28Ocak 2006 Sayı: 2006/03 (03)
  Kızıl Bayrak'tan
   ABD emperyalizminin değişmeyen savaş senaryosu
  Emperyalist-siyonist saldırganlar İran
seferine hazırlanıyor
  Derin devlet tartışmaları ve devrimci tutum
  Tekel direnişi, özelleştirme politikası
ve CHP
Deri patronlarının saldırılarına deri işçileri kararlılıkla yanıt veriyor!
  “Sosyal Güvenlik Reformu” saldırısında sona gelindi
“Sosyal Güvenlik Reformu”u saldırısı
Sosyal güvenlikte reform mu, karşı devrim mi?
  İşçilerden Maltepe-Kartal-Pendik İşçi Kurultayı’na katılma çağrısı...
  Çifte sömürüye, eşitsizliğe, baskılara
karşı çıkmak için ellerimizi birleştirelim!
Tekelci kapitalizm faşizmin anasıdır!
2005’te sınıf hareketi2: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları
  Yeni bir yılın başında dünyada durum (Orta sayfa)
  Latin Amerika’da “sol dalga”nın yükselişi sürüyor
   Liman işçileri AB şeflerine geri
adım attırdı
   Irak’ta yeni kurulacak kukla hükümet için pazarlıklar başladı
  Filistin’de seçimler 25 Ocak’ta... Bağımsız Filistin mücadeleyle kazanılacak!
  Tehcir, göçertme hareketi ve Kürdistan
toplum yapısına etkileri-1
  Bültenlerden...
  Batı’nın İran'a karşı ittifakı
  İran’a karşı nükleer savaş
  Chomsky: Nükleer savaş tehdidi arttı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Komünizmi faşizmle aynı kefeye koyma hevesine kapılan gerici AB şeflerinin ikiyüzlü arsızlığı!..

Tekelci kapitalizm faşizmin anasıdır!

Avrupa tekelci burjuvazisinin Avrupa Konseyi'ndeki temsilcileri, uzun süredir komünizmi faşizm ile aynı kefeye koyup “insanlık suçu” sayma çabası içindeydiler. Faşizmin mahkum edilmesine karşın komünizmin kınanmamasından rahatsız olan “uygar batı”nın gerici egemenleri, 24 Ocak'ta sunacakları öneriyle, bu “adaletsizliğin” giderilmesi için Avrupa Konseyi (AK) Parlamenterler Asamblesi'nde oylama yapacaklar.

Avrupa Konseyi, “kamuoyu totaliter komünist rejimlerin işledikleri suçlar hakkında bilinçsiz olduğu için”, bir de “Komünist Partiler bazı ülkelerde halen yasal ve aktif oldukları, hatta kimi örneklerde suçlarına sırt çevirmedikleri için” endişe duyuyormuş!

Bu iddia tam bir riyakarlığın göstergesidir. Zira faşizm tekelci burjuvazinin, yani AK'nin Strasbourg'taki modern binasında oturan siyasetçi takımının efendilerinin bir yönetme biçimidir. Komünizm ise, bu sınıfla uzlaşmaz çelişki içinde olan işçi sınıfının dünya görüşü, gelecek özlemi ve gelecekte kuracağı toplumsal düzendir.

Devrimci sınıf hareketinin gelişimini engellemenin yanısıra, ikinci emperyalist paylaşım savaşına zemin hazırlayan faşizm, burjuvazinin belli koşullardaki yönetme biçimlerinden biri iken, 20 milyonu aşkın Sovyet insanı ile yüzbinlerce Avrupalı komünist insanlığa musallat olan bu vahşi barbarlığa son vermek için tereddütsüz bir şekilde hayatını feda etmiştir. Ve faşizmin tarihe gömülmesi de temelde Sovyetler Birliği ile komünistler sayesinde olanaklı olabilmiştir. İster tekelci kapitalizmin Avrupa'da doğurduğu faşizm olsun, ister orta kuşak kapitalist ülkelerde emperyalistlerin desteğiyle geçekleşen askeri faşist darbeler olsun, hedef her durumda işçi ve emekçi hareketi ile bu hareketin politik temsilcileri olarak devrimci-komünist siyasal akımlar olmuştur. Başka bir ifadeyle faşizm, her durumda burjuva anti-komünizminin en vahşi biçimi olmuştur.

