20 Ağustos 2005
Sayı: 2005/33 (33)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfa güven kazandıran bir çalışma
  Erdemir işçisi yağmacılara
karşı nöbette
   Özelleştirmeler ve uygulanmayan
mahkeme kararları
  Belediye Gelirleri Kanun Taslağı
yasalaşmayı bekliyor
  Özelleştirmeye karşı mücadele ve sorunları
İşsizliği kapitalizm üretiyor
Deprem öldürdü, kapitalizm
süründürüyor!
  KESK’in “eylem” takvimi!
  Görüşmelerden çekilip greve hazırlanılmalı!
  Tersanelerde iş cinayetleri biz sessiz
kaldıkça devam edecek!..
Örgütlenelim ve ayağa kalkalım!
  Kapitalist barbarlık bebeklerimizi de
katlediyor!
  Emekçi kadın özgürlük ve eşitlik, yani sosyalizm ister!
  Mamak II. Kültür ve Sanat Festivali
deneyimi (Orta sayfa).
  Başarılı ve coşkulu bir festival
  Siyonist işgalciler Gazze Şeridi’ni
boşaltıyor
  İran’a ABD-İsrail tehdidi

  İşgalcinin gölgesinde yapılan anayasa
pazarlıkları tıkandı

  Bush yönetimi “arka bahçe”deki askeri
yığınağı arttırıyor
  Bir gezi ve anlattıkları
  ODTÜ’de soruşturma saldırısına karşı
kampanya
  Taban inisiyatifleri üzerine /Kamu Emekçileri Bülteni
  Şoven gericiliğin
hizmetindeki aydınlar
  Genç İşçi Bülteni'nden
  Çernobil, kanser ve devlet gerçeği...
  Tekirdağ F Tipi'nde saldırılar
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İran'a ABD-İsrail tehdidi...

İran şahsında hedef alınan bölge halklarıdır

Irak'ta yıkımlar eşliğinde katliamlara devam eden Amerikan savaş makinesinin şefleri, namluları İran'a çevirmenin masadaki seçeneklerden biri haline geldiğini ilan ettiler. Bush, İsrail devlet televizyonunda yayınlanan demecinde, İran'ın nükleer tesislerine ilişkin soruya cevap verirken, askeri saldırının son seçenek olmakla beraber masada olduğunu söyledi.
Aynı günlerde ABD himayesindeki siyonist İsrail'den de benzer içerikte sesler yükselmeye başladı. İngiliz Daily Telegraph gazetesinde çıkan yazıya göre, bazı ırkçı siyonistler, 1981'de Irak'a yapıldığı gibi, İran'ın nükleer tesislerinin derhal vurulması gerektiğini savunuyor. İran'ın, İsrail'in nükleer silahı olduğunu bildiği için bu ülkeye saldırmaya cesaret edemeyeceği varsayımına dayanan bu cellatlar, istedikleri ülkeye saldırabileceklerini o küstah üsluplarıyla tekrarlıyorlar.

İran ile ABD yönetimi arasındaki gerginliğin tırmanmasını değerlendiren kimi uzmanlar, savaş kundakçılarının Tahran'a karşı askeri seçenek üzerinde giderek daha fazla durduğunu savunuyor. Bu uzmanlara göre, ABD ordusu Irak bataklığında çırpınsa da, Amerikan B-1, B-2, B-52 ağır bombardıman uçakları ve uzun menzilli füzeleri, İran'ın nükleer hedeflerinin yanısıra yüzlerce askeri tesisini vurabilir.

Saldırı gerekçesinin dayanaksızlığı

İran nükleer çalışmalarını, AB ülkeleriyle yaptığı müzakereler çerçevesinde, askıya almıştı. Ancak AB'nin İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra tavır değiştirmesi üzerine, Tahran yönetimi, 8 Ağustos'ta nükleer çalışmalarına yeniden başladığını açıklamıştı. Bunun üzerine AB ülkeleri konuyu Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) gündemine taşımıştı. Bazı AB yetkilileri konuyu BM Güvenlik Konseyi'ne taşıma tehdidinde de bulunmuştu.
Tahran'dan sert cevap gelse de, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, nükleer sorunun çözümü konusunda yeni fikirleri bulunduğu, bu çerçevede AB ile görüşmelere devam etmeye hazır olduğu yönünde bir açıklama yaptı. AB ile Tahran yönetimi arasındaki görüşmelere katılan İran delegasyonunda yeralan Sirus Nazeri de, önkoşul öne sürülmemesi halinde Avrupalılarla masaya oturabileceklerini söyledi.

Nükleer tehlike iddiasının dayanaktan yoksun olduğu, BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) raporlarıyla da kanıtlanıyor. UAEA, Bush yönetiminin baskısıyla, İran'a nükleer faaliyetlerini derhal durdurma çağrısı yapan bir karar tasarısını oybirliğiyle kabul etti. Buna rağmen nükleer silah denetçileri, İran'ın nükleer silahı olmadığına ilişkin belgeleri kamuoyuna sunmaya hazırlanıyor. İran'ın çalışmalarının ‘sivil nükleer program' çatısı altında yapıldığını belirleyen UAEA denetçileri, Ağustos ayında ziyaret ettikleri İsfahan'daki nükleer tesiste uranyum destekli silahların olmadığını ve çalışmaların ‘barış' amaçlı olduğunu kaydettiler.

