20 Ağustos 2005
Sayı: 2005/33 (33)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfa güven kazandıran bir çalışma
  Erdemir işçisi yağmacılara
karşı nöbette
   Özelleştirmeler ve uygulanmayan
mahkeme kararları
  Belediye Gelirleri Kanun Taslağı
yasalaşmayı bekliyor
  Özelleştirmeye karşı mücadele ve sorunları
İşsizliği kapitalizm üretiyor
Deprem öldürdü, kapitalizm
süründürüyor!
  KESK’in “eylem” takvimi!
  Görüşmelerden çekilip greve hazırlanılmalı!
  Tersanelerde iş cinayetleri biz sessiz
kaldıkça devam edecek!..
Örgütlenelim ve ayağa kalkalım!
  Kapitalist barbarlık bebeklerimizi de
katlediyor!
  Emekçi kadın özgürlük ve eşitlik, yani sosyalizm ister!
  Mamak II. Kültür ve Sanat Festivali
deneyimi (Orta sayfa).
  Başarılı ve coşkulu bir festival
  Siyonist işgalciler Gazze Şeridi’ni
boşaltıyor
  İran’a ABD-İsrail tehdidi

  İşgalcinin gölgesinde yapılan anayasa
pazarlıkları tıkandı

  Bush yönetimi “arka bahçe”deki askeri
yığınağı arttırıyor
  Bir gezi ve anlattıkları
  ODTÜ’de soruşturma saldırısına karşı
kampanya
  Taban inisiyatifleri üzerine /Kamu Emekçileri Bülteni
  Şoven gericiliğin
hizmetindeki aydınlar
  Genç İşçi Bülteni'nden
  Çernobil, kanser ve devlet gerçeği...
  Tekirdağ F Tipi'nde saldırılar
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Şoven gericiliğin hizmetindeki aydınlar

Sermaye iktidarı faşist baskı ve terörü tırmandırmış bulunuyor. Mersin'deki bayrak provokasyonuyla start verilmiş, ardından Trabzon ve çeşitli illerdeki üniversitelerde planlı faşist saldırılar hız kazanmıştı. Bu saldırıların bir ayağı da zayıf bir 1 Mayıs tablosu oluşturmaktı.

Başbakan Erdoğan'ın ABD'nin huzuruna çıkmasından kısa bir süre sonra bu kez Dersim Mercan Vadisi'nde hunharca bir katliam yapılmış, 17 MKP'li devrimci katledilmişti.

Londra'da patlayan bombaların ardından dünya genelinde estirilen faşist saldırı ve polis devleti uygulamaları şovenizmle birlikte tırmandırıldı. Ordu adına İlter Başbuğ ‘4. kuvvet' medyayı karşısına alarak bir brifing verdi. Önümüzdeki dönemde demokratik kitle örgütlerine, devrimci kurumlara, işçi ve emekçilere ve elbette Kürt halkına karşı hız kazanacak olan polis devleti uygulamalarına destek verilmesini salık verdi. Başbuğ konuşmasında, ‘Adalet Bakanlığı'na başarısız bir intihar saldırısında bulunan teröristin öldürülmesinin ardından bazı sivil toplum örgütleri üyeleri açıktan bu teröristin ölümsüz olduğu şeklinde slogan atabilmiştir' diyerek, devrimci-demokratik kurumları hedef gösterdi, bunları etkisizleştirme operasyonunun startını verdi.

