Gençliğin seçimi mücadele olacak!
Yerel seçimler yaklaştıkça burjuva düzen partilerinin yüzlerini saklama çabaları da artıyor. Bir yandan sermayeye yaptıkları hizmetleri inkar etme derdine düşüyorlar, bir yandan da sanki seçimlerden sonra tümüyle tutum değiştirecekleri havasını yayıyorlar. Elbette bu sahte vaat ve yalanlar, hemen tüm yoksul kesimleri kapsıyor ve her türlü umuda cevap verecek biçimde hazırlanıyor. Ama tüm yoksulları kesen, herkesin ihtiyaçlarına seslenen bir alan varsa, bu da eğitimdir. Sadece yüksek öğrenimde 1.5 milyon öğrencinin olduğu, 2004 ÖSSye 1 milyon 920 bin kişinin başvurduğu koşullarda bu önemin de anlaşılır bir yanı bulunuyor. Ülkedeki herkesin eğitimden bir beklentisi var.
İşte bu beklentiler ve eğitimin içerisinde bulunduğu durum, hemen her partinin eğitime yönelik bir takım vaatlerde bulunması, bu konuyu temel bir politika malzemesi haline getiriyor. AKPnin son günlerde yeniden türban ve imam-hatipler meselesine temkinli bir biçimde de olsa dönmesi, CHP, SHP ve diğer laikler için bulunmaz bir fırsat oldu. AKP bu konuyu daha önceleri de kendisi için kritik dönemlerde gündeme getirmiş ve işi bittikten sonra da pişkince geri çekmişti. Zira AKP, iplerini sıkıca tutan MGKnın koyduğu kurallarla oynaması gerektiğinin fazlasıyla bilincinde, 28 Şubat ile uyumlu bir vizyon partisi. Diğerleri de bu durumun fazlasıyla farkındalar, fakat laiklik ve cumhuriyet borazanlığının yapacağı prime bel bağlamak dışında bir seçenekleri yok.
AKP, niyetinin imam-hatiplerle ilgili olmadığını, yüzbinlerce meslek lisesi öğrencisinin geleceği için AOBP uygulamasını değiştirmek gerektiğini iddia ediyor. Bu iddianın gerisinde tam bir arsızlık var. AKPnin Acil Eylem Planı ve Hükümet Programına yazdıklarına bakın, Hüseyin Çelikin sermaye çevrelerinin yemeklerinde yaptığı konuşmaları hatırlayın; örgün ortaöğrenimin yarısını teknik eğitim haline getireceğini temel belgelerine yazan, sermayeye ucuz ve kalifiye işgücü ihtiyacını bu biçimde karşılayacağını vadeden bir hükümet var karşımızda. AKP ne meslek lisesi öğrencilerinin sorunlarıyla ilgilenmektedir, ne de MGKnın çizdiği sınırların ötesine geçebilecek bir iradeye sahiptir.
Bir de muhalefet olduğunu iddia edenlere bakalım. CHPsi, SHPsi, reformist soluyla muhalefet partilerinin durumu daha da vahim. Onlar bu malzemeyi bir seçim yatırımı olarak kullanmakla kalmıyorlar, AKPden daha pervasız bir yüzsüzlükle yapıyorlar. Çünkü, emekçilerin çıkarlarını savunduklarını iddia eden bu sol görünümlü partiler, meseleye emekçilerin cephesinden bakmak yerine bu konuyu seçim malzemesi haline getirmekte ve laikliği savunma yaftası altında AOBP adaletsizliğini savunmaktadırlar. Savundukları AKPnin sermayeye verdiği sözlerdir, savundukları işçi ve emekçi çocuklarının geleceklerinin sermayenin kasasına kâr olarak akmasını sağlamaktır.
İşte seçimler, işte sağ ve sol maskeli düzen partileri!