İran AB ile pazarlığı sürdürme eğiliminde

İran'ın sert ifadelerle rest çekmesi üzerine Bush'la aynı telden çalmaya başlayan AB üçlüsü (Almanya, Fransa, İngiltere), Tahran'dan pazarlığa devam mesajı gelince, neo-faşist çetenin ‘askeri seçenek masada' açıklamasına karşı çıkmaya başladı.
Fransa Dışişleri Bakanı İran ile nükleer programı hakkında görüşmenin hala mümkün olduğunu dile getirerek, ‘askeri seçenek' için bir neden olmadığını hatırlatmış oldu. Almanya Başbakanı Schröder ise ABD'yi nükleer programı dolayısıyla İran'a askeri harekat düzenlememesi konusunda uyardı.

Schröder, seçim kampanyası nedeniyle Hannover'de yaptığı konuşmada, İran'a askeri harekat düzenleme seçeneğinin masada olmaması gerektiğini, güç kullanmanın işe yaramadığının daha önce görüldüğünü belirtti. Kendi yönetimi altında Alman hükümetinin bu tür bir girişime destek vermeyeceğinin de altını çizdi.

İran yönetiminin emperyalist dayatmalara karşı yaptığı sert çıkışın arkasında durmakta zorlandığı görülüyor. Hem cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın, hem de İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hamid Rıza Asefi'nin açıklamaları, Tahran'ın dayatmalara maruz kalmamak koşuluyla görüşmelere devam etme eğiliminde olduğunu gösterdi.

Yine de her olasılığı hesaba katarak, ABD-İsrail tarafından gelebilecek saldırılara hazırlanan İran, Şahap-3 füzelerinin menzil ve isabet gücünü arttırdığını duyurdu. İran füze sanayiinin en etkili isimlerinden biri olarak bilinen General Ahmed Vahid, Şahap-3 füzelerinin menzilinin 1300 kilometreden 2 bin kilometreye çıkarıldığını, bu füzelerin hedefleri bir metrelik yanılma payıyla vurabilecek şekilde geliştirildiğini açıkladı.

Bu arada İranlı yetkililer, ülkedeki Kürt, Arap, Azeri toplumları üzerinde ABD'nin şimdiden destabilizasyon faaliyetine giriştiğini, Kürt azınlığın yaşadığı bölgedeki son karışıklıkları Amerika ve İngiltere'nin kışkırttığını, bu iddiayı kanıtlayabileceklerini açıkladı.
ABD-İsrail kaynaklı tehdit-şantaj furyasının dolaysız hedefi İran olmakla birlikte, ikinci bir savaşın başlatılması, tüm bölge halklarının başına yeni bir belanın sarılması anlamına geliyor.

-----------------------------------------------------------------------------------

ABD İran'ı ‘Kürt azınlık' konusunda uyardı...

Halkların cellatları kirli hesaplar peşinde

Dünya halklarına karşı işlediği ağır suçlar bir yana, sadece Irak işgalinden sonra bu ülkede 100 bini aşkın insanı katleden Amerikan emperyalizmi, ‘ezilen halkların hamisi' kılığına girerek riyakarlığın en berbat biçimlerini bir kez daha sahnelemeye hazırlanıyor. Savaş kundakçıları bu sefer İran'daki molla rejimin baskısına tepki gösteren Doğu Kürdistan halkını kirli emellerine alet etme hevesinde.

Geçen hafta İngiliz The Guardıan gazetesi, İran'ın batısında Kürt kökenli bir kişinin İran güvenlik güçlerince öldürülmesinin ardından, Kürtlerin protesto gösterilerine başladığını yazmıştı. Birçok kente yayıldığı söylenen gösterileri bastırmak için İran kolluk kuvvetlerinin güç kullandığı, en az 20 kişinin öldüğü, 300 kişinin de yaralandığı ileri sürülmüştü.

İran'a saldırmak için gerekçe arayan Bush önderliğindeki savaş kundakçıları bu haber üzerine balıklama atladılar. ABD Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin aldığı ‘sert tedbirler' nedeniyle Kürt azınlık içinde ölen ve yaralananlar olduğu yönündeki haberlerin ‘endişe verici' olduğunu iddia etti. Bu arada neo-faşist çetenin kalesi Pentagon'dan yapılan açıklamada, ‘Azınlık gruplarının sahip oldukları hakların inkar edilmesi, İran rejiminin korkunç insan hakları ve demokrasi sicilinin bir göstergesidir' denildi.
Bush yönetimi sözde İran yönetiminden, baskı altındaki halklara saygı göstermesini istiyor, bu amaçla molla rejim üzerinde baskı uyguluyor. Oysa burada sözkonusu olan, İran yönetimini yıkmak için uğraşan savaş çetesinin, bu kirli amaçlarına Kürt halkını alet etme çabasıdır.