Birleşmiş Milletlerin, NATOnun ve ABDnin Bosna trajedisine niçin yıllarca seyirci kaldığı hep sorulageldi. Soru, olaylara emperyalist-kapitalist dünyanın penceresinden bakarak yorumlamaya çalışanlarca sorulduğunda ve yine bunlar tarafından yanıtlanmaya kalkıldığında, doğal olarak, yanıtlar da yanıt olmaktan çıkıyordu. Ne Almanyadaki birleşme çalışmaları, ne ABDdeki seçimler ne de başka sudan gerekçeler durumu ve tutumu açıklamaya yetebilir.
NATOnun uzun süre seyirci kalmasının gerisinde yatan tek neden (ki BM ve ABD için de geçerlidir), emperyalistlerin Yugoslavya ve diğer eski sosyalist ülkelere yönelik bozma, parçalama, dağıtma emelidir. Tek neden parçalanmanın tam olarak sonuçlarına ulaşmasını beklemeleridir. Bu bekleme süresi boyunca da sadece bu amaçlarına hizmet edecek müdahalelerde bulunmuşlardır. Başlıca müdahaleleri Boşnaklara silah ambargosu uygulamak, Sırpları silahlandırmak tarzındadır. Ara ara gerçekleştirilen hava saldırıları ise, çoğunlukla BM güçlerine yönelik saldırılara misilleme tarzında olmuş, sivil ölümlerini artırmaktan başka bir işlev görmemiştir.
Aslında NATO, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupaya yönelik yıkıcı emellerini gizleme ihtiyacı da duymamıştır. 1995 basım NATO El Kitabında, gerek bir bütün olarak sosyalist blok, gerekse de Yugoslavya için kullanılan şu ifadeler, NATOnun amacını açıklamaya yetecektir:
Kuzey Atlantik Antlaşmasının imzalanmasının kırkıncı yıldönümü olan 4 Nisan 1989, aynı zamanda hem Doğu-Batı ve uluslararası ilişkilerin akışında hem de geniş kapsamlı bir güvenlik ortamına dönüşümde derin değişiklikler döneminin başlangıcı olmuştur. Kuzey Atlantik İttifakının bu sayfalarda anlatılan değişikliklere neden olan şartların oluşmasındaki rolü büyüktür. (s. 31)
NATOnun (bu emperyalist ittifakın) anılan değişim için gösterdiği çabalar, orta ve doğu Avrupada, aslında Sovyetlerdeki 89 çöküşünden çok önce meyvelerini vermeye başlamıştı. Ancak merkezi otoritenin iflas ilanı işi iyice çığrından çıkarmış oldu. Balkanlar ve tüm orta-doğu Avrupa cadı kazanı gibi kaynamaya başladı. Bu kazanın ateşini harlayan cadı ise, elbette, 70 yıllık emeline nihayet kavuşma heyecanı içindeki emperyalist haydutlardı.
İki Almanyanın birleşmesi üzerinden dünyaya demokrasi, özgürlük ve kardeşlik nutukları atılırken, Yugoslavya ve daha pek çok ülke paramparça ediliyor, bu parçalanmayı tam olarak gerçekleştirebilmenin yöntemi olarak da ülke halklarını birbirine kırdırtma yolu seçiliyordu. Yugoslavyada Sırplar ve Boşnaklar bu yöntemle savaşa tutuşturuldu. Bu kardeş kavgası için gerekli olan silah, NATO ittifakına dahil emperyalistlerce karşılandı. Fakat tablonun tam bir trajediye dönüşmesi için taraflardan biri lehine güç dengesinin bozulması gerekiyordu. Boşnaklara uygulanan silah ambargosu sayesinde bu da sağlandı ve Sırp kuvvetlerinin tam bir soykırım niteliğindeki saldırıları izlenmeye başlandı. Ta ki, bu iki halk bir daha asla birlikte yaşamayı düşünemeyecek bir kin ve öfke ile doluncaya kadar.
Burada, NATOnun büyük bir iştahla seyre durduğu gelişmelerin kısa bir dökümünü vermekte yarar var. Tabii, sadece NATO müdahaleleri kapsamında ve seyirciliğe kanıt olmak üzere:
22 Eylül 93- Eski Yugoslavya ile ilgili Uluslararası Konferansın Ortak Başkanları Thorvald Stoltenberg ve Lord Owen NATO karargahını ziyaret ederek Bosna-Hersekte bir barış planı ile ilgili olarak Genel Sekreter ve Askeri Komite Başkanıyla görüştüler. (s. 332)
4 Ekim 93- Güvenlik Konseyi BM barış gücünün Hırvatistan ve Bosnadaki görevlerini altı ay daha uzattı. Konsey, Hırvatistandaki barış gücüne güvenlik ve hareket özgürlüğünü korumak için, kuvvet kullanmak da dahil olmak üzere gerekli önlemleri alma yetkisi verdi. (s. 332)
9 Şubat 94- Kuzey Atlantik Konseyi Saraybosnadaki kuşatmanın devam etmesini kınadı. Konsey, 20 Şubattan sonra şehir merkezine 20 kmden daha yakın bölgede bulunan ağır silahların, hangi tarafa ait olursa olsun, Kuzey Atlantik Konseyinin 2 ve 9 Ağustos 1993 tarihli kararları uyarınca, BM Genel Sekreteriyle yakın bir eşgüdüm içinde yürütülecek NATO hava saldırılarına maruz kalacağını belirtti. (s. 335)
10 Nisan 94- BM Kuvvet Komutanlığının talebi üzerine, NATO uçakları Bosna Hersekte BM tarafından güvenli bölge ilan edilmiş olan Gorazdedeki BM personeline BM hava kontrolörünün önderliğinde hava desteği verdi.