Yasaya karşı sandığı sokağın önüne koyanlar
Öncesinde reformistler de dahil tüm gençlik gruplarının karşı çıktığı YÖK yasa tasarısı yeniden gündemde. Fakat bu sefer yasanın kendisi laik kahramanlarla hükümet arasında bir uzlaşıya konu edilerek karşımıza çıkarılıyor. İşte tam burada tasarı gençlik içinde çalışma yapan, en azından bu iddiada olan gruplar için bir turnusol kağıdına dönüşüyor. MEB ile YÖKün ortak bir komisyon oluşturarak yasa üzerinde çalışmaya başladıkları ve tasarıya son halini vererek 28 Mart sonrası meclise yollayacakları çoktandır biliniyor. Asıl sorun, bunun gayet iyi bilinmesine karşın önemsenmemesi ya da ilkesiz seçim hesaplarına kurban edilmesi. Nitekim büyük ortakları SHPnin farklı hesaplarla yapılan küçük itirazlar dışında cepheden savunduğu Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısına karşı diğer blok bileşenleri de ciddi birşey söylemekten, eyleme geçmekten özenle kaçınıyorlar. Benzer bir durum YÖK yasası konusunda da geçerlidir. Geçmişte yasaya karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen, bunu bir çalışmaya konu eden reformist çevreler, özelde Emek Gençliği ve ÖDP, bugün bu konuda bir sessizlik içindeler. Bunun bir nedeni bu grupların gündemlerinin farklı olması, düzenle kolkola girdikleri seçim s&uul;recine kilitlenmiş olmalarıysa, bir diğer nedeni böylesi hassas bir dönemde mücadeleden kaçmalarıdır. Onlar için büyük ortakları SHPnin politik jestleri ve güler yüzlü siyaseti daha önemli olmalı ki, 13 Marta katılma ihtiyacı duymuyorlar. Seçimlerde düzen siyasetine yamanan çevrelerin gençliğinin bu dönemde Kızılayda gerçekleşecek militan bir eyleme katılamaları anlaşılır bir durumdur.
Bu arada MEB çalışmalarını sürdürüyor, Teziçin ekibi ile yapılan toplantılar hızlandırıldı. Bunun son görüşmeler olduğu ve görüşmeler sonucunda uzlaşılamayan noktalarda T. Erdoğanın son kararı vereceği açıklandı. Artık tasarı son aşamada. Gençliğin yanıtı açıktır; 13 Mart ruhuyla, eylem ruhuyla, saldırıya karşı talepler için mücadele yükseltilecektir!
13 Mart başlangıç olacak!
13 Mart eylemi, tek başına bir hesaplaşma eylemi ya da bir final olmayacaktır. Bu eylem, gençlikte yasa tasarısına ve YÖK uygulamalarına karşı bir çıkış yaratmak için bir fırsat olarak ele alınmıştır. Merkezi bir eylemin yerel çalışmaları güçlendirmesi ve kitleleri bu saldırıya karşı seferber etmesi hedefiyle hareket edilmiş, çabalar bu noktada yoğunlaştırılmıştır. Bu söylediklerimiz elbette genç komünistlerin kaygı ve bakışını anlatmaktadır. Birçok gençlik grubu açısından eyleme ve öncesinden örülen çalışmaya bakışta zayıflıklar sözkonusudur. Ancak tüm sorun ve eksiklere rağmen yasaya karşı mücadelede temel bir adım atılmıştır. Şimdi yapılması gereken, bunun gerisini getirmek, saldırıyı püskürtmek için daha uzun soluklu ve sonuç alıcı bir mücadeleyi örgütlemektir. Bunun önü açılmıştır. Artık engellere takılmaksızınen geniş öğrenci kitlesini seferber etme zamanıdır. 13 Martı örgütleyenler, 13 Martı omuzlayanlar, 13 Martta barikatın üzerine yürüyenler daha zorlu görevleri de sırtlayacaklardır.
Ankara 13 Mart İnisiyatifinin açıklaması ve çağrısıdır...
13 Martta Kızılayda olacağız!
Çeşitli öğrenci örgütlenmelerinin biraraya gelerek oluşturdukları 13 Mart İnisiyatifi, YÖK yasa tasarısını ve YÖKün anti-demokratik, baskıcı uygulamalarını protesto etmek için Kızılayda bir basın açıklaması yapma kararı almışlardır. Yaklaşık bir aydır hazırlıkları süren bu eylem hakkında dün Ankara Valiliği bir açıklama yaparak anayasal haklarını kullanmak isteyen öğrencileri yasadışı ilan etti. Emniyet Müdürlüğü nereden ve kimden alındığı belli olmayan bir yetkiyle en doğal demokratik hak olan basın açıklamasını korsan gösteri olarak yansıtmakta ve talepleri için eyleme katılacak öğrencileri açık açık tehdit etmektedir.
