Saddamın oğullarının öldürülmesine bağlanan umutlar daha baştan direniş duvarına çarptı...
Çırpındıkça batacaklar
ABD emperyalizminin Irakta içine düştüğü çıkmaz giderek derinleşmeye, batışı da aynı yoğunlukla hızlanmaya devam etmektedir. Bugüne kadar besledikleri tüm umutları birer birer kursaklarında kalan igal güçleri, artık, çareyi önlerine gelen her dala tutunmaya çalışmakta aramaktadırlar.
Paul Bremerin atadığı geçici Irak Konseyi beklenen etkiyi yaratmadı. Irak halkı bir uşaklık yemini ile işbaşı yapan bu kukla oluşumu muhatap almamakta. Sonu gelmeyen pazarlıklar sonucunda kendisine bir başkan seçemeyen, Birleşmiş.Milletler Örgütü nezdinde görev yapacak bir temsilci bile atayamayan geçici konsey, Irak halkının sorunlarına çözüm getirmek bir yana işgal güçlerinin ihtiyaç duyduğu emniyet supabı işlevini dahi görememektedir. Dolayısıyla, işgal güçlerinin üzerindeki basınç hafiflemedi, tam tersine, Irak halkının direnişi gün geçtikçe güçlenmekte, eylemler çoğalmakta ve ABD gü çlerinin kayıp sayıları artmaya devam etmektedir.
Saddamın oğullarının öldürülmesine bağlanan umutlar
Böyle olunca, ABD idaresi ve İngiltere hükümeti şimdilik umutlarını Saddam Hüseyinin oğullarının öldürülüşüne ve Saddamın kendisinin aranmasına bağlamış durumdalar. Saddam Hüseyin&.146;in oğullarının öldürülüşünün direniş hareketi üzerinde olumsuz bir etki yaratacağını, direniş dinamiğini kıracağını ve böylece karamsarlığın ağır basmasıyla, direnişin yerini işgal güçleri ile işbirliğine terk edeceğini hesaplıyorlar.
Savaş çetesinin başı George Bush; Sayısız Iraklının öldürülmesi ve işkence görmesinin sorumlusu olan Saddam Hüseyinin oğullarının kariyerleri son buldu. Şimdi, Iraklılar eski rejimin artık ebediyen kaybolduğunu ve bir daha geri d&oum.;nmeyeceğini her zamankinden daha iyi biliyorlar diyerek, Musul operasyonuna bir dönüm noktası önemi atfetmektedir. İçine düştükleri zafer sarhoşluğunu gizlemekte zorluk çeken ABD sorumlularından CİA eski başkanı James Woolsey, Uday ve Kusaynin ölümü şelale misali bir etki patlamasına yol açacaktır. Bundan sonra Irakta her şey ABD için daha kolay olacaktır diyor.
Saddam Hüseyinin oğullarının öldürülmüş olmasının sadece Irakta direniş dinamiğini kırmakla sınırlı olmayacağı, bunun yanı sıra, ABD ve İngiltere kamuoylarını yatıştırıcı bir işlev görece&curre.;i de ileri sürülmektedir. Aylardır günübirlik asker cenazesi karşılayan ABD kamuoyunda bu etkiyi daha da güçlü kılabilmek için Pentagon ceset görüntülerini kullanmaya karar verdi. Oysa, geçen mart ve nisan aylarında Irak güçlerinin esir aldıkları Amerikan ve İngiliz askerlerinin televizyonlarda görüntülenmesine Washington ve Londra çok sert tepki göstermişti. Uygulamanın, savaş esirlerinin statüs&u.ml;nü belirleyen, Cenevre Antlaşmasının ayaklar altına alınmasıyla eşanlamlı olduğunu iddia edilmiş ve sonuçlarına katlanılması gereken bir savaş suçu teşkil ettiği söylenmişti. Bugün kendi kenilerine moral vermek ve kamuoylarını uyuşturmak için cesetlere sarılan ABD idaresi ve ingiliz hükümeti, başta Uluslararası Af Örgütü olmak üzere bir çok uluslararası kuruluş tarafından Irakta mahkumları insan ık dışı koşullarda tutmak ve onlara işkence yapmakla suçlamaktadırlar.