Avrupalı kapitalistlerin sınıf çıkarlarını korumakla mükellef olan siyasetçi takımının, faşizmin halkların vicdanında mahkum olmasından rahatsızlık duyması şaşırtıcı değil. Elbette komünizmi düşman ilan etmeleri de. Zira her işçinin komünist olma potansiyeli taşıması gibi, her burjuva politikacı da bir Hitler veya Gestapo şefi olma potansiyeli taşır. Bu iki sınıfı her koşulda birbirine düşman kılan da bu zıtlıktır. Bu açıdan AK'de yapılacak oylamadan çıkacak sonucun kayda değer bir önemi bulunmuyor. Burada önemli olan Avrupa burjuvazisinin bu kaba çarpıtmaya neden ihtiyaç duyduğudur.

Sermayenin yürüttüğü topyekûn saldırının kapitalizmin metropollerinde de sınıf çatışmalarını keskinleştirdiği biliniyor. Bu çatışmaya hazırlık çerçevesinde, Avrupa burjuvazisi, “terörist saldırılar” olabilir bahanesiyle polis devletine doğru koşar adım ilerliyor. Ancak yaygınlaşması kaçınılmaz olan sınıf çatışmalarına hazırlığın kolluk kuvvetlerinin tahkimatı ile sınırlı olmadığını iyi bilen düzenin efendileri, cepheyi ideolojik yönden de tahkim etmeye çalışıyor. Kitlesel boyutlar kazanacak sınıf hareketini kucaklayabilecek esas gücün komünist örgütlenmeler olduğu AB şeflerinin de malumudur. Bundan dolayı şimdiden komünistleri hedef gösteriyor, yarınki faşizan saldırılar için zemin hazırlamaya çalışıyor.

Avrupa burjuvazisinin bu küstahlığı, işçi sınıfını, emekçilere, ilerici-devrimci, hareketleri hedef alan erken savaş ilanından başka bir şey değildir. Nitekim ilerici-devrimci güçlerle komünist partiler bu arsızlığa duydukları tepkiyi alanlara çıkarak ortaya koymuşlardır. Bu eylemlerin en anlamlısı Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenen mitingti.

Yunanistan Komünist Partisi (KKE) tarafından örgütlenen miting, akşam saatlerinde Propilya Meydanı'nda yapıldı. Havanın soğuk ve yağışlı olmasına rağmen 10 binin üzerinde işçi ve emekçi, “Geleceğimiz kapitalizm değil sosyalizmdir!”, “Tek yol mücadele ve direniş!”, “Güçlü KKE ile karşı saldırıya!” şiarlarını yükseltti.

Mitingte Rusya Federasyonu Komünist Partisi yöneticilerinden Vladimir Nikitin, Çekoslovakya Komünist Partisi Gençlik Örgütü adına Milan Krecka, Litvanya Komünist Partisi eski lideri Nikolas Burukiavicos ve Rusya İşçileri Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi Aleksandr Mironof birer konuşma yaptılar.

Mitingin ardından Amerikan Büyükelçiliği'ne yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş güzergahı üzerindeki Avrupa Birliği binası önünde de emperyalizmin katliamlarını anlatan sinevizyon gösterisi yapıldı. Yürüyüş ve mitingde tekelci kapitalizmin insanlığa karşı işlediği suçlar teşhir edilerek komünistlerin tarihlerinden gurur duydukları ve yürüyüşlerine devam edecekleri vurgulandı.

Kapitalistlerin AK'deki temsilcileri aracılığıyla gündeme getirdikleri bu savaş ilanı ciddiye alınmalı, işçi sınıfı ile onun organik parçası olan komünistler de aynı kararlılıkla bu çatışmaya hazırlanmalıdır. Komünistler, bu çatışmayı çok yönlü bir hazırlıkla karşılayabilirlerse eğer, bütün kötülüklerin -bu arada faşizmin de- anası olan özel mülkiyeti ve onu savunan devleti tarihin çöplüğüne atma fırsatı yakalamış olacaktır. Ancak o zaman faşizmin akıl almaz barbarlıklarından kurtulabilmek gerçekten mümkün olacaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

Dünya Sosyal Forumu toplandı...

Karakas'ta 120 bin kişi yürüdü

Her yıl Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu'na sermayenin seçkin temsilcileri ve uşakları katılırlar. Bu forum işçi ve emekçilere karşı hayata geçirilecek yeni saldırı politikalarının görüşülüp karara bağlandığı platformlardan biridir.

