Son haftanın ekonomi cephesindeki en önemli gelişmelerinden biri de İMF ile sürdürülen 7. gözden geçirme görüşmelerinin tamamlanmasıydı. Hükümet ve İMF yetkilileri 14 Mart’ta yaptıkları bir toplantıyla görüşmelerin tamamlandığını duyurdular, hem görüşmelerin içeriği hem de İMF’ye verilecek yeni niyet mektubuyla ilgili açıklamalarda bulundular.

İMF heyeti belli aralıklarla yapılan gözden geçirme görüşmeleri sırasında hükümetin elindeki istikrar programını başarıyla uygulayıp uygulayamadığını denetliyor ve duruma göre hükümetin önüne yeni politikalar koyuyor. Bu kez de farklı bir şey olmadı. Fakat bu kez bir konunun daha öne çıktığı görüldü.

Bilindiği gibi hükümet yılbaşından önce asgari ücrete ve emekli maaşlarına belli bir zam yaptı. Bu zamlar asgari ücretle çalışanlar ve emekliler açısından kayda değer bir kazanım anlamına gelmiyordu kuşkusuz, her iki kesim de bir kez daha sefalet ücretleriyle yaşamaya mahkum edilmişti. Fakat gene de verilen zamlar İMF’nin önden koyduğu sınırları bir parça aşıyordu. Yani asgari ücretlilere ve emeklilere verilen zamları karşılamak için bir miktar ek kaynak gerekiyordu. Ek kaynak ise yeni vergi ve zamlar anlamına geliyordu.

Hükümetteki AKP’liler ilk zamanlar yüksekten atıp tutuyor, ücretlerdeki artışı karşılamak için ek vergi ve zamlara gerek olmadığını, devlet bütçesindeki kimi gider kalemlerinden yapılacak tasarruf kesintileri sayesinde bunun rahatlıkla karşılanacağını beyan ediyorlardı. Gözden geçirme görüşmelerinin Ocak ayında yapılan ilk turunda da hükümetten benzer açıklamalar geldi. Fakat yavaş yavaş “gerekirse zam yapılır” demeye de başladılar.

Nihayet gözden geçirme görüşmelerinin ikinci turu başladı, ek kaynak ihtiyacı ve bunu sağlamak için yeni vergi ve zam zorunluluğu İMF tarafından hükümete dayatıldı. Bu noktadan itibaren takke düştü, kel göründü. Hükümetin en temel tüketim maddelerine zam yapacağı, özel tüketim vergisinde bir takım artışların gündemde olduğu iyice anlaşıldı.

Fakat bu noktadan sonra bile hükümet üyeleri yalancılığı elden bırakmadılar. Hatta utanmadan emekçilerle alay etmeye bile yeltendiler. Başbakan Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmalarda “halkımız bizi anlıyor, zam yapsak bile bunu niye yaptığımızı biliyor ve bizi destekliyor” demeye başladı. Bu konuşmalar, artık vergi artışlarının ve zamların kaçınılmaz olarak gündemde olduğunu da ispatlıyordu. Nitekim öyle de oldu.

Gözden geçirme görüşmeleri sonrasında yapılan açıklamalara göre hükümet ve İMF toplam 7 katrilyonluk bir ek önlem paketi üzerinde anlaşmaya varmış bulunuyor. Bunun 4.4 katrilyon lirası tasarruflardan, 2.6 katrilyonluk bölümü ise gelir arttırıcı tedbirlerden, yani yeni vergi ve zamlardan oluşuyor.

Bu anlaşma gereğince hükümet tekel ürünlerine yaklaşık yüzde 12’lik bir zam yaptı. Akaryakıtta Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranları yeniden ayarlandı. Elektrik ve doğalgaz zamları ise seçim sonrasına bırakıldı.