Bugünlerde yaşanan örnekler medyanın kendisinden bekleneni iyi algıladığını gösteriyor. Adalet Ağaoğlu'nun istifası üzerinden İnsan Hakları Derneği hedef tahtasına oturtulmaya çalışılıyor. 8 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesinin başyazısı ‘İşimiz çok güç' başlığıyla buna ayrılmış. Baştan sona irin akan bu yazıda İHD'nin İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin'e saldırılıyor ve şunlar söyleniyor: ‘İnsan Hakları Derneği kisvesi altında terörü destekleyen bu örgüt, Türkiye'de demokrasiyi destekleyenlerin umutlarını kırmamalıdır. Ülkemizin sağlıklı güçlükleri hem etnikçi terörün hem de laiklik düşmanı dinciliğin üstesinden özgürlükler düzeni içinde gelecektir.'
Genelkurmay saldırı startını vermiş, sermaye medyası da verilen göreve dört elle sarılmış bulunuyor. Bu kez de İHD'nin kurucularından ve ilk genel başkanı sıfatıyla Nevzat Helvacı bu koroya katılıyor. 9 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesindeki bir haberde şunlar yeralıyor:

‘Nevzat Helvacı derneğin kendisinin görevden ayrılmasının ardından çeşitli gruplar tarafından ‘kullanılmaya başlandığını' söyledi. Bu nedenle dernekle olan ilişkilerinin de zayıfladığını söyleyen Helvacı, ‘1992 Ekim ayında yapılan genel kurulda aday olmayışımın nedenlerinden biri de budur' dedi...

‘‘Benim bulunduğum dönemde bu derneğin kendi siyasi amaçlarına hizmet etmesinin mümkün olmadığını söyledim. Hatta şu örneği de verdim: ‘Ben bu derneğin genel başkanıyım, kendi siyasal görüşlerim doğrultusunda derneği kullanmaya kalkışsam buna razı olur musunuz' Olmayacağınıza göre ben de razı olmam'...
‘Adalet Ağaoğlu'nun istifasını kendisinin ‘yeniden yükselen PKK terörüne karşı bir uyarı olarak algıladığını' belirten Helvacı, ‘Asıl amacını bilemem ama açıklamasında bu var. PKK'nin terör eylemlerine yeterince karşı çıkılmadığını söylüyor. Şu anki durumu çok iyi bilmiyorum ama benden sonra bir dönem sanki çok taraflı bir örgüt durumuna girmiş izlenimi veriyordu' diye konuştu...'
Nevzat Helvacı tam da İHD'nin açıkça hedef gösterildiği bir zamanda ‘kendisinin başkanlık görevinden ayrıldığı dönemlerde çeşitli siyasi grupların derneğin kendi amaçlarına hizmet etmesi yönünde çabaladıklarını' iddia ederek İHD'ye saldırıyor.

N. Helvacı'ya bir çift sözümüz var. Ordu sözcüsü İlter Başbuğ'un ‘sivil toplum örgütleri' dediği DKÖ'lerin başında İHD yeralıyor. Onun insan hak ve özgürlükleri savunmada yıllardır verdiği mücadele bu ülkede yaşayanlar tarafından yeterince biliniyor. Dolayısıyla biz ülkenin birçok yerinde, özellikle de Kürdistan'da yaşanan faili belli kayıpları, kitlesel katliamları, işkenceleri, sürgünleri vb. pek çok insanlık dışı uygulamaları somutta İHD'nin açıklamaları üzerinden öğreniyoruz.

Devrimciler üzerinden hedef gösterme saldırınıza gelince, evet bu ülkede yaşamlarını devrime adayan ve bu uğurda her bedeli tereddütsüz ödeyen devrimciler olmazsa 6.5 yıl başkanlığını yaptığınız İHD gibi kurumlar dahi kolay kolay varolamazdı. Sizin gibi düzen batağına saplanmış liberal ve sahte aydınlar ise, bu ülkede demokrasi mücadelesini güçlendirmek bir yana daha bir de önüne engel olarak çıkmaktadır. Siyaseti demokrasi mücadelesine bulaştırmadığınızı iddia ediyor, ‘Derneği kendi siyasal görüşlerim doğrultusunda kullanmaya kalkışsam olur mu'' türü söylemler kullanıyor, böylece geçmişi ve geleneği katliamlarla dolu devletin ideolojisini yayıyor ve destek oluyorsunuz. Çirkefçe saldırılarla her defasında düzen değirmenine su taşıyor, egemen ideolojinin sözcülüğünü yapıyorsunuz.