6 Kasım 2003te yapılan eylemde polisin vahşi tutumu herkesin zihnindedir. O gün demokratik haklarını kullanmak isteyen öğrencilere zehirli gazlarla saldıran, taş atan polis ve onu yönlendiren Valilik, 6 Kasımdaki bu hunhar tutumlarını örnek göstererek 13 Marttaki eyleme aynı biçimde saldıracaklarını bu kadar rahat söyleyebilmektedir. Bu da göstermektedir ki, koparılan tüm yaygaralara karşın ülkede demokrasinin zerresi bulunmamaktadır ve bunun önündeki en büyük engel bizzat devletin kendisidir.
Ankara Valiliği, yaptığı açıklamada gençlere kendi istikballerini düşünmelerini salık vermiştir. Ancak gençlik, tam da geleceğini düşündüğü için 13 Martta Kızılayda olacaktır. Üniversitenin ve bilimin başına musallat edilen YÖK belası ve har(a)çları 1000 dolara çıkaran, üniversiteyi sermayenin arka bahçesi haline getiren YÖK yasa tasarısı gençliğin geleceğini gaspetmektedir. Gençlik geleceğine sahip çıkmak için Kızılayda olacaktır.
13 Marta YÖKe ve YÖK yasa tasarısına karşı Kızılaya çıkacak olan öğrenciler, Türkiyenin dört bir yanından yürüyüşlerle Ankaraya geliyorlar. Marmara, Akdeniz ve Karadeniz yürüyüş kollarını karşılamak için Ankaralı öğrenciler, 12 Mart Cuma günü, saat 12:00de Ankara Garında olacaklar. Burada yapılacak basın açıklamasına sizleri de bekliyoruz.
13 Mart İnisiyatifi/Ankara
Trabzonda 13 Mart Kızılay eylemine hazırlık çalışmaları...
Tasarıyı Kızılayda görüşeceğiz!
İkinci dönemin başından itibaren hızlı bir tempoyla 13 Marta yönelik çalışmalara başladık. İlk olarak geniş katılımlı bir platform toplantısı yaptık. Toplantı yeni insanların katılımı açısından oldukça olumluydu, tüm insanların tartışmaya aktif olarak katılması dikkat çekiciydi. 13 Marta yönelik neler yapılabileceği üzerine bir takım kararlar alındı. Trabzonun koşulları düşünüldüğünde geniş kitlelere ulaşmada en etkili araç olarak anket çalışması belirlendi.
Platform; Eğitim Kampüsü, Merkez Kampüs ve Sağlık Yüksek Meslek Okulunda anket çalışmalarına başladı. Tek tek kantinler dolaşılarak insanlara anket soruları aracılığıyla YÖK Yasa Tasarısı anlatıldı. Bu konuda düşünceler alınarak birlikte neler yapabileceğimiz tartışıldı. Bu çalışma, platfomu tanıtmak ve insanları platforma davet etmek bakımından da anlamlıydı. Konuşmaların sonunda eyleme katılma çağrısı yapıldı. Anket sırasında gördük ki, insanların çoğu henüz tasarıdan habersiz ve tepkisizdi. Anlatılanları ilgiyle dinleyen ve çalışmalara katılmak isteyen öğrencilerle de tanışıldı. Böyle bir çalışma kitlelerle ilişkiye geçebilme konusunda bizim için iyi bir deneyim oldu.
6 Mart eylemine Trabzondan bir otobüs öğrenci katıldı. Platform olarak da eyleme katılım oldukça iyiydi. Son hafta anket çalışmalarının yanı sıra yaygın sınıf konuşmaları ile eylem duyuruları yapıldı. Son hafta için diğer devrimci gruplarla ortak forum ve şenlik yapılması planlanmıştı. EG ve PEKÖP haricinde diğer gruplar zamanın yetersiz olduğu gerekçesiyle şenlik çalışmasına katılmadılar. Ekim Gençliği ve PEKÖP olarak yaklaşık 50 kişinin katılımıyla bir şenlik düzenledik. Şenlikte şiir, müzik ve tiyatronun yanı sıra tasarıyı anlatan ve insanları birlikte mücadeleye çağran bir konuşma yapıldı. Ayrıca insanlar düşüncelerini dile getirdiler. Etkinliğin sonunda 11 Martta Trabzon Meydan Parkta yapılacak basın açıklamasına ve 13 Martta Kızılaya çağrı yaptık.