4.4 katrilyonluk tasarruf paketinin önemli bir kısmı da gene işçi ve emekçilerle ilgili harcama alanlarını ilgilendiriyor. Tarımsal destek ödemeleri, kesinti yapılacak harcamaların başında geliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yaptığı açıklamaya göre, bütçeden tarımsal destek için ayrılan paranın 500 trilyonu kesintiye uğradı.

Tasarruflar silahlanmadan, hortumculara ya da dış borçlara ayrılan kaynaklardan değil, emekçilerle ilgili harcamalardan yapılacak. Tüketim maddelerine yapılan zamlar ve dolaylı vergilerdeki artışlar da gene işçi ve emekçileri vuracak. Yani her zaman olduğu gibi fatura gene işçi ve emekçilere kesildi. İMF programının harfiyen uygulanmasının yükü bir kez daha işçi ve emekçilerin sırtına bindirildi. 7 katrilyonluk “ek önlemler paketi” kimseyi yanıltmasın. Önümüzde seçimler olduğu için rakam şimdilik bu düzeyde tutuldu. Seçimler atlatıldıktan sonra daha ne “ek önlem paketleri” göreceğiz. Gelecek aydan itibaren daha başka vergi ve zamlar da gündeme gelecek.

Buna başta özelleştirmelere hız verilmesi olmak üzere diğer saldırı başlıklarını da eklediğimizde, önümüzdeki aylarda işçi ve emekçiler olarak işimizin kolay olmadığı görülüyor. Sermayenin saldırıları her alanda daha da yoğunlaşacak.

Sermayenin saldırı programını boşa çıkarmak için ilk yapmamız gereken şey onların yalanlarına kanmamak, hak ve çıkarlarımız için örgütlü mücadele yolunu seçmektir.

---

Alibeyköy ve GOP BDSP’nin seçim çalışmaları...

Geçtiğimiz iki haftayı yoğun çalışma temposuyla geçirdik.

Bölgemizde yaklaşık 2 bin adet 8 Mart çağrı bildirisini emekçi kadınlara ulaştırdık. Ardından bölgemizdeki sendikalara giderek Ankara’ya gitmek için hazırlıklarımıza başladık. Mola yerinde yaklaşık 500 seçim bildirgemizi emekçilere dağıtarak faaliyetimize devam ettik. Araçlara girerek yaptığımız dağıtım oldukça etkili oldu. Ankara mitinginden sonra bölgemizden kaldırdığımız minübüsle 8 Mart mitingine katıldık. 15 kadın-erkek emekçiyi kattığımız mitingte kortejimizin canlılığı ve coşkusu etkimizi arttırdı.

Büromuzu etkin bir şekilde kullanmak ve işçi gençliğin uğrak yeri haline getirmek için oldukça yoğun bir çalışma yürüttük. 10 Mart’ta bir film gösterimi yaptık. Filmin öncesinde Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı Ali Kaya Esen’in konuşması ile başlayan programımız Yılmaz Güney’in “Duvar” filminin gösterimi ile devam etti. Gösterim 25 genç işçi tarafından ilgiyle izlendi. Filmin ardından Türkiye ve dünyadaki zindanlar konulu bir sohbet toplantısı yapıldı. Genç işçilerle tekrar buluşmak için söz aldık. Büromuza gelen yeni insanlarla ilişkilerimizi kalıcılaştırmak, çalışma ve etkinliklerimize katmak için ciddi bir çaba harcıyoruz.

11 Mart günü akşam saat 20.30’da ortaklaşa yenilen yemekten sonra bir işçi toplantısı gerçekleştirdik. Önce Büyükşehir Belediye Başkan adayımız seçimlere yaklaşımımızı anlattı. Daha sonra BDSP adına yapılan konuşmada işçi ve emekçilerin sorunlarının çözümünün ancak kendi iktidarlarında gerçekleşeceği vurgulandı.

12 Mart günü Yılmaz Güney’in “Umut” filmi yine genç işçiler tarafından ilgiyle izlendi. Filmin ardından seçimlerle ilgili bir sohbet toplantısı gerçekleştirdik.

