Savaş kundakçıları Küba'yı karıştırmak için 80 milyon dolarlık bir paket hazırladı...

Emperyalist saldırganlık bir kez daha Küba halkının iradesine çarpacak!

Devrimin zafere ulaştığı 1959 yılından bu yana Küba, her tür emperyalist kuşatmaya karşı direnmiş, bu zorlu süreci alnının akıyla günümüze kadar taşımıştır. ABD emperyalizmini fazlasıyla rahatsız eden Latin Amerika'daki “sol dalga”nın kabarmasında da, bu duruşun önemli bir etkisi vardır. Bu yönüyle Küba, kapitalist/emperyalist düzenin jandarması ABD'nin en uzun süreli kompleksi haline gelmiştir.

Aradan geçen yarım yüzyıla yakın süreye rağmen, küçük bir adada yaşan bu halkın iradesini kırmak, halen Pentagon'daki savaş kurmaylarının öncelikli hedeflerinden biridir. Washington'daki haydut sürüsü, bu kirli amaçlarına ulaşabilmek için şu ana kadar yüzmilyonlarca dolar harcamıştır. Son hazırlanan projenin açıklanan maliyeti ise 80 milyon dolardır.

Bush liderliğindeki savaş çetesinin, Küba'da “demokrasiye geçişi destekleme” projesi adı altında 80 milyon dolarlık bir paket hazırladığı açıklandı. Beyaz Saray yönetimi, önümüzdeki iki yılda harcanacak bu paranın “demokratik hareketler” olarak adlandırdıkları gruplara gideceğini söylüyor. Hedeflerden biri ise Küba hakkında “sansüre uğramamış bilgi sağlamak” olarak ifade ediliyor.

Emperyalist dünya jandarmasıyla işbirlikçilerinin “demokrasiye geçiş” derken neyi kastettikleri artık bilinmektedir. Bunun anlamı; ABD uşağı soysuz işbirlikçilerin başa getirilmesidir. Bu yönetici tipinin sembolü ise, bilindiği üzere Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai'dir. Bu soysuzluk abidesi “başkan”, iradeden yoksun bir Amerikan kuklasıdır. “Demokratik hareketler” diye tabir edilen kesimler, aldıkları dolarlar karşılığında ABD emperyalizminin kirli işlerini gören satılmışlar şebekesinden ibarettir.

Küba sözkonusu olduğunda, “Demokratik hareketler”, Miami'de üslenmiş Küba kaçkını karşı-devrimci çetelerdir. ABD emperyalizmi, Küba'ya karşı giriştiği saldırıların çoğunda bu maşalarını da kullanmıştır. Ancak, işledikleri bazı cinayetler dışında bu girişimlerin tümü fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Zira Küba yönetimi ve halkı, bu saldırıları kısa sürede deşifre edip etkisiz hale getirmiştir.

Göründüğü kadarıyla 80 milyon dolarlık projeden nemalanacak olan bir diğer kesim de, psikolojik savaş aygıtı gibi çalışan medya tekelleridir. Zira Küba'dan “sansüre uğramamış bilgi sağlamak” şeklinde ifade edilen şeyin, Küba yönetimini karalamak, çamur atmak, başta Fidel Castro olmak üzere liderleri şaibe altında bırakacak uydurma belge ve haberler üretmek anlamına geldiği bir sır değil. Nitekim ABD medyasında birkaç hafta önce yayınlanan, Fidel Castro'nun Küba dışındaki bankalarda milyonlarca dolarlık özel hesapları olduğunu iddia eden haberler de, “sansüre uğramamış bilgi” olarak sunulmuştu.

Pentagon şeflerinin Küba halkına karşı düşmanca girişimleri sözkonusu projeyle sınırlı değil. Castro'nun ölümünden sonra Küba'ya karşı izlenecek politikaya dair rapor hazırlayan savaş kurmayları, Küba halkının iradesini kırmak için olası her fırsatı değerlendirmek için pusuda bekliyor. Fidel Castro hayattayken Küba'ya karşı giriştikleri tüm saldırılar fiyaskoyla sonuçlandığı için, ada halkına karşı esas komployu Küba liderinin ölümüne endekslenmiş görünüyorlar.

