Abbas hükümeti ABD-İsrail dayatmalarına
boyun eğiyor...
Emperyalistlere bağlanan umutlar
Filistin direnişini boğma sonucuna çıkıyor
Bir süre önce El Fetih Merkez Komitesinden ayrılmak için istifasını sunan, ardından başbakanlıktan da istifa etme tehdidinde bulunan Mahmut Abbas, şimdilerde amacına ulaşmış görünüyor.
Abbas hükümetinin attığı tüm adımları desteklemeye başlayan Arafat, basına yaptığı açıklamalarla Abbasın arkasında olduğunu ilan ediyor. Arafat, ABD-İsrail tarafından fiilen devre dışı bırakılmasına rağmen Abbasın Kasap Şaron ve ABD emperyalizmi ile yaptığı görüşmelere de tam destek veriyor. İsrail Filistin halkının sorunlarının çözümü konusunda hiçbir somut adım atmazken -üstelik Arafatın bizzat kendisi bir yıldan beri Ramallahta kuşatma altından tutulmasına karşın-Filistin yönetimi tarafından teslimiyet yönünde atılan adımlar emperyalizme güvenmenin ne tür sonuçlar üreteceği konusunda ibret verici bir fikir vermektedir.
Siyonist işgale karşı direniş yasadışı oldu
Mahmut Abbas yönetimi eliyle Filistin direnişini tasfiye etmek için yoğun çaba harcayan Bush-Şaron çetesi, yol haritasının uygulanabilmesini baştan beri direnişçi örgütlerin etkisizleştirilmesi şartına bağlamışlardı. Filistinde iç çatışma yaratma planları dahil olmak üzere her araca başvurarak bu kirli amaçlarına ulaşmanın yollarını aradılar. ABD-İsrail taleplerini El Fetihe dayatan Abbas, örgüt içinde tepkiyle karşılandı. İstifa şantajıyla bu tepkileri etkisizleştiren Abbas, Arafatın desteğini de yanına alarak Filistin direnişine karşı yasal önlemler almaya başladı. Daha önce ateşkese uymayanların tutuklanacağını ilan eden Abbas, attığı yeni adımla, İsrail işgaline karşı her türlü silahlı direnişi yasadışı ilan etti.
Mahmut Abbas-Ariel Şaron arası görüşmeler Kudüste devam ederken, silahlı direnişi suç sayan bir kararname kamuoyuna açıklandı. Yaser Arafat tarafından hazırlandığı belirtilen kararnamede, şiddeti özendiren, güç kullanarak değişim sağlamak konusunda halkı harekete geçiren yasadışı örgütlerin hedef alınacağı belirtiliyor. Yani İsrail karşıtı her türlü direniş dolaysız bir şekilde hedef tahtasına yerleştiriliyor. ABD-İsrail tarafından terörist örgütler listesinde gösterilen Filistin direniş örgütleri, bu kararname ile Filistin yönetimi tarafından da aynı muameleye tabi tutulmuş oldu. Koşulları oluşursa eğer, Abbas ile ekibinin bundan sonraki adımı direnişi silahsızlandırmak olacaktır.
Kararname ilan edilmeden önce Cenin valisi Haydar Erşad, El Fetihin silahlı kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı tarafından kaçırıldı. 5 saat rehin tutulan vali, El Fetih yetkililerinin devreye girmesiyle serbest bırakıldı. Konuyla ilgili açıklama yapan bir örgüt yetkilisi, Cenin valisinin İsraille işbirliği yaptığını, adamlarını El Aksa üyelerini öldürmek için gönderdiğini, bu nedenle kaçırıldığını söyledi.
Bu arada El Aksa Şehitleri Tugayı Arafattan, başbakan Abbasla içişleri bakanı Muhammed Dahlanı görevden alıp ABD baskısıyla kurulan hükümeti feshetmesini, Filistin-İsrail güvenlik işbirliğinin sona erdirilmesini talep etti. Oysa Arafat, bir yandan Abbas/Dahlan ikilisi ile el ele verip direnişi tasfiye etmenin çarelerini ararken, öte yandan Abbasın ABD/İsrail egemenleriyle yürüttüğü görüşmelerde benimsenecek tavır konusunda ortak formül üzerinde anlaşarak (basına verdiği bir demeçte, Yaser Arafatla Mahmut Abbas aynı kişidir ifadesine yer verdi), El Fetihin silahlı kanadını boşa çıkarmış oldu.
Siyonistlerin bilinen küstah tavrı devam ediyor
Filistin yönetimi ABD-İsrail dayatmaları karşısında ardarda tavizler verip, direnişi tasfiye etmek için yoğun çaba harcarken, siyonistler bildiklerini okumaya devam etmekte bir mahsur görmüyorlar. Filistinli tutsakların serbest bırakılması beklenirken, bu amaçla tutsaklar dönüşümlü açlık grevi, mülteci kamplarında binlerce kişi mitingler yaparken, İsrail zindanları birer işkence kampı olmaya devam ediyor. ACRI (İsrail Temel Hak ve Özgürlükler Birliği), yayınladığı son raporla siyonist vahşeti tüm boyutlarıyla yeniden belgeledi.