İşgale suç ortağı arayışları sonuç vermiyor
ABD emperyalizmi bir yandan Saddam Hüseyinin oğullarının öldürülüşünü kutlar ve olayı kamuoyunda en iyi bir biçimde kullanmanın senaryosunu hazırlarken öte yandan da suç ortağı arayıını sürdürmektedir. George Bush, İstikrarlı ve özgür bir Irak hedefine ulaşmak için askeri ve mali katkıda bulunmak üzere dünyanın tüm ülkelerine çağrıda bulunarak ısrarlı talebini bir kez daha yineledi.
Fakat, ABDnin çağrıda bulunduğu muhatapları net bir cevap vermeye bir türlü yanaşmıyorlar. Birkaç ay önce hedef oldukları küstahlıktan intikam alır bir eda ile kendilerini ağıra satmakta, bö.ürlenerek tahlillerde bulunmakta, Washingtona çıkmazdan kurtulmak için, kibar bir dille de olsa, nasihat çekmektedirler. Rusya ve Fransanın diğerlerine göre açık bir biçimde ve doğrudan ifade ettikleri tavıra göre, ABD konuyu yeniden ve toptan görüşülmek üzere Güvenlik Konseyine getirmelidir. Fransız dışişleri bakanı, Konu bazı yamalamalarla geçiştirilecek bir mesele değildir. Birleşmiş Milletler Örgütünün sorumluluğu altında bir uluslararası istikrar gücün oluşturulması ve Iraka gönderilmesi i&cc.dil;in konunun yeniden ve teferruatlı bir biçimde Güvenlik Konseyinde görüşülmesi ve karara bağlanması gerekir diyor.
Irakta paçaları tutuşmuş durumda olan ABD ve İngiliz diplomasisinin bu uğurda sürdürdükleri yoğun çabaların yaz tatili nedeniyle kısa sürede belli bir sonuç vermesi imkansız gibi görünm.ktedir. Hindistan hükümetinin bir ara sıcak baktığı söylenen 17 bin asker gönderme niyetinden vazgeçmiş olduğu anlaşıldı. Körfez ülkelerine yapılan baskılar da henüz somut bir sonuç vermediği için, en azından şimdilik, boşa çıkmış sayılırlar.
Amerikan askerlerinin ölmeye devam ettikleri bir ortamda ABD emperyalizmine yardım eli uzatmak zorunda kalanlar onun ilk silah arkadaşları oluyorlar. Bunların başında, G8 zirvesine üye olma vaadiyle savaş arabasına koşturulan İspanya hük&uum.;meti gelmektedir. İspanyaya verilen vaad elbette verildiği an unutuldu; ama Aznar hükümeti geri adım atamamakta ve şimdilik 60 kişilik teknik bir ekibi Iraka göndermekle sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Katkısını sadece üç aylık bir süre ile sınırlı tutmaya çalışan İspanya, eylül ayı başında asker sayısını 1300e çıkartacağını açıkladı.
Irak dosyasının, Washingtonun belirlediğı özüne dokunulmama koşulu ile, yeniden havale edilmek istendiği Birleşmiş Milletler Örgütü de benzer bir tavır sergilemekte, çekingen davranmakta. Önceki g&uu.l;n George Bush, birkaç ay öncesine kadar ciddiye almadığı, genel sekreter Kofi Annanı olağanüstü bir samimiyetle kabul etti, sırtını okşadı ve yardım talebinde bulundu.
