28Ocak 2006 Sayı: 2006/03 (03)
  Kızıl Bayrak'tan
   ABD emperyalizminin değişmeyen savaş senaryosu
  Emperyalist-siyonist saldırganlar İran
seferine hazırlanıyor
  Derin devlet tartışmaları ve devrimci tutum
  Tekel direnişi, özelleştirme politikası
ve CHP
Deri patronlarının saldırılarına deri işçileri kararlılıkla yanıt veriyor!
  “Sosyal Güvenlik Reformu” saldırısında sona gelindi
“Sosyal Güvenlik Reformu”u saldırısı
Sosyal güvenlikte reform mu, karşı devrim mi?
  İşçilerden Maltepe-Kartal-Pendik İşçi Kurultayı’na katılma çağrısı...
  Çifte sömürüye, eşitsizliğe, baskılara
karşı çıkmak için ellerimizi birleştirelim!
Tekelci kapitalizm faşizmin anasıdır!
2005’te sınıf hareketi2: Alınan yenilgiler, büyüyen ihanet ve filizlenen çıkış arayışları
  Yeni bir yılın başında dünyada durum (Orta sayfa)
  Latin Amerika’da “sol dalga”nın yükselişi sürüyor
   Liman işçileri AB şeflerine geri
adım attırdı
   Irak’ta yeni kurulacak kukla hükümet için pazarlıklar başladı
  Filistin’de seçimler 25 Ocak’ta... Bağımsız Filistin mücadeleyle kazanılacak!
  Tehcir, göçertme hareketi ve Kürdistan
toplum yapısına etkileri-1
  Bültenlerden...
  Batı’nın İran'a karşı ittifakı
  İran’a karşı nükleer savaş
  Chomsky: Nükleer savaş tehdidi arttı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Sosyal Güvenlik Reformu” saldırısı

İMF patentli ekonomik programın önemli yapısal düzenlemelerinden biri olan sosyal güvenlik reformu yasa tasarılarının Ocak ve Şubat ayında meclisten geçirilmesi planlanıyor. Birinci ve ikinci gözden geçirme sonrası İMF tarafından onaylanan niyet mektubunda verilen taahhütlere göre, sosyal güvenlik idari reformuna ilişkin yasanın Ocak ayı sonunda, emeklilik reformu yasa tasarısının ise 15 Şubat'a kadar mecliste kabul edilmesi gerekiyor.

AKP hükümeti, tasarıları meclis gündemine taşımadan önce oluşabilecek tepkileri bertaraf etmek için, sosyal güvenlik reformunun niçin gerekli olduğu konusunda propaganda çalışmalarına hız verdi. Propaganda çalışmalarının önemli bir ayağını İMF dayatmalarının uygulanmasına tam destek veren, kararların ekonomide yarattığı “pembe” tabloları aktaran burjuva medyası üstlenmiş durumda. Bu pembe tablo kuşkusuz işçi ve emekçilerin değil, sermayenin gerçekliğini yansıtmaktadır. Çünkü İMF programları kaynakların sermayeye sorunsuz aktarılmasını, işçi “maliyetini” azaltan düzenlemelerle sermayenin kârına kâr katılmasını sağlamaktadır. Medyanın “Sosyal Güvenlik Reformu”nu alkışlayan açıklamalarının ardında da sermayenin çıkarları yeralmaktadır.

Öncelikle çokça ifade edilen sosyal güvenliğe aktarılan kaynaklar masalı gerçeklerle hiçbir biçimde uyuşmamaktadır. Sosyal güvenliğin gayri safi milli hasıla içindeki payı Almanya'da %27, İskandinav ülkelerinde %35-37 düzeyindedir. Türkiye'de ise bu oran sadece %12'dir, ki bunun %7,5'i şu an işçi ve emekçilerin primlerinden sağlanmaktadır. Devlet katkısı sadece % 4,5'tir. Burada devlet katkısı olarak sunulanın da işçi ve emekçilerden alınan vergiler olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Meclise getirilmeye hazırlanılan “Sosyal Güvenlik Reformu”nun dört ayağı bulunmaktadır: Genel Sağlık Sigortası (GSS), sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması ve bu faaliyetleri yerine getirmek üzere Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında yeni bir yapının oluşturulması, yoksulluk yardımlarının tek çatı altında birleştirilmesi.

1. Genel Sağlık Sigortası

Genel Sağlık Sigortası'nın temel amacı sağlığın piyasaya açılması, sermaye için kârlı bir alana dönüştürülmesidir. Sağlık hizmetlerinin sınırlandırılması, katkı payı-ek ödemeler gibi bir dizi uygulama bu amacı gerçekleştirmek için konulmuştur. Ancak GSS üzerinden propaganda yapılırken tüm bunlar görmezden gelinerek özellikle bir yön öne çıkarılmaktadır; ailesi herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olsun ya da olmasın 18 yaşın altındaki herkese sağlık güvencesinin verilmesi ve tüm nüfusun GSS şemsiyesi altına alınması. Kuşkusuz tek başına ele alındığında bu olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak bu, yasanın eşitsizlikleri daha da derinleştiren ana yönelimini gözden kaçırılmak için kullanılmaktadır.

