi ortada yok... Ortadoğu halkları birbirine kırdırılmak isteniyor
  İşçi sınıfının ruhu: Sovyetler / Volkan Yaraşır
  Köln'de “21. Yüzyılda Yeni Ekimlere” gecesi
  Eylemlerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Adana HÖC'den meşaleli yürüyüş!

F tipi cezaevlerine karşı, 20 Ekim 2000'de başlatılan ölüm orucu eyleminin yıldönümünde, Adana HÖC, Şakirpaşa'da meşaleli bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Şakirpaşa Sağlık Ocağı önünde “7. yılında tecrite karşı direnişi selamlıyoruz!/HÖC” imzalı pankartın açıldığı yürüyüşte “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz!”, “Gülcan Görüroğlu/Behiç Aşçı onurumuzdur!”, “Tecriti kaldırın, ölümleri durdurun!” sloganları atıldı. Eylem Şakirpaşa Trafo durağına kadar sürdü ve burada yapılan basın açıklamasında şunlara değinildi:

“Büyük direniş 122 ölüme ve yüzlerce insanın sakat kalmasına rağmen bugün 7. yılına girdi ve hala devam ediyor. 7 yıldır F tipi hapishanelerde tecritle akla hayale gelmeyen uygulamalara maruz kalan tutsaklar direnmeye devam ediyor. Şimdi de 3 kişi daha ölüm orucunda. Avukat Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu ölüm orucu eylemlerinin 200'lü günlerine yaklaştılar. Bu insanlar ölüm sınırına gelmiş durumda. Bu insanların tek bir isteği var, tecritin kaldırılması. Hepimizin geleceği için büyük bedellerle verilen bu mücadeleye destek olalım, tecriti kaldıralım.”

BDSP'nin de destek verdiği eyleme 25 kişi katıldı. Eylem sloganlarla bitirildi.

Kızıl Bayrak/Adana

---------------------------------------------------------------------------------------

İzmir TAYAD: “Tecrite son!”

TAYAD'lı Aileler tarafından her hafta Cumartesi günü Konak Kemeraltı girişinde yapılan eylemler devam ediyor. 21 Ekim günü yapılan eylemde “F tipi hapishanelerde tecrite son!” pankartı açıldı. Yapılan açıklamanın ardından Kırıklar 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nden gelen devrimci tutsakların mektubu okundu.

Mektupta şu ifadeler yer alıyordu:“… Biz direniyoruz. En güzel bayramları yaşamak ve her günü bayram gibi günlere ulaşmak; eşitliğin, adaletin hakim olduğu bir ülkeyi hep beraber kurmak için direniyoruz. Halkımızı sevdiğimiz için ve en güzel bayramları hak ettiğimiz için direniyoruz. Bugün herşeye rağmen bayramlarda yine de gülebiliyor, umut edebiliyorsak direnişimiz sayesindedir. Behiç'lerimiz. Gülcan'larımız, Sevgi'lerimiz olduğu içindir...”

Kızıl Bayrak/İzmir

---------------------------------------------------------------------------------------

Ergun Atalay'a soruyorum!..

Ben Türk-İş'e üye bir işçiyim. Kızıl Bayrak gazetesinde sendikacı Ergun Atalay'a ilişkin çıkan yazıyı okudum ve bu yazıya karşı Ergun Atalay'ın verdiği yanıta da baktım.

Ben sormak istiyorum sayın Ergun Atalay'a; Türk-İş işçilerin yaşam standartlarını yükseltmek için ne yapmıştır? Sendika bürokratları altlarında son model arabalar Kıbrıs'ta oteller alırken her ay üyelik aydatı ödeyen işçiler açlık sınırının 1000 YTL'ye dayandığı, yoksulluk sınırının da 2000 YTL'ye ulaştığı bir dönemde açlık sınırının bile altında bir ücretle yaşamını sürdürmektedir.

Bunların yanı sıra çalışan ve Türk-İş'e üye olan işçileri ilgilendiren her türlü bilgi işçilere söylenmemektedir. Yani sendika ağaları kendi kafalarına göre işçilere danışmadan, bizim fikirlerimizi almadan, taleplerimizi gözetmeden hareket etmektedir. Bu aylarda metal işkolunda çalışan işçilerin toplu sözleşmesi var. Ben de bir metal işçisi olarak bu sözleşmeyi yakından takip ediyorum. Olup biteni izliyorum. TİS öncesi hiç toplantı yapılmadı. Bizim düşüncelerimiz alınmadı. TİS görüşmeleri başladı ses soluk yok. Uyuşmazlığa gidildi yine ses soluk yok. Hani siz “Türk-İş olarak işçilerin aleyhine olan her türlü mevzuat ve yasalara karşı elimizden geleni yaptık” demiştiniz ya, yüzsüzlüğün de bu kadarı olur ancak diyorum.

