6 Eylül'03
Sayı: 35 (125)


  Kızıl Bayrak'tan
  Türk devleti işgal taşeronluğuna hazırlanıyor!
  Demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi yükseltelim!
  Ordu ve hükümet ABD'ye uşakça sadakatini gösterme telaşında
  ABD emperyalizmi Irak halklarını birbirine kırdırmaya hazırlanıyor
  1 Eylül'ün gösterdikleri
  1 Eylül eylemlerinden...
  İkinci yılında 11 Eylül...
  ABD saldırganlığı halkların direnişi karşısında çaresiz
  Kölelik yasası ve sınıf hareketi
  Her düzeyde parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim!
  Irak'ta ne oldu biliyor musunuz?
  Ağartıoğlu direnişi üzerine...
  Kamuda toplu görüşme oyununu bozalım... Seyirci değil taraf olalım!
  Gizli genelgenin açık sonuçları ve görevlerimiz...
  Barış ve Kürdistan halkına dayatılan "barış"...
  İşçi sınıfına, özgürlüğe ve sosyalizme adanmış bir yaşam: Julius Fuçik
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
ABD’ye piyonluk, komşu halklara düşmanlık, işçi sınıfı ve
devrimci güçlere baskı ve zor...

Demokratik hak ve özgürlükler için
mücadeleyi yükseltelim!

ABD emperyalizmi ekonomik krizden çıkmak, Ortadoğu’da tam hakimiyet kurmak, bölge kaynaklarını yağlamak amacıyla girdiği Irak’ta hezimet yaşıyor. Bu, çeşitli ağızlar tarafından da dile getiriliyor. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Irak’ta savaş sonrasında karşılaştıkları direncin boyutunun beklentilerinin ötesinde olduğunu itiraf ederken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Myers ise “Bu düşman, daha önce çarpıştığımız düşmanlara benzemiyor. Hala çok kurnaz ve kötüler” diyor. Rumsfeld’in yardımcısı Wolfowitz ise, “Özellikle güvenlik alanında durum, beklediğimizden daha kötü çıktı” diyerek karşılaştıkları direnişin gücüne işaret ediyor ve çıkmak için çırpındıkları batağın boyutlarını ifade ediyor. Wolfowitz’in dile getirdiği bir diğer hayal kırıklığı ise petrol gelirleri il ilgili. Wolfowitz, petrol gelirlerinin de devam eden gerilla savaşı ortamında, beklentilerin çok altında kaldığını itiraf ediyor.

Sermaye iktidarı işgalci güçlerin tarafında
Irak halkının katliamına hazırlanıyor

Türk askerinin nerede konuşlanacağını tespit etmek için Irak’a gönderilen Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve MİT yetkililerinden oluşan Türk heyetinin ilk raporu, ABD ile birlikte Irak’a girilirse Türk askerinin de “işgalci” güç olarak değerlendirileceği yönünde. Bunun için Türkiye’nin “barışçıl” misyonlarla Irak’a girmesi gerektiği dile getiriliyor. ABD’nin jandarması ve piyonu olarak işgalci güçlerin tarafında Irak’a girmeye hazırlanan siyasi iktidar, Irak halkının kim olursa olsun bölgeye gelen her gücü “işgalci” olarak değerlendirecekleri ve buna uygun muamele yapacaklarına dair açıklamalarını görmezden geliyor.

ABD’nin desteği ile kurulan ve Irak’ın işgalinin ardından açılan Irak Stratejik Araştırmalar ve Çalışmalar Merkezi 5 ay içinde 2 araştırma gerçekleştirdi. Araştırmaya göre Irak halkından BM’den barış güçü isteyenler yüzde 5’te kalırken, Iraklılar’ın sadece yüzde 3.8’i “Müslüman ve Arap ülkelerinden asker gelsin” diyor.

Tüm dünya ABD’nin Irak’taki varlığını işgal olarak tanımlarken, Türkiye yönetenleri, Amerika’nın emri ve çıkarları doğrultusunda bu batağa girmek için “insani yardım” yalanının arkasına gizlenmeye çalışıyorlar. İşgalci kuvvetlerin oradaki misyonu, ülkenin yağma ve işgaline karşı direnen Irak halkının eylemlerini bastırmak, katliamlar düzenlemek. “Saddam’ı arama” bahanesiyle evler basılıyor, insanlar katlediliyor, hareket halindeki her canlı “canlı bomba” korkusuyla kurşun yağmuruna tutuluyor vb.

Kısaca ABD, kendi yerine batağa gömülecek piyon arıyor. Bir dizi görüşme yapmak üzere Türkiye’ye gelen NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral James Jones’un ileteceği mesajlar arasında bu durum açıkça ifade ediliyor: “ABD askerinin sıkıştığı, çatışmadan kurtulamadığı bölgelerde Türk askeri takviyesi isteyebilir. ABD, Türk askerinin bu tür çatışmalardaki deneyiminden yararlanmak istiyor. ABD bu yüzden, Türk askerini ‘kritik alanların kurtarıcısı’ olarak görüyor”.