17 Mart günü kısa film gösterimi ve müzik dinletisinin yeraldığı bir etkinlik gerçekleştirdik. Genç işçiler etkinliğe ailelerini de kattılar. Yaklaşık 35 kişinin katıldığı etkinlikte BDSP temsilcisi bir konuşma yaptı. Belediye başkan adayımız BDSP’nin seçim platformu ve seçimlerdeki devrimci tutum üzerine bir konuşma yaptı. Kayıpların konu edildiği “Boran” adlı belgesel filmin gösteriminin ardından Türkiye’de gözaltı ve işkence konulu kısa bir konuşma yapıldı. Ardından genç işçilerin oluşturduğu müzik grubu sahneye çıktı. Düzenin sömürü ve ağır çalışma koşullarına mahkum ettiği işçilerin kendi çabalarıyla iyi bir performans göstermeleri oldukça anlamlıydı. Daha sonra bir yoldaşımız iki türkü, Büyükşehir adayımız ise sazı ile “Kızıl Bayrak” marşını söyledi.Coşkulu bir şekilde söylenen marşın ardından BDSP’nin bölgeye dönük planları anlatıldı. Etkinliğe katılan analarımız etkinlik sonrası bizi evlerine yemeğe davet ettiler.

İşçi ve emekçilerin yoğun olarak yaşadığı bölgemizde seçim çalışmalarımızı büro etkinliklerine darattmamız düşünülemez. Seçim bildirgemizi Korkmaz AŞ., Realkom, Yiğit Tekstil ve yaklaşık 15 irili-ufaklı fabrikaya ulaştırdık. Başkan adayımızın da katıldığı dağıtımlarda kimi işçilerin “Başkan adayı bildirge dağıtır mı?” sorusuyla karşılaştık. Birçok fabrikadan işçilerle sohbet eden adayımız, işçi ve emekçilerin kurtuluşunun kendi ellerinde olduğunu anlattı.

Bildirgelerimizi semtlerimize de ulaştırmaya devam ediyoruz. 2500 adet Karadeniz Mahallesi’ne, 3200 adet Karadolap, Binevler, Öğretmen Blokları, İmar Blokları, Cengiz Topel mahallelerine ulaştırmış bulunuyoruz. Ayırıca 17 Mart günü önlüklerimizi giyerek Cengiz Topel Caddesi’nde yaptığımız dağıtım oldukça ilgi çekti. Dağıtım sırasında yaklaşık 10 kahveye girerek konuşma yaptık. Dağıtımımızın sonuna doğru sivil polislerin müdahalesi çalışmamızı kesintiye uğratmadı. Adayımızla konuşan polisler bir yoldaşımızı gözaltına almakla tehdit ettiler. Dağıtımın ardından aynı akşam iki mahalleye gazete satışına çıktık. 150 adet gazetemizi işçi ve emekçilere ulaştırdık.

Ayrıca sabah saat 6.30-8.30 arası toplam 18 servise bildirgemizi ulaştırdık. Bu dağıtımlar sırasında işçilerin olumlu tepkileri ile karşılaştık. Bölgemizde 12 bin adet bildirgeyi tüketmiş bulunuyoruz.

Yine seçimler vesilesi ile işçi ve emekçilere seslenme araçlarımızdan biri olan afişlerimizi de her iki bölgede kullandık. Karadeniz Mahallesi’nde yaptığımız afiş çalışmasında polisin provokasyonunu boşa çıkardık.

Daha önce çalışmamızın olmadığı bazı mahalleye ve fabrikaya seçim çalışması üzerinden girme imkanı bulduk. Son on günü oldukça etkili bir biçimde değerlendireceğiz. Bu vesileyle bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Herkes kendi bayrağı altına!

İşçi ve emekçileri devrimin kızıl bayrağı altında birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.

Gaziosmanpaşa ve Alibeyköy BDSP