28Ocak 2006 Sayı: 2006/03 (03)
  Kızıl Bayrak'tan
   ABD emperyalizminin değişmeyen savaş senaryosu
  Emperyalist-siyonist saldırganlar İran
seferine hazırlanıyor
  Derin devlet tartışmaları ve devrimci tutum
  Tekel direnişi, özelleştirme politikası
ve CHP
Deri patronlarının saldırılarına deri işçileri kararlılıkla yanıt veriyor!
  “Sosyal Güvenlik Reformu” saldırısında sona gelindi
“Sosyal Güvenlik Reformu”u saldırısı
Sosyal güvenlikte reform mu, karşı devrim mi?
  İşçilerden Maltepe-Kartal-Pendik İşçi Kurultayı’na katılma çağrısı...
  Çifte sömürüye, eşitsizliğe, baskılara
karşı çıkmak için ellerimizi birleştirelim!
Tekelci kapitalizm faşizmin anasıdır!
2005’te sınıf hareketi2: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları
  Yeni bir yılın başında dünyada durum (Orta sayfa)
  Latin Amerika’da “sol dalga”nın yükselişi sürüyor
   Liman işçileri AB şeflerine geri
adım attırdı
   Irak’ta yeni kurulacak kukla hükümet için pazarlıklar başladı
  Filistin’de seçimler 25 Ocak’ta... Bağımsız Filistin mücadeleyle kazanılacak!
  Tehcir, göçertme hareketi ve Kürdistan
toplum yapısına etkileri-1
  Bültenlerden...
  Batı’nın İran'a karşı ittifakı
  İran’a karşı nükleer savaş
  Chomsky: Nükleer savaş tehdidi arttı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Chomsky: Nükleer savaş tehdidi arttı

Massachusetts Institute of Technology'de dil bilimi profesörü olan, çağımızın önde gelen muhalif düşünürlerinden Noam Chomsky 2005 yılını BBC'ye değerlendirdi.

BBC muhabiri George Arney'in sorularını yanıtlayan Noam Chomsky, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin Irak politikasına sert eleştiriler yöneltti.Noam Chomsky ayrıca dünyada bir nükleer savaş tehlikesi bulunduğuna dikkat çekti.

Chomsky'nin, George Arney'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

George Arney: 2006 yılında dünyayı bekleyen en büyük tehlike sizce ne?

Noam Chomsky: İnsanlığın artık varlığını tehdit eden bir düzeye gelen ve ne yazık ki kimsenin pek fazla tartışmadığı en büyük tehlike, bir nükleer savaş olasılığı. Robert McNamara gibi bir kişi ‘Kıyamet Yakında' başlığıyla bir makale yayınladı. Amerika'nın önde gelen askeri stratejistleri, ülkenin en muhafazakar dergilerinde felaket riskinin arttığını tartışıyorlar. Bu tartışmaların hızlanmasına neden olan, ABD silahlı kuvvetlerinde görülen dönüşüm. Silahlı kuvvetlerin saldırı amaçlı silahlanma kapasitesinde büyük bir artış var. Buna uzayın askerileştirilmesi de dahil.

Önde gelen uzmanların da işaret ettiği gibi, bu dönüşüm, Amerika'nın potansiyel karşıtlarını da saldırı amaçlı silah kapasitelerini güçlendirmeye itiyor. Ruslar, Bush yönetiminin Washington'da iktidara gelmesinden bu yana, nükleer yeteneğini büyük ölçüde arttırdı. Çin de aynı şeyi yapıyor. Ve, bu yeni nükleer silahlar büyük ölçüde otomatik uyarı sistemlerine bağlı. Stratejik analiz yazılarında her an bir kaza olabileceğine işaret ediliyor. ABD'deki sistemlerin sürekli yanlış alarm verdiğini ve bir füzenin otomatik olarak ateşlenme tehlikesinin insan müdahalesiyle önlendiğini biliyoruz. ABD'nin karşıtlarının sistemleri ise daha az güvenli ve bir kaza çıkma olasılığı yüksek. Bütün bunlardan dolayı nükleer savaş tehlikesinin giderek büyüdüğünden bahsetmek hiçbir şekilde felaket tellallığı değil.