16 Nisan '94- Bir İngiliz Deniz Harrier jet uçağı, Bosna Hersekteki UNPROFOR askerlerini korumak üzere yaptığı bir hava destek uçuşu sırasında düşürüldü.
22 Nisan '94-BM Genel Sekreterinin 18 Nisandaki bir talebi üzerine Kuzey Atlantik Konseyi, Bosna Hersek ve BMce belirlenmiş güvenli alanlardaki BM personelini korumak konusunda kararlar aldı. Konsey ayrıca tüm Bosnalı Sırp ağır silahları 27 Nisana kadar Gorajdenin 20 km dışına çekilmediği takdirde hava saldırıları yapılmasını onayladı. Bu süre, ağır silahlarla saldırı yapılması halinde diğer BM güvenli bölgeleri için de geçerlidir.
11 Temmuz '94- Kuzey Atlantik Konseyi, İttifakın Bosna Hersekte bir barış anlaşmasına katılmaya hazır olduğunu bildirdi. Konsey, Dışişleri Bakanlarınca 5 Temmuzda Cenevrede yayınlanan planda öngörülen adımların İttifakın eski Yugoslavyada BM talebiyle yeni görevler üstlenmesini gerektirebileceğini kabul etti.
5 Ağustos 94-Bosnalı Sırpların Saraybosna yakınındaki bir BM toplama sahasındaki silahlara el koymaları üzerine NATO uçakları, UNPROFORun isteği üzerine Saraybosnada silahtan arındırılmış bölgede bir hedefe saldırdılar.
28 Ekim 94- NATO ve BM, Bosna Hersekte ilgili BM kararlarını desteklemek için NATO hava gücünün kullanılması konusunda ortak bir beyanname yayınladı.
21 Kasım 94- Sırp işgalindeki Hırvatistandaki Udbina havaalanından Bosna Hersekin birkaç bölgesindeki hedeflere karşı saldırılar düzenlenmesi üzerine NATO uçakları UNPROFORun talebiyle Udbinaya saldırıda bulundular. (NATO El Kitabından...)
Katliam şeklindeki iç savaşın tüm yoğunluğuyla yaşandığı bu bir yılı aşkın süre boyunca, NATOnun ne yapmadığının en açık göstergesidir sürece ilişkin bu hizmet kronolojisi. Aslında emperyalist ittifakın bu seyirciliği, savaşın başladığı 91 yılından, NATO şemsiyesi altında ABD müdahalesiyle sonuçlandırıldığı 95 sonuna kadar sürmüştü. 93 öncesinde tam bir müdahalesizlikten olsa gerek, kronolojilerinde Bosna üzerine bir eylem ve etkinliğe yer verilmemiş. Bu aynı süreçte, ittifak üyesi iki emperyalist gücün, Almanya ve Fransanın, parçalanmış Yugoslav halklarını silahlandırmayı, saldırılarında el altından desteklemeyi sürdürdükleri biliniyor. ABDnin beklemeciliği de, parçalanma sürecinin tamamlanması isteğinin yanısıra, Avrupalı rakiplerinin (Yugoslavya üzeriden birbirinin de rakibi konumundaki Almanya ve Fransanın) de tümüyle çıkmaza girmesi arzusuna dayanıyordu. Nitekim, yıllarca müdahalesizliğini, Amerikanın stratejik çıkarlarını hedeflemediği şeklinde gerekçelendiren ABD emperyalizmi, Balkanlarda ortam arzuladıkları kıvama geldiğinde bu gerekçeyi birden unutup müdahale ihtiyacı duyacaktı. Ancak müdahale, NATO adıyla gerçekleştirilmişti.
NATOnun eski Yugoslavyaya bu saldırısı, NATO tarihi açısından da önemli bir fark, bir ilerleme kaydı anlamına geliyordu. Bu emperyalist saldırı gücü, ilk kez, kendi çöplüğü dışında, ittifak anlaşması kapsamını aşan sınırlarda bir müdahale, ardından da oraya yerleşme imkanı bularak sınırlarını genişletmiş oldu.
NATO anlaşması, üyelerden birine bir saldırı sözkonusu olduğunda ortak savunma amacıyla gerekçelendirilmişti. Balkanlarda ise sözkonusu olan NATO üyelerinden birine bir saldırı değildir. Hemen tüm Balkan ülkeleri gibi, eski Yugoslavya da ittifak üyesi olmayıp, hedefi konumundaki bir ülkeydi. Dolayısıyla buraya müdahale, NATOnun yazılı olmayan amacını da ortaya koymuş oluyordu.
NATO, son 9 yılda, Bosna müdahalesiyle açtığı genişleme yolunda epeyce mesafe kaydetmiş durumda. Irak bahanesiyle Ortadoğuya çekiç güç yerleştirildi. ABD müdahalesi peşinden Afganistana yerleşildi. Şimdi, Haziranda gerçekleştirilecek İstanbul toplantısında Büyük Ortadoğuya nasıl, hangi yol, araç ve piyonlarla uzanılacağının planları yapılacak.
İşçi sınıfı ve emekçi halkların geleceği için, bu emperyalist yayılmacılık durdurulmak, bu emperyalist ittifak dağıtılmak zorundadır.