A. İrem

-----------------------------------------------------------------------------------

Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi Girişimi'nin dayanışma etkinliği...

Yeni bir dünya ve kültür yaratma yolunda bir adım!

İşsizlik, yoksulluk, paralı eğitim, paralı sağlık, iş güvenliğinden yoksunluk, geleceksizlik vb. sorunlar, Alman toplumunun da yakıcı sorunları haline gelmiştir artık. Sosyal yaşamdaki bu gerileme ve bozulma beraberinde kültürel yozlaşmayı da getirmektedir. Uyuşturucu kullananların, fuhuş sektörüne sürüklenenlerin, hırsızlık vb. suç işleyenlerin sayıları hızla artmaktadır Kültürel yozlaşmadan en çok etkilenenler ise, işsizlik ve yoksulluktan birinci dereceden etkilenen göçmen işçi, emekçi ve gençler olmaktadır. Köln yaklaşık 80 bin Türkiye'li göçmenin yaşadığı bir kenttir ve işsizlik, yoksulluk en çok burada hissedilmektedir. Bu durum Köln'ü kültürel yozlaşmanın da en bariz yaşandığı kentlerden biri haline getirmektedir.

Bu koşullarda alternatif devrimci kültür büyük bir ihtiyaç haline gelmektedir. Ne var ki, devrimci kültür-sanat üretme iddiasıyla ortaya çıkan kurumların durumu pek iç açıcı değil. Kimileri kendilerini üretemeyip kapanırken, faaliyette olanlar ise ancak kendi dar çeperine seslenebilmektedir.

Biz de bir süredir, yukarıda bahsettiğimiz tablo nedeniyle, İşçi ve Gençlik Kültür Evi açmayı hedefliyoruz. Bu projemizi adım adım gerçekleştirme uğraşı içindeyiz. Bu amaçla 14 Ağustos günü Almanya'nın Düsseldorf kentinde bir piknik yapma kararı aldık. Bu piknikle, Köln'den çok Köln'ü çevreleyen yakın bölgelerdeki üye potansiyelimizi biraraya getirmeyi amaçladık. Fakat pikniğimizi kötü hava koşulları nedeniyle bir salon etkinliği şeklinde gerekleştirmek zorunda kaldık. Bu değişiklik doğal olarak katılımı düşürdü, fakat düşündüklerimizi gerçekleştirmemizi engellemedi. Piknik için hazırladığımız programımızı, elverişsiz bir salonda istediğimiz biçimde sunamamanın sıkıntısını yaşasak da, tümüyle gerçekleştirdik. 80 kişinin katıldığı etkinliğimizin asgari düzeyde amacına ulaştığını söyleyebiliriz.

Program kısa bir açılış konuşması ile başladı. Ardından Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanmış ve mücadelede önemli yeri olan; 2 Temmuz Sivas olayları, Hiroşima'ya atom bombası atılması, Engels'in ölümü ile 15'16 Ağustos Kürt halk atılımını, şiirler ve türküler eşliğinde anan bir sunum yapıldı. Bunu, Almanya'daki sosyal saldırı yasalarının en acımasızı olan Hartz IV'ün yaşamımızdaki yansımalarını konu alan iki bölümlük skeç izledi.
Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi girişimi adına bir konuşma yapıldı. Konuşmacı yoldaş neden böyle bir projeye gerek duyulduğunu, bu konudaki amaç ve hedeflerimizi ve onlardan beklentilerimizi içeren, onları her konuda destek olmaya çağıran bir konuşma yaptı. Mamak İşçi ve Gençlik Kültür Evleri'nin gerçekleştirdiği ve onbini aşkın işçi, emekçi ve gencin izlediği şenliğin başarısını selamladı. Başarının sırrının, inanmak, iddia ve hedef bilincine sahip olmak ve başarıyı güvenceleyen bir çalışma tarzı içinde olmak şeklinde tanımladı. Konuşmaların ardından etkinliğimiz çekilen halaylarla son buldu.

Köln İşçi ve Gençlik Kültür Evi Girişimi