Sermayenin küreselleşme saldırısına tepkinin ürünü olan Dünya Sosyal Forumu ise tam 6 yıldır “Başka bir dünya mümkün!” şiarı ile Davos'la eş zamanlı olarak toplanıyor. Dünya Sosyal Forumu'nda ortaya konan etkinliklerle sermayenin ve küresel saldırıların teşhiri yapılıyor, dünyanın dört bir yanından gelen küreselleşme karşıtları neoliberal saldırı politikalarına karşı mücadele deneyimlerini paylaşıyorlar.

Her zamankinden farklı olarak Dünya Sosyal Forumu'nun bu yıl üç ayrı kıtada üç ayrı ülkede gerçekleştirileceği açıklanmıştı. Forum'un ilk ayağı, bir Afrika ülkesi olan Mali'nin başkenti Bamako'da yapıldı ve buradaki program 23 Ocak'ta tamamlandı. Sermayenin temsilcilerinin Davos'ta buluştukları gün olan 24 Ocak'tan itibaren Forum'a Venezüella'nın başkenti Karakas'ta devam edildi. Forum'un bir sonraki ayağının Mart ayında Pakistan'da tamamlanması planlanıyor.

Forumun Bamako ayağında pek çok organizasyon gerçekleştirildi. Bunların en dikkat çekenlerinden biri Dünya Kadın Mahkemesi'ydi. Mahkemenin ana teması “Küreselleşme savaşları, kadınlara karşı savaşlar” olarak belirlenmişti. Mahkemede söz alan Mali Turizm Bakanı, yoksulların küreselleşme için yüksek bir bedel ödediğini vurguladı. Kenyalı bir kadın aktivist ise mahkemede “pazarın görünmez eli” olarak adlandırılan kapitalizmin, zenginliklerin ancak çok küçük bir kısmını yoksul ülkelere bıraktığını, yoksul ülkelere bırakılan bu zenginliklerin ise sadece birkaç kişinin elinde toplanmış olduğunu ifade etti. Zambiya'dan Mercy Siame yaptığı konuşmada yoksulluğun kadınları ve kız çocuklarını fuhuş batağına ittiğini söyledi. Bu yüzden her 5 Zambiyalı'dan birinin AİDS virüsü taşıdığını belirten Siame, “Zambiya'da kadınlar ve kız çocukları, para karşılığında ve sağlıkları pahasına bu hizmeti veriyor. AIDS olma riskini göze alıyor; bedenlerinin hakimiyetini kaybetmiş durumdalar” diyerek kapitalizm gerçeğini çarpıcı bir biçimde ortaya koydu.

Benzer bir mahkeme organizasyonu Forum'un Karakas'taki programı sırasında da gerçekleştirilecek. “Serbest Pazarın Ataerkil Şiddetine Karşı Uluslararası Kadınlar Mahkemesi” adını taşıyan organizasyonun amacı Kübalı bir aktivist tarafından “baskın kapitalist sistemim gizlediklerini açığa çıkarmak” olarak ifade ediliyor. Kübalı Miranda'nın sözleriyle, “İstatistikler, en çok kadınların sömürüldüğünü, kadınların yoksullar arasında en yoksul olduğunu gösteriyor; ama Batı kültürünün örüntüleri bu toplumsal cinsiyet perspektifini saklı tutuyor.” Sözkonusu Uluslararası Kadınlar Mahkemesi 27 Ocak Cuma günü toplanacak. Mahkemede kapitalizmin suçlarına tanıklık yapacaklar arasında ABD'li barış aktivisti Cindy Sheenan'ın yanı sıra AIDS virüsü taşıyan kadınlar, ABD'de kötü koşullarda yaşamak zorunda kalan göçmenler, değişik ülkelerden sendikacılar, insan hakları savunucuları, Orta Amerika'dan çiftçiler de olacak.

Forum'un Karakas ayağında şu ana kadar gerçekleştirilen en kayda değer etkinlik 24 Ocak günü gerçekleştirilen büyük yürüyüştü. Yaklaşık 120 bin kişinin katıldığı büyük yürüyüş Universidad de Venezüella meydanında başladı. Yürüyüş kortejinin başında ABD'li savaş karşıtı aktivist Cindy Sheenan, Arjantinli Plaza de Mayo Anneleri yeralıyordu. Kitlenin konuşmaların yapılacağı konser alanına ulaşması üç saatten fazla bir zaman aldı. Yürüyüşe dünyanın her yanından gelen Forum aktivistleri katıldı. Küba'dan gelen gençler de yaklaşık 500 kişilik kortejleriyle katıldılar.

Forum'un Karakas ayağının programı bir hayli yoğun. Günde ortalama 70-80 toplantının ve bir o kadar da atölye çalışmasının gerçekleştirilmesi bekleniyor.