Basın açıklaması öncesinde Merkez ve Eğitim Fakültesi kampüsü girişine Ekim Gençliği imzalı 13 Mart afişleri yapıldı. Basın açıklamasının yapılacağı gün ise Merkez kampüste YÖK Yasa Tasarısına Karşı Kızılaydayız/13 Mart İnisiyatifi yazılaması yapıldı.
Basın açıklaması Ekim Gençliği, PEKÖP, DÜK, Kaldıraç, ÖEP, Gençlik Derneği tarafından gerçekleştirildi, yaklaşık 50 kişi katıldı. Alanda Daha fazla Kızılay, daha fazla direniş!, Postalla geldi, isyanla gidecek!, F tipi, kışla tipi üniversite istemiyoruz!, Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz! sloganları atıldı ve 13 Martta Kızılaydayız! yazılı dövizler açıldı. Eylem alkışlarla bitirildi.
Her zaman söylediğimizi yineliyoruz: Bu tasarıyı Kızılayda görüşeceğiz.
13 Martta Kızılaydayız!
İstanbul Üniversitesinde 11 Mart günü 13 Mart Kızılay eylemine çağrı amacıyla bir şenlik düzenledik. Şenlik öncesi yoğun bir ajitasyon-propaganda çalışması yürütüldü. Edebiyat ve Hukuk fakültelerine yüzlerce afiş yapıldı. Bine yakın el ilanı dağıtıldı. Etkinlik öncesi insanlarla birebir diyaloglar kurulup, neden 13 Martta Ankaraya gidileceği konusunda bilgilendirme çalışması yapıldı.
Rektörlüğün engelleme çabasına rağmen, etkinliğimiz başarıyla gerçekleşti. Sabah erken saatlerde ses düzenimizle Edebiyat Fakültesinde Hergele Meydanına girdik. Bütün üniversiteyi afişlerle donattık ve ses düzenini kurduğumuz meydana 13 Martta Kızılaydayız yazan pankartımızı astık. Şenlik saatine kadar sürekli müzik yayını yaptık. Bu arada rektörlük üniversitenin giriş-çıkışlarını İstanbul Üniversitesinin diğer fakültelerine kapatmış ve ÖGB ve sivil polisleriyle giriş-çıkışları ablukaya almıştı. Başka üniversitelerden gelen birçok öğrenci ve sanatçı Ekrem Ataer üniversiteye alınmadı. Engelleme çabalarına rağmen etkinliğimizi gerçekleştirdik.
50 kişinin katıldığı etkinliğimiz, YÖK yasa tasarısı, soruşturmalar ve 13 Mart ile ilgili bir konuşmayla başladı, halaylarla devam etti. Önder Babatla ilgili bir konuşma ve saygı duruşu yapıldı. Bir arkadaşımızın şiirleriyle renklenen etkinliğimiz, 13 Mart çağrısı ile son buldu.
İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği
Sivil faşist-polis işbirliği
gençliği durduramayacak!
11 Mart günü, DTCFde 13 Mart İnisiyatifi imzalı bildirileri dağıtan iki arkadaşımız yemekhanede sivil faşistler tarafından taciz edildi. Saldırıya geçen faşistlere yanıt veren öğrencilere bu çete tarafından bıçak çekildi. DTCF öğrencileri bu saldırıya sessiz kalmayarak Orta Bahçede toplandılar. Kendini utanmadan demokrat olarak niteleyen dekanın faşistlere arka çıkmasını, okul kapısında kimlik kontrolü yapanların faşistlere göz yumup, ilerici öğrencileri taciz etmesini protesto ettiler.
