13 Mart'04
Sayı: 2004/02


  Kızıl Bayrak'tan
  Son işçi-emekçi eylemlerinin gösterdikleri
  6 Mart eyleminin gösterdikleri
  6 Mart Ankara mitinginde emekçilerle konuştuk...
  6 Mart eylemi...
  BDSP'nin işçi ve emekçilere Newroz çağrısı...
  Edirne'de Ekim Gençliği okurlarına polis terörü...
  Sağlık emekçileri 10-11 Mart'ta iş bıraktı...
  10-11 Mart eylemlerinden...
  Yerel seçimler ve AKP'nin yalanları
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  13 Mart'ta Kızılay'da olacağız!
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../2
  "Paris Komünü proletarya diktatörlüğü idi"
  8 Mart'ın devrimci özüne sahip çıkalım!
  8 Mart devrimcidir, devrimci kalacak!
  8 Mart eylemleri...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
  12 Mart '95... Gazi'de faşist katliam ve devrimci kitle direnişi
  Yerel seçimler ve EMEP'in devrimci imaj çabası
  Geçici Irak Anayasası kabul edildi
  Bağdat ve Kerbela'da katliam...
  Siyonist vahşet tırmanıyor!
  Bültenlerden...
  Yurtsever Kürdistan halkına! Kongra-Gel içindeki gelişmeler
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emperyalist işgali meşrulaştırmak için atılan adım...

Geçici Irak Anayasası kabul edildi

Yoğun pazarlık ve uzlaşma arayışlarından sonra, sömürge valisi Paul Bremer denetiminde çalışan Geçici Hükümet Konseyi, Geçici Irak Anayasası üzerinde anlaştı. Ancak anlaşma, sorunların bittiği, işgalciler gölgesindeki etkinlik kurma girişimlerinin sona erdiği anlamına gelmiyor. Ama böyle bir adıma ihtiyaç duyan ABD emperyalizmi tarafları, geçici de olsa, uzlaşmaya zorladı.

İkiyüzlü manevra işgalin yarattığı yıkıma çözüm mü?

Emperyalist işgal Irak’ı kelimenin gerçek anlamında bir harabeye çevirdi. Aradan geçen bir yıla yakın süreye rağmen, altyapı hizmetleri bile düzgün bir şekilde sağlanamıyor. Eğitim, sağlık gibi sosyal hizmet kurumları çökertilmiş durumda. Sanayi üretimi diye bir şey kalmadı. Ağır aksak olsa da, petrol üretimi faal durumdadır ve işgalcilerin denetiminde bulunuyor. İstihdamda önemli bir yer tutan devlet kurumları dağıtıldığı için, milyonlarca kişi işsizler ordusuna katıldı. Sosyal yaşam ise, işgalci zorbalar tarafından cehenneme çevrilmiş durumda. Geçerli olan tek yasa, emperyalist haydutların kural tanımazlığıdır.

Böylesi bir ortamda yaşamaya zorlanan Irak halkı için, sömürge valisi tarafından hazırlanan anayasa taslağı pek bir şey ifade etmiyor. Söz konusu yasalar uygulamaya konulsa bile, işgalciler keyfi tutumlarına devam edecekler. Ama bu arada Iraklılar bir “anayasa”ya kavuşmuş olacaklar. Böylesi koşullarda önemli olan yasalar değil, yaşamın gerçekliğidir. Kısacası haydut takımı tarafından atılan bu göstermelik adımın, Iraklı yoksul kitleler için bir anlamı yok. Çoğu Iraklı buna Amerikan anayasası diyor. Iraklılar’ın büyük çoğunluğu da içeriğinden haberdar değil.

Anayasa “demokrasiye geçiş” planı?

Sömürge valisi Paul Bremer’in 24 üyeli Geçici Konsey’e sunduğu plan, ilkbahar aylarında geçiş hükümeti kurulmasını öngörüyor, “egemenlik” ise Haziran’da Iraklılar’a devredilecek. Amerikan ABC TV’sine göre, Geçici Konsey üyeleri tarafından memnunlukla karşılanan anayasa bir “demokrasiye geçiş” planıymış. Oysa emperyalist işgal Irak’ı ne kadar özgürleştirdiyse, bu geçici anayasa da o kadar demokratikleştirebilir ancak. Bu tür iddialar, gerçekte Irak halklarıyla alay etmektir. İşgalciler ile yardakçılarının biraraya gelerek üzerine anlaştığı geçici bir anayasanın, Irak’ın demokratikleşmesiyle ne ilgisi olabilir ki?

Geçici Konsey, geçici yönetim, geçici parlamento, geçici hükümet... Bu gibi ifadelerin bolca yeraldığı bu anayasada, göstermelik de olsa demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedilmiyor. Kadınların ezilmesi üzerine bolca demagoji yapan işgalciler, şeriatı aratmayan yasaları Iraklı kadınlara dayatıyor. Saddam rejimindekinden daha da geriye itiyorlar kadınları. Nitekim 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Bağdat’taki Firdevs Meydanı’nda toplanan kadınlar, kadın haklarının korunması ve laikliğin temini için yeterli olmadığını söyleyerek anayasayı protesto ettiler. Bu şartlarda meclisin dörtte birinin kadınlardan oluşacağının söylenmesi de Iraklı kadınların dile getirdiği sorunları ortadan kaldırmıyor.

ABD emperyalizminin damgasını taşıyan bir anayasanın Iraklı işçi-emekçiler, kadınlar ve diğer toplum kesimleri için demokratik kazanımlar getirmesi beklenemez elbet. En basit demokratik haklar bile, ancak uğruna kararlı bir mücadeleyle kazanılabilir. Bunun ötesinde, kağıt üzerinde maddeler halinde sıralanan “haklar”ın gerçek hayatta bir değer taşımadığı sayısız deneyimle sabittir.