ABD emperyalizminin uyguladığı tazyikin etkisi henüz kırılmadığı için BM Örgütü de, mevcut durumuyla sıkışmış haldedir ve bir çıkmaz içinde bulunuyor. Washingtonun dayatmaları ile onun politikası.a karşı çıkan devletlerin tavrı arasında, Irak halkının ihtiyaç ve taleplerine, kısmen de olsa, tekabül edecek bir sentez yapmak mümkün olmamaktadır. Buna rağmen, Kofi Annan 22 Temmuz tarihli Güvenlik Konseyi toplantısında Irak halkının iradesini temsil eden meşru bir hükümetin derhal kurulmasını ve ülkenin askeri işgalinin bir an önce son verilmesini önermek zorunda kaldı.
Saldırdıkça, kan döktükçe
daha da batıyorlar
ABD emperyalizminin yardımlarına başvurduğu devletler ve platformlar bekle gör politikası izlerlerken, ünlü bulaşık yıkama misyonunu üstlenmekten kaçınırlarken, geçen süre ABDnin yüzy&uum.;ze kaldığı sorunların daha da karmaşıklaşmasına yol açmaktadır. Hatta, son günlerde ABD idaresi bünyesinde bazı çatlakların belirdiği, çelişkilerin açıkça ifade edilmeye başlandığı iddia edilmektedir. Henüz somutluk kazanmamış bilgilere göre, Pentagonun başını çektiği kliğin mevcut politikanın uygulanmasında ısrar ettiği, diğer bir grubun, muhtemelen Colin Powellin temsil ettiği akımın, kısmi tavizler verilmesinden yana olduğu söylenmektedir.
Bu durumda, kendi başlarını kurtarma derdinden başka bir endişeleri bulunmayan Saddam Hüseyinin oğullarının öldürülmüş olmaları ve cenazelerinin görüntülerinin kullanımı boş bir çırpınıştan başka .ir anlam taşımamaktadır. Deyim yerinde ise çaresizlik içinde kıvranan işgal güçleri kaş yapmaya çalışırlarken göz çıkarıyorlar. İşgal güçleri devrik rejime saldırarak kendi barbarlıklarını gizlemeye çalıştıkça, Saddama yeniden itibar kazandıran bir etkinin doğmasına yol açılıyor. Saldırdıkça ve kan döktükçe daha da batıyorlar.
Örneğin, Baas partisi rejiminden nefret eden Iraklılar, eski rejimin sorumlularının yargı önünde hesap vermelerini tercih ettiklerini belirterek, ABDnin yoketmek politikasına karşı çıkmaktadırlar. Musulda tahrip edi.en villanın çevresine biriken kent sakinleri Amerikan askerlerini alkışlamadılar. Tam tersine, Amerikanın terörizmini kınayan kitleler, anında üç Amerikan askerinin kentin batısında öldürülüşünü intikamın başlangıç noktası olarak tanımlayıp; Hepimizin evleri yakında işgalcilerin saldırıları sonucu böyle tahrip edilecek. Saddamın iki oğlu Iraklılardı ve elde silah öldüler. Eğer hata yapmışlarsa bu Amerikalıların değil bizim sorunumuz.48; diyerek, toplumda yaygın bir kanıyı ifade ettiler.
Hesapların boşa çıktığına bir kez
daha tanık olacağız
Saddamım oğullarının öldürülüşünün direniş hareketi ile ilgisinin olmadığını, onun üzerinde kırıcı bir etki yapmayacağını ve ABD sorumlularının hesaplarının bir kez boşa çıktığını .örmek için fazla beklemek gerekmedi. Musul operasyonunun yapıldığı gün işgal güçlerini hedefleyen saldırıların ölçeği aniden arttı ve bir gün içerisinde beş Amerikan askeri öldürüldü. Böylece Washingtonun sarılma fırsatı dahi bulamadığı bir umut daha kursağında kalmış oldu. Saddamın kendisini bulup yok etmeleri de aynı etkiyi yaratacak, işgal güçlerine karşı direnişi kamçı amaktan başka bir sonuç yaratmayacaktır.
|