Öte yandan kayıt dışı ekonominin bu denli yoğun olduğu bir ekonomik sistemde tüm nüfusun GSS şemsiye altına alınması mümkün değildir. Dahası bizzat yasada yeralan sağlık hizmetinden yaralanmak için 90 gün prim ödemiş olmak ve prim borcunun bulunmaması koşulları bile GSS'nin tüm nüfusu kapsamayacağını açıkça göstermektedir. GSS'ye göre;

* Sağlık hizmetleri GSS yönetimince belirlenen, anlaşmaları olan kurumlardan sağlanacaktır. Kısa vadede sorun yaratmayacak gibi görünen bu uygulama orta vadede sağlığın tamamen özelleştirilmesini ve piyasa koşullarına terkedilmesini beraberinde getirecektir.

* GSS kapsamındaki primler, belirlenmiş sağlık hizmetlerini kapsamaktadır ve bu primlerle kişiler için belirlenmiş ölçüde sağlık hizmeti sağlanacaktır. Bunun anlamı tedavi süresi uzun, maliyeti yüksek kimi hastalıkların GSS dışında bırakılacağıdır. Bu uygulama şu an SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı bünyesinde sağlık hizmeti alanların, aldıkları sağlık hizmetlerinin kapsamının daraltılması anlamına gelmektedir.

* GSS ile katkı payı öngörülmektedir. Bugüne kadar sadece prim ödemiş olmak sağlık hizmeti almak için yeterli iken, bundan sonra hizmet talep edildiği anda ek bir ödeme yapılacaktır. Böylelikle sağlık hizmetinden yararlanmak için her halükarda “paralı” olmak gerekecektir.

2. Sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi

“Sosyal Güvenlik Reformu”nun en önemli ayağını sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması oluşturmaktadır. Emeklilik yaşının yükseltilmesi, emeklilik maaşlarının düşürülmesi gibi uygulamalara kurumların tek çatı altında toplanmasıyla işlerlik kazandırılacaktır.

* Emeklilik yaşının yükseltilmesi: Yeni yasal düzenlemeye göre emekli olmak için gerekli olan prim ödeme gün sayısı 7 binden 9 bine çıkarılacak. Böylece emeklilik geniş yığınlar için imkansız hale getirilecek.

* Emeklilik maaşlarının düşürülmesi: Sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesi emeklilik maaşlarının düşmesini de beraberinde getirecek. Halihazırda SSK'dan emekli işçilerin, Bağ-Kur'luların emeklilik bağlanma oranı %65, Emekli Sandığı'ndan emekli memurların maaş bağlanma oranı %75'tir. Tasarının yürürlüğe girdiği tarihten sonra işe girenlerin emeklilik maaşı bağlanma oranı %55 olacak.

Bir diğer nokta, mevcut yasa tasarısı çalışanların eski sistemde geçen süreye ilişkin haklarını koruyor, tasarının yürürlüğe girdiği tarihten sonraki çalışma sürelerine ait aylık bağlama oranları yeni sisteme göre belirlenecek. Çalışma Bakanlığı'nın, tepkiyi bertaraf etmenin aracı olarak kullandığı, “şu an sistemde olanlar etkilenmeyecek” argümanı gerçeği yansıtmamaktadır.

3. Yardımların ortak bir çatıda toplanması

Yardımların tek çatı altında birleştirilmesi, Dünya Bankası tarafından finanse edilen yoksullukla mücadele programı çerçevesinde yapılan bir düzenlemedir. Bu düzenleme işgücü piyasasının kuralsızlaştırılması uygulamalarıyla birlikte anlam kazanabilir. Bir başka deyişle geçici çalışma, sigortasız çalıştırma, düşük ücretler işgücü piyasasında kalıcılaştırıldıkça yoksullara yardım uygulamaları işlerlik kazanmakta, böylelikle beslenme, barınma gibi en temel haklar yardım kategorisine indirilmektedir. İşçi ve emekçiler sistemin yardımlarına muhtaç ve ona minnetkar hale getirilirken, işçi maliyetleri de (düzensiz çalışma, düşük ücret vb. uygulamalarla) düşürülebilmektedir. “Sosyal Güvenlik Reformu”yla öngörülen tek çatı altında birleştirme yoksullukla mücadele programının bir parçasıdır.

Çalışma Bakanı'nın “Sosyal Güvenlik Reformu”nu savunurken kullandığı ana argümanlardan biri “herkes eşit olacak”tır. Evet, yeni düzenlemeyle birlikte herkes yoksullukta eşitlenecektir.

Tüm bunlar “Sosyal Güvenlik Reformu”na neden karşı çıkmak gerektiği konusunda yeterince açıklayıcıdır. Onurlu bir gelecek için mücadeleyi yükseltmek dışında bir seçenek yoktur.

------------------------------------------------------------------------------------------

Adana'da ADB prostestosu...

20 Ocak Cuma günü ABD'nin Guantanamo Üssü'nde bulunan 700 Afgan esire uyguladığı baskı ve işkenceyi protesto etmek için Adana ABD Konsolosluğu önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamasında Afgan esirlere dönük saldırılara karşı, tutsakların ölüm orucu eylemine başladıkları ve birçok tutsağın ölüm sınırında bulunduğuna belirtilerek, tutsaklara yapılan zorla müdahale işkencesi anlatıldı. Bütün dünyanın bu işkence karşısında duyarsız kaldığı vurgulanarak, tutsaklara sahip çıkma ve bu konuda duyarlı olma çağrısı yapıldı. İHD, BDSP, Partizan, Alınteri, Barikat, SDP, ESP, YDİ Çağrı'nın katıldığı basın açıklamasında “Katil ABD Ortadoğudan defol!”, “Emperyalistler, işbirilikçiler, 6. Filo'yu unutmayın!” sloganlar atıldı.

Kızıl Bayrak/Adana