Ülkedeki eylem ve direnişlere saldırmak, muhalif güçleri katletmek, kontrgerilla operasyonları düzenlemek, darbeler gerçekleştirmek için 75 yıldır bütçeden devasa pay ayrılan Türk ordusunun deneyimleri biliniyor. Kulak kesme, kafa koparma, ırza geçme, köy yakma deneyimleri Kürt halkı üzerindeki uygulamaları ile sabit TSK, sadece ülkedeki muhalif ve devrimci güçlere karşı yetiştirilmedi. ABD hesabına Ortadoğu’da saldırı gücü olarak kullanılması için sınır ötesi operasyonlar için de yetiştirildi. Şimdi bu uğursuz deneyimler Ortadoğu halklarının haklı ve meşru direnişleri için kullanılmak isteniyor.

Kendi halkına baskı ve terör uygulayanlar
bölge halklarına “insani yardım” götüremez

İşbirlikçi Türk burjuvazisi kendi sefil çıkarları için bölgede ABD jandarmalığına soyunurken ülkedeki siyasal ve ekonomik yaşamın ağır sonuçları ise işçi sınıfı ve ezilen halklara çıkarılacaktır. Burjuvazi savaş durumunu, her türlü hak arama mücadelesini yasaklamanın, mevcut tüm demokratik hak ve özgürlükleri boğmanın, devrimci hareketi ezmenin bir olanağı olarak kullanmak yoluna gitmeye hazırlanıyor.

Kendi halkı için kölelik yasaları çıkaran, eğitim ve sağlık hizmetlerini paralı hale getiren, sosyal güvenceleri gaspeden, içerde baskı ve terörü tırmandıran siyasi iktidarın Irak halkına “insani yardım” götürme iddiası ne kadar inandırıcıdır? İnsanca yaşama talebi ile alanları dolduran memurunu coplayan, “terörist” ilan eden, gözaltına alan, tutuklayanlar mı Irak halkına “eğitim ve sağlık hizmeti” götürecek? Piyonu olmaya hazırlandığı emperyalist savaşa karşı 1 Eylül’de “Yaşasın halkların kardeşliği!” şiarını haykıran binlerce insana saldıran, üzerine su sıkan, yaka paça gözaltına alan, kafasını-gözünü kıranlar mı Irak’ta “demokrasi”yi inşa edecek? Zindanlarda tecrit uygulamasına karşı direndiği için onlarca devrimciyi zehirli gazlar sıkarak, yakarak, kurşunlayarak katledenler mi Irak halını “özgürleştirecek”? Okul bahçesinde oynayan çocuklara, düğün yapan Kürt halkına kurşun sıkan, isim yasaklayan, kalıcı konut ve “insani yardım” talebi ile eylem yapan depremzedenin üstüne panzer sürenler mi Irak’ı “yeniden inşa” edecek? Sokak ortasında, gözaltında tecavüz ve taciz uygulayanlar mı Irak halkının “namusunu koruyacak”?

İHD raporları son altı ayda yaşanan hak ihlallerinde artış olduğunu kaydediyor. Üstelik bu veriler sadece tespit edilen ve kayda geçenler. Yılın ilk altı ayı için veriler şöyle:

“Yargısız infaz, ‘dur’ ihtarına uymama, rastgele ateş açma ve silah kullanma yetkisinin hem güvenlik güçleri hem de köy korucuları tarafından ihlal edilmesi sonucu 14 kişi yaşamını yitirdi. Çeşitli cezaevlerinden 15 kişi kendini yakma, intihar, diğer mahkumların saldırısı ve hastalık sonucu yaşamını yitirdi. Aynı dönemde faili meçhul sayısı ise 40 olarak gerçekleşti. Meydana gelen çatışmalarda 41 kişi ölürken, 27 kişi yaralandı. İşkence, kötü muamele, onur kırıcı davranışa maruz kaldığını iddia edenlerin sayısı 705’e ulaşırken, 241 kişi de toplu gösterilerde güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kaldı.”

Devlet terörü demokratik hak ve özgürlükler
mücadelesi ile dizginlenebilir

Dışarda komşu bir ülkenin işgaline ortak olmaya, halkını katletmeye hazırlanan siyasi iktidar içerde bu saldırganlığa eşlik edecek şekilde devlet terörünü tırmandırıyor. ABD jandarmalığına ve emperyalist savaşın sonuçlarına bu tablo üzerinden bakmak gerekir. Elbette tablonun ortaya çıkardığı görevlere de bu bilinçle sarılmak gerekmektedir.

Devletin baskı, zor ve antidemokratik uygulamalarını geriletmenin yolu demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltmekten geçmektedir. Emperyalist savaş ve saldırganlığın ağır ekonomik, demokratik ve sosyal faturasını ödememek, kardeş Ortadoğu halklarının katliamına ortak olmamak için bölge halklarıyla enternasyonalist dayanışmanın yükseltilmesi, eylemli desteklerle direnişin sahiplenilmesi, işçi sınıfı ve emekçi halkların anti-emperyalist mücadeleye kazanılması, direnişe desteğin aktif bir şekilde örgütlenmesi günün acil görevleri arasındadır.