Geçici anayasa kimleri memnun etti?

Geçici anayasanın kabul edilmesine sevinenler, Irak halkı değil, emperyalistler ve bölgedeki gericiler oldu. Tabii en çok sevinen de haydutbaşı Bush; geçici anayasayı tarihi bir dönüm noktası olarak tanımlarken, Irak’ta demokrasiyi kurmaya yönelik güçlüklere dikkat çekti ve bugünkü imzanın doğru yönde atılmış bir adım olduğunu bildirdi. Tabii Bush’un hemen peşinden “fino köpegi” geliyor. İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Irak’ta oybirliğiyle kabul edilen geçici anayasanın demokrasi yönünde “güçlü bir isteği” yansıttığını iddia etti. Mısır ve Suudi Arabistan’daki Amerikan uşağı rejimler de hemen koroya katılarak anayasadan duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Sevinenler arasında İran’daki molla rejimi de bulunuyor. İran yönetimi, Irak’ın geçici anayasasının imzalanmasını “egemenliğin Irak halkına devredilmesinde etkin bir adım” olarak değerlendirdi. Ankara’daki Amerikan uşaklarının kaygısı ise, her zaman olduğu gibi, Güney Kürdistan’da olası bir oluşumdan duyduğu rahatsızlık.

Esas sevinmesi gereken Irak halkı ise hiç de bu yönde bir tepki vermedi. Barzani-Talabani türünden ABD işbirlikçileri dışında sevinen olmadı. Oysa güya bu anayasayla demokrasiye kavuşacak olanlar Irak halklarıydı. Fakat Iraklılar, ne işgalcilerden, ne de onların soysuz uşaklarından hayırlı bir şey beklenemeyeceğini artık biliyorlar.

Kuşkusuz ki, Iraklı işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, işsizlerin, yoksulların, demokratik hak ve özgürlüklere, insanca çalışma ve yaşam koşullarına, emperyalist haydutlardan arınmış özgür bir ülkeye kavuşmaya ihtiyaçları vardır. Ama bu kazanımlar başkaları tarafından bahşedilmeyecektir. Bu uğurda zorlu bir direnişin kaçınılmaz olduğu açık. Bunun için hem emperyalist işgale, hem de yerli işbirlikçilerine karşı mücadele etme sorumluluğu ile karşı karşıya bulunuyorlar.



Irak halkı Amerikan silah tekellerinin kobayı!

Amerikan emperyalizminin Irak’ı yeni silah teknolojilerinin bir deneme alanı olarak kullandığı biliniyor. Bu, dünya genelinde bilinen ama sözü edilmeyen bir vahşettir. Hem Birinci Körfez Savaşı’nda, hem de son Irak işgalinde kaç silah, bomba, füze vb. denendiğini de -deneyenler dışında- kimse bilmiyor. Bu denemeler esnasında ölen Iraklılar’ın gerçek sayısını da...

Amerikan silah tekelleri bu vahşi uygulamaya yeni bir halka eklemeye hazırlanıyor. ABD emperyalizminin ülkelerini işgal ederek “özgürleştirdiği” Irak halkı, şimdi de kitle gösterilerini dağıtmak için tasarlanan bir silahın denenmesinde kobay olarak kullanılacak. LRAD adı verilen “uzun menzilli akustik cihaz” 300 metrelik alanda 145 desibelik ses dalgası yayarak başağrısı, panik ve acı vererek sağırlığa yolaçabilecek. Irak’ta denenecek olan silah eğer “olumlu” sonuç verirse, yaygın üretimine başlanacak. Böylece kapitalist devletlerin bekçi köpekleri yeni bir silaha kavuşmuş olacaklar.

Kitle imha silahı ürettiği gerekçesiyle Irak’ı işgal eden emperyalistler, varolduğunu iddia ettikleri silahları bugüne kadar bulamadılar. Ama kendileri inceltilmiş uranyumla kaplı mermiler kullanarak, bu ülkenin havasını, toprağını zehirlediler. Şimdi ise bu haydutlar, “insanları dizlerinin üzerine çökertecek” yeni üretilen bir silahı Irak halkı üzerinde denemeye hazırlanıyor. Savaş çetesi, yayacağı seslerle insanları sağır edebilecek, yaşlı ve çocukları öldürebilecek etkisi olan söz konusu silaha “cihaz” adı veriliyor. Kitle gösterilerini dağıtmak, evleri boşaltmak, yol aramalarında olası olaylarda kullanmak üzere tasarlanan bu silahın ne tür etkiler yaratacağı Iraklı siviller üzerinde denenecek.
Irak’ı “özgürleştirme” harekatı kapsamında şimdiye kadar yıkım, yağma, katliam, işsizlik, yoksulluk, açlık vb. her türden vahşete maruz bırakılan Irak halkı, şimdi de silah teknolojinin en yeni ürünleriyle tanışıyor. Artık Anglo-Sakson demokrasisi öldürmeyen ama sağır bırakan silahlar kullanarak insan hayatına verdiği “önemi” gösterecek.

Sadece Iraklılar’a değil, dünyanın her yerindeki kitle gösterilerine, grevlere, direnişlere saldırmak için kullanılacak bu silah. Biber gazı, plastik kurşun, tazyikli sıcak-soğuk su-boya püskürtmenin yanı sıra, kapitalist demokrasinin bu yeni “insancıl” öldürmeyen silahı insanları sakat bırakacak.