El Fetihin direnişçi kimliği ile tanınan lideri Marvan Bargutinin bırakılması talebine karşın İsrail, 15 aydan beri Bargutiyi hücreye kapatıp ailesi ile görüşmesine bile izin vermeyerek tecrit altında tutuyor. Filistin-İsrail arasında yapılan anlaşmada geçişlerine izin verileceği söylenmesine rağmen, iş bulmak amacıyla İsraile geçmek isteyen Filistinli işçiler İsrail askerlerinin silahlı saldırılarına maruz kalıyor. Bunun son örnekleri Gazze ve Refah kentlerinin geçiş noktalarında yaşandı, askerlerin açtığı ateş sonucu bir işçi ölürken, çok sayıda işçi yaralandı. Mahmut Abbas, Arafata seyahat özgürlüğü tanınmasını talep ederken İsrail, Arafatı tutuklayabileceğini ya da sürgüne gönderebileceğini açıkladı vb.
Siyonistler görüşmelerde de aynı tavrı takınıyor. İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofazla görüşen Muhammed Dahlanın talepleri İsrailli bakan tarafından reddedildi. Filistin tarafının isteklerini reddeden siyonist bakan, Barış sürecinin devam etmesi için Filistin yönetiminin radikal örgütlere karşı en kısa sürede harekete geçmesi gerektiğini söyleme yüzsüzlüğünde bulundu. Şaron ise Abbasla yaptığı görüşmede, daha çok Filistinli mahkumun serbest bırakılmasıyla ilgili taleple, Batı Şeria ile Gazzedeki yol barikatlarını kaldırma konusunda -alay edercesine- sadece düşünme sözü verdi.
Görüldüğü üzere İsrail hükümeti Filistin halkı üzerindeki ablukayı kaldırmayı düşünmüyor bile. Bu alanda şimdiye kadar hiçbir somut adım atmadığı gibi, adım atmaya da niyetli görünmüyor. Her zamanki saldırgan, küstah tutumu ile Filistin yönetiminden biran önce direnişi ezmesini talep edip duruyor. Aksi halde barış sürecinin devam edemeyeceği tehdidini savuruyor. Sanki ortada gerçekten bir barış varmış gibi.
Emperyalist diplomasiye bağlanan umutlar
Filistin yönetimi izlediği uzlaşmacı/teslimiyetçi çizgiye rağmen, Şaron hükümetinin yol haritasının gereklerini yerine getirmeyeceğini biliyor. Bundan dolayı diplomatik alana ağırlık veriyor. Diplomasi ile İsraile basınç uygulayabileceğini uman Abbas/Arafat ikilisi dörtlü diye tabir edilen ABD, AB, BM, Rusya gibi emperyalist güçlere çağrı üzerine çağrı yaparak sorunla daha yakından ilgilenmelerini talep ediyorlar.
İlk ziyaretini Mısıra yapan Mahmut Abbas, Kahirede Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ile Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarekle görüştü. Abbasa destek veren Mübarek, baştan beri yol haritasının uygulanması için çaba harcıyor. Mısırlı diplomatlar da Filistin direnişinin tasfiyesi için aktif bir rol üstlenmiş durumdalar. Mısırda yaptığı açıklamada yol haritasının uygulanması için dörtlünün desteğini isteyen Abbas, bu desteğin büyük önem taşıdığını belirtti.
Abbas Mısır ziyaretinin ardından Washington gezisine çıkarken, Türkiyeyi ziyaret eden Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ise, Türkiyeden İsraili Ortadoğu barışı için ikna etmesini istedi. Bu arada Şaat, ABnin kendilerine barış süresince garanti verdiğini, buna güvenlerinin tam olduğunu vurguladı. Abbasın Washington ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Arafat da, ABDnin Ortadoğu barış sürecinde temel bir rolü ve sorumluluğu olduğunu iddia etti. ABye de çağrıda bulunan Arafat, Müdahalelerine acil ihtiyacımız var, çünkü daha ilk etap gerçekleşmedi ifadesini kullanarak, yol haritasında pek bir mesafe alınmadığını vurguladı.
Tarihte emperyalistlerin halkları barışa ve özgürlüğe kavuşturduğuna tanık olunmamıştır. Silahlı çatışmaların geçici bir süre bitirildiği kimi bölgelerde -örneğin eski Yugoslavya- yaşayan halklar ise, emperyalist güçlerin kölesi haline getirilip, maddi/manevi çürümeye mahkum ediliyor. Filistin halkı da sorunlarını çözecek bir barışa elbette özlem duymaktadır. Ama bu barışa ABD-İsrail gibi insanlık düşmanı güçlerle ulaşılabileceğini sanmak gafletten başka bir anlam taşımaz. Böyle bir barış vaat eden Abbas yönetimi, şimdiden Filistin halkının direnişini tasfiye etmeye çalışarak çürümeye zemin hazırlama derdinde. Ancak nafile, özgürlük tutkunu Filistin halkının direnişi zincirlerini kırıp er ya da geç zafere ulaşacaktır.
|