Hem devrimin zafere ulaşmasında hem de devrimin kazanımlarının korunmasında kuşkusuz ki, Fidel Castro'nun eşsiz bir rolü olmuştur. Ancak bu başarılar Küba işçi sınıfı ve emekçilerinin devrimi ve kazanımlarını sahiplenen kararlı tutumu olmasaydı, sözkonusu bile olamazdı. Daha önce olduğu gibi, bundan sonra da gündeme gelecek emperyalist saldırıların, devrimin birikim ve deneyimlerle donanmış Küba halkının iradesine çarpıp parçalanacağından kuşku duyulmamalıdır.

----------------------------------------------------------------------------------------

Meksika'da 300 bin kişi yeniden oy sayımı talep etti

Meksika'da 2 Temmuz günü yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin sonuçları açıklandı. Buna göre seçimleri sağcı aday Felipe Calderon kazandı. 17 Temmuz günü yaklaşık 300 bin kişi oyların yeniden sayılması talebiyle gösteri yaptı.

“Solcu” aday Andres Manuel Lopez Obrador'un çağrısıyla başkentte gösteri yapan eylemciler geçen hafta da alanlara çıkmıştı. Geçtiğimiz Pazar günü 100 binden fazla kişi oyların yeniden sayılması için gösteri yapmıştı.

Seçimleri az farkla kaybeden Andres Manuel Obrador, “demokrasiyi savunmak için barışçı bir sivil direnişe başlayacaklarını” söyledi. Obrador, seçimlerin aklanması için seçim mahkemesi tarafından inceleme yapılmasını istiyor.

Hükümetteki Milli Hareket Partisi Başkanı Felipe Calderon oyların yüzde 35,88'ini, Demokratik Devrim Partisi lideri Andres Manuel Lopez Obrador ise yüzde 35,31'ini almıştı.

ABD, Meksika'daki seçimleri merakla bekliyordu. Zira Meksika'nın Latin Amerika'da esen “sol yükseliş”ten etkilenip etkilenmeyeceği ABD açısından önemli.

Başkent Meksiko'da Belediye Başkanlığı yapmış olan Andres Manuel Lopez Obrador, “sol dalga”nın adayı olarak gösterilse de, Venezüella lideri Hugo Chavez'le kıyaslanmasına sert tepki veriyor. ABD'yle de dengeli ilişkiler yürüteceğinin sinyallerini veriyor. Obrador öncelikli olarak işsizlik ve sosyal güvenlik sorunlarını çözeceğini iddia ediyor.

70 milyon seçmeni olan ülkede cumhurbaşkanı altı yıllığına seçiliyor.

---------------------------------------------------------------------------------------

Atina'da binlerce emekçi İsrail vahşetine karşı yürüdü

İsrail'in Filistin ve Lübnan halklarını hedef alan barbarca saldırısına gösterilen tepkiler henüz çok yetersiz. Çoğu zaman olduğu gibi Yunanlı emekçiler, yine sesini yükselten ilkler arasında yer aldı. Haftasonu başkent Atina'daki ABD Büyükelçiliği önünde toplanan binlerce emekçi, İsrail'in vahşi yıkım ve katliamlarını protesto etti. Filistin halkıyla dayanışma şiarlarını yükselten emekçiler, sessiz kalan Yunan hükümetinin de, halklara karşı işlenen suçlara ortak olduğunu vurguladılar.

Gece ABD Büyükelçiliği önünde toplanan sendika şubeleri, barış komiteleri, Yunanistan Kadınlar Federasyonu (OGE) ile değişik kitle örgütlerine mensup binlerce kişi, emperyalist-siyonist saldırganlık karşıtı sloganlar attılar. Kolluk kuvvetlerinin otobüslerle abluka altına aldığı elçilik önünde başlayan yürüyüşe Yunanistan Komünist Partisi (KKE) merkez komite üyeleri ile milletvekilleri de destek verdi.

Mitingde yapılan konuşmalarda, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren tüm halkların Filistin halkının yanında olması gerektiği vurgulandı. Filistin halkının yalnız olmadığının dile getirildiği konuşmalarda, sadece gösterilerle sınırlı kalınmaması, başta sendikalar olmak üzere tüm örgüt ve kuruluşların saldırı ve katliamları geniş kitlelere duyurarak aktif bir desteğin sağlanması gerektiği dile getirildi.

Eyleme Filistinli öğrencilerin yanı sıra, göçmen aileleri de çocuklarıyla birlikte katıldı.