Bir de Müslümanım diye geçiniyorsunuz; sizin inancınızda yalan söylemek, ikiyüzlü olmak yasak değil herhalde. Ya da ben yanlış biliyorum. Sizler çalışan işçilerin bilincini bulandırmak, onları kontrol etmek için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Ancak şunu bilin ki, sizleri oturmakta olduğunuz o koltuktan sürüye sürüye indirecek olan da bizleriz. Bundan en ufak bir şüpheniz olmasın.

Esenyurt'tan bir metal işçisi

--------------------------------------------------------------------------------------

Şişli Direniş Evi'nde 200. gün etkinliği

21 Ekim Cumartesi günü 5 Nisan Avukatlar Günü'nde başladığı Ölüm Orucu'nun 200. gününe giren Avukat Behiç Aşcı için direnişini sürdürdüğü Şişli'deki evinde bir etkinlik düzenlendi. Ayrıca Büyük Direniş'in 7. yılına girmesi de bu geceyi daha bir anlamlandırdı. Düzenlenen etkinlikte 7. yıl ve 200. gün coşkusu beraber yaşandı.

TAYAD'lı Aileler'in de katıldığı gece Ölüm Orucu'nda ve devrim mücadelesinde yaşamını yitiren tüm dünya devrim şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından Av. Behiç Aşcı bir konuşma yaptı. Behiç Aşcı şunları söyledi:

“Bugün uzun bir konuşma yapmayacağım. 200. gün ve 7. yıl hesaplanmış bir çakışma değildi, ama güzel bir şans oldu. Aslında 7 yılda söylenmesi gereken her şeyi 122 şehit söyledi. Direnişin kendisi zaten söylüyor, anlatıyor, anlatmaya devam ediyor. Ben derim ki; bırakalım onlar yine anlatmaya devam etsinler. Biz kendi işimize bakalım. Çözmemiz gereken bir sorun var. Tecrit, o da acil bir sorun olarak önümüzde duruyor. Çözebileceğimizi gördük. Belki bize düşen sorumluluk bunu yerine getirmek. Bu görevimizi yerine getirmek. Nerede, çözeceğimizi de biliyoruz. Buralarda çözemeyeceğimiz çok açık. Dışarıda çözeceğiz, sokakta çözeceğiz, alanlarda çözeceğiz. Çözüm yeri orası. Gücümüzü gösterdik, göstermeye de devam etmeliyiz. Yine alanlarda, sokaklarda gücümüzü gösterdiğimizde, alabildiğimiz sonuçlar ortada. İnanıyorum ki tecriti kaldırmak sizlerin elinde. Bunları bizlerin görmesi ya da görmemesi çok da problem değil, çok da belirleyici bir öneme de sahip değil zaten. Ama şunu bence unutmamalısınız, bir sorumluluğunuz var. Bir sorumluluğumuz var, bu sorumluluğumuz hapishanelerdeki tutsaklarımıza karşıdır, direnişin kendisine karşıdır, 122 şehide karşıdır. Bu çok büyük bir güçtür. Dünya tarihindeki bir ilki yaratan bir güçtür. Sanırım biz bu güçle alanlarda yerimizi aldığımızda tecriti çözebileceğimize inanıyorum.

Son olarak belki şunu görmek gerekir. Şu an geldiğimiz noktada aslında direnen yer değiştirdi. Adalet Bakanı direniyor. Ve Adalet Bakanlığı'nın durumu emin olun, şu an çok kötü bir halde. İnsanlardan kaçıyor. Toplum önüne çıkamıyor, halk önüne çıkamıyor. Hiçbir yere çıkamıyor; barolara gidemiyor, üniversitelere gidemiyor, halkın karşısına çıkamıyor. Bizim alnımız ak, başımız dik. Her tarafa çıkabiliyoruz. Bakan'ın durumu çok daha kötü. Ne diyelim hem Bakan'a kolay gelsin, hem bize kolay gelsin. Bakan'a kolay gelsin. Böyle bir gücün karşısında durmak çok zordur! Ama ısrar ediyor. Çözülmesi mümkünken, çözebilecek durumdayken, çözmeyip bunu yaşamayı tercih ediyor. Kendisi bilir, bizim için problem yoktur. Bize kolay gelsin, büyük bir gücümüz var. Harekete geçirmediğimiz bir güç bu. Bunu harekete geçirmeliyiz. Alanları, meydanları biz kazanmalıyız. Ve gerek bugünkü, gerekse yarın biz de olabiliriz F tipi hapishanelerde. Tutsaklarımıza karşı bu zaferi hediye edebiliriz. Hepinize başarılar diliyorum. Teşekkür ederim.”

Behiç Aşcı'nın konuşmasının ardından Adana'da Ölüm Orucu eylemini sürdüren Gülcan Görüroğlu'nun 200. günü vesilesiyle Behiç Aşcı'ya gönderdigi mesajı okundu.

(...)

(halkinsesi-tv.com/23 Ekim 2006)