Saat 17:30da DTCF önünde toplanan çeşitli üniversitelerden öğrencilerle kapıda buluşan DTCF öğrencilerinin oluşturduğu 300 kişilik kortej, buradan Yüksel Caddesine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca atılan sloganlara yansıyan coşku ve öfke görülmeye değerdi. Yürüyüş ve eylem sırasında sık sık Dil-Tarih faşizme mezar olacak!, Faşizme karşı omuz omuza!, YÖK, polis, medya; bu abluka dağıtılacak!, Sermaye defol, üniversiteler bizimdir!, Yaşasın devrim ve sosyalizm! sloganları atıldı. Yüksel Caddesinde gerçekleştirilen açıklamada, üniversitelerin asla sermayedarlara, ülkücü mafyalara, bilim düşmanlarına bırakılmayacağı söylenerek, Üniversiteleri ticarethaneye dönüştüren, özgürlüklerimiz tümden yok eden YÖK yasa tasarısına karşı 13 Martta Kızılayda olacağız! denildi. Eylem yapılan açıklamanın ardından bitirildi.
Önder Babatın katledilmesi protesto ediliyor...
3 Mart Çarşamba, saat: 18.50
Önder Babat Taksimde İmam Adnan Sokakta vuruldu.
4 Mart Perşembe, saat 13.00
İstanbul Üniversitesinde Önder Babatın vurulması ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. Sabah bütün üniversite afişlerle donatıldı. Saat 13.00de yapılan basın açıklamasına tüm siyasetler ve çok sayıda bağımsız öğrenci katıldı. Henüz birçok insanın haberi olmamasına rağmen, basın açıklamasında 400e yakın öğrenci vardı. Önder Babat ölümsüzdür!, Katiller bulunsun, hesap sorulsun! sloganlarının atıldığı basın açıklamasında Önderin vurulduğu gün ve sonrasında yaşanan gelişmeler aktarıldı. Basın açıklaması marşların söylenmesi ile son buldu.
7 -11 Mart, saat: 12.50
İstanbul Üniversitesi Hukuk ve Edebiyat fakültelerinde her gün aynı saatte alkışlı protestolar yapıldı. Eylemlere yaklaşık 100er kişi katıldı. Amfi, yemekhane ve kantin konuşmaları yapıldı. Konuşmaların yapıldığı yerlerde neredeyse tüm dinleyicilerin protestoya katıldıkları gözlendi. Hafta boyunca, tüm siyasetler ortak olarak Önder Babatın afişlerini astılar. Afişlerin İstanbuldaki tüm üniversitelere dağıtılması sağlandı.
11 Mart Perşembe, saat: 18.50
Önder Babatın vurulduğu saat ve yerde bir basın açıklaması ve meşaleli bir anma yapıldı. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı anmada, Önder Babatın dayısı da bir konuşma yaptı. Önder Babat geleceği temsil eder. Onlar geleceğimizi vurmayı istediler. Buradan uyarıyoruz. Bizler Öndere sahip çıkacağız. Geleceğimize sahip çıkacağız dedi. Daha sonra Önder vurulduğu sırada yanında olan sınıf arkadaşı olay anını ve sonrasında yaşananları aktardı. Yaklaşık yarım saat süren anma, saygı duruşu ve Önderin vurulduğu yere karanfillerin bırakılması ile son buldu. O sırada İstiklal Caddesinde yürümekte olan çok sayıda insan eyleme alkışlarıyla destek verdi.
Ankara'ya yürüyüş başladı...
Gençlik 13 Mart'ta Ankara'da buluşuyor!
YÖK yasa tasarısı ve soruşturmaları protesto etmek için 13 Martta yapılacak Kızılay eylemi öncesi, İstanbuldan Ankaraya temsili bir yürüyüş başladı. 10 Mart günü saat 13.00de Beyazıt Meydanında 60 kişinin katılıdığı bir basın açıklaması yapıldı. Bu açıklamayla hem 13 Mart eylemine çağrı hem de yürüyüşün duyurusu yapıldı. 13 Mart İnisiyatifinin ortak katılımıyla gerçekleştirilen açıklama sonrası, tramvayla Sirkeciye gidildi. Sirkeciden üç yürüyüşçü arkadaş alkışlarla uğurlandı.
Basın açıklaması öncesi tüm okul 13 Mart İnisiyatifinin afişleriyle donatıldı. Bine yakın el ilanı dağıtıldı ve amfi-yemekhane konuşmalarıyla eylem öğrencilere duyuruldu. 13 Mart İnisiyatifindeki kimi grupların çalışmaya etkin katılmamaları eylemi nicelik yönünden olumsuz etkiledi.
|