21 Temmuz 2006 Sayı: 2006/28 (28)
  Kızıl Bayrak'tan
   Emperyalist haydutların yüz yıldır süren talan savaşı bölge halklarını yıkımdan yıkıma sürüklüyor
  İşgalci İsrail ordusu taş üstünde taş bırakmıyor
  İşgalci İsrail ordusu bir kez daha Lübnan topraklarına girdi
  Emperyalizmin Ortadoğu seferini durdurmak için devrimci mücadeleyi yükseltelim!
  İMF uşağı hükümet emre itaat için hazırolda bekliyor
"Sağlıkta tasarruf" ölüm demektir!
Kapitalist hayata karşı koyuştan teslimiyete, teslimiyetten nereye? - IV / Yüksel Akkaya
  Seçim tartışmaları ve liberal tutarsızlık / Orta sayfa
  KESK eylemlerinden...
  Sendikalaşma mücadelesi üzerine bir Enorcon işçisiyle konuştuk
  G-8 şefleri siyonist vahşete
kalkan oldu.
  Emperyalist saldırganlık bir kez daha Küba halkının iradesine çarpacak!
  İngiltere'de parayı veren
“Lord” oluyor...
  Irak’ta kitlesel eylem hazırlığı
  İsrail saldırısı ve hedefleri / SOSYALİST-ŞOREŞGER
  İsrail'in Lübnan ötesi
Ortadoğu tehdidi / Abu Şehmuz Demir
  4-6 Ağustos’ta Mamak 3. Kültür Sanat Festivali’nde
buluşalım!.
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İMF yeni saldırılar için direktifler yağdırıyor...

İMF uşağı hükümet emre itaat için hazırolda bekliyor

İMF'nin yeni direktifleri, bu kurumun kapitalist/emperyalist karakteri ve sınıf düşmanı yüzünü bir kez daha sergilemiş oldu. Patronların çoktandır yakınıp durduğu ve işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin sefaletini katbekat artıracak yeni düzenlemeler, bu kez İMF direktifi şeklinde hükümetin önüne konmuş bulunuyor. Gerçi hükümet için, ha İMF emretmiş ha TÜSİAD, TİSK, farketmez. Ancak, emir İMF'den geldiğinde, bu emperyalist efendilerinin direktifi anlamına geldiği için daha bir ivedilikle yerine getirilmesi gerekir. Kimi zaman, içerdeki patronlarla giriştikleri göstermelik ağız dalaşını, İMF ve emperyalist merkezlere karşı kullanamazlar.

İMF direktiflerinin başında kıdem tazminatının gaspı geliyor. Zaten tırpanlana tırpanlana kuşa dönen kazanılmış haklardan geriye bir kıdem tazminatı kalmıştı. Ona da el konması durumunda, geriye, hakkında konuşulacak tek bir hak kırıntısı kalmayacak. Saldırı son derece aleni, ama gene de bahane uydurmadan edemiyorlar. İMF de, yıllardır patronlardan duya duya gına getirdiğimiz aynı demagojiye başvuruyor. İşsizliğin suçlusu kıdem tazminatlarıymış. Gerçi işçiler de işsizler de asıl suçlunun kim ya da kimler olduğunu gayet iyi biliyor ama, o gerçek suçlular yalan söylemeye devam ediyor.

Yalanları da öyle uyduruk ki, çocukları bile kandırması mümkün değil. Patronların kıdem tazminatından kurtulmak istemelerinin asıl nedeni ödeyecekleri para miktarı değil. Elbette bundan da kurtulmak istiyorlar, ama esas olarak, bu yolla işten çıkarmaların kolaylaştırılmasıdır arzuladıkları. Yani, kıdem tazminatının kaldırılması, iddia edilenin tersine, işsizliği daha da artıracaktır. Sadece işsizliği de değil, işten çıkarılanların sefaletini artıracak, çoluk-çocuklarını açlığa ve sefalete mahkum edecektir. Kıdem tazminatı, zaten, ancak yeni bir iş bulana kadar ev geçindirmeye yetecek miktardadır. Fazla değil. O da tabii kısa sürede yeni bir iş bulabilme durumunda. Emperyalist beyler onu bile çok görüyor. Nasıl görmesinler, sefalet ücretini de çok gördüklerini daha yeni açıklamışlardı.

Bu açıklamaları asgari ücreti o sırada geri çekmeye yetmedi ama, şimdi “bölgesel asgari ücret” adı altında bir tırpanlama istiyorlar. İMF'nin bu emri de patronların isteklerine tercümanlık anlamına geliyor.

İMF direktifleri sadece kıdem tazminatı ve bölgesel asgari ücret adı altında sefalet ücretinin daha da geriye çekilmesinden ibaret değil. “İşgücü üzerindeki, kıdem tazminatı ve diğer maliyet unsurlarının, Türkiye'nin rekabet ettiği diğer ülkeler düzeyine paralel hale getirilmesi, sosyal güvenlik reformunun etkin bir şekilde uygulanması, her konuda esnekliğin sağlanması, maliyetlerin azaltılması, işten atılmaların kolaylaştırılması” ifadelerinde de görüldüğü gibi, sınıfa yönelik saldırı programının ne bir kararı var, ne sınırı.