George Arney: Bir nükleer savaş tehlikesinden kaygı duyuyorsunuz. Fakat aynı zamanda, Irak savaşına da en güçlü şekilde karşı çıkanlardan birisiniz. Bu bir çelişki değil mi? Çünkü, istihbarat raporları belki yanlış çıktı ama, George Bush ve onu destekleyen Tony Blair'in, Saddam Hüseyin'in eline nükleer silah geçirebileceği korkusuyla Irak'a saldırdığından da kimse kuşku duymuyor.

Noam Chomsky: Evet bu, onların iddiaları. Fakat işgalden birkaç ay sonra bu iddialarından vazgeçmek zorunda kaldılar. Irak işgalinin nükleer silahların yayılması tehdidini, terör tehdidini arttıracağı önceden tahmin edilmişti. Bu tahminlerin şimdi doğru çıktığı görülüyor. Nükleer silahların yayılması açısından bakacak olursak, işgal, herhangi bir potansiyel ABD karşıtına birşey öğretti: Onların da nükleer silah geliştirmesi gerekiyordu. Aksi takdirde, ABD ve İngiltere onları da savunmasız görerek, bu karşıtlara saldırabilirdi. İşte Irak'ın işgalinden bazıları bu dersi çıkarttılar.

George Arney: O zaman, acımasız bir diktatörün eline nükleer silah geçirmesini önlemek için askeri güç kullanılması hiçbir koşul altında haklı görülemez mi?

Noam Chomsky: Sorunuz, işgal amacının acımasız bir diktatörün eline nükleer silah geçirmesini önlemek için düzenlendiği varsayımına dayanıyor. En baştan itibaren buna işaret eden bir kanıt yoktu. Şimdi de biliyoruz ki, bu gerekçe tamamen uydurmaydı. Bu acımasız askeri işgal bambaşka nedenler yüzünden gerçekleştirildi.

Şimdi medya Bush'un Irak'a demokrasi götürme misyonu nedeniyle Irak'ı işgal ettiğimizi söylüyor. Batı'nın ezberi bu. Ama başka yerlerde insanlar bu ezberi kabul etmiyor. Örneğin, Bush Washington'da kutsal misyonunu açıkladığı sırada Bağdat'ta bir anket yapıldı. İnsanlara ABD'nin Irak'ı neden işgal ettiği soruldu. Ankete katılanların sadece yüzde 1'i ‘Irak'a demokrasi getirilmesi' yanıtını verdi. Yüzde 5, ‘Iraklılara yardım etmek için' yanıtını verirken, geri kalanların verdiği yanıt, bizim komplo teorisi yapmak suçlamasıyla karşılaşmamak için söylemeye çekindiğimiz, fakat beyni normal çalışan herkesin bildiği birşeydi:

ABD ve İngiltere, Irak'ın büyük enerji kaynaklarının kontrolunu ele geçirmek ve dünyanın en önemli enerji kaynakları bölgesindeki hakimiyetlerini güçlendirmek amacıyla Irak'ı işgal etti.

George Arney: Fakat, öyle hedeflenmemiş olsa da, Irak işgalinden bazı olumlu sonuçlar çıktığı söylenemez mi? Örneğin, bütün kesimlerin katıldığı başarılı bir seçim yapıldı. Irak şimdi, Saddam Hüseyin döneminden daha iyi bir yer haline gelmedi mi?

Noam Chomsky: Bu konuda makul bir tartışma yapabilmek için, herşeyden önve kendimizi katı Batı doktrininden kurtarmamız gerekir. Irak iki acımasız rejim altında eziliyordu. Bir değil, iki...Bunlardan biri, hakkında konuşmamıza izin verilen, Saddam Hüseyin'in diktatörlüğü.

İkinci acımasız rejim ise, ABD ve İngiltere tarafından yıllarca uygulanan yaptırımlar rejimidir. Bu uygulama, yüzbinlerce insanın ölümüne, toplumun yıkıma uğramasına, tiranın güçlenmesine ve halkın, yaşayabilmek için Saddam'a bağlı olmak zorunda kalmasına neden olmuştur.

Eğer yaptırım rejimi olmasaydı, Saddam da büyük bir olasılıkla, ABD ve İngiltere tarafından desteklenen diğer eşit derecedeki cani ve acımasız diktatör gibi devrilip gitmiş olacaktı.

(BBC Turkish, 02 Ocak 2006)