Zaten, sermayenin saldırılarına sınır koyabilecek tek güç var, o da işçi sınıfı hareketinin gücüdür. Saldırıların bu derece pervasızlaşabilmesinin asıl nedeni de, sınıf hareketindeki kahredici durgunluktur. Yanıt verilmeyen her saldırı yeni saldırılara kapı araladığı gibi, elden kaçırılan her hak, düşmanı yeni hak gaspları için cesaretlendirmektedir.

İMF direktif üzerine direktif yağdırıyor!

İMF'nin işten çıkarmaların kolaylaştırılması isteğine karşı hükümetin yanıtı, “Kanun koyucunun amacına uygun bir uygulamada sorun çıkmaz” tarzında olmuş. Aslında söylemelerine de gerek yoktu. Bu zaten herkes tarafından bilinen bir gerçek. “Kanun koyucu” ile kapitalistler arasındaki amaç birliği ve uyumu gizli-saklı bir durum değil. Ancak, hükümet adına konuşan Şener, burada bir söz oyunu ile, güya kapitalistlerin “kanun koyucunun” amacına uygun davranmasını kastediyor. Oysa, kapitalistler efendi, kanun koyucu hizmetli olduğuna göre, asıl, kanun koyucu kapitalistlerin amacına uygun davranmaktadır. Bütün o saldırı yasaları, kapitalistlerin emri “kanun koyucu”nun riayeti ile çıkarılmıştır. Bunun ötesinde, Şener'in sözleri her açıdan abesle iştigaldir. Çünkü kapitalistler, halihazırda uygulamada olan saldırı yasalarını bile aşan uygulama içinde olduğu halde hiçbir sorun yaşamamaktadırlar.

Örneğin; yürürlükteki yasaların hiçbir yerinde, ücret ödemeden çalıştırma hakkı bulunmuyor, ama kapitalistler sık sık ücretleri ödememe tutumu geliştirebiliyorlar. Böyle durumlarda sorun yaşamak şöyle dursun, ödenmeyen ücretleri için direnişe geçen işçilerin üzerine polis ve jandarma salabiliyorlar. Kanun koyucu görmezden-duymazdan geliyor. Uygulayıcılarsa kanunu çiğneyene değil, hakkını isteyene saldırmayı tercih ediyor. Yani, ‘yasama' kadar ‘yürütme' de kapitalistlerin emrinde. Hem de, kendi koydukları yasaların uygulanması için değil, uygulanması taleplerinin bastırılması için.

İMF'nin talepleri üzerine ilk açıklamalar, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve İstanbul Ticaret Odası'dan (İTO) geldi. “Türkiye'deki işsizliğin çözümünün işgücü piyasalarında reform yapmaktan geçtiğini, OECD ülkeleri arasında ‘en yüksek işgücü maliyeti', ‘en yüksek kıdem tazminatı', ‘en katı işgücü piyasası' gibi engellerin istihdamın gelişmesine engel olduğunu, bu konuda yeni düzenlemeler gerektiğini” vurgulayan TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, ve “Bu politikaların oluşturulması, bazen acı dahi olsa, uygulanabilmesi için tüm tarafların konsensüsü şarttır. Ben, IMF'nin söylemini bu açıdan önemli buluyorum” diyen İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, böylece, İMF önerilerinin aslında kimlerin talebi doğrultusunda hazırlandığını da ortaya koymuş oldular.

Türkiye'nin kapitalistleri emperyalist dünyaya göbek bağlarıyla bağlıdır. Amaçları ve istekleri ortaktır, birdir. Saldırı programları bu yüzden İMF, Dünya Bankası gibi merkezlerde hazırlanabilmekte, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin iliklerine kadar sömürülmesi birlikte planlanabilmekte; devletin tepesinde ve hükümet koltuklarında oturan emperyalizm uşaklarına da hazırlanan bu planları eksiksiz uygulamak düşmektedir.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleler, içerdeki kapitalistlere olduğu kadar, onların dışarıdaki suç ortağı ve ağababası emperyalist güçlere karşı da mücadele etmelidir. Günümüzde anti-emperyalizm içermeyen bir anti-kapitalist mücadele kadar, kapitalizmi karşısına almayan bir anti-emperyalist mücadele de güdük, etkisiz ve sonuçsuz kalmaya mahkumdur.

------------------------------------------------------------------------------------

Sezer TMY'yi onayladı

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5532 sayılı “Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun''u onayladı.

Muhalif kesimler tarafından Toplumla Mücadele Yasası olarak adlandırılan yasa devlet terörüne yasal kılıf giydiriyor. TMY'nin bir bütün olarak maddeleri hakkını arayanı “terörist” ilan ediyor, ABD emperyalizmine, İMF'ye hayır diyeni cezalandırıyor. Gerçek böyle iken Sezer, “yasanın kimi kurallarının iptali için'' Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açacağını bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, ‘'Sayın Cumhurbaşkanı, Yasa'nın kimi kurallarının iptali için Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açacaklarını ifade etmişlerdir'' denildi.

Devlet terörünü tahkim eden faşist yasayı Sezer'in onaylamama şansı bulunmuyor. Zira Sezer de çürüyen ve her an yıkılmayı bekleyen kapitalist sistemin bekası için uğraşıyor. Sezer'in asıl derdi demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmek değil sömürü düzenini korumaktır.

Faşist yasayı sokakta parçalayacak güç ise demokratik hak ve özgürlükleri için devrimci sınıf mücadelesini yükseltecek işçi sınıfı ve emekçilerdir.